Hukuk Bölümü         2008/247 E.  ,  2009/117 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : D.D.S.

Vekili             : Av. M.S.

Davalı           : (Adli Yargıda)Ankara Nüfus Müdürlüğü

                       (İdari Yargıda)İçişleri Bakanlığı(Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müd.) 

O  L  A  Y       : Davacı vekili, müvekkilesinin nüfus kayıtlarında 20.04.1955 olarak görülen doğum tarihinin hatalı olduğunu; müvekkilesinin, kendisinden önce 20.04.1955 tarihinde dünyaya gelen ancak nüfusa ölüm kaydı düşülmeyen aynı isimli ablasının nüfus cüzdanını bugüne kadar kullandığını, aslında doğum tarihinin 01.07.1958 olduğunu ileri sürerek; 20.04.1955 olarak kullandığı ve ölü kardeşine ait olan kaydın terkiniyle,  doğum tarihinin 01.07.1958 olarak düzeltilmesi istemiyle 11.12.2002 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 30. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 06.02.2003 gün ve E:2002/971, K:2003/61 sayı ile, celp edilerek incelenen nüfus kaydından davacının 20.04.1955 doğumlu olduğunun görüldüğü; davalı Nüfus Müdürlüğü temsilcisinin  davacı vekilinin anlatımları nazara alındığında  doğum ve ölüm vukuatlı nüfus kütüğüne tescilinin nüfus idaresinin idari görevi olduğu cihetle davanın görev yönünden reddine karar verilmesini talep ettiğini bildirmiş olduğu; Cumhuriyet Savcısının esas hakkında; Talebin idari işlem niteliğinde bulunduğundan dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi talep ve mütalaasında bulunduğu; dosya münderecatı, toplanan deliller, davalı Nüfus Müdürlüğü temsilcisinin beyanı ile C.Savcısının esas hakkındaki mütalaası birlikte değerlendirildiğinde, davacı vekilinin dilekçesinde, müvekkilinin 01.07.1958 tarihinde doğduğu halde nüfus kütüğüne kaydının yapılmadığını, kendisinden önce 1955 tarihinde dünyaya gelen ancak ölüm kaydı düşmeyen aynı isimli ablasının nüfus cüzdanını bu güne kadar kullanmış olduğunu ileri sürdüğünden, bu istek dikkate alındığında doğum ve ölüm vukuatının nüfus kütüğüne tescilinin nüfus idaresine verilmiş idari bir görev olduğu cihetle davanın HUMK’nun 7. maddesi 1. fıkrası uyarınca dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar vermiş; bu karar, YARGITAY 18. HUKUK DAİRESİ’nin 5.5.2003 gün ve E:2003/2234, K:2003/3668 sayılı kararıyla onanmak suretiyle kesinleşmiştir.

Davacı vekili tarafından, 12.12.2003 tarihli dilekçe ile  davalılardan  İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğüne başvurularak,  davacının doğum tarihinin 01.07.1958 olarak düzeltilmesi istenilmiş ancak, Davalı idarenin;  31.12.2004 tarih ve B050NÜV0070003.120-4856-04, 58485 sayılı yazısı ile, "1958 doğumlu olarak nüfus kütüklerine tescil talebinde bulunan D.D.S. ile nüfus kütüklerimizde kayıtlı 1955 doğumlu D.D.S.'nın aynı kişiler olduğu ve dolaylı yoldan yaş küçültülmesine gidilmek istendiği kanaatine varılmıştır." denilmek suretiyle istem reddedildiğinden; bu defa “davacının doğum tarihinin 01.07.1958 olarak nüfus kütüğüne kaydedilmesine ilişkin taleplerinin reddine dair olup, eksik incelemeye dayalı 31.12.2004 tarih ve B050NÜV0070003.120-4856-04, 58485 sayılı davalı idare işleminin iptaliyle, 01.07.1958 doğum tarihli olarak nüfusa tesciline karar verilmesi” istemiyle  28.1.2005 tarihinde idari yargı yerinde dava açılmıştır.

Ankara 4. İdare Mahkemesince, davanın süre yönünden reddi yolunda verilen 31.1.2005 tarih, E:2005/134, K:2005/53 sayılı kararının temyiz edilmesi üzerine; DANIŞTAY 10. DAİRESİNİN 09.04.2007 gün ve E:2005/5394, K:2007/1756 sayılı kararıyla;  davacının isteminin ahvali şahsiye (kişisel durum) sicilindeki yaş kaydının tashihine yönelik bulunduğu açık olduğundan, bakılmakta olan davanın görüm ve çözümünün adli yargının görevine girdiği; nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 12.6.2000 tarihli ve E:2000/5, K:2000/16 sayılı kararının da bu yönde olduğu; buna göre, idare Mahkemesince yukarıda belirtilen husus göz önünde bulundurulmaksızın verilen temyize konu kararda hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle, 2577 sayılı Yasa'nın 49.maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulü ile Ankara 4. idare Mahkemesinin 31.1.2005 tarih, E:2005/134, K:2005/53 sayılı kararının bozulmasına, mahkemece yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine  karar verilmiştir.

ANKARA 4. iDARE MAHKEMESİ; 22.11.2007 gün ve E:2007/1036, K:2007/2300 sayı ile Danıştay 10. Dairesinin bozma kararına uyularak işin gereğinin görüşüldüğü; davanın, davacının nüfustaki yaş kaydının düzeltilmesi istemiyle yaptığı başvurusunun reddedilmesine ilişkin 31.12.2004 gün ve 58485 sayılı işlemin iptali istemiyle açıldığı; işlem tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Mülga 1587 sayılı Nüfus Kanunu'nun 11. maddesinde; kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydının düzeltilemeyeceği ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek ilave ve şerhlerin yapılamayacağı; ancak olayların aile kütüklerine işlenmesi sırasında nüfus memurlarının yaptıkları maddi hataların, dayanağı belgelere uygun olarak düzeltilip baş memurla nüfus memuru tarafından onama şerhi verilerek imzalanacağı, 46. maddesinde ise; yaş, ad, soyadı ve diğer kayıt düzeltme davalarının, ilgilinin oturduğu yer asliye hukuk mahkemesinde Cumhuriyet savcısı ve nüfus baş memuru veya nüfus memuru huzurunda görülüp, karara bağlanacağının hükme bağlandığı; dava dosyasının incelenmesinden; İçel İli, Tarsus İlçesi, Akarsu Köyü nüfusuna kayıtlı olan davacının, kendisinden önce doğup ölen, kendisiyle aynı adı taşıyan ve nüfusa ölüm kaydı düşülmeyen ablasının nüfus kaydını kullandığı, bu sebeple kayıtlarda doğum tarihi olarak gözüken 20.04.1955 tarihinin aslında ablasına ait olduğunu belirterek; bu tarihin, gerçek doğum tarihi olan 01.07.1958 olarak değiştirilmesi istemiyle içişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık işleri Genel Müdürlüğü'ne 12.12.2003 tarihinde başvurduğu, anılan idarece Nüfus ve Vatandaşlık Hizmetlerine Ait Görev ve Çalışma Yönergesinin 87. maddesinde tahdiden sayılan resmi belgeler ile ilgili Valiliğe müracaat edilmesi gerektiğinin bildirilmesi üzerine davacı tarafından istenilen belgeler sunulmamakla birlikte başka belgeler ile aynı idareye 26.04.2004 tarihide tekrar başvurulduğu; bunun üzerine idarece 31.12.2004 tarihli dava konusu işlem ile doğum tarihinin tashihini isteyen Dursun Duygu Sucukla ile nüfusta 1955 doğumlu olarak kayıtlı bulunan D.D.S.'nın aynı kişiler olduğu ve dolaylı yoldan yaş küçültülmesine gidilmek istendiği kanaatine varıldığı gerekçesiyle istemin reddedildiği, bu işlemin iptali istemiyle de bakılmakta olan davanın açıldığının anlaşıldığı; yukarıda anılan düzenlemeler ile dosyanın birlikte değerlendirilmesinden; davacının isteminin ahvali şahsiye (kişisel durum) sicilindeki yaş kaydının tashihine yönelik bulunduğu açık olduğundan, bakılmakta olan davanın görüm ve çözümünün adli yargının görevine girdiği  gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

            İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU, Mahmut BİLGEN, Turan KARAKAYA, Ayper GÖKTUNA, Serdar AKSOY ve Coşkun GÜNGÖR’ün katılımlarıyla yapılan 06.07.2009 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Anayasa’nın 158. maddesinde, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili olduğu belirtilmiş; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, “Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir…”, 14. maddesinde, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir. / Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir.” denilmiştir. Aynı Yasanın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmektedir.

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 7. maddesinde, diğer bir mahkeme yahut idari makam veya yargı merciinin görevine giren bir dava veya iş kendisine arz olunan mahkemenin, duruşma yapmadan görevsizlik kararı verebileceği gibi davanın her safhasında kendiliğinden görevli olmadığına da karar vereceği hükmü yer almıştır.

Asliye Hukuk Mahkemesince, davacının 01.07.1958 tarihinde doğduğu halde nüfus kütüğüne kaydının yapılmadığı, kendisinden önce 1955 tarihinde dünyaya gelen ancak ölüm kaydı düşmeyen aynı isimli ablasının nüfus cüzdanını bu güne kadar kullanmış olduğu ileri sürüldüğünden, bu istek dikkate alındığında doğum ve ölüm vukuatının nüfus kütüğüne tescilinin nüfus idaresine verilmiş idari bir görev olduğu cihetle, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 7. maddesinin 1. fıkrası uyarınca dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiştir.

Görüldüğü üzere, Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı, idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı niteliğinde olmadığından, adli ve idari yargı yerleri arasında görev uyuşmazlığı oluştuğundan söz etmek mümkün değildir. 

Bu durumda, olayda, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşullar gerçekleşmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir. 

S O N U Ç : 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 06.07.2009 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.