Hukuk Bölümü 1998/73 E., 1999/9 K.

  • UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN YETKİSİNİN KAPSAMI
  • ASKER KİŞİNİN GÖREVİ SIRASINDA İŞLEDİĞİ KUSUR NEDENİYLE UĞRANILAN ZARAR
  • TAZMİNAT DAVASI
  • 2709 S. 1982 ANAYASASI [ Madde 125 ]
  • 2709 S. 1982 ANAYASASI [ Madde 129 ]
  • 2709 S. 1982 ANAYASASI [ Madde 157 ]
  • 1602 S. ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ KANUNU [ Madde 20 ]
  • 2247 S. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAK... [ Madde 1 ]
  • "İçtihat Metni"

    OLAY : Karayolunun Tuzluca-Kars istikametinde 3/8/1991 günü seyir halinde olan 36 AR 946 plakalı kamyonun, koşarak yola çıkan Altınkaya Piyade Hudut Karakol Komutanlığı emrinde görevli P.Er. S.Ö.'e çarpması nedeniyle meydana gelen trafik kazasında, adı geçen Er ölmüş; şarampole devrilen kamyonun sürücüsü olan davacının ise, sol kolu dirsek üzerinden kopmuştur. Ölümle neticelenen trafik kazası nedeniyle yapılan ceza yargılaması sonucunda, Yargıtay'ca onanarak kesinleşen Tuzluca Asliye Ceza Mahkemesinin 30/6/1992 günlü, E: 1991/74, K: 1992/108 sayılı kararı ile, trafik kazasında hayatını kaybeden P.Er. S.Ö. 6/8 oranında kusurlu bulunmuştur.

    Kamyon sürücüsü olan davacı, 30 yaşında sakat kalması nedeniyle çalışma gücünü yitirdiğinden bahisle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 200,000,000.- TL. maddi ve 50,000,000.- TL. manevi olmak üzere toplam 250,000,000.- TL. tazminatın, olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline hükmedilmesi istemiyle Milli Savunma Bakanlığı ve Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü ile kamyon sahibi N.K.'ya karşı, 8/4/1994 gününde adli yargı yerine dava açmıştır.

    TUZLUCA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ, 7/11/1996 gün ve E: 1996/34, K: 1996/68 sayı ile, Mahkemelerince 7/12/1995 günlü, E: 1994/101, K: 1995/156 sayılı olup, davalılardan Milli Savunma Bakanlığı yönünden davanın kısmen kabulü ile kısmen reddi suretiyle 200,000,000.- TL. maddi ve 30,000,000.- TL. manevi tazminatın davalı Milli Savunma Bakanlığından tahsiline hükmedilmesi, davacıya iş görememezlik geliri bağlandığından davalı S.S.K. ile olayda kusuru ve sorumluluğu bulunmadığından diğer davalı kamyon sahibi N.K. yönlerinden davanın husumet yokluğundan reddi yolundaki kararın, davalılardan Milli Savunma Bakanlığı tarafından temyiz edilmesi üzerine YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİNİN 10/5/1996 günlü, E: 1996/3367, K: 1996/3956 sayılı kararıyla "...

    Dava askerlik hizmetinin görülmesi sırasında Milli Savunma Bakanlığının sorumluluğuna ilişkindir. 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 20-21. maddeleri uyarınca bu sorumluluğu belirleyecek olan Askeri Yüksek İdare Mahkemesidir. O nedenle yargı yolu bakımından dilekçenin reddine karar verilmesi gerekirken, davalı Bakanlığın tazminatla yükümlendirilmiş olmasında isabet görülmemiştir...." gerekçesiyle bozulduğu ve Mahkemelerince sözkonusu bozma kararına uyulduğundan bahisle, davalı Milli Savunma Bakanlığı yönünden Mahkemelerinin görevsizliğine, görevli ve yetkili mahkemenin Askeri Yüksek İdare Mahkemesi olduğunun tespiti ile kararın kesinleşmesini müteakip dosyanın görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine, diğer davalılar N.K. ve S.S.K.

    Genel Müdürlüğü yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

    Anılan mahkeme kararı gereğince ve davacı vekilinin 11/3/1998 günlü dilekçesi üzerine, adli yargı dosyası Askeri Yüksek İdare Mahkemesine gönderilmiş ise de; AYİM İkinci Dairesince 13/5/1998 gün ve 1998/333-373 sayı ile, 1602 sayılı Yasanın 36. ve 41. maddelerinde öngörülen usul ve yönteme uygun olarak açılmış bir dava olmadığından, aynı Yasanın 45/B. maddesi uyarınca (30) gün içinde dava açılmak koşuluyla dilekçenin reddine karar verilmiştir.

    Davacı vekilinin 22/5/1998 günü kayda giren dava dilekçesi de, 1602 sayılı Yasanın 36. maddesine aykırı bulunarak AYİM İkinci Dairesince 17/6/1998 gün ve 1998/521-474 sayı ile reddedilmiş olup; usule uygun olarak düzenlenen ve 20/7/1998 gününde kayda giren dilekçe ile, davalı idare personelinin kusurlu eyleminden doğan 200,000,000.- TL. maddi ve 50,000,000.- TL. manevi tazminatın, olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline hükmedilmesi istemiyle, Milli Savunma Bakanlığına karşı Askeri Yüksek İdare Mahkemesine dava açılmıştır.

    ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRESİ; 30/9/1998 gün ve E: 1998/684 sayı ile, 1602 sayılı Yasanın 21. maddesine göre açılacak bir tam yargı davasının Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde görülebilmesi için, aynı Yasanın 20. maddesine göre, zarar doğuran eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerektiği; olayda, davacının 1602 sayılı Yasanın 20. maddesinde sayılan asker kişilerden olmadığı anlaşıldığından, davanın askeri idari yargı yerinde görümü için öngörülen eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi koşulunun gerçekleşmediği; bu duruma göre davanın, davalı Bakanlık yönünden de görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu; ancak, daha önce Tuzluca Asliye Hukuk Mahkemesince görevsizlik kararı verildiği ve bunun kesinleştiğinden bahisle, görevli yargı merciinin belirlenmesi için 2247 sayılı Yasanın 19. maddesine göre Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına, işin incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin ertelenmesine karar vermiş ve askeri idari yargı dosyası, AYİM Başkanlığının 7/10/1998 günlü, GENSEK: 1998/1515 İd.Ks. sayılı yazısı ekinde Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına gönderilmiştir.

    İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün, Mustafa Bumin'in Başkanlığında, Üyeler: O.Hulusi Mustafaoğlu, M.Salim Özer, Nursel Aymakoğlu, Zafer Kantarcıoğlu, Dr. Erol Alpar ve Halil Karabulut'un katılımlarıyla yapılan 3/5/1999 günlü toplantısında, 28/12/1998 günlü Ara Kararı gereğince getirtilen adli yargıya ait tazminat ve ceza davalarına ilişkin dosyalar da incelendikten ve Raportör-Hakim İsa Yeğenoğlu'nun davanın çözümünde genel idari yargı yeri görevli olduğundan AYİM İkinci Dairesince yapılan başvurunun bu yönden kabulü gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; İlgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mustafa Ekinci ve Danıştay Savcısı Tülin Özdemir ile AYİM Savcısı Levent Özçelik'in, davanın çözümü genel idari yargının görevine girdiğinden AYİM İkinci Dairesince yapılan başvurunun bu yönden kabulü gerektiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, kamu görevlisinin neden olduğu trafik kazasında sakat kalan davacı tarafından, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 200,000,000.- TL. maddi ve 50,000,000.- TL. manevi olmak üzere toplam 250,000,000.- TL. tazminatın, olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalı idareden tahsiline hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.

    Dosyanın incelenmesinden, karayolunda seyir halindeki kamyonun, koşarak yola çıkan Altınkaya Piyade Hudut Karakol Komutanlığı emrinde görevli piyade erine çarparak şarampole yuvarlanması sonucunda, piyade erinin öldüğü ve kamyon sürücüsünün ise, sol kolunun dirsek üzerinden koptuğu; bu trafik kazası nedeniyle yapılan ceza yargılaması sonunda, ölen piyade erinin 6/8 oranında kusurlu bulunduğu; bunun üzerine ve kazada sakat kalması nedeniyle kamyon sürücüsü tarafından, idareye karşı tam yargı davası açıldığı anlaşılmaktadır.

    Hizmetle ilgili olarak veya hizmetin görülmesi sırasında kamu görevlisinin ağır bir kusur işlemesi, genel olarak "kişisel kusur" sayılmakla birlikte, bu olgu, kimi durumlarda ve olayda olduğu gibi, personel üzerindeki gözetim ve denetim görevinin yerine getirilmesi bakımından idarenin hizmet kusurunu ortadan kaldırmamaktadır.

    Bu durumda, kamu görevlilerinin hizmetin yürütülmesi sırasındaki kusurlu eylemlerinin, idare yönünden nesnel nitelik taşıyan "hizmet kusuru"nu oluşturmasına ve Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında yer alan, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu yolundaki hükmü ile 129. maddesinin beşinci fıkrasındaki, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabileceğine ilişkin kuralına göre, idarenin hizmet kusurunun, hizmetin kuruluş ve işleyişi ile personel üzerindeki gözetim ve denetim görevinin yerine getirilmesi yönlerinden idare hukuku esasları çerçevesinde yargısal denetiminin idari yargı yerlerince yapılacağı kuşkusuzdur.

    Davanın çözümünde idari yargı yerlerinden hangisinin görevli olduğuna gelince: Anayasanın 157. ve 1602 sayılı Yasanın değişik 20. maddelerine göre, bir davaya Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde bakılabilmesi için: dava konusu idari işlem veya eylemin "asker kişiyi ilgilendirmesi" ve "askeri hizmete ilişkin bulunması" koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Olayda, dava konusu eylem asker kişi tarafından gerçekleştirilmiş ise de, bu eylem sonucu zarar gören davacı 1602 sayılı Yasanın değişik 20. maddesinde sayılan asker kişilerden olmadığından, eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi (asker kişiye yönelik bulunması) koşulunun gerçekleşmemiş olması karşısında, davaya bakma görevi, AYİM'ne değil, idare mahkemesine ait bulunmaktadır.

    Hernekadar, adli yargı yerince verilen görevsizlik kararı üzerine kendine gelen davayı incelediği sırada AYİM'nce, davaya bakma görevinin görevsizlik kararı veren adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle 2247 sayılı Yasanın 19. maddesi uyarınca başvuruda bulunulması nedeniyle, ortada adli ve askeri yerler arasında doğmuş bir görev uyuşmazlığı bulunmakta ise de; 2247 sayılı Yasanın 1. maddesine göre, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili olan Uyuşmazlık Mahkemesinin, davanın çözümü görevinin aralarında uyuşmazlık doğan yargı yerleri dışındaki üçüncü bir yargı düzenine ait olduğunun saptanması halinde de, bu yargı yerinin görevli olduğunu belirleyebileceğinin kabulü gerekir. Bu durum, kamu düzeninden olan görev sorununu kesin olarak çözümlemek ve bu suretle, daveya görevli olmayan yargı yerlerince bakılmasını önlemek şeklindeki Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluş amacına uygun bulunmaktadır.

    Belirtilen durum karşısında ve yukarıda açıklanan nedenlerle, askeri hizmet gören piyade erinin kusurlu eylemi sonucunda sivil şahıslara verdiği zararlardan dolayı idareye karşı açılan tam yargı davasının görüm ve çözümünde genel idari yargı görevli olduğundan, Tuzluca Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararı ile Askeri Yüksek İdare Mahkemesi İkinci Dairesinin başvuru gerekçesinin sonuçları itibariyle yerinde olduğunun ve AYİM İkinci Dairesince 2247 sayılı Yasanın 19. maddesine göre yapılan başvurunun, davada genel idari yargının görevli olduğu yönünden kabulü gerekmektedir.

    SONUÇ : Davanın çözümünde genel idari yargı yerinin görevli olduğuna, bu nedenle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi İkinci Dairesince yapılan başvurunun bu yönden kabulüne, 3/5/1999 gününde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.