T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS     NO   : 2017 / 304

          KARAR NO   : 2017 / 602

          KARAR TR    : 23.10.2017

ÖZET: Davacının, müdürü olduğu şirket adına, davalı Belediyeye ait otelin ihalesiyle ilgili olarak bazı taleplerinin karşılanması istemiyle yazdığı dilekçeye karşılık verilen cevabi yazıda, davacının kişilik haklarına saldırıldığından bahisle uğranılan manevi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, idare hukuku ilkeleri kapsamında İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

                                                          

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı          : H. V. E.

Vekili           : Av.G. K.

Davalı          : Gerze Belediye Başkanlığı

Vekili           : Av.S. K. Y.

 

OLAY         : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin şirket müdürü olduğu H.V.E. İnş. Turizm Ltd. Şti. adına Gerze Belediye Başkanlığına hitaben yazdığı 06/01/2015 tarih ve 15 kayıt numarası yazıya Belediye Başkanlığınca, 23/01/2015 tarih ve 543 sayılı yazı ile şahsı ilgi tutularak cevap verildiğini;  söz konusu yazı içeriğindeki itham ve iddialarla müvekkilimin şahsına yönelik hakaretvari, kişilik haklarına saldırı niteliği taşıyan cümlelere yer verildiğini; bu yazıda  müvekkilinin şahsına yönelik olarak aynen “asıl bunları inkar etmekle siz sahtekarlık yapmaktasınız. Bu inkarcılığınızla kurum ve kişileri zan altında bırakmak ahlak dışı bir davranıştır” denilmekle müvekkilinin sahtecilik ve inkarcılıkla suçlanmış olduğunu; Belediyenin bu yazısında, müvekkilinin firmasına ve şahsına ait olmadığı sahte şartnamelere istinaden Gerze Noterliğinden imzalanan kira sözleşmesinin ispat gibi gösterildiğini, yine aynı yazının 4.maddesinde, “şahsınız tarafından imzalanan tüm bu ihale evraklarını sahte olarak değerlendirmeniz asıl gayrı ahlaki olan bir davranıştır” denilmek suretiyle, müvekkiline ahlaksızlık ve inkarcılık yaftası vurulmaya çalışıldığını; müvekkilinin, hissedarı ve müdürü olduğu kiracı firma adına Belediyeye evrak gönderdiği halde, davalı Belediyenin müvekkilinin şahsına hakaret ettiğini;  ilgi yazının ilgili firma adına müvekkilinin şahsına yazıldığını, Belediye gibi resmi bir kurumun, müvekkilinin şahsına yönelik söylemlerinin, müvekkilinin onuruna, toplumdaki itibarına zarar verdiğini, müvekkilinin, H. V. E. Ltd. Şti., D.G. ve Matbacılık Ltd.Şti firmalarının hissedarı, H. İnşaat Nak.Ltd Şti. firmasının ise sahibi olduğunu; müvekkilinin Gerze, Sinop ve Zonguldakta tanınmış işadamı ve başarılı bir inşaat mühendisi olması, eşinin avukat olması, eşi ve kendisinin doğma büyüme Gerzeli olmaları, bulundukları sosyal ve ekonomik statüleri dikkate alındığında müvekkilinin kişilik haklarına saldırı yapıldığını ifade ederek; davalarının kabulü ile 10.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili istemiyle 25.2.2015 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

GERZE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 11.1.2016 gün ve E:2015/69, K:2016/7 sayı ile, “(…) Davalı Vekili 27/03/2015 havale tarihli davaya cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; Davacı karşı davalı Hasan Vehbi Ersoy'un manevi tazminat davasının reddine, davacı-karşı davalı Hasan Vehbi Ersoy'a karşı açılan dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte 10.000.TL.lık manevi tazminat talebinin kabulü, yargılama masrafları ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini savunmuştur.

(…)

Davalı Vekili Mahkememizdeki Beyanında; "Cevap dilekçemizi tekrar ederiz, asıl davanın reddine, karşı davamızın kabulüne karar verilsin" demiştir.

Mahkememizin 11/01/2016 tarihli celsesinde verilen ara karar uyarınca; Davalı Vekili tarafından açılan karşı davanın Mahkememizin yukarıda yazılı esas sayılı dosyasından tefrik edilerek ayrı bir esasa kayıt edilmesine karar verilmiştir.

Dava manevi tazminat talebine ilişkindir.

Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerin birlikte değerlendirilmesinde; Dava, Davalı Belediye Başkanlığının davacıya verdiği cevabi yazısından kaynaklanan manevi tazminata ilişkin olup, Yüksek Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatlarında da belirtildiği üzere, davalı Belediye Başkanlığı kamu tüzel kişisi olup, eylem ve işlemleri de kamusal niteliktedir ve kamu hizmeti kavramı çerçevesindedir. Kamu hizmetinin görülmesi sırasında ve hizmet kusurundan doğan zararların gideriminde idari yargı görevli olup, görev hususu kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında resen nazara alınması gerektiğinden davanın idari yargının görevi dahilinde kalması nedeni ile davanın görev yönünden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

Davanın İdari Yargının Görevi Dahilinde Kalması Nedeniyle Yargı Yolu Yönünden Usulden REDDİNE…” karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili aynı istemle bu kez 24.3.2016 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

Samsun 1. İdare Mahkemesi; 12/04/2016 gün ve E:2016/478, K:2016/589 sayı ile, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15/1-a maddesi hükmü uyarınca davanın görev yönünden reddine karar vermiş, itiraz edilmesi üzerine; Samsun Bölge İdare Mahkemesi 3.İdari Dava Dairesi; 12.10.2016 gün ve E:2016/101, K:2016/99 sayı ile, “(…) Dava dosyasının incelenmesinden, davacının şirket müdürü olduğu Hasan Vehbi Ersoy İnş. Turz. Ltd. Şti. adlı şirket adına davalı belediyeye ait otelin ihalesiyle ilgili olarak davalı belediyeye bazı taleplerinin karşılanması istemiyle yazdığı 06.01.2015 tarihli dilekçeye davacıya hitaben verilen 23.01.2015 tarih ve 543 sayılı cevabi yazıda davacının kişilik haklarına saldırıldığından bahisle 10.000,00.TL manevi tazminatın tazminine karar verilmesi istemiyle Gerze Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı davanın Mahkemenin 11/01/2016 tarih ve E:2015/69, K:2016/7 sayılı kararıyla idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle görev yönünden reddedildiği, bu kararın temyiz edilmeyerek kesinleştiği, bunun üzerine Samsun 1. İdare Mahkemesinde görülmekte olan davanın açıldığı, bu davada da Mahkemece, uyuşmazlığı çözmekle adli yargı mahkemelerinin görevli olduğu sonucuna ulaşılarak davanın görev yönünden reddine karar verildiği ve dava dilekçesi ekinde anılan görevsizlik kararının Mahkemenin bilgisine sunulduğu hususu görülmekte olup, yukarıda metnine yer verilen 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesi uyarınca İdare Mahkemesi tarafından görevli mahkemenin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerekirken, davanın görev yönünden reddine karar verilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle itirazın KABULÜNE, Samsun 1. İdare Mahkemesi Hakimliği'nin 12/04/2016 tarih ve E:2016/478,    K:2016/589 sayılı kararının BOZULMASINA görevli yargı merciinin belirlenmesi için 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesi uyarınca; Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmak üzere dosyanın anılan İdare Mahkemesine gönderilmesine…” karar vermiştir.

SAMSUN 1.İDARE MAHKEMESİ; 6.3.2017 gün ve E:2016/2043 sayı ile, “(…) Anayasanın 129. maddesinde memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının rücu kaydıyla ve ancak idare aleyhine açılabileceğinin hükme bağlandığı, 657 sayılı Yasanın 13. maddesinde de Anayasanın bu hükmüne paralel bir düzenlemeye yer verildiği; ancak kamu görevlilerinin kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında hizmet esasları ve usulüne bağlanması mümkün olmayan, emredici yasa kuralları ve hukuka açıkça aykırı tutum ve davranışlarda bulunması veya suç teşkil eden bir fiil işlemeleri ya da ızrar kaydıyla, garaz, kin, husumet, kıskançlık, intikam ve benzeri duyguların etkisi altında işlem ve eylemler yapılmasının, hizmeti aşan kişisel kusur olarak değerlendirileceği ve bu takdirde davanın kamu görevlileri aleyhine ve adli yargıda dava açılması gerektiği açıktır.

Kamu görevlilerinin hizmet kusuru teşkil eden eylem ve işlemlerinden kaynaklanan zararlardan kamu görevlileri değil idare sorumludur. Ancak kamu görevlilerinin, görevlerinin ifasından ayrılabilir nitelikte olan kusurları ise kişisel kusur olup oluşan zararlarda da bizzat kendileri sorumludur. Kamu görevlilerinin kişisel saiklerle olmasa bile görevini yaparken sözlerinde aşırıya kaçması ağır bir kusur olarak görülmekte ve kamu görevlisinin kişisel kusuruna yol açmaktadır. Örneğin kamu görevlilerinin hakaret, küfür içeren sözleri kişisel kusur niteliğindedir. ( Kemal Gözler, İdare Hukuku. Cilt II, sf 1026-1027)

Bu durumda, idari yargıda bir davanın açılabilmesi için meydana geldiği iddia edilen zararın idari işlem ve eylem sonucu oluşması gerektiği açık olup; davalı belediyeye ait otelin ihalesiyle ilgili olarak yapılan başvuruya belediyece verilen cevabi yazıda davacıya yapıldığı iddia edilen hakaret fiilinin idari bir hizmetle herhangi bir ilişkisi olmayıp hizmeti aşan kişisel kusur olarak değerlendirilmesi gerektiğinden belediyece verilen cevabi yazılarda davacıya karşı bir hakaret fiilinin olup olmadığı konusunda karar vermeye yetkili yargılama merciinin adli yargı olduğu sonucuna varıldığından davanın esasının incelenmesine hukuken imkan bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasa'sının 15/1 -a. maddesi uyarınca Mahkememizin görevsizliğine, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, iş bu davanın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin ertelenmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Suna TÜRE, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Birgül KURT’un katılımlarıyla yapılan 23.10.2017 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, adli yargı dosyasının UYAP üzerinden temin edilen bir örneği ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığın esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının müdürü olduğu şirket adına, davalı Belediyeye ait otelin ihalesiyle ilgili olarak bazı taleplerinin karşılanması istemiyle yazdığı dilekçeye karşılık,  davacıya hitaben verilen 23.01.2015 tarih ve 543 sayılı cevabi yazıda davacının kişilik haklarına saldırıldığından bahisle uğranılan manevi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

Anayasanın 129. maddesinin 5. fıkrasında; "Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir." hükmü yer almaktadır.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun "kişilerin uğradıkları zararlar" başlıklı 13. maddesinde; kişiler kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil ilgili kurum aleyhine dava açarlar      "

Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilerin zarar görmesi halinde, zararı doğuran bu kusurlu davranışın hizmet kusuru mu yoksa hizmetten ayrılabilen kişisel kusur mu olacağının tespiti gerekmekte olup, hizmet kusuru olması halinde anılan Anayasa hükmüne göre tazminat davasının idare aleyhine idari yargıda, hizmetten ayrılabilen kişisel kusur olması halinde ise tazminat davasının kusurlu davranışta bulunan kişi aleyhine adli yargıda açılması gerekmektedir.

Kamu kurumları kamu hizmeti yaparlar. Ancak kamu kurumları tüzel kişilik olduklarından ve bu kişilik maddi değil soyut bir kişilik olduğundan, kamu hizmetini bizzat yerine getiremezler. Kamu hizmeti, gerçek kişi konumunda olan kamu görevlileri ve bunların kullandıkları araç ve gereçlerle yerine getirilir. Bunun sonucu olarak, kamu görevlilerinin veya bunların kullandıkları araç ve gereçlerin kusur, ihmal ve hatalarından dolayı kamu hizmetinin yerine getirildiği sırada kişilerin zarar görmesi halinde meydana gelecek kusur kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Burada, kamu görevlisinin hizmetten ayrılabilen kişisel kusurundan bahsetmek kesinlikle mümkün değildir. Kamu görevlisinin buradaki kusuru hizmet kusurunu oluşturur. Hizmetten ayrılabilen kişisel kusur ise kamu hizmeti ile ilgisi olmayan kamu görevlisinin özel hayatı ile tamamen özel tutum ve davranışlarından kaynaklanan bir kusurdur.

Devletin hizmet kusurundan kaynaklı tazmin sorumluluğunun şartı, zararın, memur ve diğer bir kamu görevlisi tarafından “görevini yerine getirirken” ve “görevle ilgili yetkilerini kullanırken” gerçekleştirilmiş olmasıdır. Şu halde, “görevin ifası”, “yetkinin kullanılması” ile gerçekleşen zarar arasında işlevsel (görevsel) bir bağ bulunmalı; zarar, kamu görevi (kamu yetkisi) yerine getirilirken, bu görev ve yetki nedeni ile doğmuş olmalıdır.

Memur ve diğer resmi görevlilerin kamu görevlisi sıfatı dışında özel bir kişi olarak, özel hukuk hükümlerine göre, özel işlerini yaparken, üçüncü kişilere verdikleri zarardan doğrudan doğruya kendileri sorumludur.

Kamu görevlisinin, hizmet içinde veya hizmetle ilgili olmak üzere tutum ve davranışının suç oluşturması ya da hizmeti yürütürken ağır kusur işlemesi veya düşmanlık, siyasal kin gibi kötü niyetle bir kişiye zarar vermesi halinde dahi bu durum, aynı zamanda yönetimin gözetim ve iyi eleman seçme yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle hizmet kusuru sayılmalı ve bu nedenle açılacak dava idareye yöneltilmelidir.

Tüm bu açıklamalar göstermektedir ki, kişilerin uğradığı zararla, zarara sebebiyet veren kamu personelinin yürüttüğü görev arasında herhangi bir ilişki kurulabiliyorsa, ortada görevle ilgili bir durum var demektir ve bu tür davranışlar kasten veya ihmalen işlenmesine bakılmaksızın, kamu personelinin hizmetten ayrılamayan kişisel kusurları olarak ortaya çıkmakta ve bu husus, 657 sayılı Yasa'nın 13. maddesindeki “kişilerin kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlar” ibaresinde yer bulmaktadır. Aksi halde, yani kişilerin uğradığı zararla, zarara sebebiyet veren kamu personelinin yürüttüğü görev arasında herhangi bir ilişki kurulamıyorsa görevden kaynaklı bir zarar yok demektir.

Dava dosyalarının incelenmesinden, davacının şirket müdürü olduğu H. V. E. İnş. Turz. Ltd. Şti. adlı şirket adına,  davalı İdareye ait Gerze Belediye Otelinin  kiraya verilmesi ile ilgili olarak yapılan pazarlık ihalesine,  genel ve özel şartlara  ilişkin bazı taleplerinin karşılanması istemiyle davalı Belediye Başkanlığına 6.1.2015  tarihinde dilekçe yazdığı;   Gerze Belediye Başkanlığı’nın 23.01.2015 tarih ve 543 sayılı yazısıyla davacının dilekçesine verilen cevabi yazının bir bölümünde, "...ihale evraklarını sahte belge olarak nitelendirmeniz asıl gayrı ahlaki bir davranıştır, ...asıl bunları inkar etmekle siz sahtekarlık yapmaktasınız. Bu inkarcılığınızla kurumları ve kişileri zan altında bırakmak ahlak dışı bir davranıştır.” şeklinde cevap verildiği;  davacı vekilinin, bu ifadelerle müvekkilinin kişilik haklarına saldırı yapıldığını ifade ederek; davalarının kabülü ile 10.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili istemiyle bakılan davaları açtığı anlaşılmaktadır.

Olayda, davalı İdare tarafından Belediye Otelinin kiraya verilmesi ile ilgili pazarlık ihalesi sürecinde, davacının müdürü olduğu şirket adına bazı yakınmalarda bulunarak taleplerinin karşılanmasını istediği, İdarece verilen cevapta, kişilik haklarına saldırı olarak nitelenen bazı ifadelerin,  görev içinde,  idarenin ajanına yüklediği ödev, yetki ve araçlarla ortaya çıktığı, eylemin hizmet kusurundan net bir şekilde ayrılmadığı, sarfedilen ifadelerin kamu hizmetinden bağımsız biçimde değerlendirilemeyeceği, davacının uğradığını iddia ettiği manevi zararı doğuran olay ya da olaylar ile idarece yürütülen görev arasında doğrudan ve güçlü bir ilişkinin sözkonusu olduğu gözetildiğinde; dava konusu olaylar nedeniyle uğranıldığı öne sürülerek açılan iş bu davada, idarenin hizmet kusuru ya da başka nedenle idari sorumluluğunun bulunup bulunmadığının saptanması, idare hukuku ilkeleri çerçevesinde yapılacak yargısal denetim sonucunda ortaya konulabilecek nitelikte bir husus olduğundan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinin 1/b fıkrası kapsamında bulunan uyuşmazlığa konu tam yargı davasının görüm ve çözümünün idari yargı yerlerine ait olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Samsun 1.İdare Mahkemesinin 6.3.2017 gün ve E:2016/2043 sayılı başvurusunun reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Samsun 1.İdare Mahkemesinin 6.3.2017 gün ve E:2016/2043 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 23.10.2017 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ahmet Tevfik

ERGİNBAY

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Suna

TÜRE

 

 

 

 

Üye

Birgül

KURT