T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2018 / 148

            KARAR NO  : 2018 / 215

            KARAR TR     : 20.4.2018

ÖZET : Davalı Kurum tarafından gerçekleştirilen karayolunun yapım çalışmaları sırasında, davacıya ait taşınmazların bir bölümüne çok miktarda moloz ve toprak atığı döküldüğünden bahisle;  taşınmazlara vaki el atmanın önlenmesi ve eski hale getirme tazminatı ödenmesi istemiyle açılan davanın ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi hk.

 

 

                                                          

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı             : M.K.

            Vekili             : Av. S.O.

Davalı             : Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekilleri          : Av.N.Y., Av. M.F.,  Av.S.A.

                        

O L A Y         : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin Ankara ili, Bala ilçesi, Beynam mahallesi, 238 ada 1 ila 15 parseller ile aynı yerde 244 ada 1 ila 10 parseller olmak üzere toplam 25 adet taşınmazın maliki olduğunu; davalı Kurum tarafından gerçekleştirilen Ankara-Bala karayolunun yapım çalışmaları esnasında, müvekkiline ait taşınmazların bir bölümüne çok miktarda moloz ve toprak atığı döküldüğünü;  bu işlemler sırasında müvekkiline herhangi bir bilgi verilmediği gibi, hiçbir şekilde rızasının da alınmadığını; müvekkiline ait taşınmazlar bitişik durumda olduğu ve sınırları ayrıca belirli olmadığından, taşınmazlardan hangilerine moloz döküldüğü hususunun Mahkeme’ce yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde ortaya çıkacağını; yılın belirli bir bölümünü yurtdışında geçiren müvekkilinin, Türkiye’ye dönüp taşınmazların durumunu gördükten sonra, davalı idare ile şifahen görüşmeler yaptığını ancak herhangi bir olumlu sonuç alamadığını;  müvekkilinin başvurusu üzerine Bala Belediyesinin, taşınmazların üzerinde yaklaşık 20.000 m3 moloz ve atık olduğunu, bu molozların dökülebilmesi açısından Belediye’ye herhangi bir başvuru yapılmadığını belirtmiş olduğunu;  davalı tarafça gerçekleştirilen el atmanın, hukuka aykırı haksız bir el atma olduğunu, el atma nedeniyle müvekkilinin arsa vasfındaki taşınmazlarından yararlanamadığını;  taşınmazlar üzerindeki atıkların müvekkili tarafından kaldırılması ve eski hale getirme ihtimali de bulunmadığını; Yargıtay içtihatlarında, kamulaştırmasız el atmanın önlenmesi talebinin yanı sıra eski hale getirme tazminatının da talep edilmesi durumunda, 2942 sayılı Kanun’un geçici 6. maddesi gereğince öncelikle idareye uzlaşmak için başvuruda bulunma zorunluluğu bulunduğu belirtildiğinden, dava açılmadan önce davalı idareye uzlaşma başvurusunda bulunulduğunu,  ancak İdarenin, 06.08.2014 tarih ve 134896 sayılı cevap yazısı ile söz konusu el atmanın kurumlarının bilgisi dışında olduğunu, bu işlemin taşeron firmanın sorumluluğunda bulunduğunu belirterek uzlaşma taleplerini reddettiğini; davalı idarenin, kendi sorumluluğunda bulunan yol yapım çalışmalarını ihale ile taşeron firmalara vermiş olmasının, yol yapımı sırasında 3. kişilere verilen zararların sorumluluğundan kurtulmasını sağlamayacağını; iş taşerona da verilmiş olsa, davalı idarenin kontrol yükümlülüğü ve gerekli gördüğü eksiklik ve aksaklıkları taşerona derhal tamamlattırma hak ve yetkisi bulunmasına karşın, gerekli kontrollerin yapılmaması nedeniyle haksız el atmadan sorumlu olduğunu ifade ederek; davalı tarafça müvekkiline ait taşınmazlara vaki el atmanın önlenmesine,  fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00.TL eski hale getirme tazminatının davalı taraftan tahsiline karar verilmesi istemiyle 18.9.2014 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

BALA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 25.2.2016 gün ve E:2014/116, K:2016/17 sayı ile “(…) Mahallinde 11/05/2015 tarihinde keşif icra edilmiş, 18/01/2016 tarihli bilirkişi ek raporunda davaya konu 238 ve 244 parsel sayılı taşınmazlar için kazı, yükleme ve nakliye maliyetlerinin toplam 53.308,41-TL olduğunu bildirilmiştir.

Dava, hizmet kusuruna dayanmakta olup, tam yargı davası niteliğindedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun (İYUK) "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. maddesinde idari dava türleri sayılmıştır. Bu hükme göre, idari davalar; idari işlemler hakkında açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ve kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalardır.

Mahkememizce yapılan yargılama toplanan tüm deliller bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının taşınmazına, davalının hizmet kusuruna dayalı olarak vermiş olduğu zararının tazmini için açılan eldeki davanın bir tam yargı davası olması nedeniyle davada idari yargı mercileri görevli olduğundan davanın yargı yolu bakımından reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:(Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;)

1-Davanın Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114/ 1-b maddesi gereğince yargı yolunun caiz olmaması sebebiyle REDDİNE…” karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle (ancak talep miktarını 53.308,41-TL. göstererek) idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 4.İDARE MAHKEMESİ;20.12.2017 gün ve E:2016/1944 sayı ile “(…) 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 14'üncü maddesinin 3'üncü fıkrasında, dilekçelerin, a) Görev ve yetki, b) İdari merci tecavüzü, c) Ehliyet, d) İdari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, e) Süre aşımı, f) Husumet, g) 3 ve 5. maddelere uygun olup olmadıkları, yönlerinden sırasıyla inceleneceği; 6'ncı fıkrasında, bu hususların ilk incelemeden sonra tespit edilmesi halinde de davanın her safhasında 15. madde hükmünün uygulanacağı kurala bağlanmış; 15’inci maddesinin 1'inci fıkrasının (a) bendinde de adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği hükmüne yer verilmiştir.

İdari eylem; idarenin işlevi sırasında bir hareketi, bir olayı, bir tutumu; idari karar ve işlemle ilgisi olmayan, başka bir deyişle öncesinde, temelinde bir idari karar veya işlem olmayan salt maddi tasarrufları anlatır. Kamulaştırmasız el atma ise; idarenin, yasalara uygun bir kamulaştırma işlemi yapmadan kişinin malına el koyması ve o mal üzerinde kişinin gereği gibi tasarruf yapma imkanını önlemesidir. Dolayısıyla, Kamulaştırma Kanunu’nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, kişinin mülkiyetinde bulunan taşınmaza fiilen el atılmasının, "haksız fiil" niteliğinde olduğu açıktır.

Öte yandan; İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının III. bölümünde, “İstimlaksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanunu’na uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.” görüşüne yer verilmiştir.

Diğer yandan, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesinde; "Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.

Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir." hükmü getirilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden, Ankara İli, Bala İlçesi, Beynam Mahallesinde bulunan ve davacının maliki olduğu bazı taşınmazlara Ankara-Bala karayolunun yapım çalışmaları esnasında meydana gelen moloz ve toprak atıklarının döküldüğü, taşınmazlarda meydana gelen zararın tazmini için Bala Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2014/116 esasına kayıtlı davanın açıldığı, anılan Mahkemenin 25.02.2016 tarih ve 2016/17 sayılı kararı ile uyuşmazlığın idare mahkemelerince çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar verilmesi üzerine bakılan işbu davanın açıldığı görülmektedir.

Olayda, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı görülmekte olup, bu eylemin haksız fiil teşkil ettiği, haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini istemiyle görülecek davaların adli yargı mahkemeleri olduğundan, uyuşmazlığa konu edilen davanın görüm ve çözümünde Adli Yargı Mahkemeleri görevli bulunmaktadır.

Ancak, uyuşmazlıkla ilgili Bala Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.02.2016 gün ve E.2014/116, K:2016/17 sayılı görevsizlik kararının kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından; görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvuru zorunluluğu doğmuştur.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 19.maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dava dosyasının, Bala Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2014/116 esas sayılı dava dosyasıyla birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, bu konuda verilecek karara değin davanın incelenmesinin ertelenmesine…” karar vermiş; Mahkemece 7.2.2018 tarihli üst yazıyla gönderilen dava dosyaları, 12.2.2018 tarihinde Mahkememiz kayıtlarına girmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Birgül KURT ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 20.4.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davalı Kurum tarafından gerçekleştirilen karayolunun yapım çalışmaları sırasında davacıya ait taşınmazların bir bölümüne çok miktarda moloz ve toprak atığı döküldüğünden bahisle;  taşınmazlara vaki el atmanın önlenmesi ve eski hale getirme tazminatı ödenmesi istemiyle açılmıştır.

13.07.2010 tarih 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü’nün Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun’un,  “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1. maddesinde; “Bu Kanunun amacı; karayolları ağının kalkınma planları, ulaştırma ana planı, stratejik plan ve programlar çerçevesinde ilgili diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde ulusal düzeyde geliştirilerek yaygınlaştırılmasını; karayolları ve karayollarıyla ilgili altyapı, diğer yatırımlar ve hizmetlerin, ekonomik ve sosyal gelişmenin gereklerine uygun, diğer ulaşım sistemleri ile uyumlu, güvenli ve çevreye duyarlı bir şekilde yapılması ve/veya yaptırılması ve Karayolları Genel Müdürlüğünün çalışma usul ve esasları ile teşkilat ve görevlerine ilişkin hükümleri düzenlemektir.” hükmüne;  “Görev ve Yetkiler” başlıklı 4. maddesinde; “…c) Görev alanına giren karayolu ağlarının yapımı, bakımı, onarımı ve diğer hususlar hakkında teknik nitelik ve şartları tespit etmek veya ettirmek ve gerekli şartnameleri hazırlamak(…)

g) Karayollarının yapım, bakım ve onarımı ile emniyetle işlemesi için gerekli olan garaj ve atölyeleri, makine ve malzeme ambarları ile depolarını, servis ve akaryakıt tesislerini, laboratuvarlarını, deneme istasyonlarını, dinlenme yerlerini, bakım ve trafik emniyetini sağlamaya yönelik bina ve lojmanları, alıcı-verici telsiz istasyonları ile gerekli haberleşme şebekelerini, Genel Müdürlüğün görevlerini daha verimli şekilde yerine getirmesine yönelik eğitim tesisleri ile sosyal tesisleri ve diğer bütün yan tesisleri hazırlayacağı ve hazırlatacağı plan ve projelere göre yapmak, yaptırmak, donatmak, işletmek veya işlettirmek, bakım ve onarımını yapmak veya yaptırmak, kiralamak(…)” hükümlerine yer verilmiştir.

İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu; özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men'i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerince çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının, III. Bölümünde, “İstimlâksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlâk Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.

Bundan başka, bir amme teşekkülü tarafından bir tesisin yaptırılması sırasında Devlet malı olmayan yerlerden toprak alınması veya böyle yerlere toprak veya moloz yığılması neticesinde meydana gelen zararların tazmini davası da başkasının malına amme teşekkülünün dilediği gibi el atma hakkı bulunmadığı ve plan ve projelere ve şartnamelere başkasının malına ihtiyaca göre el atılabilmesini gerektirecek esaslar konulamayacağı cihetle, haksız fiilden doğan bir tazminat davası sayılır.

Yapılan işlerin plan veya projeye aykırı olarak yapılması hali de idari karara aykırı bir hareket bulunması itibariyle yine idari kararın tatbiki olan bir fiil sayılamaz ve bu bakımdan bu iddia ile açılmış bir dava haksız fiilden doğan bir davadan ibaret olacaktır.

Bu bentte anılan davalar, içtihadı birleştirme kararının dışında kaldıklarından kararın bunlara şümulü yoktur” denilmektedir.

Dava dosyasında bulunan ve Bala Asliye Hukuk Mahkemesine sunulan 10.9.2015 günlü Bilirkişi Raporunda; dava konusu edilen yerin Beynam Mahallesi meskun alanına 1,2 km mesafede ve Beynam’ın doğu istikametinde, Bala İlçe Merkezine 24 km mesafede ve Bâlâ’nın batı istikametinde olduğu; 244 no.lu adanın Ankara-Bala Karayolu’na 500 m. mesafede, 238 nolu adanın ise 600 m. mesafede ve her iki adanın da karayolunun kuzey istikametinde olduğu; 238 ve 244 nolu imar adalarının arasında zeminde mevcut olmayan ancak imar planında bulunan 12 m. genişliğinde bir imar yolu bulunduğu; ölçümler neticesinde; 238 nolu adanın 1, 9, 10, 11, 12, 13, 14 ve 15 nolu parsellerine malzeme dökülmek suretiyle bir el atmanın olmadığı, buna karşılık 2, 3, 4, 5, 6, 7 ve 8 nolu parsellerine malzeme dökülmüş olduğunun tespit edildiği; 238 nolu adada el atılan alanlar dahilinde yapılan kübaj hesabı neticesinde toplam olarak 2980,32 m3 hacmindeki malzemenin dökülmüş olduğunun tespit edildiği; 244 nolu adanın 8 nolu parseline malzeme dökülmek suretiyle bir el atmanın olmadığı, buna karşılık 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 9 ve 10 nolu parsellerine malzeme dökülmüş olduğu; 244 nolu adada el atılan alanlar dahilinde yapılan kübaj hesabı neticesinde toplam olarak 3900,08 m3 hacmindeki malzemenin dökülmüş olduğunun tespit edildiği belirtilmiş; yine Mahkemeye sunulan Bilirkişi Ek Raporunda;  Bala Belediyesinde yapılan ve 20.000 m3 miktarında dolgu hacmine ulaşılan çalışmanın kimler tarafından ve nasıl bir çalışmayla yapıldığının bilinemediği; Bala Belediyesinin elde etmiş olduğu 20.000 m3 lük dolgu hacmi ile kendilerince saptanan 238 ve 244 nolu adaların dolgu alanına isabet eden parsellerindeki dolgu miktarları arasındaki farkın nereden kaynaklandığını tespit etmenin mümkün bulunmadığı, ancak bir düşünce olarak davacıya ait olan 238 ve 244 adalara değil de malzeme dökülü durumdaki dolgu alanının tamamına dönük olarak ve yaklaşık bir hesaplama yapılmış olabileceği, oluşan farkın da buradan kaynaklanabileceği belirtilmiştir.

Karayolu yapımı sırasında mülkiyeti davacıya ait taşınmazlara, davalı idare tarafından, plan ve proje kapsamı haricinde, hafriyat dökülmek suretiyle taşınmazların yapısının bozulduğu iddiasıyla; el atmanın önlenmesi ve taşınmazların eski hale getirilmesi suretiyle,   meydana gelen zararın tazmini söz konusu olduğundan,  davanın haksız fiilden doğan bir tazminat davası sayılacağı kuşkusuzdur.

Belirtilen duruma ve davanın niteliğine göre, idarenin ayni bir hakka müdahalesinin hukuka uygunluğunun yargısal denetimi işin esasını teşkil etmekte olup, açılan dava ile bir idari tasarrufun iptalinin ya da böyle bir tasarruf nedeniyle uğranılan zararın tazmininin istenilmemiş bulunması karşısında, haksız fiilden doğan zararların tazmini davasının, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu, dolayısıyla, Ankara 4.İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Bala Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.2.2016 gün ve E:2014/116, K:2016/17 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

                        

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 4.İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Bala Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.2.2016 gün ve E:2014/116, K:2016/17  sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 20.4.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKSU

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Birgül

KURT

 

Üye

Turgay Tuncay Varlı