T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS   NO    : 2018 / 555

KARAR NO : 2018/ 654

KARAR TR  : 22.10.2018

ÖZET : 6107 sayılı Kanun'un 13/4 ve İ. Bankası Anonim Şirket Ana Sözleşmesinin 32. Maddeleri uyarınca kontrolörlük ve sigorta hizmet gelirlerinin, banka personeline dağıtılmasına karar verilmesi istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

              KARA R

 

          Davacı                           : T. İ.- Sen

          Vekili                             : Av. İ. K.

          Davalı                           : İ. Bankası Anonim Şirketi

          Vekili                             : Av. T. P.

 

          OLAY    : Davacı vekili; 6107 sayılı Kanun'un 13/4. maddesi ile İ. Bankası Anonim Şirket Ana Sözleşmesinin 32. maddesi gereğince, İ. Bankası personeline ödenmesi gereken kazanılmış hak niteliğindeki kontrolörlük ve sigorta hizmet gelirlerinin, müvekkil sendika üyesi banka çalışanlarına dağıtılması amacıyla yapılan başvurunun reddine ilişkin davalı idarenin 30.10.2012 gün ve 34525 sayılı           işleminin mevzuata ve hukuka aykırı olduğundan bahisle iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

          ANKARA 5. İDARE MAHKEMESİ : 11/10/2013 gün, E:2012/1831, K:2013/1562 sayılı dosyasında; "6107 sayılı İ. Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde; "Bu Kanun ile düzenlenen hususlar dışında, özel hukuk hükümlerine tabi tüzel kişiliğe sahip anonim şirket statüsünde "i. Bankası Anonim Şirketi" unvanıyla bir kalkınma ve yatırım bankası kurulmuştur." hükmüne, 13. maddesinde ise, "Banka, bu Kanunda yer alan hükümler dışında, 5411 sayılı Kanun, 6762 sayılı Kanun ve diğer kanunların ilgili hükümlerine tabidir...

          (4) Bankanın; tahvil ihracı, hesaplan, gelirleri, kâr, kontrollük ve sigorta hizmet gelirlerinin dağıtımı ile bu Kanunda hüküm bulunmayan diğer hususlar Ana Sözleşme ile düzenlenir." hükmüne yer verilmiştir.

          İ. Bankası Ana Sözleşmesi ile de kontrollük ve sigorta hizmet gelirlerinin dağıtımı hususunda düzenleme yapılmıştır.

          Dava dosyasının incelenmesinden; davacı sendika tarafından, 6107 sayılı Kanun'un 13/4. maddesi ile i. Bankası Anonim Şirket Ana Sözleşmesinin 32. maddesi gereğince, kazanılmış hak niteliğindeki kontrollük ve sigorta hizmet gelirlerinin, banka personeline dağıtılması amacıyla yapılan başvurunun reddine ilişkin davalı idarenin 30.10.2012 gün ve 34525 sayılı işleminin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı görülmüştür.

          İ. Bankası, 233 sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 58. maddesiyle getirilen “istisna” hükmü ile anılan KHK’nin kapsamı dışında bırakılmıştır. Banka, Kuruluş Kanunu’nun 1. maddesinde de belirtildiği üzere özel hukuk hükümlerine tabi, tüzel kişiliği haiz, anonim şirket statüsünde bir kalkınma ve yatırım bankasıdır. 6107 sayılı Kanun'un 1. maddesine göre de, 6107 sayılı Kanun kapsamında olmayan hususlarda özel hukuk hükümlerine tabi olarak iş ve işlemler yapmaktadır.

          6107 sayılı Kanun'un 13/4. maddesi ile de, kontrollük ve sigorta hizmet gelirlerinin personele dağıtımı hususunun Ana Sözleşme ile düzenleneceği hükme bağlanmış ve Ana Sözleşmenin 32. maddesi ile de bu yönde düzenleme yapılmıştır.

          Bu duruma göre, İ. Bankası Anonim Şirketinin özel hukuk hükümlerine tabi, tüzel kişiliği haiz, anonim şirket statüsünde bir kalkınma ve yatırım bankası olduğu, 6107 sayılı Kanun kapsamı dışındaki hususlarda özel hukuk hükümlerine tabi olduğu, kontrollük ve sigorta hizmet gelirlerinin dağıtımı hususunda 6107 sayılı Kanunda bir düzenleme bulunmadığı, bu hususun ana sözleşme ile düzenlendiği açık olup, Ana Sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarında özel hukuk hükümlerine göre Adli Yargı Mahkemelerinde çözümlenmesi gerekmektedir.

          Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine" karar vermiş, temyiz edilen karar Danıştay 10. Dairesinin 13/11/2014 tarih, E:2014/480, K:2014/6608 sayılı ilamıyla onanarakkesinleşmiştir.

          Davacılar vekili bu kez aynı taleple 02/12/2015 tarihinde adli yargı yerine müracaat etmiştir.

          ANKARA 28. İŞ MAHKEMESİ : 20/12/2016 gün, E:2016/535, K:2016/473 sayılı dosyasında; "Dava; sendika tarafından bankada çalışan işçilere ödeme yapılabilmesi amacıyla açılmış topluluk davası niteliğindedir.

          Mevzuat incelendiğinde; her ne kadar kontrolörlük ve sigorta hizmet gelirleri için Yüksek Planlama Kurulunca banka için tespit edilecek üst sınırın yer almadığı ve buna ilişkin muhasebe kayıtlarında fon ayrıldığı sabit olsa da İ. Bankası Anonim Şirketinin sözleşmeli personelinin... Sosyal haklarına ilişkin esaslar 9. Maddesinde "....yönetim kurulunca belirlenecek usul ve esaslara göre ödeme yapılabilir.." hükmünün yer aldığı, personel hizmet sözleşmesinin 4/3. maddesinde gerekli koşulların oluşması durumunda ödemede bulunulacağının kararlaştırıldığı, bu durumda ödeme yapılması hususunun yönetim kurulunun takdirinde olduğu ve yönetim hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, işyerinde bu ödemelerin daha önceki yıllarda düzenli olarak yapıldığına ilişkin bir bilgi ve belge bulunmadığı anlaşılmakla işyeri uygulamasından da söz edilemeyeceği" gerekçesiyle ile davanın reddine karar vermiş, karar istinaf edilmiştir.

          Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi : 09/03/2017 gün, E:2017/330, K:2017/452 sayılı dosyada sonuç olarak " davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353-(l) b) 2 maddesi gereğince mahkeme kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilerek davanın kabulüne karar vermiş karar temyiz edilmiştir.

          Yargıtay 22. Hukuk Dairesi : 12/06/2017 tarih, 2017/34432 E 2017/13805 K sayılı ilamında; "6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 2/1-ğ maddesinde tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar olarak tanımlanan sendikaların amacı ise, yine aynı maddede, üyelerinin ortak ekonomik ve sosyal hak ve çıkarlarını korumak olarak ifade edilmiştir. Anayasamızın 51. maddesi de aynı doğrultudadır.

          6356 sayılı Kanun'un 26. maddesinde de, sendikaların, çalışma hayatından, mevzuattan, örf ve adetten doğan uyuşmazlıklarda işçi ve işverenleri temsilen dava açmak ve bu nedenle açılmış davada davayı takip yetkisine sahip olduğu ifade edilmiştir. Anılan durumda sendikaların kolektif nitelikli bir temsili söz konusudur

          6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun “Topluluk Davası” başlıklı 113. maddesine göre de “Demekler ve diğer tüzel kişiler, statüleri çerçevesinde, üyelerinin veya mensuplarının yahut temsil ettikleri kesimin menfaatlerini korumak için, kendi adlarına, ilgililerin haklarının tespiti veya hukuka aykırı durumun giderilmesi yahut ilgililerin gelecekteki haklarının ihlal edilmesinin önüne geçilmesi için dava açabilir.” hükmünü haizdir.

          Somut olayda davacı T. İ. Sendikası dava dilekçesinde 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Ve Toplu Sözleşme Kanununa göre kurulmuş olduğunu beyan etmiştir.

          Her şeyden önce banka personelinin 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında hizmet sözleşmesiyle çalışıp çalışmadıklarının tespiti somut olay açısından büyük önem arz etmektedir.

          Davacı sendikaya üye oldukları belirtilen 517 personelin 4857 sayılı Kanuna göre işçi statüsünde olduğunun tespit edilmesi halinde, davacı sendikanın kamu görevlileri sendikası olduğu anlaşılmakla iş sözleşmesi ile çalışan üyeleri temsilen dava açamayacağı açık olduğundan dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar vermek gerekir.

          Şayet üye personel statü hukukuna tabi olarak çalışmakta ve iş kanununa tabi olarak çalışmamakta ise;

          5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesine göre; iş kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur. 5521 sayılı Kanun'un 1. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen iş kanunu, şu an yürürlükte olan 4857 sayılı İş Kanunu’dur. Keza 4857 sayılı İş Kanunu'nun 1. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, 4. maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, işverenler ile işveren vekillerine ve işçilerine, çalışma konularına bakılmaksızın bu Kanunun uygulanacağı belirtilmiştir. Bu nedenle 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıkları, iş mahkemelerinde çözülecektir. İş mahkemesinin diğer kanunlardaki ayrık düzenlemeler hariç görevli olması için taraflar arasında iş ilişkisi bulunması gerekir. Taraflar arasındaki ilişkinin iş ilişkisi dışında diğer iş görme edimi içeren özel sözleşmeler (vekalet, eser, ortaklık gibi) veya iş ilişkisi olmakla birlikte Kanun'un 4. maddesinde sayılan işler ve iş ilişkilerinde çalışan işçi olması halinde genel hukuk mahkemelerinin (görev uyuşmazlığı), statü hukuku kapsamında olması halinde ise idari yargının görevli olması (yargı yolu uyuşmazlığı) sözkonusu olacağından davanın usulden reddi gerekecektir.

          Bu açıklamalara göre, inceleme konusu davada İ. Bankası Personelinin 4857 sayılı İş Kanunu ya da statü hukukuna tabi çalışıp çalışmadığının tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu hususların gözetilmemesi hatalı olmuştur." gerekçesi ile anılan daire kararının bozulmasına hükmetmiştir.

          ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 8. HUKUK DAİRESİ : 20/12/2017 gün, E:2017/3153, K:2017/3139 sayılı kararında; "Uyma kararı doğrultusunda davalı banka ve Devlet Personel Başkanlığına müzekkere yazılarak İ. Bankası personelinin (dava tarihinde davacı sendikaya üye olan 517 personelin) statülerinin ayrıntılı olarak bildirilmesi istenilmiş, gelen müzekkere cevabından personelin büyük ağırlığının SGK statüsünün Emekli Sandığı olduğu, personel statüsünün ise 6107 sayılı Kanun kapsamında Sözleşmeli Personel olduğu bildirilmiştir.

          Uyulmasına karar verilen bozma ilamı ve gelen müzekkere cevapları incelendiğinde sendika üyesi çalışanların işçi statüsünde olmayan sözleşmeli personel olması nedeniyle açılan davaya bakma görevi idari yargının görev (yargı yolunun caiz olmaması ) alanında bulunduğu" görüşüyle yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın usulden reddine hükmetmiş, temyiz edilmeyen karar 08/05/2018 tarihinde kesinleşmiştir.

          Oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için davacı vekilinin 13/07/2018 tarihli dilekçesi, Ankara 28. İş Mahkemesinin 24/07/2018 tarih, 2016/535 Esas sayılı üst yazısı ve dava dosyaları ile birlikte Mahkememize gönderilmiş, başvuru 13/08/2018 tarihi itibarıyla kayıt altına alınmıştır.

          İNCELEME VE GEREKÇE :

          Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Başkan Hicabi DURSUN, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 22.10.2018 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME :

          Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, davacı vekilinin başvurusunun son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

  II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Engin SELİMOĞLU'nun, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

          Dava, davacı sendika tarafından, 6107 sayılı Kanun'un 13/4. maddesi ile İller Bankası Anonim Şirket Ana Sözleşmesinin 32. maddesi gereğince, kazanılmış hak niteliğindeki kontrolörlük ve sigorta hizmet gelirlerinin, banka personeline dağıtılmasına karar verilmesi istemiyle açılmıştır

          6107 sayılı İller Bankası Anonim Şirket Kanununun

          “Kuruluş” başlıklı 1. maddesinde; “ (1) Bu Kanun ile düzenlenen hususlar dışında, özel hukuk hükümlerine tabi, tüzel kişiliğe sahip, anonim şirket statüsünde “İller Bankası Anonim Şirketi” unvanıyla bir kalkınma ve yatırım bankası kurulmuştur. Bankanın kısaltılmış unvanı “İLBANK”tır ve merkezi Ankara’dadır. Bankanın ilgili olduğu Bakanlık, Bayındırlık ve İskân Bakanlığıdır.”

          “Banka Personeli” başlıklı 11. maddesinde; “ (1) Banka hizmetlerinin gerektirdiği görevler, 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa ve diğer kanunların sözleşmeli personel hakkındaki hükümlerine tabi olmayan sözleşmeli personel eli ile yürütülür.

          “Mali ve sosyal haklar” başlıklı 12. maddesinde; “...(2) Banka personelinin aylık ücret, ikramiye ve diğer mali ve sosyal hakları ile sözleşme esasları, Genel Müdürün teklifi ve Yönetim Kurulunun kararı ile belirlenir. Ancak, aylık ücret, her türlü sosyal yardım, zam, tazminat, ödenek veya diğer adlar altında yapılan bütün ödemelerin aylık ortalaması, Yüksek Planlama Kurulunca Banka için tespit edilecek üst sınırı aşamaz.

          “Çeşitli Hükümler” başlıklı 13. Maddesinde; "...(4) Bankanın; tahvil ihracı, hesapları, gelirleri, kâr, kontrollük ve sigorta hizmet gelirlerinin dağıtımı ile bu Kanunda hüküm bulunmayan diğer hususlar Ana Sözleşme ile düzenlenir"

          Hükümleri bulunmaktadır.

          6107 sayılı Kanunun 11. maddesinin iptali istemiyle Danıştay 12. Dairesince yapılan itiraz başvurusu üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçeler ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini reddetmiştir: “…Anayasa'nın 123. maddesinin birinci fıkrasında 'İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir.' hükmü yer almaktadır. Bu maddede yer verilen idarenin kanuniliği ilkesi, idarenin ve organlarının görev ve yetkilerinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde, açık bir biçimde kanunla düzenlenmesini gerekli kılar.

          Anayasa'nın 128. maddesinde ise Devlet'in, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerinin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütüleceği, bu kapsama giren personelin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülüklerinin de kanunla düzenleneceği öngörülmüştür. Anayasa'nın 128. maddesi anlamında bir kamu hizmetinden söz edilebilmesi için, söz konusu hizmetin Devlet, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmeti olması, bu kamu hizmetinin 'genel idare esaslarına göre yürütülmesi ile görevin 'asli ve sürekli' nitelikte olması şarttır.

          6107 sayılı Kanunla yeniden yapılandırılan, hukuki statüsü ve personel yapısı değiştirilen İller Bankasında, banka hizmetlerinin gerektirdiği görevlerin, 657 sayılı Kanun'a ve diğer kanunların sözleşmeli personel hakkındaki hükümlerine tabi olmayan sözleşmeli personel eli ile yürütüleceği kurala bağlanarak farklı bir istihdam politikası benimsenmiştir

          6107 sayılı Kanun'dan önceki süreçte banka faaliyetlerine ilişkin işlemler 657 sayılı Kanun'a tabi olarak istihdam edilen memurlar ve sözleşmeli personel ile 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında görev yapan işçiler eliyle gerçekleştirilmekteyken, itiraz konusu kural ile İller Bankasının personel rejiminin yeniden düzenlendiği anlaşılmaktadır.

          İller Bankası, 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 58. maddesiyle getirilen 'istisna' hükmü ile anılan KHK'nin kapsamı dışında bırakılmıştır. Banka, Kuruluş Kanunu'nun 1. maddesinde de belirtildiği üzere özel hukuk hükümlerine tabi, tüzel kişiliği haiz, anonim şirket statüsünde bir kalkınma ve yatırım bankasıdır.

          Kanun koyucunun, 6107 sayılı Kanun ile İller Bankası'nın tüm iş ve işlemlerinde özel hukuk hükümlerine tabi olarak, olanakları ölçüsünde yerel yönetimlerin her türlü kredi ihtiyaçlarını karşılayan ve bankacılık işlemlerine aracılık eden, bunlar için projeler üreten, danışmanlık hizmeti veren ve anonim şirket şeklinde yapılanan, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'na göre örgütlenen, çağdaş bankacılık esaslarına göre faaliyet gösteren ve görev alanlarında uzmanlaşmış bir kalkınma ve yatırım bankasına dönüşmesini amaçladığı görülmektedir.

          5411 sayılı Kanun kapsamındaki bankalar, özel hukuk hükümleri çerçevesinde, bankacılık sektörü ve ekonomik kurallara uygun biçimde verimlilik ve rekabet esaslarına göre çalışması gereken kuruluşlar olduğundan, personel rejiminin de bu esaslara uygun olması doğaldır.

          Çağdaş bankacılığın ve uluslararası rekabetin gereklerine uygun olarak yeniden yapılandırılan İller Bankasının çalışmalarını etkin, verimli, özerk bir yapıda sürdürebilmesi, belirlenecek personel rejimine de bağlı olacaktır. Bu doğrultuda İller Bankası, 6107 sayılı Kanun dışında Bankacılık Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde, özel hukuka ve özel işletmecilik esaslarına tabi olarak faaliyet yürüttüğünden, özel hukuk hükümlerine bağlı tutulan bu bankanın hizmeti Anayasa'nın 128. maddesi kapsamında genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken asli ve sürekli görevlerden sayılamaz ve personeli de aynı madde kapsamında memur ya da diğer kamu görevlisi olarak değerlendirilemez.

          Buna göre, özel hukuk hükümlerine tabi anonim şirket statüsüne geçirilerek ekonominin gereklerine uygun olarak yeniden yapılandırılan İller Bankasında personel statüsünün değiştirilmesi ve bu doğrultuda Banka personelinin, 657 sayılı Kanun ve diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine tabi olmayan sözleşmeli statüde istihdam edilmesi hususu yasa koyucunun takdirindedir.

          İller Bankasının özel hukuk hükümlerine tabi anonim şirket statüsünde olması ve personelinin de Anayasa'nın 128. maddesi kapsamında yer almaması dikkate alındığında, itiraz konusu kuralda Anayasa'ya aykırı bir yön bulunmamaktadır.”

          Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa'nın 123. ve 128. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir"

          Anayasa Mahkemesi yukarıda açıklanan bu kararında; özel hukuk hükümlerine tabi anonim şirket statüsüne sahip İller Bankası personelinin, yasa koyucunun takdirine göre, 657 sayılı Kanun ve diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine

 

tabi olmayan sözleşmeli statüde istihdam edilmesi hususunun Anayasa’ya aykırı olmadığını açıkça ifade etmiştir.

          Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ile Anayasa Mahkemesinin konuya ilişkin kararı birlikte değerlendirildiğinde; İller Bankasının 6107 sayılı Kanun dışında Bankacılık Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde özel hukuka tabi ve özel işletmecilik esaslarına dayanarak faaliyet gösteren, Anonim Şirket statüsünde bir tüzel kişilik olduğu, İller Bankasının yürüttüğü faaliyetin Anayasanın 128.maddesi kapsamında genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken asli ve sürekli görevlerden sayılamayacağı, Banka personelinin Anayasanın anılan maddesi kapsamında memur ya da diğer kamu görevlisi olarak değerlendirilemeyeceği, dava konusu ödemelere ilişkin esasların şirket ana sözleşmesi ile belirlendiği hususları birlikte değerlendirildiğinde kontrolörlük ve sigorta hizmet gelirlerinin, müvekkil sendika üyesi banka çalışanlarına dağıtılması amacıyla yapılan başvurunun reddine ilişkin davalı idarenin 30.10.2012 gün ve 34525 sayılı işlemine karşı açılan davanın görüm ve çözümünün adli yargının görevine girdiği kanaatine ulaşılmıştır.

          Mahkememizin İller Bankası ile Banka personelinin hukuki durumlarının irdelendiği emsal nitelikteki E:2016/27, K:2016/63 sayılı ilamı da bu yöndedir.

         

          S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin 20/12/2017 gün, E:2017/3153, K:2017/3139 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 22.10.2018 gününde Üye Aydemir TUNÇ'un KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                               Üye                               Üye                              Üye

       Hicabi                              Şükrü                          Mehmet                          Birol     

    DURSUN                           BOZER                         AKSU                          SONER         

 

 

 

 

                                                  Üye                                Üye                              Üye   

                                         Süleyman Hilmi                 Aydemir                        Nurdane

                                               AYDIN                          TUNÇ                          TOPUZ

 

 

                       

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

         

KARŞI OY    

 

          Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 24.11.2016 gün ve E:2014/4005, K.2016/3115 sayılı kararında da belirtildiği üzere "6107 sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanunun incelenmesinden; özel hukuk hükümlerine tâbi olarak, anonim şirket statüsünde kurulan İller Bankası Anonim Şirketi’nin, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile ilişkilendirildiği; Bankanın ortaklarının il özel idareleri ve belediyeler olduğu, sermayesinin, 9.000.000.000 (dokuz milyar) Türk Lirası olarak Kanunla belirlendiği, bu sermayenin Bakanlar Kurulu kararı ile beş katına kadar artırılabileceği ve sermaye tavanına ulaşıncaya kadar Bankanın ödenmiş sermayesine, 5779 sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanuna göre her ay Maliye Bakanlığı ve iller Bankasınca dağıtılacak vergi gelirleri paylarının toplamı üzerinden aylık olarak yüzde iki oranında kesilecek miktarların, Bankanın vergi ve diğer yasal yükümlülükler düşüldükten sonraki yıllık safi karından yüzde otuz oranında ayrılacak payın ve diğer mevzuat hükümleri ile Banka sermayesine aktarılması uygun görülen paralar ile sermayeye eklenmek üzere yapılacak her türlü yardım ve bağışların ekleneceği, dolayısıyla sermayesinin ve gelirlerinin kamu gelirlerinden sağlandığı; Bankanın amacının, il özel idareleri, belediyeler ve bağlı kuruluşları ile bunların üye oldukları mahalli idare birliklerinin finansman ihtiyacını karşılamak, bu idarelerin sınırları içinde yaşayan halkın mahalli müşterek hizmetlerine ilişkin projeler geliştirmek, bu idarelere danışmanlık hizmeti vermek ve teknik mahiyetteki kentsel projeler ile alt ve üst yapı işlerinin gerçekleştirilmesine yardımcı olmak ve her türlü kalkınma ve yatırım bankacılığı işlevlerini yerine getirmek olduğu; genel müdürünün, Bakanın teklifi üzerine Başbakan tarafından atandığı, genel kurulunun, il özel idarelerini temsil etmek üzere il genel meclisi üyeleri arasından seçilecek yirmi kişi, belediyeleri temsil etmek üzere belediye başkanları arasından her bir ili temsilen seçilecek birer kişi ile içişleri, Maliye, Bayındırlık ve İskan Bakanlıkları ile Hazine Müsteşarlığını temsil etmek üzere görevlendirilecek birer kişiden oluştuğu, yönetim ve denetim kurullarının ise ağırlıklı olarak merkezi idare tarafından oluşturulduğu; Banka hizmetlerinin gerektirdiği görevlerin, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na ve diğer kanunların sözleşmeli personel hakkındaki hükümlerine tabi olmayan sözleşmeli personel eli ile yürütüldüğü; Kanun ile yönetim kuruluna, idareye özgü bir düzenleyici tasarruf türü olan yönetmelik çıkarma yetkisi tanındığı; Banka’nın, vadesi gelmiş kredi ve diğer alacaklarını ortak idare paylarından tahsil etme yetkisinin bulunduğu görülmektedir.

          Bu nedenle, örgütsel yapısı kamu ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla oluşturulan ve bu örgütsel yapının organları da yine ilgili kamu idarelerinde görevli kamu görevlileri tarafından oluşturulan Banka’nın sahip olduğu yukarıda belirtilen yetki ve ayrıcalıklar da dikkate alındığında, özel bir banka niteliğinde olmadığı, kamu tüzel kişiliği özelliği taşıdığı sonucuna ulaşılmaktadır.

          Bu durumda, kamu kurumu niteliğindeki İller Bankası ile kamu personeli niteliğindeki personeli arasında, idarenin tek taraflı olarak kullandığı kamu gücüne dayanarak tesis ettiği idari işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıklara karşı açılan davanın görüm ve çözümü görevi idari yargı yerine ait bulunmaktadır" düşüncesinde olduğumdansayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.

 

                                                                                ÜYE

                                                                                                     Aydemir TUNÇ