Hukuk Bölümü         2006/27 E.  ,  2006/76 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

 

           Davacı            : Kendi adlarına asaleten Ş. Y.’ya velayeten G. Y. ve M. Y.

            Vekili              : Av. Z.K.

            Davalı             : 1- Sağlık Bakanlığı

           Vekili              : Av. C.G.

                                     2- Z. S. D.

           O L A Y           : Davacı vekilince, G. ve M. Y.’nın Sosyal Sigortalar Kurumu Ankara Doğumevi ve Kadın Hastalıkları Eğitim Hastanesi’nde23.5.2002 tarihinde dünyaya gelen çocuklarının bazı rahatsızlıkları olduğu, bunun doğum esnasında ve sonrasındaki yanlış uygulamadan meydana geldiği ileri sürülerek uğranıldığı ileri sürülen zararın karşılanması amacıyla manevi ve kısmi maddi tazminatın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı ve doğumu yaptıran doktor Z. S. D.’den tahsiline karar verilmesi istemiyle24.5.2004 tarihinde adli yargı yerinde dava açılmıştır.

            ANKARA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 9.12.2004 gün ve E:2004/280; K:2004/564 sayı ile, davanın görüm ve çözümünde idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, bu kararın temyizi üzerine YARGITAY DÖRDÜNCÜ HUKUK DAİRESİ; 4.4.2005 gün ve E:2005/3479; K:2005/3420 sayılı kararı ile, davalılardan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na yönelen temyiz itirazlarının reddedilmesi gerektiği, davalılardan SSK Başkanlığı’na yönelen temyiz itirazlarına gelince; Sosyal Sigortalar Kurumu’nun, 506 sayılı Yasa'ya göre kurulmuş ve özel hukuk hükümlerine tabi tüzel kişiliği bulunan bir kuruluş olduğu, bu itibarla, taraflar arasındaki uyuşmazlığın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği, bu kapsamda, adli yargı yerinde görevli olan mahkemenin tespiti için bu tür uyuşmazlıklarda hangi özel hukuk kurallarının uygulanacağının da açığa çıkarılması gerektiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 26.2.2003 tarih 2003/21-95-113 sayılı kararında da benimsendiği gibi, BK.'nun 386/2 maddesi uyarınca diğer iş görme sözleşmeleri hakkındaki yasal düzenlemelere tabi olmayan işlerde vekalet hükümlerinin uygulanacağı, bu kuralların yanında kurumun çalıştırdığı doktor ile kurum arasındaki hukuki ilişkinin belirlenmesinin tazminat ilkeleri açısından önemli olduğu, dava konusu somut olayda taraflar arasında salt 506 sayılı Yasa’dan kaynaklanan bir uyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlığın çözümünde yanlar arasındaki hukuki ilişkide öncelikle Borçlar Kanunu'ndaki adam çalıştırma ilkeleri ve vekalet akdi hükümlerinin uygulanabileceği, davalı SSK hakkındaki davanın yargı yolu bakımından reddine karar verilmiş olmasının, açıklanan nedenlerle yerinde görülmediği, Mahkemece, işin esasının bir çözüme bağlanması gerektiği, bu nedenle, yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesinin doğru görülmediği ve bozmayı gerektirdiği, davalılardan Z. Sema Deveci'ye yönelen temyiz itirazına gelince; adı geçen davalının, gerçek kişi olduğu, mahkemece bu davalı yönünden de idari yargının görevli bulunduğuna karar verildiği, oysa, gerçek kişiler aleyhine idari yargıda dava açılmasının mümkün olmadığı, öte yandan, kamu görevlilerinin kişisel kusur oluşturan eylemlerinin Anayasa'nın 129/5. maddesi kapsamına girmeyeceği, dava dilekçesinde, doktor olan bu davalının doğum sırasında tıbbi hata yaptığı ve bu nedenle doğan çocukta rahatsızlıklar bulunduğu ileri sürüldüğüne göre, bu açıklamalar bu dava bölümünde hizmet kusuruna değil, davalı Z. Sema Deveci'nin kişisel kusuruna dayanılarak dava açıldığını gösterdiği, bu durum karşısında, adı geçen davalının kişisel kusuru bulunup bulunmadığının incelenerek varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, davanın kişisel kusura dayanılarak açıldığı ve gerçek kişiler aleyhine idari yargıda dava açılamayacağı gözetilmeden bu davalı yönünden de görevsizlik kararı verilmesinin bozmayı zorunlu kıldığı gerekçesiyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yönünden temyiz istemini reddetmiş, SSK Başkanlığı ve davalı doktor yönünden mahkeme kararını bozmuştur.

            Sağlık Bakanlığı vekilince,21.10.2005günlü dilekçe ile, 5283 sayılı Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Ait Sağlık Birimlerinin Sağlık Bakanlığına Devredilmesine Dair Kanun’un 4. maddesinin (c) bendi uyarınca davada SSK Başkanlığının taraf ehliyetinin kalmadığı, husumetin19.2.2005tarihinden itibaren Sağlık Bakanlığı’na geçtiği, bu durumda, davada, idari yargının görevli olduğu ileri sürülerek görev itirazında bulunulmuştur.

            ANKARA 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ;9.11.2005gün ve E:2005/266 sayı ile, davalı SSK Başkanlığı’nın davalı sıfatından çıkartılarak husumetin Sağlık Bakanlığı aleyhine devamına ve Yargıtay’ın bozma kararına uymak suretiyle görevlilik kararı vermiştir.

            Davalı Sağlık Bakanlığı vekilinin, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması yolundaki14.11.2005günlü dilekçesi üzerine, dava dosyası Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Anayasa'nın 125. maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğunun belirtildiği, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinde, idari dava türlerinin sayıldığı, bu maddenin (1-b) bendinde de,  idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davalarının görüm ve çözümünün idari yargının görev alanına giren dava türleri arasında sayıldığı, öte yandan, Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Ait Sağlık Birimlerinin Sağlık Bakanlığına Devredilmesine Dair 5283 sayılı Kanun’un 4.maddesinde, kamu kurum ve kuruluşlarına ait tüm sağlık birimlerinin, bunlara ilişkin her türlü görev, hak ve yükümlülüklerin, taşınırlar, taşınmazlar ve taşıtlarla birlikte, Sosyal Sigortalar Kurumu’na ait olanların rayiç bedeli karşılığında, diğerlerinin bedelsiz olarak Sağlık Bakanlığı’na devredileceği, aynı maddenin (c) bendinde de, devredilen sağlık birimleri ile ilgili olarak; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Sosyal Sigortalar Kurumu’nun sağlık hizmeti satın almasına ilişkin sözleşmeleri hariç, kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılmış sözleşmeler, kredi anlaşmaları, yatırım projeleri ile kamu kurum ve kuruluşları leh ve aleyhine adli ve idari yargıda sağlık hizmeti sunumundan, iyileştirici tıbbi malzeme alımından dolayı ve sağlık hizmeti sunan personelle ilgili açılmış ve açılacak davalar ile icra takiplerinin Bakanlık husumetiyle yürütüleceği, bütün hak, yetki, yükümlülük, alacak ve borçlarıyla birlikte Bakanlığa geçeceğinin öngörüldüğü, bakılan davada, davacılar M. ve G. Y. tarafından müşterek çocukları Ş. Y.'nın SSK Ankara Doğumevi ve Kadın Hastalıkları Hastanesi’nde doğum sonrası tıbbi müdahalenin gereği gibi yerine getirilmediği ileri sürülerek Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, SSK Sağlık İşleri Genel Müdürlüğü ve doktor Z.Sema Deveci aleyhine uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle Ankara 1.Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde dava açıldığı, Mahkemece davanın idari yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle dava dilekçesinin reddine karar verildiği, söz konusu kararın temyizen incelenmesi üzerine Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesi’nin 4.4.2005 günlü ve E:2005/3479 K:2005/3420 sayılı kararıyla, uyuşmazlığın çözümünün adli yargı yerlerinin görev alanında bulunduğu gerekçesiyle bozulduğu, anılan Mahkemece bozma kararına uyularak başlatılan yargılama sürecinde, 5283 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesi üzerine SSK.'nın davalı sıfatından çıkartılarak husumetin Sağlık Bakanlığı’na yöneltilmesine karar verildiğinin anlaşıldığı, her ne kadar, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu'nun 134.maddesinde, bu Kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıkların, yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görüleceği hükmü yer almış ve Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesi’nce, Sosyal Sigortalar Kurumu’nun 506 sayılı Yasa’ya göre kurulmuş ve özel hukuk hükümlerine tabi tüzel kişiliği bulunan bir kuruluş olması nedeniyle taraflar arasındaki uyuşmazlığın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle görev noktasından bozma kararı verilmiş ise de, Ankara 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin anılan bozma kararı uyarınca yeniden davayı incelediği tarih itibariyle 5283 sayılı Yasa yürürlüğe girmiş bulunduğundan, Sosyal Sigortalar Kurumu’nun verdiği sağlık hizmetinden doğan zararın hizmet kusuru ilkeleri gereği idari yargı tarafından çözüleceğinin tabii olduğu, bu durumda, bakılan davanın görüm ve çözümünün, idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davalarına bakmakla görevli olan idari yargı yerine ait bulunduğu gerekçesiyle, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarmış olup, 2247 sayılı Yasanın 10. ve 13. maddelerine göre görev konusunun incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesi’nden istemiştir.

Başkanlıkça 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesinin 3. fıkrasına göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; Davacılar vekili, G. Y.'nın 23.05.2002 tarihinde SSK Ankara Doğumevi ve Kadın Hastalıkları Eğitim Hastanesi’nde yaptığı doğum sonucu kız çocuğu dünyaya getirdiğini, doğum sonrası bebeğin küvez bölümünde 25 gün kontrol altına alındığını, ancak doktorun gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek yanlış teşhis ve tedavide gecikme dolayısıyla beyinsel ve fizyolojik bozukluklar meydana gelmesi nedeniyle, manevi zararın giderilmesi için her biri için ayrı ayrı olmak üzere 10.00.000.000'er TL. olmak üzere toplam 30.000.000.000 TL.manevi tazminat ile masrafların ödenmesi istemiyle, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı Sağlık İşleri Genel Müdürlüğü ve müdahaleyi yapan doktor Sema Deveci aleyhine Ankara 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’ne davanın açıldığı, davalı idare tarafından görev itirazında bulunulması üzerine olumlu görev uyuşmazlığının çıkarıldığının anlaşıldığı, tazminat davasının Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açıldığı, yargılama sonucunda, idari yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, SSK Başkanlığı vekilince kararın temyizi üzerine Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin 04.04.2005 gün 2005/3479-3420 sayılı kararıyla; Sosyal Sigortalar Kurumu, 506 sayılı Yasa'ya göre kurulmuş ve özel hukuk hükümlerine tabi tüzel kişiliği bulunan bir kuruluş olduğundan, taraflar arasındaki uyuşmazlığın adli yargı yerinde Borçlar Kanunu'nun 386/2. maddesi uyarınca vekalet hükümleri uyarınca çözümlenmesinin icap ettiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verildiği, mahalli mahkemece bozmaya uyularak yargılamaya devam edildiği sırada, SSK hastanelerinin 5283 sayılı Yasa ile Sağlık Bakanlığı'na devredilmesi üzerine husumetin anılan Bakanlığa yöneltildiği, davalı idarenin görev itirazı üzerine Danıştay Başsavcılığı'nca görev uyuşmazlığının çıkarıldığı, Anayasa'nın 125/son madde ve fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğunun kurala bağlandığı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesi gereğince, idari eylem ve işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı davalarının, idari dava türleri arasında sayıldığı, davanın, davacıların çocukları olan Ş. Y.'nın 23.05.2002 tarihinde SSK Ankara Doğumevi ve Kadın Hastalıkları Hastanesi’nde doğması nedeniyle tedavisi sırasında, davalı hastanede görevli doktorun gerekli dikkat ve özeni göstermemesi sonucu çocukta beyinsel ve fizyolojik bozuklukların meydana gelmesi nedeniyle, zararın davalı kurumdan tazmini isteminden ibaret olduğu, 19.01.2005 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 5283 sayılı Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Ait Sağlık Birimlerinin Sağlık Bakanlığına Devredilmesine Dair Kanun’un 1. maddesinde, "Bu Kanunun amacı, kamu kurum ve kuruluşlarına ait sağlık birimlerinin Sağlık Bakanlığına devredilmesiyle ilgili usûl ve esasları belirlemektir." 2.maddesinde, "Bu Kanun; Cumhurbaşkanlığı, Yüksek mahkemeler, Sayıştay, Türk Silahlı Kuvvetleri, Milli İstihbarat Teşkilatı, üniversiteler, mahalli idareler ve mazbut vakıflara ait sağlık birimleri hariç olmak üzere, bakanlıkları, bakanlıkların bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşları ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarını kapsar." 3.maddesinde, "Bu Kanunun uygulanmasında; Bakanlık: Sağlık Bakanlığını, 4.maddesinde ise, özet olarak "Kamu kurum ve kuruluşlarına ait tüm sağlık birimleri; bunlara ilişkin her türlü görev, hak ve yükümlülükler, taşınırlar, taşınmazlar ve taşıtlarla birlikte, Sosyal Sigortalar Kurumuna ait olanlar rayiç bedeli karşılığında, diğerleri bedelsiz olarak aşağıdaki usul ve esaslar çerçevesinde Bakanlığa devredilmiştir: Devredilen sağlık birimleri ile ilgili olarak; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar, Sosyal Sigortalar Kurumunun sağlık hizmeti satın almasına ilişkin sözleşmeleri hariç, kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılmış sözleşmeler, kredi anlaşmaları, yatırım projeleri ile kamu kurum ve kuruluşları leh ve aleyhine adlî ve idarî yargıda sağlık hizmeti sunumundan, iyileştirici tıbbî malzeme alımından dolayı ve sağlık hizmeti sunan personelle ilgili açılmış ve açılacak davalar ile icra takipleri, Bakanlık husumetiyle yürütülür, bütün hak, yetki, yükümlülük, alacak ve borçlarıyla birlikte Bakanlığa geçer." hükümlerinin yer aldığı, SSK aleyhine açılan davanın, anılan sağlık kurumlarının bütün hak, yetki, alacak ve borçlarıyla sağlık hizmeti vermek amacıyla Sağlık Bakanlığı'nın devraldığı hastanede yürütülen hizmetin işleyişindeki yetersizlik nedeniyle hizmet kusurunun ortaya çıktığı ve bu nedenle uğranılan zararların kusurlu hizmeti işleten davalı idarece tazmini gerektiğinin öne sürüldüğü, buna göre ve zararın kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında doğması nedeniyle idarenin hizmet kusuruna dayanılmış olması karşısında, kamu hizmeti yürüten Sağlık Bakanlığı'nın bu hizmeti yürüttüğü esnada kişilere verdiği zararın tazmini istemiyle açılan davada, olayda kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülemediğinin, hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanmasının gerektiği, bu hususların saptanmasının ise, idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 sayılı Yasa'nın 2/1-b. maddesi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yerlerinin görevli olduğu, bu nedenle, 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesine göre yapılan başvurunun kabulü gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

            Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Dr. Atalay ÖZDEMİR, M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Serap AKSOYLU, Z.Nurhan YÜCEL, Abdullah ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 5.6.2006günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, davalı idare vekilinin anılan Yasanın 10. maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine, Danıştay Başsavcısı’nca 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşıldığından ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun, davada idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

            Dava, Sosyal Sigortalar Kurumu Ankara Doğumevi ve Kadın Hastalıkları Eğitim Hastanesi’nde doğan çocuğun bazı rahatsızlıkları olduğu, bunun doğum esnasında ve sonrasındaki yanlış uygulamadan meydana geldiği ileri sürülerek uğranıldığı ileri sürülen zararın karşılanması amacıyla manevi ve kısmi maddi tazminatın davalılardan tahsili istemiyle açılmıştır.

19/1/2005 gün ve 25705(Mük.) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5283 sayılı Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Ait Sağlık Birimlerinin Sağlık Bakanlığına Devredilmesine Dair Kanun’un 1. maddesinde, bu Kanunun amacının, kamu kurum ve kuruluşlarına ait sağlık birimlerinin Sağlık Bakanlığına devredilmesiyle ilgili usûl ve esasları belirlemek olduğu, 4. maddesinin (c) fıkrasında, devredilen sağlık birimleri ile ilgili olarak; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar, Sosyal Sigortalar Kurumunun sağlık hizmeti satın almasına ilişkin sözleşmeleri hariç, kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılmış sözleşmeler, kredi anlaşmaları, yatırım projeleri ile kamu kurum ve kuruluşları leh ve aleyhine adlî ve idarî yargıda sağlık hizmeti sunumundan, iyileştirici tıbbî malzeme alımından dolayı ve sağlık hizmeti sunan personelle ilgili açılmış ve açılacak davalar ile icra takiplerinin, Bakanlık husumetiyle yürütüleceği, bütün hak, yetki, yükümlülük, alacak ve borçlarıyla birlikte Bakanlığa geçeceği, 10 maddesinde ise, bu Kanunun 4 üncü maddesinin (b) ve (g) bendi, 5 inci maddesinin üçüncü fıkrası ve 6 ncı maddesinin yayımı tarihinde, diğer hükümlerinin yayımını takip eden günden bir ay sonra yürürlüğe gireceği belirtilmiştir. 

Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle  yükümlü   olduğu  kurala  bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b. maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

Olayda, davacı vekilince, uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemiyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı ve doktor Z. S. D.’ye karşı açılan davada, Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce, davanın görüm ve çözümünde idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle verdiği görevsizlik kararı, Yargıtay tarafından, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı ve doktor Z. S. D. yönünden bozulmuştur. Bunun üzerine, Mahkeme’ce, 5283 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girmesi nedeniyle Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı davalı sıfatından çıkartılarak husumetin Sağlık Bakanlığı’na yöneltilmesine karar verilmekle birlikte, davalı Sağlık Bakanlığı’nın görev itirazına rağmen Yargıtay’ın bozma kararına uyulmasına karar verilmiştir.

Ankara Doğumevi ve Kadın Hastalıkları Eğitim Hastanesi, olayın olduğu tarihte Sosyal Sigortalar Kurumu’na bağlıyken, Ankara 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin Yargıtay’ın bozma kararı üzerine yeniden davayı incelediği aşamada 5283 sayılı Yasa uyarınca Sağlık Bakanlığı’na devredilmiştir.

Bu duruma göre, hastanenin kamu hizmetini yürüttüğü sırada kişilere verdiği zararın tazmini istemiyle açılan bu davada, kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanması gerekmektedir. Bu hususların saptanması ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 sayılı Yasa’nın 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevlidir.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nca yapılan başvurunun kabulü ile Asliye Hukuk Mahkemesi’nin davalı Sağlık Bakanlığı’nca yapılan görev itirazının reddine ilişkin kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ   : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcılığı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davalı Bakanlık yönünden verilen9.11.2005 gün ve E:2005/266 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA,5.6.2006 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.