T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

          ESAS NO     : 2019 / 179

          KARAR NO : 2019 / 199

          KARAR TR  : 25.3.2019

ÖZET : Borçlunun icra takibine yaptığı itirazın iptali, takip konusu alacağın devamına karar verilmesi istemiyle açılan davanın ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

           

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı           : A.Sigorta A.Ş.

Vekilleri         : Av. G. G., Av.B.M. Ç.

Davalılar      : 1-Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekili              : Av.F. Y. K.

                         2-İSKİ Genel Müdürlüğü

Vekili              : Av.Z.Ö.

Yalnızca

İdari Yargıda: 3-İstanbul Büyükşehir Belediyesi

Vekili              : Av.M. A.

                         4-Sancaktepe Belediye Başkanlığı

Vekili              : Av. F.K.

 

O L A Y      : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili şirket nezdinde kasko poliçesi ile sigortalı bulunan 34 … 5927 plaka numaralı aracın 19/01/2015 tarihinde Abdurrahmangazi Mahallesi, Ebubekir Caddesinde yapılan asfalt çalışması nedeniyle maddi hasarlı kaza yaptığını, işbu kazanın hemen akabinde görevli trafik ekipleri tarafından Trafik Kaza Tespit Tutanağı tanzim edildiğini, işbu tutanakta kazanın oluşumunda yolun bakım ve onanırımda sorumlu olan kurum veya kuruluşların yeterli işaretleme çalışmalarını yapmaması sonucu kusurlu olduğu kanaatine varıldığı şeklinde tespitte bulunulduğunu,  yapılan araştırmalarda olay günü kaza mahallinde İSKİ Genel Müdürlüğü'nün çalışma yapmış olduğunu, ayrıca kaza mahallinin davalı belediyelerin görev alanında olduğunu, hem Karayolları Trafik Kanunu, hem de belediye kanunları uyarınca sorumluluklarının bulunduğunu, dava konusu olayın müvekkili şirkete ihbarı üzerine, kazanın nasıl gerçekleştiği ve hasar miktarının belirlenmesi için ekspertiz incelemesi yapıldığını, tanzim edilen ekspertiz raporunda müvekkili şirkete sigortalı araçta ön hasar tespitinin yapıldığını, dava dışı sigortalısına servise 23/03/2015 tarihinde 4.020,58 TL hasar tazminatı ödendiğini, bu ödeme ile de müvekkil şirketin TTK.nun 1472. maddesi uyarınca sigortalısının haklarına halef olduğunu ve zarara/hasara yol açanlara rücu hakkının doğduğunu; müvekkili şirketin rücuen tazminat alacağının sağlanması amacıyla davalılara rücu başvurusunda bulunduğunu fakat bir sonuç alınamadığını, bunun üzerine davalılar aleyhine İstanbul Anadolu 11. İcra Müdürlüğü'nün 2015/21676 Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibine girişildiğini;  davalı tarafların takibe itiraz ederek takibin durdurulduğunu, müvekkili şirketin rücuen tazminat alacağına ilişkin başkaca bir imkan kalmadığını ifade ederek; davalıların (borçluların) İstanbul Anadolu 11. İcra Müdürlüğü'nün 2015/21676 Esas sayılı dosyasına yaptıkları haksız ve hukuki dayanaktan yoksun itirazların iptali ile takibin devamına karar verilmesi istemiyle 10.8.2016 tarihinde 1-Karayolları Genel Müdürlüğü, 2-İSKİ Genel Müdürlüğü, 3-İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve 4-Sancaktepe Belediye Başkanlığına karşı  adli yargı yerinde dava açmıştır.

İstanbul Anadolu 21.Asliye Hukuk Mahkemesi: 7.6.2018 gün ve E:2016/317, K:2018/137 sayı ile,  uyuşmazlığın esasını inceleyerek, kazanın meydana gelmesinde kendilerine yüklenebilecek bir sorumluluk bulunmaması nedeni ile husumette yöneltilemeyeceğinden Karayolları Genel Müdürlüğü ve İSKİ aleyhine açılan davanın husumet nedeni ile reddine;  davanın İstanbul Büyük Şehir Belediyesi ve Sancaktepe Belediyesi yönünden kısmen kabulüne karar vermiş; bu karara karşı istinaf yoluna başvurulmuştur.

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 8.HUKUK DAİRESİ; 15.11.2018 gün ve E:2018/2584, K:2018/1345 sayı ile, “(…)Dava, kasko poliçesi gereği sigortalısına ödeme yapan davacının, ödediği bedelin zarara sebep olan davalılardan rücuen tahsili istemine ilişkin başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkin bulunmaktadır.

Yargı yolu kavramı, bir hukuk sisteminde herhangi bir davanın o hukuk sistemine dahil yargı kollarından hangisinde bakılacağını ifade eder. Uyuşmazlığa hangi yargı kolunda bakılacağı hususu, davanın genel koşullarından olup mahkemece re'sen dikkate alınması gereklidir. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan Büyükçekmece Belediyesi, kamu hizmeti sırasında verdiği zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildir. Hizmet kusurundan dolayı açılan davaların İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun'un 2. maddesi uyarınca tam yargı davası olarak ikame edilmesi gerekmektedir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınması zorunludur. Esasen 2918 Sayılı KTK'nun hukuki sorumluluğa ilişkin 85. ve devamı maddelerinde araç işletenin sorumluluğu düzenlenmiş olup, idarenin hizmet kusurundan kaynaklanan sorumluluğu bu yasa kapsamı dışında tutulmuştur.

Somut olayda; davacı vekilince, davalıların sorumluluğunda bulunan yolda yapılan çalışma nedeniyle meydana gelen kaza sonucu, davalıların yolun bakım ve onarımına ilişkin hizmeti gereği gibi ifa etmediği, zararın, hizmet kusuru teşkil eden eyleme dayandığı görülmektedir.

Bu durumda mahkemece, davalılar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Sancaktepe Belediye Başkanlığı hakkında açılan davanın HMK/114/1-b maddesi gereğince yargı yolu caiz olmadığından HMK 115/2 maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde işin esasına girilerek karar verilmesi doğru görülmemiştir(Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin 11/04/2016 tarih ve 2016/3198 E., 2016/4528 K. Sayılı kararı). Ancak bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, diğer davalılar tarafından karara karşı istinaf yoluna başvurulmaması nedeniyle kesinleşen hususlar da dikkate alınarak bu davalılar hakkında Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına, davalılar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Sancaktepe Belediye Başkanlığı hakkında açılan davanın HMK 114/1-b maddesi gereğince yargı yolu caiz olmadığından HMK 115/2.maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi şeklinde yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesi gerekmiştir(HMK 353/1-b/2)

HÜKÜM: Gerekçe uyarınca;

1-İstanbul Anadolu 21. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 07/06/2018 tarih ve 2016/317 E., 2018/137 K. sayılı kararına karşı davalılar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili ile Sancaktepe Belediye Başkanlığı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜNE,

(…)

2-İstanbul Anadolu 21. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 07/06/2018 tarih ve 2016/317 E., 2018/137 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,

2/1-a) Davalılar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Sancaktepe Belediye Başkanlığı hakkında açılan davanın HMK 114/1-b maddesi gereğince yargı yolu caiz olmadığından HMK 115/2.maddesi gereğince dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,

 2/1-b) Davalılar Karayolları Genel Müdürlüğü ve İSKİ aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeni ile REDDİNE…” kesin olarak karar vermiştir

Davacı vekili bu kez, kasko sigorta poliçesi ile sigortalı 34 … 5927 plakalı aracın seyir halinde iken, İstanbul İli, Sancaktepe İlçesi, Abdurrahmangazi Mahallesi, Ebubekir Caddesinde asfalt çalışması nedeniyle kaza yaptığı, bu olayda davalı idarelerin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle araçta meydana gelen 4.020,58-TL'lik zararın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Sancaktepe Belediye Başkanlığı'na karşı idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 10.İDARE MAHKEMESİ: 7.1.2019 gün ve E:2018/2571 sayı ile,“(…)  2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 1.maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşlar ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiş, 110. maddesinde, "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır." hükümlerine yer verilmiştir.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 110. maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, "... Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayrımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı olmadığı gerekçesiyle iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir. (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158. maddesinin son fıkrasında, "Diğer Mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınacağı" hükmüne yer verildiği, Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen karan, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 110. maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158. maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Dava dosyasının incelenmesinden, davacı şirketin sigortalısı olan 34 … 5927 plakalı aracın seyir halinde iken, İstanbul İli, Sancaktepe İlçesi, Abdurrahmangazi Mahallesi, Ebubekir Caddesinde asfalt çalışması nedeniyle kaza yaptığından bahisle araçta meydana gelen 4.020,58-TL'lik zararın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tazmin edilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Öte yandan, davacı tarafından aynı istemle İstanbul Anadolu 21. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açtığı davada, anılan Mahkemenin 07/06/2018 tarih ve E:2016/317, K:2018/137 sayılı kararı ile davanın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Sancaktepe Belediye Başkanlığı yönüyle kısmen kabulüne, Karayolları ve İski yönüyle husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verildiği, söz konusu karara karşı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Sancaktepe Belediye Başkanlığı tarafından istinaf yoluna başvurulduğu, istinaf incelemesi sonucu İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Sekizinci Hukuk Dairesi'nin 15/11/2018 tarih ve E:201/2584, K:2018/1345 sayılı kararı ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Sancaktepe Belediye Başkanlığı hakkında HMK 114/1-b maddesi gereğince yargı yolunun caiz olmadığı, HMK 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verildiği ve İstanbul Anadolu 21. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 07/06/2018 tarih ve E:2016/317, K:2018/1345 sayılı kararının kaldırılmasına kesin olmak karar verildiği idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle görev yönünden reddine karar verildiği görülmektedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varıldığından, davaya bakmakla görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulması gerektiği sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.

Ayrıca, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 11/04/2016 tarihli ve E:2016/163, K:2016/210 sayılı kararı da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle; İstanbul Anadolu 21. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2016/317 sayılı dosyanın gönderilmesinin istenilmesine, görev uyuşmazlığı çıkarılması için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, uyuşmazlığın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi'nce karar verilmesine kadar ertelenmesine…”karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 25.3.2019 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, Yasa’nın 14. maddesine göre olumsuz görev uyuşmazlığı bulunduğunun ileri sürülebilmesi için davanın “tarafları, konusu ve sebebinin aynı” olması koşulunun öngörülmüş bulunması karşısında, adli ve idari yargı yerleri arasında davalılar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Sancaktepe Belediye Başkanlığı aleyhine açılan dava yönünden görev uyuşmazlığının doğduğu;  öte yandan; adli yargı yerinde aynı somut olay nedeniyle itirazın iptali ve takibin devamı;  idari yargı yerinde ise tazminat istemiyle dava konusu oluşturulmuş ise de; ikinci davanın, ilk davada verilen karar doğrultusunda oluşturulduğu ve  “itirazın iptali ve takibin devamı” istemi yönünden görev uyuşmazlığının doğduğu kanaatine varıldığından ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, borçlunun icra takibine yaptığı itirazın iptali ile takip konusu alacağın devamına karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İlamsız takip” başlıklı Üçüncü Bap, 42-49. maddelerinde takip yöntemleri gösterilmiş; değişik 58. maddesinde, takip talebinin icra dairesine yazı ile veya sözlü olarak veya elektronik ortamda yapılacağına işaret edilmiş; değişik 60. maddesine göre, takip talebi üzerine icra müdürünce ödeme emri düzenleneceği ve 62-65. maddelerde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, değişik 66. maddede, süresi içinde yapılan itirazın takibi durduracağı kurala bağlanmıştır.

İtiraz nedeniyle takibin durması üzerine alacaklıya, itirazın iptali için Yasada iki yola başvurma olanağı tanınmış olup, bunlardan birincisi, 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak, ikincisi ise 68, ek 68/a ve ek 68/b maddelerine göre tetkik merciinden itirazın kaldırılmasını istemektir.

İncelenen uyuşmazlıkta alacaklı konumundaki davacı tarafından, değişik 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptali davası açılmıştır.

Söz konusu 67. Madde (Değişik: 18/2/1965 - 538/37 md.), “(Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/15 md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

(Değişik: 9/11/1988 - 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.

İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.

(Mülga dördüncü fıkra: 17/7/2003-4949/103 md.)

Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır” hükümlerini taşımaktadır.

Anılan Yasanın değişik 1. maddesinin birinci fıkrasında, “Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur” denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözü edilen “mahkeme” ile, icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.

Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri: a)İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b)İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c)Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.

Bu duruma göre, İcra ve İflas Kanunu’nun değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde adli yargı görevli olduğundan, İstanbul 10.İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8.Hukuk Dairesinin, 15.11.2018 gün ve E:2018/2584, K:2018/1345 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 10.İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8.Hukuk Dairesinin, 15.11.2018 gün ve E:2018/2584, K:2018/1345 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 25.3.2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                             Mehmet                             Birol        

    DURSUN                    BOZER                            AKSU                            SONER            

 

 

 

                                            Üye                                  Üye                                 Üye                    

                                    Süleyman Hilmi                   Aydemir                         Nurdane           

                            AYDIN                            TUNÇ                            TOPUZ