T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

           

            ESAS NO      : 2019 / 816

            KARAR NO  : 2020 / 24

            KARAR TR   : 27.1.2020

ÖZET :  Vakıf yükseköğretim kurumunda istihdam edilen davacının akademik güvenceleriyle ilgisi olmayan; eksik ödenen sigorta primlerinin Kuruma ödenmesi talebinin, 5510 sayılı Kanun ve İş Kanunu’ndan kaynaklanan haklardan olduğu dikkate alındığında, uyuşmazlığın özel hukuk hükümlerine göre ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı             : A. D.

Vekilleri          : Av. G. Ç., Av.F. A.

Davalı             : İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü

Vekili              : Av.B. E.

Adli Yargı

Yerinde ayrıca

Davalı             : Hasan Kalyoncu Üniversitesi

Vekili              : Av. E.A.

 

O L A Y: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, 02/02/2011 tarihinde Hasan Kalyoncu (Gazikent) Üniversitesi rektörü ile imza ettiği iş sözleşmesi gereği, Lojistik Bölümünde Yrd Doç.Dr. ünvanı ile göreve başladığını, 11.02.2011 tarihli Akademik Personel Sözleşmesinin 4. maddesinde görüleceği üzere;  Öğretim Üyesinin, sözleşmenin 3, Maddesinde tanımlanan görevler karşılığı aylık ücretinin; net 3.500 TL olduğunu; buna rağmen 1.500 TL net maaş ödemesi yapıldığını, aradaki farkın bir türlü ödenmediğini; ayrıca, yatırılan 1500 TL üzerinden eksik prim ödemesi yapıldığını, dava tarihi itibariyle halen zararının karşılanmadığını; müvekkilinin Kasım 2012 tarihinde görevinden istifa ettiğini belirterek; müvekkilinin ödenmeyen eksik priminin, sosyal haklarının, enflasyon oranı da göz önüne alınarak;  eksik yatan kısmın hesaplanıp  gecikme faizi eklenerek ödenmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Dava, Hasan Kalyoncu Üniversitesine de ihbar edilmiştir.

İSTANBUL 22.İŞ MAHKEMESİ; 18.6.2019 gün ve E:2015/378, K:2019/190 sayı ile, “(…)Mahkememizin 2014/441-2014/514 esas ve karar numaralı yetkisizlik kararı Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 2015/4661-2015/7340 esas ve karar sayılı ilamı ile bozularak mahkememizin yukarıdaki esas numarasını almıştır.

Davacı vekili 11/07/2017 tarihli duruşmada; "benim hizmet döküm cetvelinde gözüken hizmet sürelerine ilişkin bir itirazım yoktur. Davanın konusu da bu sürelere ilişkin değildir. Davalı üniversite bünyesindeki çalışmalarım aylık olarak 3500 TL olarak kararlaştırılmasına rağmen sigorta primi olarak 1500 TL gösterilmiştir. Süreye yönelik itirazım yoktur. Ben bankadan 1500 TL aldım. Dekontlar geldi banka kayıtları mevcuttur. Dekontlarda da görüleceği üzere aylık olarak 1500 TL yatırıldığı gözükmektedir geri kalan 2000 TL yi de hiç bir şekilde vermediler ben üniversite ile bireysel iş sözleşmesi yaparken 3500 TL olarak anlaşma yapmıştım. Bireysel iş sözleşmesini dosyaya sundum. Davalı ile bireysel olarak alacak davam 10 iş mahkemesinde görülmektedir bu ücret alacağının farklarından dolayı davam devam ediyor. 7 iş mahkemesinden de bu sözleşmeden kaynaklanan tazminat davamda sürmektedir. 10 iş mahkemesinde 1500 TL olarak yazılmış sözleşmede de oynanılmış suç duyurusunda da bulunacağım." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Davalı vekili 18/06/2019 tarihli beyan dilekçesinde; yargı yolu itirazında bulunmuş ve emsal kararlar sunarak DAVANIN REDDİNE karar verilmesini istediğini beyan etmiştir.

GEREKÇE:

Dava ve cevap dilekçesi, dosyada bulunan bütün deliller birlikte değerlendirildiğinde; dava, hizmet tespitine ilişkindir.

Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği'nin “Öğretim elemanları” başlıklı 23. maddesinde ise, “Öğretim elemanlarının seçimi, değerlendirilmesi, seçilenlerin uygun görülen akademik unvanlarla görevlendirilmeleri ve yükseltilmeleri yürürlükteki kanun ve yönetmelik hükümlerine uyularak vakıf yükseköğretim kurumunun yetkili akademik organlarınca yapılır. Öğretim elemanlarının atamalarında, devlet yükseköğretim kurumlarındaki atamalarda aranan şartlara ilaveten vakıf yükseköğretim kurumunun akademik yönden gerekli gördüğü şartlar da aranabilir. Vakıf meslek yüksekokullarında özellikle uygulamalı derslerde görevlendirilecek öğretim elemanlarının atanmasında çalışma deneyimine sahip olması gözetilir.

Vakıf yükseköğretim kurumlarında görev alacak olan akademik ve idari personelin çalışma esasları 2547 Sayılı Kanunda devlet üniversiteleri için öngörülen hükümlere tabidir. Bu personelin aylık ve diğer özlük hakları bakımından ise 4857 Sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanır.” kuralı yer almıştır.

Vakıf Üniversiteleri, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu”nun Ek 43.maddesiyle vakıf yükseköğretim kurumlarına ilişkin hükümlere tabi olmak üzere kamu tüzel kişiliğine sahip olarak kurulmuştur.

İdari rejime dayalı olarak düzenlenmiş bulunan Türkiye'nin idari yapısında, kamu tüzel kişiliği idari yargının görev alanının belirlenmesinde kullanılan ölçütlerden birisidir. Kamu tüzel kişilerinin kuruluş amacı kamu yararı, faaliyet konuları ise kamu hizmetidir. Bu bağlamda, Kamu Tüzel Kişileri, özel hukuk tüzel kişilerine nazaran üstün ve ayrıcalıklı kamu gücüne sahiptirler ve tek taraflı işlemlerle yeni hukuki durum yaratabilirler. Bu nedenle de personeli kamu hukukuna tabidir.

Kanunla kurulma ve kamu tüzel kişiliğine sahip olmanın yanı sıra, Devlet Üniversitelerinde olduğu gibi Vakıf Üniversitelerinin de Anayasal güvence altına alınmış olan "Bilimsel Özerkliğe sahip olmaları” bir diğer ayrıcalığıdır. Üniversitelerde bilimsel özerklik ilkesi benimsenirken güdülen amaç, yükseköğretimin çeşitli siyasal çevre ve baskı grupları ile düşünce kümelerinin etkisinin dışında tutarak, bilimsel amaç, hedefler ve gereksinimlerine bağlı olmalarını sağlamaktır. Bu nedenle de, bilimsel faaliyetin asli unsurları olan yükseköğretim elemanlarının, görevleri, unvanları, atama, yükselme ve emeklilikleri gibi özlük haklarının kanunla düzenleneceği konusu, anayasal teminat altına alınmıştır.

Vakıf Üniversitesinin, sürekli ve düzenli nitelikteki kamu hizmetinde çalıştırdığı öğretim elemanın; statüsü, göreve alınması, hak ve yetkileri gözetildiğinde, İdare Hukuku kapsamında bir kamu personeli olduğu açıktır. Bununla birlikte, öğretim elemanın sözleşmesinin feshine ilişkin üniversite işleminin idare hukuku anlamında bir idari işlem olduğunda kuşku bulunmamakla birlikte, bu idari işlemden kaynaklanan tazmin isteminin (taraflar arasındaki ihbar ve kötüniyet tazminatı alacağına ilişkin olan davanın,) 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. Maddesinin b fıkrasında belirtilen; ‘'İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları” kapsamında idari yargı yerinde görülmesi gerekmektedir(29.12.2014 gün ve 2014 / 1053 E, 2014/1105 K, Aynı yönde 5.11.2012 gün ve 2012/189 E. , 2012/234 K, 05.11.2012 gün ve 2012/190 E. , 2012/235 K, 24.12.2012 gün ve 2012/273 E. ,2012/289 K.).

Aynı doğrultuda Danıştay'ın da idari yargının görevli olduğuna dair kararları da mevcuttur.

Danıştay 8. Dairesi, vakıf üniversitesi çalışanı akademisyenin iş sözleşmesinin feshinin iptali talebiyle açılan davada verilen görevsizlik kararının temyiz incelemesinde, davalı vakıf üniversitesinin kamu gücüne sahip ve kamu hizmeti gören kamu tüzel kişisi olduğunu, çalışanların kamu personeli sayılacağını belirterek “davalı vakıf üniversitesinin, kamu hizmeti görmek amacıyla, davacı öğretim üyesi ile aralarında yaptığı sözleşme, kamu hukukuna tabi idari hizmet sözleşmesi niteliğindedir.” hükmüne varmıştır(Danıştay 8.Dairesi'nin ilgili 2002/5557E. 2003/561K. sayılı ve 04.2.2003 tarihli kararı).

8. Daire, bir başka davada, vakıf üniversitesindeki görevine son verilen bir akademisyenin bu işlemin ve Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği'nin 23. maddesinin son cümlesindeki “özlük hakları” ibaresinin iptali ve özlük ve diğer haklarının kendisine ödenmesi talebiyle ilgili vermiş olduğu yürütmenin durdurulması kararında, vakıf yükseköğretim kurumlarında sözleşme ile görev yapan öğretim üyelerinin “öğretim elemanlarının seçimi, değerlendirilmesi, akademik unvan verilmesi ve akademik yükselme” dışındaki “çalışma süresi, çalışma saatleri, tatil günleri, fazla mesai ücretleri, izin, ücret, prim, sosyal haklar, sosyal güvenlik gibi ve benzeri” tüm çalışma koşullarının İş Kanunu'na göre düzenlendiğini belirtmiş; bu gerekçeyle, iptali istenen yönetmelikte üst hukuk normlarına aykırılık bulunmadığına hükmetmiştir. Mahkeme, ayrıca, akademik personelin sözleşmesinin yenilenip yenilenmemesi konusunda idarenin takdir yetkisinin sınırsız olmadığını, kamu yararı ve hizmet gerekleriyle sınırlı olduğunu da belirtmiştir. Davada ileri sürülen görevsizlik itirazında da üniversite ile öğretim üyesi arasındaki sözleşmenin idari hizmet sözleşmesi olduğu belirtilerek 27.01.2009 tarihinde görevsizlik itirazı reddedilmiştir(Danıştay 8.Dairesi'nin ilgili 2002/5557E. 2003/561K. sayılı ve 04.2.2003 tarihli kararı).

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 8.Dairenin vermiş olduğu yürütmenin durdurulması kararına karşı yapılan itiraz başvurusunun incelemesinde, Anayasanın 130.maddesine ve 2547 Sayılı Kanun'un vakıf üniversitelerine ilişkin hükümlerine atıf yaparak, “(…) vakıflar tarafından kurulan yüksek öğretim kurumlarında görev yapan öğretim elemanlarının statülerinin belirlenmesi için devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumlarının incelenmesi gerekmektedir. Çünkü, “mali ve idari konular” dışındaki akademik çalışmalar ve öğretim elemanlarının sağlanması yönlerinden, devlet eliyle kurulan yüksek öğretim kurumlarını bağlayan Anayasa hükümlerinin vakıflar tarafından kurulan yüksek öğretim kurumlarını da bağlayacağı açıktır.” Saptamasında bulunmuştur. İdari Dava Daireleri Kurulu'na göre, devlet ve vakıf üniversitelerindeki akademik personel mesleki güvenceleri yönünden İdare Hukukuna tabidir ve Anayasanın 130.maddesinde vakıf yükseköğretim kurumlarının mali ve idari konular yönünden farklı hükümlere tabi kılınması buralarda çalışan akademisyenlerin mesleki güvenceden yoksun kılınmasına neden olmaz; Anayasa koyucunun vakıf üniversitesi ve devlet üniversitesi arasında mesleki güvenceler bakımından bir ayrım amaçladığı düşünülemeyeceğinden vakıf üniversitelerindeki akademik personelin mesleki güvenceleri yönünden özel hukuk hükümlerine tabi olmaları Anayasa'ya aykırı olacaktır(Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun ilgili 2010/5E. sayılı ve 12.3.2010 tarihli kararı).

İş mahkemelerinin görev alanını hakim, tarafların iddia ve savunmalarına göre değil, 7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun ilgili maddelerini esas alarak belirleyecektir.

Hal böyle olunca, davalı SGK Başkanlığı (devredilen Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı)’na yönelik açılan ve görülen inceleme konusu emeklilik ikramiyesine ilişkin davada; taraflar arasındaki hukuki uyuşmazlığın çözümünde 5510 sayılı Kanunun uygulama yeri bulunmadığından, sözü edilen 101. madde hükümlerine göre sınırlı yetki ile donatılmış iş mahkemesi görevli olmayıp; idari yargının görevli olduğunun belirgin bulunmasına göre, "yargı yolu yanlışlığı nedeniyle davanın usulden reddine," karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davanın yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle usulden REDDİNE(…)” karar vermiş, bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez, müvekkilinin sözleşme gereği ücretinin net 3500 TL olduğunun tespiti ile eksik ödenen sigorta primlerinin SGK’ya ödenmesine karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde da açmıştır.

İstanbul 2.İdare Mahkemesi:6.9.2019 gün ve E:2019/1803, K:2019/1646 sayı ile, 2577 sayılı Yasa’nın 15.maddesinin 1/a bendi uyarınca davanın yetki yönünden reddine, dava dosyasının yetkili bulunan Gaziantep İdare Mahkemesi'ne gönderilmesine karar vermiştir.

GAZİANTEP 3.İDARE MAHKEMESİ:10.10.2019 gün ve  2019/184 sayı ile, “(…)506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 2. maddesinde "Bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanlar bu kanuna göre sigortalı sayılırlar...” hükmüne, aynı Yasanın “Uyuşmazlıkların Çözüm Yeri” Başlıklı 134. maddesinde, “Bu kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar, yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görülür” hükmüne yer verilmiş; 506 sayılı Yasa hükümleri 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 106. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.

5510 sayılı Kanunun 3. maddesinde; kısa ve/veya uzun vadeli sigorta kolları bakımından adına prim ödenmesi gereken veya kendi adına prim ödemesi gereken kişi sigortalı olarak tanımlanmış; 79. madde ile başlayan Dördüncü Kısmında, primlere ilişkin hükümlere yer verilmiş; 101. maddesinde “Bu kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür” hükmüne yer verilmiştir.

Buna göre, davacının iş sözleşmesi ile çalıştığı davalı üniversite tarafından ödenmesi gereken sosyal güvenlik primine esas ücretinin ve ödenmesi gereken primlerin tespiti ile eksik ödenen sigorta primlerinin ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davada, idari yargıda görülmesi gereken bir idari dava bulunduğundan söz etmek olanaksız olduğundan: uyuşmazlığın özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin (iş mahkemesi) görevli olduğu sonucuna varılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle davanın adli yargının görev alanına girdiği sonucuna varıldığından, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, dosya incelemesinin Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 27.1.2020 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, Mahkemece idari yargı dosyasının ekinde adli yargı dosyasının bir örneği ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Gaziantep ilinde bulunan Gazikent/Hasan Kalyoncu Üniversitesinde 02.02.2011 tarihinde yapılan Sözleşme ile Lojistik Bölümünde Yardımcı Doçent (Doktor Öğretim Üyesi) unvanında 2012/Kasım ayında kadar görev yapan davacının, yapılan sözleşme kapsamında çalışmasının karşılığı olarak kendisine  aylık 3.500,00-TL ücret ödenmesi gerekirken,  1.500,00-TL net ücret ödendiğini ve bu miktar üzerinden sosyal güvenlik primi hesaplandığından bahisle;  sözleşme gereği ücretinin net 3500 TL olduğunun tespiti ile eksik ödenen sigorta primlerinin SGK’ya ödenmesine karar verilmesi  istemiyle açılmıştır.

Uyuşmazlık Mahkemesince; vakıf yükseköğretim kurumlarında görev alan akademik personele ilişkin olarak açılan davalarda, istikrarlı olarak;  Anayasanın “Yükseköğretim Kurumları” başlıklı 130. Maddesi; 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’na 5772 sayılı Kanun ile eklenen ve vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumları ile ilgili düzenlemeler getiren Ek 2, 5,   8. Maddeleri hükümleri kapsamında;  İdari rejime dayalı olarak düzenlenmiş bulunan Türkiye'nin idari yapısında, kamu tüzel kişiliğinin idari yargının görev alanının belirlenmesinde kullanılan ölçütlerden birisi olduğu; Kamu tüzel kişilerinin kuruluş amacının kamu yararı, faaliyet konularının ise kamu hizmeti olduğu; Kamu Tüzel Kişilerinin, özel hukuk tüzel kişilerine nazaran üstün ve ayrıcalıklı kamu gücüne sahip bulundukları,  tek taraflı işlemlerle yeni hukuki durum yaratabildikleri;  bu nedenle de personelinin kamu hukukuna tabi olduğu; Vakıf Üniversitelerinin,  kanunla kurulma ve kamu tüzel kişiliğine sahip olmanın yanı sıra, Devlet Üniversitelerinde olduğu gibi de Anayasal güvence altına alınmış olan "Bilimsel Özerkliğe sahip olmaları” ayrıcalığına sahip oldukları; bilimsel faaliyetin asli unsurları olan yükseköğretim elemanlarının, görevleri, unvanları, atama, yükselme ve emeklilikleri gibi özlük haklarının kanunla düzenleneceği konusunun, anayasal teminat altına alındığı; buna göre, Vakıf  Üniversitelerinin, sürekli ve düzenli nitelikteki kamu hizmetinde çalıştırdığı personelin; statüsü, göreve alınması, hak ve yetkileri gözetildiğinde, İdare Hukuku kapsamında bir kamu personeli olduğu, aralarında düzenledikleri sözleşmenin de idari sözleşme niteliği taşıdığının açık olduğu vurgulanarak; bu sözleşmeye dayanarak açılan davaların 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. Maddesinin c fıkrasında belirtilen; ‘’Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar‘’ kapsamında idari yargı yerinde görülmesi gerektiği yolunda kararlar verildiği görülmektedir.

Buna karşılık, somut olayda, davacının akademik görevinden kaynaklanan veya sözleşmesinin feshedilmesi, uzatılmaması vb.gibi bir sorundan kaynaklanan bir davanın sözkonusu olmadığı;    davacı vekili tarafından,  sözleşme gereği davacının ücretinin net 3500 TL olduğunun tespiti ile eksik ödenen sigorta primlerinin SGK’ya ödenmesine karar verilmesi” talep edildiğinden,   bu hususta ayrı bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 2. maddesinde “Bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanlar bu kanuna göre sigortalı sayılırlar…” denilmiş, aynı Yasanın “Uyuşmazlıkların Çözüm Yeri” Başlıklı 134. maddesinde, “Bu kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar, yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görülür” hükmüne yer verilmiş; 506 sayılı yasa hükümleri  01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 106. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.

5510 sayılı Kanunun 3.maddesinde; kısa ve/veya uzun vadeli sigorta kolları bakımından adına prim ödenmesi gereken veya kendi adına prim ödemesi gereken kişi sigortalı olarak tanımlanmış; 79.madde ile başlayan Dördüncü Kısmında, primlere ilişkin hükümlere yer verilmiş; 101. maddesinde “Bu kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür” denilmiştir.

Öte yandan, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 1.maddesinde,  Kanunun amacının,  işverenler ile bir iş sözleşmesine dayanarak çalıştırılan işçilerin çalışma şartları ve çalışma ortamına ilişkin hak ve sorumluluklarını düzenlemek olduğu belirtilmiş; aynı zamanda, bakılan davanın da konusunu oluşturan  “İş Sözleşmesi, Türleri ve Feshi” hususuna Kanunun 8.maddesi ve devamında, kıdem tazminatı,  ücretli izin, bildirim süresinden kaynaklanan yükümlülük ve haklara ilişkin hususlara ise Kanunun değişik maddelerinde yer verilmiştir.

Diğer taraftan; 12.10.2017 gün ve 30221 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun;

"İş mahkemelerinin kuruluşu" başlıklı 2. maddesinde,

“(1) İş mahkemeleri, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun olumlu görüşü alınarak, tek hâkimli ve asliye mahkemesi derecesinde Adalet Bakanlığınca lüzum görülen yerlerde kurulur. Bu mahkemelerin yargı çevresi, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun hükümlerine göre belirlenir.

(2) İş durumunun gerekli kıldığı yerlerde iş mahkemelerinin birden fazla dairesi oluşturulabilir. Bu daireler numaralandırılır. İhtisaslaşmanın sağlanması amacıyla, gelen işlerin yoğunluğu ve niteliği dikkate alınarak, daireler arasındaki iş dağılımı Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından belirlenebilir. Bu kararlar Resmî Gazete’de yayımlanır. Daireler, tevzi edilen davalara bakmak zorundadır.

(3) İş mahkemesi kurulmamış olan yerlerde bu mahkemenin görev alanına giren dava ve işlere, o yerdeki asliye hukuk mahkemesince, bu Kanundaki usul ve esaslara göre bakılır." denilmiş,

"Dava şartı olarak arabuluculuk" başlıklı 3/1. maddesinde;

" (1) Kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır..." denilmiş,

"Görev" başlıklı 5. maddesinde;

" (1) İş mahkemeleri;

a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,

b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,

c) Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar" denilmiştir.

Aynı Kanun'un "Geçici Hükümleri" başlıklı Geçici 1. maddesinde;

"(1) Mülga 5521 sayılı Kanun gereğince kurulan iş mahkemeleri, bu Kanun uyarınca kurulmuş iş mahkemeleri olarak kabul edilir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar, açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam olunur.

(2) Bu Kanunun dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, bu hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtayda görülmekte olan davalar hakkında uygulanmaz.

(3) Başka mahkemelerin görev alanına girerken bu Kanunla iş mahkemelerinin görev alanına dâhil edilen dava ve işler, iş mahkemelerine devredilmez; kesinleşinceye kadar ilgili mahkemeler tarafından görülmeye devam olunur.

(4) İlk derece mahkemeleri tarafından bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce verilen kararlar, karar tarihindeki kanun yoluna ilişkin hükümlere tabidir. " hükmüne yer verilmiştir.

Olayda, davacı ile  Gazikent/Hasan Kalyoncu Üniversitesi arasında 02.02.2011 tarihinde yapılan Sözleşme ile Lojistik Bölümünde Yardımcı Doçent (Doktor Öğretim Üyesi) unvanında 2012/Kasım ayında kadar görev yaptığı; davacı vekili tarafından,   yapılan sözleşme kapsamında çalışmasının karşılığı olarak müvekkiline  aylık 3.500,00-TL ücret ödenmesi gerekirken,  1.500,00-TL net ücret ödendiği ve bu miktar(1.500TL) üzerinden sosyal güvenlik primi hesaplandığı ileri sürülerek; adli yargı yerinde, müvekkilinin ödenmeyen eksik priminin/ eksik yatan kısmın hesaplanıp  ödenmesi istemiyle; idari yargı yerinde de  sözleşme gereği ücretinin net 3500 TL olduğunun tespiti ile eksik ödenen sigorta primlerinin SGK’ya ödenmesine karar verilmesi  istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

Buna göre, somut olay ve mevzuat hükümleri birlikte irdelendiğinde; vakıf yükseköğretim kurumunda istihdam edilen davacının akademik güvenceleriyle ilgisi olmayan; eksik ödenen sigorta primlerinin Kuruma ödenmesi talebinin, 5510 sayılı Kanun ve İş Kanunu’ndan kaynaklanan haklardan olduğu dikkate alındığında, uyuşmazlığın özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden, Gaziantep 3. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile İstanbul 22.İş Mahkemesinin 18.6.2019 gün ve E:2015/378, K:2019/190 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Gaziantep 3. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile İstanbul 22.İş Mahkemesinin 18.6.2019 gün ve E:2015/378, K:2019/190 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 27.1.2020 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                             Mehmet                             Birol        

    DURSUN                   BOZER                            AKSU                             SONER            

 

 

 

                                            Üye                                  Üye                                  Üye                    

                                        Aydemir                           Nurdane                            Ahmet

                            TUNÇ                             TOPUZ                          ARSLAN