Hukuk Bölümü         2014/11 E.  ,  2014/39 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

               Davacı     : M.F.

                Vekili      : Av. F.K.

                Davalılar  : 1- Aydın Valiliği (İl Sağlık Müdürlüğü)               

                Vekili      : Av. S.A.

                                 2- Aydın Defterdarlığı

                Vekili      : Av. H.T.

                                 3- Sosyal Güvenlik Kurumu Aydın İl Müdürlüğü

                Vekili      : Av. Ş.K.                                

O L A Y  : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının Kuyucak Sağlık Ocağında sağlık memuru olarak çalıştığını, Kroner Arter hastalığı sebebiyle Adnan Menderes Üniversitesi Kardiyoloji Anabilim Dalında tedavi edildiğini, söz konusu hastane tarafından kalp damarları tıkalı olan davacının tedavisinde iki adet stentin kullanılması gerektiği hususunda rapor verildiğini, tedavide kullanılması gereken stentlerin davacı tarafından 6.600.01 TL bedel ile alındığını ve 10.09.2008 tarihinde Adnan Menderes Üniversitesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı’nca davacıya implante edildiğini, davacının, uygulanan stent bedeli olan 6.600,01 TL nin kendisine ödenmesi için davalı kurumlara müracaat ettiğini, ancak banka maaş hesabına 22.12.2008 tarihinde sadece 211,90 TL yatırıldığını, davacının paranın eksik yatırıldığını anlaması üzerine davalı kurumlara yazılı olarak başvuruda bulunduğunu, davalılardan Aydın Defterdarlığının, 20.03.2009 tarih ve 1037 sayılı yazısı ve 09.04.2009 tarih ve 1276 sayılı yazısı ile, davacıya takılan stentlerin bedelinin 23 Ekim 2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan tedavi yardımına ilişkin uygulama tebliğinin ( sıra no :6 ) tıbbi malzeme temin esasları başlıklı 20.1 maddesi hükümlerine göre ödenmesinin mümkün olduğunun, ancak ödenip ödenmeyeceği kararının harcama birimi olarak Aydın Sağlık Müdürlüğü tarafından verileceğinin belirtildiğini, davalılardan Aydın İl Sağlık Müdürlüğü’nün 30.04.2009 tarih ve 8612 sayılı yazısı ile, fatura bakiyesi olan 6.386,51 TL nin ödenmesinin uygun bulunmadığının ve fatura karşılığı davacıya 213.50 TL ödeme yapıldığının belirtildiğini ifade ederek, stent bedellerinin davacıya ödenmemesi yönündeki davalı kurum işlemlerinin iptali ile, davacıya uygulanan 2 adet stent bedeli olan ve faturada belirtilen 6.600,01 TL den ödenmeyen kısım olan 6.386,51 TL nin fatura tarihi olan 10.09.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Aydın 1. İdare Mahkemesi: 26.11.2009 gün ve E:2009/704, K:2009/2237 sayılı kararı ile özetle; “…dava dilekçesinde davacı tarafından, stent bedellerinin ödenmesi için faturaları hazırlayarak kuruma göndermesi üzerine kurum tarafından davacı hesabına 22.12.2008 tarihinde 211,90 TL yatırıldığının belirtildiği, davacının bu tarih itibariyle stent bedellerinin geri kalan kısmının ödenmeyeceğini öğrendiğinin kabulü gerektiği, bu tarihten itibaren 60 gün içerisinde (en geç 20/02/2009 tarihine kadar) ya doğrudan dava açılması ya da yukarıda anılan madde hükmü uyarınca idareye başvuru yapılması gerekirken bu süreler geçirildikten sonra dava açma süresini ihya ettiğini kabule hukuken olanak bulunmayan 16.03.2009-17.04.2009 tarihlerinde yaptığı başvuruların reddi üzerine açılan ve Mahkememiz kayıtlarına 07.05.2009 tarihinde giren dilekçe ile açılan davada süreaşımı bulunduğundan esasının incelenmesi hukuken olanaklı bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davanın 2577 sayılı yasanın 14/3-e ve 15/1 -b maddeleri uyarınca süre aşımı nedeniyle reddine.” demek suretiyle davanın reddine karar vermiştir.

Bu karara karşı yapılan itiraz başvurusu üzerine Aydın Bölge İdare Mahkemesi: 16.06.2010 gün ve E:2010/912, K:2010/883 sayılı kararı ile özetle davacının itirazının kabulü ile, Aydın 1.İdare Mahkemesinin 26.11.2009 gün ve E:2009/704 K.:2009/2237 sayılı kararının bozulmasına karar vermiştir.

Aydın 1. İdare Mahkemesi: Aydın Bölge İdare Mahkemesi’nin ilamına uyarak yaptığı yargılamada, 08.10.2010 gün, E:2010/1450, K:2010/1660 sayılı kararı ile özetle; “…davacının tedavi nedeniyle ödediği belirtilen stent bedelinin tarafına ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddedilmesi üzerine stent bedelinin tarafına ödenmesi istemiyle açılan davanın 5510 sayılı Yasa'nın 101.maddesi nedeniyle görüm ve çözümünün adli yargı mercilerinin (iş mahkemesi) görev alanına girdiğinden, davanın görev yönünden reddi gerekmektedir.” demek suretiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş olup, iş bu karara karşı yapılan itiraz başvurusu üzerine, Aydın Bölge İdare Mahkemesi, 26.01.2011 gün ve E:2011/20, K:2011/48 karar sayılı kararı ile, Aydın 1. İdare Mahkemesi’nin 08.10.2010 gün ve E:2010/1450, K:2010/1660 sayılı kararının onanmasına karar vermiş ve karar bu şekliyle kesinleşmiştir.

Davacı vekili aynı istemle bu kez adli yargı yerinde dava açmıştır.

Aydın 2. İş Mahkemesi: 02.11.2011 gün ve E:2011/229, K:2011/642 sayılı kararı ile özetle; davalılar arasında İI Sağlık Müdürlüğü ile Aydın Defterdarlığı da gösterilmiş ise de, bu kuruluşların davalı sıfatlarının bulunmadığını,  Aydın Valiliği ya da Sağlık Bakanlığı’nın aleyhine dava açılabileceğini, ancak davada stend bedelinin ödenmesi yönünden sorumlu olanın SGK olduğunu belirterek, SGK dışındaki davalılar yönünden davanın husumet nedeniyle reddine, SGK aleyhine açılan davanın kabulüne karar vermiştir.

Bu karara karşı yapılan temyiz başvurusu üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesi 25.02.2013 gün ve E:2012/3225,K:2013/3114 karar sayılı ilamı ile özetle; “…Mahkemece, sıralanan maddi ve hukuki olgular ışığında inceleme yapılmaksızın, yöntemince oluşturulmayan bilirkişi kurulundan alınan, yetersiz inceleme içeren rapordaki görüşten hareketle karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.’’ demek suretiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.

Aydın 2. İş Mahkemesi: Yargıtay’ın bozma ilamına uyarak yaptığı yargılamada, 12.06.2013 gün, E:2013/111, K:2013/130 karar sayılı kararı ile özetle; “…Dosya kapsamında aktif kamu çalışanı olan davacının, davaya konu tedavisinin sağlık sigortası açısından SGK.ya devredildiği 15.01.2010 tarihinden önce, 10.09.2008 tarihinde başladığı gözetildiğinde uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanına girdiği gözetildiğinde idari yargı görevli olmakla davanın görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmiştir. ” demek suretiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiştir.

Bu karara yapılan temyiz başvurusu üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 18.11.2013 gün ve E:2013/15044,K:2013/21464 kararı sayılı ilamı ile hükmün onanmasına karar vermiş ve karar kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 27.1.2014 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; idari ve adli yargı yerleri arasında 2247 sayılı yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının son görevsizlik kararını veren mahkemece, idari yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Selim Şamil KAYNAK’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Kuyucak Sağlık Ocağında memur olarak görev yapmakta olan davacının, 10.09.2008 günlü tedavisi sırasında kalbine takılan 2 adet stentin bedeli olarak yaptığı 6.600,01 TL tutarındaki ödemenin kendisine iadesi istemiyle yaptığı başvuru neticesinde 213,50 TL ödemede bulunulmuş olmasına karşın, kalan 6.386,51 TL nin ödenmemesine ilişkin davalı idare işlemlerinin iptali ile, ödenmeyen 6.386,51 TL'nin yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır.5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı retle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir, Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu durumda,5510 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce emekli sandığı iştirakçisi olan ve ihtilaf tarihinde kamu görevlisi statüsünde bulunan davacı tarafından açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Aydın 1. İdare Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir. 

SONUÇ  : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Aydın 1. İdare Mahkemesi’nin 08.10.2010 gün, E:2010/1450, K:2010/1660 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 27.1.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.