Hukuk Bölümü         2012/323 E.  ,  2013/635 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı     : G. Sigorta A.Ş.

Vekili      : Av.S.B.

Davalı      : Ulaştırma Bakanlığı Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekili      : Av.G.T. 

O L A Y  : Davacı vekili, dava dilekçesinde, dava değerini 1.836,54.TL göstermek suretiyle;  müvekkili şirket nezdinde 3401.01430248.0000 numaralı poliçe ile sigortalı bulunan Porsuk Seramik. Ürün. İnş. Gıda San. Tic.A.Ş.’ye ait bulunan 41 EF 218 plakalı aracın, 03.05.2009 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebi ile hasara uğradığını kaza tespit tutanağına göre kazanın " ... seyir halinde iken yol yüzeyindeki gevşek malzemeye hızlı girmesi sonucu ... " meydana gelmiş olduğu ve ayrıca  " .., yolun yapımı bakımından sorumlu olan kuruluşun yolda yaptığı çalışma ve gevşek malzeme için sürücüleri uyarıcı ve ikaz edici trafik levhaları koymadığından kusurlu olduğu ... "nun tespit edildiğini;  meydana gelen bu hasar sebebi ile sigortalılarına hasar bedeli ödemesi yapıldığını; müvekkil şirketin, davalı-borçluya kusuru nispetince rücu hakkı kazandığını; ödenen bu hasar bedelinin kusuru nispetince davalı-borçludan tahsili amacıyla Eskişehir 7.İcra Müd.'nün 2010/504 sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatılmış olduğunu;  davalı-borçlunun, haksız ve kötü niyetli olarak takibe itiraz ettiğini ve takibin durmasına sebebiyet verdiğini ifade ederek; davalı-borçlunun haksız ve kötü niyetli itirazının iptali ile takibe kaldığı yerden devam edilmesine, davalı-borçlu itirazında haksız ve kötü niyetli olduğundan %40'dan az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesi istemiyle, adli yargı yerinde dava açmıştır.

ESKİŞEHİR 1.SULH HUKUK MAHKEMESİ:4.10.2011 gün ve E:2011/685, K:2011/1558 sayı ile; Maddi Hasarlı Trafik Kazası Tespit Tutanağı incelendiğinde; 03/05/2009 günü saat 16:00 sırasında meydana gelen kaza sebebiyle araç sürücüsü E.Ö.'ün doğrultu değiştirme ve manevraları yanlış yapma ve diğer kusurlardan araçların hızını dönemeçli yollara girerken azaItmama trafik kusurunu işlediğinden kusurlu olduğu, ayrıca yolun yapımı ve bakımından sorumlu olan kuruluşun yolda yaptığı çalışma ve etrafındaki gevşek malzeme için sürücüleri uyarıcı ve ikaz edici trafik levhaları koymadığından kusurlu olduğu yönünden kanaat yazıldığı, davanın da buna dayanılarak açıldığı anlaşıldığından, davalı idarenin gördüğü hizmeti eksik yapmasına dayanılarak açılan bu davanın idari yargı yerinde açılması gerektiği kanaatine varıldığı gerekçesiyle; yargı yolu yönünden dava dilekçesinin reddine karar vermiş, tarafların kararı temyiz etmemesi üzerine karar kesinleşmiştir.

Davacı şirket vekili bu kez; müvekkil şirket nezdinde sigortalı bulunan aracın trafik kazası sebebi ile hasara uğradığını, kaza tespit tutanağına göre kazanın "... seyir halinde iken yol yüzeyindeki gevşek malzemeye hızlı girmesi sonucu meydana gelmiş olduğu ve ayrıca .,. yolun yapımı bakımından sorumlu olan kuruluşun yolda yaptığı çalışma ve gevşek malzeme için sürücüleri uyarıcı ve ikaz edici trafik levhaları koymadığından kusurlu olduğu..."nun tespit edildiğini;  kendi kanaatlerine göre bu kazanın meydana gelmesinde davalının hizmet kusurunun bulunduğunu; hizmetin gerektiği gibi yapılmaması nedeni ile bu kazanın meydana geldiğini; bu hasar sebebi ile sigortalıya hasar bedeli ödemesi yapıldığını, müvekkili şirketin davalıya kusuru nispetince rücu hakkı kazandığını; ödenen bu hasar bedelinin kusuru nispetince davalıdan tahsili amacıyla Eskişehir 7.İcra Müd.’nün 2010/504 sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatılmış olduğunu,  davalının takibe itiraz ettiğini ve takibin durmasına sebebiyet verdiğini; davalının itirazı üzerine Eskişehir 1.Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2011/685 E. sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açıldığını ve davanın 04.10.2011 tarihinde yargı yolu yönünden reddedildiğini; Eskişehir 1.Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2011/685 E. 2011/1558 K. ve 04.10.2011 tarihli red kararı tarafımıza 12.03.2012 tarihinde tebliğ edilmiş olup ve taraflarca temyiz edilmeyerek kesinleştiğini, adli yargıda verilen kararın kesinleşme tarihinden itibaren 30 günlük süre içerisinde iş bu davanın açılması zorunluluğu doğduğunu;  kanaatlerine göre, meydana gelen trafik kazasında izah ettikleri üzere davalı idarenin kusurlu olduğunu ifade ederek;  davalarının kabulü ile 1.737,50.-TL tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ESKİŞEHİR 2. İDARE MAHKEMESİ: 11.4.2012 gün ve E:2012/371, K: 2012/322 sayı ile, 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanununun 2/1. maddesinde; "idari dava türleri şunlardır: a) idari işlemler hakkında yetki, şekli, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan İptal davaları, b) idari eylem ve İşlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar."denildiği, aynı Kanun'un 14. maddesinin (3-a) bendinde, dava dilekçelerinin görev ve yetki yönünden inceleneceği, 15. maddesinin (1-a) bendinde de, (3-a) bendi ne göre adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceğinin hükme bağlandığı;  öte yandan, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 19.01.2011 günlü 27820 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 14. maddesiyle değişik "Görevli ve Yetkili Mahkeme" kenar başlıklı 110. maddesinde; "işleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır." hükmü, aynı Kanunu'nun yine 19.01.2011 günlü 27820 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 15. maddesiyle eklenen Geçici Madde 21. maddesinde de, "Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği. tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek idare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz." hükmünün yer aldığı;  dava dosyasının incelenmesinden; davacı şirket tarafından, kasko sigortalısına ait 41 EF 218 plaka sayılı aracın 03.05.2009 günü Söğüt/Eskişehir karayolunda yoldan çıkması neticesiyle meydana gelen kazada hasara uğraması nedeniyle sigortalıya tazminat ödendiği, akabinde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğunun tespitinin yapıldığından bahisle Eskişehir 7. icra Müdürlüğü'nün E;2010/504 sayılı dosyasında takip başlatıldığı, bu takibin davalı idarece yapılan itiraz üzerine durduğu, davacı şirket tarafından itirazın iptali istemiyle 25.04.2011 tarihinde Eskişehir 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin E:2011/865 sayılı dava dosyasında açılan davada, anılan Mahkemenin 04.10.2011 günlü K:2011/1558 sayılı kararla davanın idari yargı yerinde açılması gerektiğinden bahisle görev yönünden reddedilmesi ve kararın 23.03.2012 tarihinde kesinleşmesi üzerine davacı şirketi tarafından, kasko sigortalısına ait 41 EF 218 plaka sayılı aracın 03.05.2009 günü Söğüt/Eskişehir karayolunda yoldan çıkması neticesiyle meydana gelen kazada hasara uğramasında davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu iddiasıyla 1.737,50.-TL rücu tazminatın yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle 06.04.2012 tarihinde kayda giren dilekçeyle bakılmakta olan davanın açıldığının anlaşıldığı; yukarıda aktarımı yapılan, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 19.01.2011 günlü 27820 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 14. maddesiyle değişik "Görevli ve Yetkili Mahkeme" kenar başlıklı 110. maddesi uyarınca motorlu araç kazalarından dolayı karayolunun bakım ve işletmesinden sorumlu olan kamu kurumlarının hukuki sorumluluğuna ilişkin davaların adli yargı yerlerinde görüleceğinin açık olduğu; diğer taraftan, sözkonusu görev kuralına yönelik olarak aynı Kanunun Geçici 21. maddesinde bulunan intikal hükümleri 19.01.2011 tarihinden önce idari yargıda ve Askeri Yüksek idare Mahkemesinde açılan davaları kapsadığı; dolayısıyla, bakılan davanın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli bulunduğu; öte yandan, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve işleyişi Hakkında Kanunun 14.maddesinde, "Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir. Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir" düzenlemesinin yer aldığı, işbu kararının kesinleşmesi üzerine Mahkemelerine başvurularak Uyuşmazlık Mahkemesinden olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesinin de istenebileceği gerekçesiyle; 2577 sayılı Yasanın 15/1-a maddesi uyarınca, davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekilinin, talebi üzerine İdare Mahkemesince dava dosyaları mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 13.5.2013 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME:Davacı Şirket vekilince, adli yargı yerinde açılan dava doğru şekilde kurgulanmasına ve açıkça “davalı-borçlunun haksız ve kötü niyetli itirazının iptali ile takibe kaldığı yerden devam edilmesine, davalı-borçlu itirazında haksız ve kötü niyetli olduğundan %40'dan az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesi istemiyle” dava açılmasına rağmen;  Mahkemece “hizmet kusuru”na dayalı olarak hüküm kurularak görevsizlik kararı verildiği; bu kararın Mahkememizin emsal nitelikteki pek çok kararına da aykırı olduğu; söz konusu  karar üzerine, davacı vekilinin  bu defa “hizmet kusuruna” dayalı olarak açtığı davanın da  İdare Mahkemesince görev yönünden reddedildiği; bu bağlamda, ikinci davanın,  ilk davada verilen karar üzerine açıldığı; “farklı dava konuları var” şeklindeki değerlendirme yapılması  halinde, çözüme ulaşamayacak dava nedeniyle davacı tarafın mağdur olacağı gözetilerek (ve ayrıca, Mahkememizin benzer bir durumda işin esasını incelediği hususu da dikkate alındığında: U.M.nin  2013 / 134, K: 2013 / 507 Sayılı kararı); davanın “icra takibine yapılan itirazın iptali istemiyle açıldığı”nı kabul etmek gerekmiştir.

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı M. BAYHAN ile Danıştay Savcısı Tuncay DÜNDAR’ın adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, icra takibine yapılan itirazın iptali istemiyle açılmıştır.

                2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İlamsız takip” başlıklı Üçüncü Bap, 42-49. maddelerinde takip yöntemleri gösterilmiş; değişik 58. maddesinde, takip talebinin icra dairesine yazı ile veya sözlü olarak veya elektronik ortamda yapılacağına işaret edilmiş; değişik 60. maddesine göre, takip talebi üzerine icra müdürünce ödeme emri düzenleneceği ve 62-65. maddelerde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, değişik 66. maddede, süresi içinde yapılan itirazın takibi durduracağı kurala bağlanmıştır.

                İtiraz nedeniyle takibin durması üzerine alacaklıya, itirazın iptali için Yasada iki yola başvurma olanağı tanınmış olup, bunlardan birincisi, 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak, ikincisi ise 68, ek 68/a ve ek 68/b maddelerine göre tetkik merciinden itirazın kaldırılmasını istemektir.

                İncelenen uyuşmazlıkta alacaklı konumundaki davacı tarafından, değişik 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptali davası açılmıştır.

Söz konusu 67. Madde (Değişik: 18/2/1965 - 538/37 md.), “(Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/15 md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

(Değişik: 9/11/1988 - 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.

İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.

(Mülga dördüncü fıkra: 17/7/2003-4949/103 md.)

Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır” hükümlerini taşımaktadır.

Anılan Yasanın değişik 1. maddesinin birinci fıkrasında, “Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur” denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözü edilen “mahkeme” ile, icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.

Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri: a)İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b)İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c)Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.

Bu duruma göre, İcra ve İflas Kanunu’nun değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden Eskişehir 1.Sulh Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir. 

SONUÇ   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, Eskişehir 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 4.10.2011 gün ve E:2011/685, K:2011/1558 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 13.5.2013 gününde Üye Eyüp Sabri BAYDAR’ın KARŞI OYU VE OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.         

KARŞI OY 

Somut uyuşmazlıkta;

Davalı İdarenin hizmet kusuru sonucu, davacıya kasko poliçesi ile sigortalı araçta meydana gelen hasar bedelinin davacı tarafından sigortalıya ödenmesi üzerine, davalı idareden rücuen tahsili istemiyle yapılan ilamsız icra takibine vaki itiraz sonucunda açılan İtirazın İptali davasında, Adli Yargıca “Uyuşmazlığın hizmet kusurundan kaynaklandığı, İdari Yargının görevli olduğu” gerekçesiyle Yargı Yolu Yönünden Davanın Reddine karar verilmiş,

Kesinleşen karar üzerine bu kez davacı vekilince İdari Yargıda “ 1.737,50-TL tazminatın yasal faizi ile” davalıdan tahsili talep edilmiş,

İdari Yargıca, “Uyuşmazlığın 2918 sayılı yasanın 110. maddesinden kaynaklandığı, Adli Yargının Uyuşmazlıkta görevli bulunduğu” gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş,

Kesinleşen görevsizlik kararları üzerine 2247 sayılı Yasanın 14. maddesi uyarınca olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemi ile dosyanın gönderildiği Yüksek Mahkemece yapılan inceleme sonucunda;

Sayın çoğunluk görüşü doğrultusunda “Davanın çözümünde Adli Yargının görevli olduğu” kabul edilerek Adli Yargının görevsizlik kararı kaldırılmıştır.

Sayın çoğunluğun İdari Yargıda açılan Tam Yargı Davasında Adli Yargıyı görevli kabul eden görüşüne katılamıyorum.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 14. maddesinde “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için Adli, İdari veya Askeri Yargı Mercilerinde en az ikisinin tarafları konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olmasının gerektiği” ön görülmüştür.

Yasada açıkça ifade edildiği üzere, 2247 sayılı yasanın 14. maddesi gereğince olumsuz görev uyuşmazlığının giderilebilmesi için diğer koşulların yanı sıra mahkemelerin kesinleşmiş görevsizlik kararlarına konu uyuşmazlıkların aynı konuda (aynı dava) olması gerekmektedir.

Oysa Adli Yargının kesinleşmiş görevsizlik kararma konu dava İcra İflas Kanunun 67. maddesinde ön görülen İtirazın İptali, İdari Yargıda açılan dava ise 2577 sayılı İdari Yargılama Kanunun 2. maddesinde öngörülen Tam Yargı davası olup her iki davanın hukuki nitelikleri ve sonuçları farklı olduğundan davaların aynı konuda (aynı dava) olduğunun kabulü mümkün değildir.

2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde öngörülen başvuru koşullarından davaların aynı konuda olması koşulu bu halde gerçekleşmemiştir.

Bu halde koşulları gerçekleşmeyen başvurunun reddine karar verilmesi gerekirken, İdari Yargıda açılan Tam Yargı davasını İtirazın İptali davası olarak kabul etmek suretiyle uyuşmazlıkta Adli Yargıyı görevli kılan sayın çoğunluk görüşüne karşıyım. 

Karşı Oy

Eyüp Sabri BAYDAR