Hukuk Bölümü         2005/57 E.  ,  2005/75 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : D. Ç.

Vekili              : Av. İ.H.

Davalı             : Çevre ve Orman Bakanlığı

            O  L  A  Y       : A) Antalya İli, Merkez Duacı Köyünde, 6831 sayılı Yasa’nın 2/B. maddesine göre orman sınırları dışına çıkarılarak Hazine adına tescil edilen yerlerden 739 sayılı parselin 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkındırılmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun’a göre hak sahibi olarak belirlenen Durmuş Çetin tarafından, 2924 sayılı Yasa’ya göre oluşturulan Bedel Takdir Komisyonunca 13.599.000.000.-TL. olarak tespit edilen rayiç bedele karşı adli yargıda açılan itiraz davasında; ANTALYA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’nce25.12.2000 gün ve E: 1999/354, K:2000/2228 sayı ile, davanın kısmen kabulüne ve rayiç bedelin 1.434.803.575.- liraya indirilmesine karar verilmiş; bu karar, YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ’nin7.6.2001 gün ve 2001/2252-6052 sayılı kararıyla onanmak ve karar düzeltme isteği de aynı DAİRE’nin2.10.2001 gün ve 2001/8355-8927 sayılı kararıyla reddedilmek suretiyle kesinleşmiştir.

            B) Davacı vekili, kesinleşen yargı kararı ile fazladan ödendiği saptanan 12.164.196.425.-TL. bedel farkının davalı tarafından müvekkiline iade edildiği ancak faizinin verilmediğinden bahisle, bedel farkına ilişkin asıl alacağın ödendiği tarihe kadar işleyen 13.530.000.000.-TL. faiz alacağının, işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline hükmedilmesi istemiyle,11.7.2002 gününde adli yargı yerinde dava açmıştır.

            ANTALYA 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’nce;9.6.2003gün ve E:2002/773, K:2003/539 sayı ile, Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesine ait 1999/354 esas 2000/2228 karar sayılı dava dosyasının incelenmesinden, tarafların aynı olduğu, Duacı Köyü 739 parsel sayılı taşınmaz için rayiç bedelin indirilmesi ve muarazanın giderilmesi davası açıldığı ve yapılan yargılama neticesinde davanın kısmen kabulü ile taşınmazın davacıya satış bedelinin 1.434.803.375.-TL. ye indirilmesine karar verildiği ve kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay tarafından onandığının görüldüğü; davanın 6831 sayılı Orman Kanunun 2/B maddesi uyarınca orman niteliğini kaybetmesi nedeniyle orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkındaki Kanuna göre belirlenen hak sahiplerine satışı idarece tespit edilen bedel sonucu tespit edilen bedele yapılan itiraz davasında mahkemece belirlenen ve iadesine hükmolunan bedelin faizinin tahsiline ilişkin bulunduğu; 2924 sayılı Yasaya dayanılarak Bakanlar Kurulunca çıkarılan Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Yönetmeliğin 47. maddesinde “25. maddede açıklandığı şekilde tespiti yapılan taşınmazların rayiç bedeli 29. maddeye göre oluşturulacak komisyon tarafından tespit ve ilan edilir. Bu bedel ilandan sonra değiştirilemez tespit edilen bedele karşı adına tespit yapılan şahıslarca 60 gün içinde itiraz davası açılabilir” biçiminde düzenleme yapıldığı; faiz alacağına konu olan taşınmazın, 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi yolu ile orman alanı dışına çıkarılıp Orman Bakanlığının istemi üzerine Hazine adına tescil edilen ve daha sonra 2924 sayılı Kanunun amacına uygun olarak takas ve satış işlemleri yapılmak üzere Orman Bakanlığı emrine verilen yerlerden olup, bu tür taşınmazların Orman Bakanlığı emrine verilmekle  MK. anlamındaki özel mülkiyetten çıkıp ayrı bir statü aldığı, yani yasa gereği “tahsisle” idare hukuku mülkiyetinin oluştuğu; faizin, asıl alacağın “fer’i” niteliğinde olduğu; görevli mahkemenin belirlenmesinde asıl alacağı izleyeceği ve görevli mahkemeyi asıl alacak ile çekişmeyi çözümlemekle yükümlü olan mahkemenin belli edeceği; asıl alacaktan bağımsız olarak davanın açılması halinde de faizin “asıl alacağın kaderine bağlı olması” ilkesinin geçerliliğini koruduğu, HMUK. nun 1. maddesindeki temel kuralın değişmeyeceği, faizle ilgili çekişmeyi halletmekle görevli olan mahkemenin, temel alacakla ilgili çekişmeyi halletmekle görevli olan mahkeme olduğu gerekçesiyle ve görev hususunun yargılamanın her aşamasında resen gözetileceğinden bahisle, davanın yargı yolu bakımından reddine karar vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

            Davacı vekilinin, aynı istekle,14.1.2005gününde bu kez idari yargı yerinde açtığı davada;

            ANTALYA 1. İDARE MAHKEMESİ;2.2.2005gün ve E:2005/104, K.2005/109 sayı ile, Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğunun kurala bağlandığı; buna göre idarenin, hukuka aykırılığı saptanan işlem ve eylemlerden doğan hak ihlalini tam olarak gidermek, diğer bir ifadeyle hakları ihlal edilenlerin uğradığı gerçek zararları tazmin etmekle yükümlü bulunduğu; idari yargıda tam yargı davası ile, hukuka aykırılığı saptanan işlem ve eylemlerden dolayı idarenin tazmin yükümlülüğü gerçekleşmiş zararlar göz önüne alınarak para cinsinden tayin edildiğinden, faizin gerçek zararların giderilmesi bakımından bir tazmin şekli olarak karşımıza çıktığı; hukukumuzda faizin, alacağın bir unsuru olmayıp, hukuki niteliği itibariyle asıl alacağı genişleten fer’i bir hak, ayrı bir alacak olduğu; nitekim hukuk yargılamasında, asıl alacaktan bağımsız nitelikte olmasına ve belirli koşullarda asıl alacaktan bağımsız olarak talep ve dava edilebileceği gibi üçüncü kişiye temlik edilebilmesine karşılık, idari yargılamada faizin bir tam yargı davasının konusunu oluşturan alacağa sıkı sıkıya bağlı olarak talep ve dava olunabildiği; olayda, 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkındaki Kanuna göre hak sahibi tespit edilen davacının, davalı idarece tespit edilen rayiç bedele karşı (fazla olduğu gerekçesiyle) açmış olduğu davada Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin E:1999/354, K:2000/2228 sayılı ilamı ile rayiç bedelin düşürüldüğü, anılan kararın kesinleşmesi sonucunda davacı tarafça davalı idareye fazladan ödenmiş bulunan meblağın faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle başvuruda bulunulduğu, başvuru sonucunda davalı idarece sadece fazladan tahakkuk ettirilen 12.164.196.425.-TL. nın davacıya ödendiği, ancak faizinin ödenmediği, bunun üzerine de söz konusu faiz alacağının da tahsili amacıyla bakılmakta  olan davanın açıldığı anlaşılmış ise de, bilindiği üzere idari yargılamada dava türlerinin iptal ve tam yargı davaları olmak üzere iki kategoride tasnif edildiği, yine uygulamada faizin bir tam yargı davası ile birlikte talebi olağan bir yol olmakla birlikte, sadece incelemeye konu “müstakil faiz istemli”  davaların belirtilen idari dava türleri arasında yer almadığı; bu durumda, iş bu dava konusu faizin asıl alacağın Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava konusu  yapılarak bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması karşısında,  bu asıl alacağın faizinin de asıl alacağa ilişkin uyuşmazlığı çözen adli yargı yerince çözümlenmesinin gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

 İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Dr.Atalay ÖZDEMİR, M.Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Serap AKSOYLU, Z.Nurhan YÜCEL, Abdullah ARSLAN ve H.Hasan MUTLU’nun katılımlarıyla yapılan10.10.2005 günlü toplantısında;

1-      İLK İNCELEME :Dosya üzerinde 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve

 İşleyişi Hakkında Kanun’un 27.maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

            II- ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Savcı İsa YEĞENOĞLU’nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ’nin davada adli yargının görevli olduğu; Danıştay Savcısı Ahmet Yahya ÖZDEMİR’in ise davanın  idari yargıda çözümlenmesi gerektiği  yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

            Dava, hak sahibine satılan taşınmaz hakkında takdir edilen bedelin indirilmesi yolunda verilen ve kesinleşen ilâm ile doğan alacağın tahsil olunduğu tarihe kadar işlemiş faizinin ödenmesi istemiyle açılmıştır.

Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış olup, buna göre idare, hukuka aykırılığı saptanan işlem ve eylemlerinden doğan hak ihlâlini tam olarak gidermek; diğer bir ifadeyle hakları ihlâl edilenlerin uğradığı gerçek zararları tazmin etmekle yükümlü bulunmaktadır.

Nitekim, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 12. maddesine göre, ilgililerin haklarını ihlâl eden bir idari işlem dolayısıyla idari yargı yerlerinde doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilmeleri olanaklıdır.

İdari yargıda, tam yargı davası ile, hukuka aykırılığı saptanan işlem ve eylemlerden dolayı idarenin tazmin yükümlülüğü gerçekleşmiş zararlar gözönüne alınarak para cinsinden tayin edildiğinden, faiz, gerçek zararların giderilmesi bakımından bir tazmin şekli olarak karşımıza çıkmaktadır.

2577 sayılı Yasa’nın 12. maddesine göre ilgililerin haklarını ihlâl eden bir idari işlem dolayısıyla bu işleme karşı açtıkları iptal davasının sonuçlanması üzerine açacakları tam yargı (ve benzeri) davasının görüm ve çözümünde, iptal davasına bakan yargı merciinin görevli olduğu kuşkusuzdur.

Ancak, 2924 sayılı Yasa’nın 15. maddesine göre rayiç bedelin tespitine ilişkin Bedel Takdir Komisyonu kararı idari işlem niteliğini taşımakta ve bu işleme karşı açılan davanın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekmekte ise de, olayda, davacı tarafından rayiç bedel tespitine karşı adli yargı yerinde dava açılmış ve bu yargı yerince de işin esası hakkında verilen kararın kesinleşmiş olması karşısında, ortada bir idari dava türüne bağlı olarak açılmış dava bulunduğundan sözetmek olanaksızdır.

Bu durumda, rayiç bedele itiraz davası sonunda adli yargı yerince hüküm altına alınan asıl alacaktan bağımsız olarak talep edilen faiz davasının da adli yargı yerinde görülüp çözümleneceğinin kabulü gerekir.

 Açıklanan nedenlerle, Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.

 SONUÇ   :Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Antalya 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin9.6.2003 gün ve E:2002/773, K:2003/539 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA,10.10.2005 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.