Hukuk Bölümü         2012/96 E.  ,  2012/153 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : İ. Madencilik ve Petrol Ürünleri San. ve Ltd. Şirketi

Vekilleri         : Av. Dr. M.T.,  Av. Ş.T.

Davalı           : Niğde Valiliği (İl Özel İdaresi)

Vekili              : Av. H.Ç.

O L A Y          : Davacı Şirkete, 3213 sayılı Maden Kanunu’nun 12. maddesinin 5. fıkrası uyarınca Vali Olurlu 16.02.2005 günlü ve 325 sayılı işlem ile 22.800,00 TL idari para cezası verilmiş, Niğde Valiliği İl Özel İdare Müdürlüğünün 28.03.2005 günlü ve 640 sayılı yazısı ile durum davacıya bildirilmiştir.

            Davacı vekili, söz konusu para cezasının iptali istemiyle 02.06.2005 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

            KONYA 1. İDARE MAHKEMESİ:11.10.2005 gün ve E:2005/678, K:2005/1026 sayı ile, 5326 sayılı Kabahatler Kanununun, 2., 3., 16., geçici 2., geçici 3. ve  27. madde hükümleri incelendiğinde, ceza hukukunun genel prensipleriyle yakın ilişki içinde bulunan ve bu ilişki nedeniyle Kabahatler Kanunu kapsamında değerlendirilen bütün Kanunlardaki idari para cezaları için artık Kabahatler Kanunu hükümlerinin uygulanması gerektiği sonucuna ulaşıldığı, Kanunun yürürlük tarihi olan 01.06.2005 tarihinden sonra açılacak tüm idari para cezalarına ilişkin davalarda Kabahatler Kanununun uygulanacağının açıkça hüküm altına alındığı; bu durumda, Maden Kanununun ilgili maddesinde itiraz mercii olarak idare mahkemesinin görevli olduğu hükmü yer almış ise de, dava tarihi itibariyle artık Kabahatler Kanunu kapsamında olan dava konusu idari para cezasının görüm ve çözümünün yukarıda yer verilen hükümler uyarınca adli yargı mercilerinin görev alanında bulunduğu gerekçesiyle;  2577 sayılı Kanunun 15/1. maddesi uyarınca davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

            Davacı vekili bu kez, söz konusu para cezasının kaldırılması istemiyle 19.12.2005 tarihinde adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

NİĞDE SULH CEZA MAHKEMESİ: 03.04.2006 gün ve Müt:2005/1000 sayı ile, idarenin yaptığı tasarruflara ve verdiği kararlara karşı idare mahkemesinde karşı dava açılabileceği,  Anayasa Mahkemesinin 01.03.2006 tarih ve E:2005/108, K:2006/35 sayılı kararı ile 5326 sayılı Kabahatler Kanunun 3. maddesinin iptal edildiği ve yürürlüğün durdurulmasına karar verildiği, bu karar henüz Resmi Gazetede ilan edilmemiş ise de, yerleşik Yargıtay İçtihatlarına göre bu iptal hükmüne dayanılarak karar verilebileceği;  buna göre 5326 sayılı Kabahatler Kanununda düzenlenen eylemler nedeniyle verilen idari yaptırım kararlarına karşı Sulh Ceza Mahkemesine itiraz edilebileceği, bunun dışında özel düzenleme bulunmayan hallerde idarenin verdiği diğer idari para cezalarına karşı idare mahkemesine gidilebileceği, Maden Kanununun 12. maddesi gereğince verilen idari para cezalarına karşı idare mahkemesine başvurulabileceği, başvuru konusu kararın 5326 sayılı Kabahatler kanununun kapsamına girmediği ve Sulh. Ceza Mahkemesinde incelenebilecek kararlardan olmadığı gerekçesiyle, 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 28/1-b maddesi uyarınca görevsizlik nedeniyle Başvurunun Reddine karar vermiş, yapılan itiraz üzerine,  NİĞDE 2. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ:25.11.2011 gün ve D.İş:2011/362 sayı ile, Niğde 1. Sulh Ceza Mahkemesi ile Konya 1. İdare Mahkemesi kararları arasında uyuşmazlık bulunduğundan, Mahkemelerince bu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına, Niğde Sulh Ceza Mahkemesi ile Konya 1. İdare Mahkemesi arasında uyuşmazlık bulunduğundan, bu uyuşmazlığın giderilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmek üzere Niğde 1. Sulh Ceza Mahkemesine gönderilmesine kesin olarak karar vermiş; Mahkemece dosya sehven Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiş, Başsavcılık tarafından dosya Mahkememize intikal ettirilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Mehmet Aydan AL’ın katılımlarıyla yapılan 2.7.2012 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulunun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği...” açıkça belirtilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada; idari yargı yerince adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

1- 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

            Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir” hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

            2- 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesindeki “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan  bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki,  başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir.

            Yasakoyucu, 14. maddeye göre hukuk alanında olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, adli yargı yerince verilen  görevsizlik kararına itiraz üzerine,  Niğde 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nce; Niğde 1. Sulh Ceza Mahkemesi ile Konya 1. İdare Mahkemesi kararları arasında uyuşmazlık bulunduğundan, Mahkemelerince bu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına, Niğde Sulh Ceza Mahkemesi ile Konya 1. İdare Mahkemesi arasında uyuşmazlık bulunduğundan, bu uyuşmazlığın giderilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmek üzere Niğde 1. Sulh Ceza Mahkemesine gönderilmesine kesin olarak karar verilmiş; Sulh Ceza Mahkemesince dosya sehven Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiş, Başsavcılık tarafından da dosyanın  Uyuşmazlık Mahkemesi’ne intikal ettirildiği görülmüştür.

Bu haliyle, her ne kadar 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamakta ise de, davanın taraflarınca başvuruda bulunulmadığı gözetilerek, Sulh Ceza Mahkemesi’nce yapılan başvurunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesi’nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacına uygun olacağından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 3213 sayılı Kanun’un 12. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca verilen idari para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır.

4/6/1985 gün ve 3213 sayılı Maden Kanunu’nun “Amaç” başlığını taşıyan 1. maddesinde, “Bu Kanun madenlerin aranması, işletilmesi, üzerinde hak sahibi olunması ve terk edilmesi ile ilgili esas ve usulleri düzenler” denilmiş; 12. maddesinin, işlemin tesis edildiği anda yürürlükte bulunan beşinci fıkrasında; ruhsat veya işletme izni olmadan üretim faaliyetinde bulunulduğunun tespiti halinde, üretilen madene mülkî idare amirliklerince el konulacağı,  bu kişilere, bu fıkra kapsamında üretilmiş olup el konulan ve el konulma imkânı ortadan kalkmış olan tüm madenin, ocak başı satış bedelinin beş katı tutarında idarî para cezası uygulanacağı, bu şekilde maden çıkartılması ve/veya sevk edilmesinin Devlet malına karşı işlenmiş fiil sayılacağı, bu fiili işleyenlerin adlî takibat yapılmak üzere ilgili makamlara bildirileceği, el konulan madenlerin, mülkî idare amirliklerince satılarak bedelinin özel idareye aktarılacağı belirtilmiştir.

            3213 sayılı Maden Kanunu’nun 2, 3, 7, 9, 10, 12, 13, 14, 16, 17, 27, 29, 30, 31, 32, 47; ek 7, 8;  geçici 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19. maddelerinde 10.6.2010 gün ve 5995  sayılı Kanun ile  değişiklik  yapılmış ise de; Maden Kanunu’nda, idari para cezasına karşı kanun yoluna ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir.           

Öte yandan; 30.3.2005 gün ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 6.12.2006 gün ve 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesiyle değiştirilen 3. maddesinde, " (1) Bu Kanunun;

            a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

            b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,         

          uygulanır"; Kanunun “Başvuru yolu” başlıklı 27. maddesinin 1. fıkrasında ise "idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabilir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idari yaptırım kararı kesinleşir" düzenlemeleri yer almıştır.  

          Bu düzenlemelere göre;  Kabahatler Kanunu’nun, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

            Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

            İncelenen uyuşmazlıkta, öngörülen idari para cezasının 5326 sayılı Kanun’un 16. maddesinde  belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 3213  sayılı Maden Kanunu’nda  idari para cezasına itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediği anlaşılmıştır. Bu durumda, Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı Kanun’la değişik 3. maddesinde belirtildiği üzere, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı nedeniyle, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Yasa hükümleri dikkate alınacağından, idari para cezasına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, anılan Kanunun 27. maddesinin (1) numaralı bendi uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Sulh Ceza Mahkemesince yapılan başvurunun reddi ile aynı Mahkeme’ce verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç     : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Niğde Sulh Ceza Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN REDDİ ile aynı Mahkemece ayrıca verilen, 03.04.2006 gün ve Müt:2005/1000 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA 2.7.2012 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.