Hukuk Bölümü         2013/101 E.  ,  2013/1061 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacılar : 1-İ.H.E., 2-S.E.

Vekili      : Av.E.F.

Davalı      : Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü (Ümraniye Tapu Sicil Md.lüğü)

O L A Y  : Davacılar vekili, müvekkillerinin, İstanbul, Ümraniye, 1. Bölge, Ömerli köyü, Üsküdar-Şile Yolu mevkiindeki Pafta:5, Ada:49, Parsel:2 " de tapuya kayıtlı olan8518 metrekarelik tarlanın maliki olduğunu; S.E.’in 600/2400 hisse sahibi, (17-11-1995 gün ve 4449 yevmiye no ile); İ.H.E.’in 600/2400 hisse sahibi olduğunu (14-11-1995 gün ve 4409 yevmiye no ile); T.Z.’in 600/2400 hisse sahibi olduğunu, bilahare adıgeçenin hissesini İ.H.E.’in (21-06-2007 gün ve 15219 yevmiye no ile) satın aldığını;  yine, müvekkillerin İstanbul, Ümraniye, 1. Bölge, Ömerli köyü, Dindere mevkiindeki Pafta:5, Ada:60, Parsel:4 “ de tapuya kayıtlı olan11628 metrekarelik tarlanın maliki olduğunu; S.E.’in 1200/4800, (17-11-1995 gün ve 4449 yevmiye no ile); İ.H.E.’in 1200/4800 hisse sahibi, (14-11-1995 gün ve 4409 yevmiye no ile) olduğunu; 1200/4800 hisse sahibi olan T.Z.’in hissesini İ.H.E.’in (21-06-2007 gün ve 15220 yevmiye no ile) satın aldığını; müvekillerinin bu taşınmazları tapu kütüğü ve kayıtlarındaki bilgilere güvenerek satın aldıklarını;  S.E.’in 1200/4800, İ.H.E.’in 1200/9600 hisse sahibi olduğunu, diğer bir deyişle taşınmazın ¾’ ünün maliki bulunduklarını;

                Ümraniye 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.04.2006 gün ve E:2002/312 K:2006/160 sayılı kararı ile aynen; “ d) Birleşen dosyanın davalıları olan İ.H.E., T.Z., Ramazan Bektaş ve S.E. adına tapuda kayıtlı olan Ümraniye, Ömerli, 5 pafta, 49 ada, 2 parsel sayılı taşınmazın8.518 m2olan yüzölçümünün bu düzeltme sonunda4.829,22 m2ye İNDİRİLMESİNE ve yüzölçümünün4.829,22 m2olarak DÜZELTİLMESİNE;

e)Yine Ümraniye, Ömerli, 5 pafta, 60 ada, 4 parsel sayılı Birleşen dosyanın davalıları olan İ.H.E., T.Z., Ramazan Bektaş ve S.E. adlarına tapuda kayıtlı olan taşınmazın11.628 m2olan tapu kaydının bu düzeltme sonunda 5.415,66 m2ye İNDİRİLMESİNE ve yüzölçümünün5.415,66 m2olarak DÜZELTİLMESİNE,” karar verilmiş olduğunu; bu karar sonucunda; 49 ada 2 parselden3.688,78 m2; 60 ada 4 parselden6.212,34 m2;  toplam9.901,12 m2eksilme olduğunu; Yargıtay’ın kararı düzelterek onadığını ve Mahkeme Kararının kesinleştiğini; Tapu Kayıtlarını özenle tutmadıkları açık olan, Tapu Sicil Müdürlüğü ile Kadastro Müdürlüğünün ve dolayısıyla DEVLET’in yaptığı yanlışlar, hatalar, özensizlikler sonucunda müvekkilinin büyük zarar ve ziyana ve hak kaybına uğradığını;  müvekkillerinin, tapu kayıtlarında eksiltme yapılan her iki taşınmazın m2 bedelinin asgari dikkate alındığında, kayıplarının en azından 742.584,00 TL olduğunu; TAPU SİCİLİ kurulması, kayıtların tutulması ve işlemlerin Medeni Kanunun 997-1027. maddelerinde düzenlendiğini; müvekkillerinin uğradığı zararın TAPU Kayıtlarının tutulmasındaki hata, özensizlik ve kusurdan kaynaklandığını; hüsniniyetle tapu kayıtlarına inanıp güvenerek satın alıp malik bulundukları taşınmazların, m2 miktarında yıllar sonra değişiklik yapılarak başkalarına transferi ile müvekkillerinin  büyük zarar ve ziyana uğradığını ifade ederek; fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak üzere, müvekkillerinin ZARAR ve ZİYAN bedeli olarak davalıdan şimdilik 300.000-TL (ÜçyüzbinTL)’nın (karar kesinleşme tarihinden itibaren) en yüksek faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle 6.10.2009 gününde adli yargı yerinde dava açmıştır.

ÜMRANİYE 3.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:6.11.2009 gün ve E:2009/515, K:2009/525 sayı ile, davacıların Çekmeköy İlçesi, Ömerli Köyünde bulunan 5 Pafta, 49 Ada, 2 Parsel ve 5 Pafta, 60 Ada 4 Parselin hissedarları olduğu; Ümraniye 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/312 Esas, 2006/160 Karar sayılı hükmü ile bu parsellerin yüz ölçümlerinin düzeltilmesine karar verilmiş, 2 Parselin yüz ölçümü olan 8.518.00 m2 den3.688,78 m2ifraz edilerek yüz ölçümü4.829,22 m2ye indirilmiş, 4 Parselin yüz ölçümü olan 11.628.00 m2 den6.212,34 m2ifraz edilerek yüz ölçümü5.415,66 m2ye indirilmiş olduğu;  Ümraniye 1.Asliye Hukuk Mahkemesindeki davanın, 2/B işlemi anında kaymaların düzeltilmesine ilişkin bulunduğu; Mahkemenin, kadastro çalışmaları esnasında, bu taşınmazların bulunduğu çevrede paftaların zemine yanlış olarak tersim edilerek işaretlenmesi sonucu, olması gerekenden geniş tapularının oluştuğunu belirlediği,  Hazinece açılan davayı bu sebeple kabul ettiği,  Ümraniye 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin bu kararının Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği; davacı vekilinin dava dilekçesinde ve duruşmadaki beyanında; müvekkillerinin tapuya güvenerek bu taşınmazlardaki hisselerini satın aldıklarını, kadastro elamanlarının tersim hatası yaptıklarının çok sonra ortaya çıktığını, ancak müvekkillerinin tapudaki hatalı yüz ölçümler sebebiyle, daha geniş bir taşınmaz aldıkları kanaati ile fazla para ödediklerini, TMK 1007 madde gereği devletin müvekkillerinin zararını ödemesi gerektiğini belirterek; şimdilik 300.000 TL’nin en yüksek faizle devletten tahsiline karar verilmesini talep ettiği; Mahkemelerince Ümraniye 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/312 Esas ve 2006/160 Karar sayılı dosyasının incelenmiş olduğu;  bu dosyada, davacıların hissedar bulundukları her iki parselin de, daraltılmak suretiyle yüz ölçümlerinin düzeltildiği, tapularının kısmen iptal edildiği,  bunun sebebinin, kadastro tespiti esnasında, kadastro elamanlarının paftalarda tersimat hatası yapmaları olduğu, bu hususun, esasen davacı vekilinin de kabulünde bulunduğu; davacının, davasını tapu sicilinin tutulmasından doğan zarardan devletin özel hukuk ilkeleri gereğince sorumluluğunu düzenleyen TMK 1007. maddesine dayandırdığı;  bu maddeye göre hazinenin sorumlu tutulabilmesi için zararın tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanmasının gerektiği,  oysa, dava konusu olan zarara neden olan işlemin,  kadastro çalışmaları sırasında gerçekleşmiş olduğu; parsellerin fazlalıklarının, kadastro çalışmalarında yapılan tersim hatasından doğduğu, bu fazlalıkla gerçek kişiler adına sicil oluşturulduğu, davacıların da bu gerçek kişilerden taşınmazı alarak zarara uğradığı;  kadastro çalışmalarının, devletçe yapılan idari bir işlem olduğu; şu durumda zararın, hâzinenin idari işleminden kaynaklandığı, uyuşmazlığın çözüm yerinin idari yargı olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş;  bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

                Davacılar vekili aynı isteklerle, 22.1.2010 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 3. İDARE MAHKEMESİ; 18.5.2011 gün ve E:2010/109, K: 2011/537 sayı ile,  2576 sayılı yasanın 5.nci maddesinin 1.nci fıkrasında İdare Mahkemelerinin, Vergi Mahkemelerinin görevine giren davalar ile Danıştay da çözümlenecek olanlar dışındaki iptal davaları ile tam yargı davalarını, tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinin birinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar ve kanunlarla verilen diğer işleri çözümleyeceğinin hükme bağlandığı; 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un 997.maddesinde;Taşınmazlar üzerindeki hakları göstermek üzere tapu sicili tutulacağı, 1013. Maddesinde; tescilin tasarrufa konu olan taşınmaz malikinin yazılı beyanı üzerine yapılacağı, edinen kimse, kanun hükmüne, kesinleşmiş mahkeme kararına veya buna eşdeğer bir belgeye dayanıyorsa, bu beyana gerek olmadığı, 1007.maddesinde Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devletin sorumlu olduğu, devletin, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu edeceği, Devletin sorumluluğuna ilişkin davaların, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görüleceğinin hükme bağlandığı; 3402 sayılı Kadastro Kanun'un 3. bölümünde sınırlama ve tespit işleminin, 4. bölümünde ise mülkiyet hakkının tespitine ilişkin esasların belirtildiği, 4. bölümde yer alan 23. maddede, “Bu bölümde aksine hüküm bulunmayan hallerde, Türk Medeni Kanunu ile diğer kanunların iktisap ve tescile ilişkin hükümleri uygulanır." hükmünün yer aldığı;  dava dosyasının incelenmesinden; davacıların Ümraniye Ömerli Köyü 5 pafta 49 ada 2 parsel sayılı tapuda8.518 m2olarak gözüken taşınmaz ile , Ümraniye Ömerli köyü 5 pafta 60 ada 4 parsel sayılı tapuda11.628 m2olarak gözüken taşınmazı satın aldıkları ve hissedar malik oldukları, Ümraniye 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/312 esas 2006/160 sayılı kararı ile belirtilen parsellere ilişkin olarak, taşınmazların bulunduğu çevrede paftaların zemine yanlış olarak tersim edilerek işaretlenmesi sonucu olması gerekenden geniş tapuların oluştuğu, 6831 sayılı Yasanın 2/B işlemi anında kaymaların düzeltilmesi şeklinde karar verilerek davacılara ait 2 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün4.829,22 m2olarak, 4 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün5.415,66 m2olarak düzeltildiği, davacı tarafından tapu kayıtlarının özenle tutulmadığı, tapu sicil müdürlüğü ve kadastro müdürlüğünün yaptığı yanlışlar ve hatalar nedeniyle büyük zarar ve ziyana uğradığı belirtilerek 300.000 TL zararın yasal faiziyle tazmini istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı;  3402 sayılı Kadastro Kanun'un 3. bölümünde sınırlama ve tespit işleri, 4. bölümünde ise mülkiyet hakkının tespitine ilişkin esasların belirtildiği, 4. bölümde yer alan 23. maddede, “Bu bölümde aksine hüküm bulunmayan hallerde, Türk Medeni Kanunu ile diğer kanunların iktisap ve tescile ilişkin hükümleri uygulanır." hükmünün yer aldığı; yukarıda yer verilen yasal düzenlemede mülkiyet hakkının tespiti ve tescil işlemlerinde yasada bulunmayan hallerde Medeni Kanun'un ilgili hükümlerinin uygulanacağının belirtildiği, Kadastro Kanun'unda da yapılan işlemlerde sorumluluğun düzenlenmediği,  Medeni Kanun'un 1007. maddesinde devletin sorumluluğunun düzenlenmiş olduğu, anılan düzenleme uyarınca yapılan işlemlerden kaynaklanan tazminat sorumluluğunda çözüm yerinin adli yargı yerine ait bulunduğunun açık olduğu;  dava konusu uyuşmazlıkta davacılar tarafından tapu kayıtlarına güvenerek tapuların alındığı, idarenin kadastro çalışmalarında yaptığı hata nedeniyle mahkeme kararı ile satın aldıkları yüzölçümünün azaldığı belirtilerek tazminat isteminde bulunulduğu görülmekle, bakılan uyuşmazlığın, yukarıda açıklandığı üzere adli yargıda verilecek karar doğrultusunda çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle; davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş; bu karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 1.7.2013 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının onaylı örneğinin,  davacılar vekilinin istemi üzerine önce Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği, anılan Makam tarafından dosyanın Mahkememize intikal ettirildiği;  dosyada, adli yargı dava dilekçesi,  ile birlikte adli yargı kararının kesinleşme durumunu gösteren onaylı bir örneğinin de Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı M.Ali GÜMÜŞ’ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Davacıların, İstanbul İli, Çekmeköy İlçesi, Ömerli Köyü, Üsküdür - Şile Yolu Mevkii, 5 pafta, 49 numaralı parselde kayıtlı taşınmazı ile İstanbul İli, Çekmeköy İlçesi, Ömerli Köyü, Dindere Mevkii, 5 pafta, 60 numaralı parselde kayıtlı taşınmazın yüzölçümlerinin düzeltilmeleri sebebiyle oluştuğu ileri sürülen zararına karşılık şimdilik 300.000,00-TL tazminatın ödenmesi istemiyle açılmıştır.

3402 sayılı Kadastro Kanun'un 1. maddesinde;  Kanunun amacının, ülke koordinat sistemine göre memleketin kadastral veya topoğrafik kadastral haritasına dayalı olarak taşınmaz malların sınırlarını arazi ve harita üzerinde belirterek hukukî durumlarını tespit etmek suretiyle 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun öngördüğü tapu sicilini kurmak, mekânsal bilgi sisteminin alt yapısını oluşturmak olarak belirtildiği görülmüş; Kanunun İkinci Bölümünde “Kadastro Çalışmaları”, Üçüncü Bölümünde “Sınırlandırma Ve Tespit İşleri”, Dördüncü Bölümünde “Mülkiyet Hakkının Tespitine İlişkin Esaslar” ile ilgili hususlara yer verilmiş; bu bölüm içinde yer alan, “Diğer kanun hükümlerinin uygulanacağı haller” başlıklı 23. maddesinde; “ Bu bölümde aksine hüküm bulunmayan hallerde, Türk Medeni Kanunu ile diğer kanunların iktisap ve tescile ilişkin hükümleri uygulanır.” hükmüne;  “Uyuşmazlıkların Kadastro Mahkemesinde Çözümlenmesi” başlıklı Beşinci Bölümü içinde yer alan, “Adli kuruluş”başlıklı 24. maddesinde “ Genel mahkemelere ait olup da bu Kanunun uygulanması ile ilgili dava ve işlere belirlenen usul ve esaslara göre bakmak üzere her kadastro bölgesinde tek hakimli ve Asliye Mahkemesi sıfatını haiz yeter sayıda kadastro mahkemesi kurulur. Bu mahkeme hakimleri 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu hükümlerine tabidir.” Hükmüne; “Genel olarak görev” başlıklı 25.maddesinde, “Kadastro mahkemesi; taşınmaz mal mülkiyetine ve sınırlı ayni haklara, tapuya tescil veya şerh edilecek veyahut beyanlar hanesinde gösterilecek sair haklara, sınır ve ölçü uyuşmazlıklarına, kadastroya ve tapu sicilini ilgilendiren benzeri davalara ve özel kanunlarca kendisine verilen işlere bakar; Kadastroya veya kadastro ile ilgili verasete ait uyuşmazlıkları çözümleyebileceği gibi, istek üzerine veraset belgesi de verebilir.

             Kadastro mahkemesi, yalnız kadastro işlerine münhasır olmak üzere;

             A) Velisi veya vasisi bulunmayan küçüklere ve kısıtlılara kayyım tayin eder. Bunların menfaatlerini korumak amacıyla Türk Medeni Kanununun hakimin iznini şart kıldığı hallerde bu izni verir.

             B) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 465 ve bunu takip eden maddeleri gereğince adli yardım taleplerini inceleyerek kabul edebilir.

             C) Tutanağı düzenlenen taşınmaz mallara ait ihtiyati tedbir kararı verebilir. Bu kararı hemen o yerin kadastro ve tapu sicil müdürlüklerine bildirir. Tedbir kararı alan taraf karar gününden itibaren usulün örgördüğü süre içinde kadastro mahkemesinde dava açmadığı takdirde tedbir kendiliğinden hükümsüz kalır.

             Bu Kanunun 26 ve 40 ıncı madde hükümleri saklı kalmak üzere, kadastro tutanağının düzenlenmesi gününden ve tutanak sonradan tamamlanmış ve düzeltilmiş ise, o günden sonra doğan haklara dair istekler, taksim şuyuun giderilmesi veya muhdesata bağlı olarak taşınmaz malı iktisap, muhdesatın yıkılıp kaldırılması ve benzeri nitelikte olan ve mahkemeden yenilik doğurucu hüküm almayı gerektiren dava ile ilgili isteklerin incelenmesi, kadastro mahkemesinin görevi dışındadır.” Hükmüne;   “Çeşitli Hükümler” başlığı altındaki  Yedinci Bölümdeki   “Hataların düzeltilmesi” başlıklı 41.maddesinde “ (Değişik birinci fıkra:22/2/2005 – 5304/9 md.) Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hatalar, ilgilinin müracaatı veya kadastro müdürlüğünce re’sen düzeltilir. Düzeltme, taşınmaz malikleri ile diğer hak sahiplerine tebliğ olunur. Tebliğ tarihinden başlayan otuz gün içinde düzeltmenin kaldırılması yolunda sulh hukuk mahkemesinde dava açılmadığı takdirde, yapılan düzeltme kesinleşir.

             (Değişik :22/2/2005 – 5304/9 md.) Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle kesinleşmiş olan taşınmazlarda, değişiklik işlemleri sırasında ortaya çıkan yüzölçümü farklılıklarından, kadastronun dayandığı teknik kurallarda belirtilen hata sınırları içinde kalanların re’sen düzeltilmesine kadastro müdürlükleri yetkilidir. Bu maddenin uygulanmasında, 12 nci maddede belirtilen hak düşürücü süre aranmaz.” Hükmüne yer verilmiştir.

Diğer taraftan, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun, Tapu Sicili ile ilgili hususların gösterildiği bölüme ilişkin 997.maddesinde; “Taşınmazlar üzerindeki hakları göstermek üzere tapu sicili tutulur.

Tapu sicili, tapu kütüğü ve kat mülkiyeti kütüğü ile bunları tamamlayan yevmiye defteri ve belgeler ile plânlardan oluşur.

Sicilin örneği, nasıl tutulacağı ve yardımcı siciller tüzükle belirlenir.”;hükmü,  “Sorumluluk” başlıklı 1007.maddesinde, “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.

Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder.  

Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.” Hükmü;   

    Tescilin koşullarının gösterildiği 1013.maddesinde ise, “ Tescil, tasarrufa konu olan taşınmaz malikinin yazılı beyanı üzerine yapılır.

Edinen kimse, kanun hükmüne, kesinleşmiş mahkeme kararına veya buna eşdeğer bir belgeye dayanıyorsa, bu beyana gerek yoktur.

Bir aynî hakkı tescilden önce kazanan kimse, gerekli belgeleri ibraz ederek tescili isteyebilir.” Hükmü yer almıştır.

Olay bölümünde de ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; davacıların, tapuda8.518 m2olarak gözüken taşınmaz ile, tapuda11.628 m2olarak gözüken taşınmazı satın aldıkları ve hissedar malik oldukları, Ümraniye 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2002/312, K:2006/160 sayılı kararı ile davacıların parsellerine ilişkin olarak, taşınmazların bulunduğu çevrede paftaların zemine yanlış olarak tersim edilerek işaretlenmesi sonucu olması gerekenden geniş tapuların oluştuğu, 6831 sayılı Yasanın 2/B işlemi anında kaymaların düzeltilmesi şeklinde karar verilerek davacılara ait taşınmazların yüzölçümlerinin4.829,22 m2ve5.415,66 m2olarak düzeltildiği; davacı tarafından tapu kayıtlarının özenle tutulmadığı, tapu sicil müdürlüğü ve kadastro müdürlüğünün yaptığı yanlışlar ve hatalar nedeniyle büyük zarar ve ziyana uğradığı belirtilerek şimdilik 300.000 TL zararın yasal faiziyle tazmini istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

                Yukarıda ilgili hükümleri yazılan 3402 sayılı Kadastro Kanununda, kadastro Mahkemelerinin görevleri, işlemlere karşı itiraz usulleri düzenlenmiş,  mülkiyet hakkının tespitine ilişkin hususlarda, ilgili bölümde hüküm bulunmayan hallerde, Türk Medeni Kanunu ile diğer kanunların iktisap ve tescile ilişkin hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş; yine kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hatalara ilişkin  itirazların adli yargı teşkilatı içinde çözüme kavuşturulması amaçlanmış; buna karşılık Kanunda sorumluluk davalarına ilişkin yargı yolu gösterilmemiş;  nihayet,  bu Kanunun gönderme yaptığı 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1007.maddesinde, tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devletin sorumlu olduğu; Devletin, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu edeceği;  Devletin sorumluluğuna ilişkin davaların, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görüleceği hükmüne yer verilmiştir.

Her ne kadar olayda, kamu kurumunun kamu görevinin ifası sırasında bu görevden doğan bir zararın ve bu zararın tazmini söz konusu ise de; Kanunların öngördüğü bazı durumlarda kamu hizmetinin özelliği ve gerekleri gözetilerek yine Kanunlarla istisnalar getirilmiş ve Devlete bu gibi durumlarda da özel hukuk ilkeleri gereğince sorumluluk yüklenmiştir.

                4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1007. maddesi de bu istisnalardan birini oluşturmaktadır.

                Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 31.1.1979 gün ve E:1978/32,K:1979/5; 28.9.1992 gün ve E:1992/13,  K:1992/30 sayılı sayılı kararlarında da; -aynı nitelikte hükmün yer aldığı ve yürürlükten kaldırılan-   743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin 917. maddenin istisna maddesi olduğuna değinilerek tapu sicilinin tutulmasından doğan zarardan Devletin özel hukuk ilkeleriyle sorumlu olduğu belirtilmiştir.

                Bu itibarla tapu sicilinin tutulmasından doğan zarar nedeniyle Devletin özel hukuk ilkeleri gereğince sorumluluğunu düzenleyen 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1007. maddesinin açık hükmü karşısında davanın çözümü adli yargının görevine girmektedir.

Açıklanan bu nedenlerle Ümraniye 3.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir. 

SONUÇ  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ümraniye 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 6.11.2009 gün ve E:2009/515, K:2009/525 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 1.7.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.