T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2015 / 771

            KARAR NO : 2015 / 787

            KARAR TR   : 30.11.2015

 

ÖZET: 2918 sayılı Yasa’dan kaynaklanan sorumluluk davasının ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

K  A  R  A  R

 

Davacılar        : 1-H.A. (Annesi)

                          2-O.A. (Babası)

                         3-S.A. (Kardeşi)

                         4-Z.A. (Kardeşi)

                        5-M.A. (Kardeşi) Velayeten O.A.

                         6-B.A. (Kardeşi) Velayeten O.A.

Vekilleri          : Av. H.T.& Av. H.K.

Davalı             : Karayolları Genel Müdürlüğü

 

O L A Y         : Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; davacıların oğlu ve kardeşleri olan H.A.’ın 23.05.2014 tarihinde sürücüsü olduğu 54 TE 254 plakalı araçla İdil istikametinden Cizre istikametine seyir halinde iken 27 R 1073 plakalı araçla çift taraflı ölümlü, yaralamalı trafik kazasında vefat ettiğini, meydana gelen kazada Karayollarının kusurlu olduğunu, yaşanan kaza neticesinde Halit Alkış’ın vefatı nedeniyle davacıların destekten yoksun kaldığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000 TL maddi, anne için 100.000,00 TL, baba için 100.000,00 TL, kardeşlerden her biri için 75.000,00 TL olmak üzere toplam 500.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiilin gerçekleştiği tarih olan 23.05.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargıda dava açmıştır

CİZRE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 05.02.2015 gün ve E:2015/43 K:2015/93 sayılı kararında; “…Anayasanın 125 inci maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış olup, bununla birlikte idarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişinde nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru, hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmektedir ve bu idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.

Kamu hizmetlerini yürütmekte görevli bir kamu kurum veya kuruluşunun kendisini görevli kılan kanunlarda gösterilen hizmetlerden birinin yürütülmesi sırasında hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi sebebiyle kişilere verdiği zararın tazmini istemine ilişkin davada, kamu hizmetinin yöntemine uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, kamu yararına uygun olarak işletilip işletilmediğinin ve hizmet kusuruyla zarara sebep olunup olunmadığının saptanması görevi idari yargı yerine aittir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2013/11334 Esas 2014/15018 Karar Sayılı İlamı)

Davalı Karayolları Genel Müdürlüğü kamu tüzel kişisi olup görmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmeti sırasında verdiği iddia olunan zararlardan dolayı sorumluluğu özel hukuk hükümlerine tabi değildir. Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkileri kullanırken oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanmakta olup bu zararların tazmini amacıyla anılan idarelere karşı hizmet kusurlarına dayanılarak idari Yargılama Usul Kanunu 2.madde hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikamesi gerekmektedir. (11.2.1959 günlü ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı)

Yapılan yargılama sonucunda tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde, davacıların istemi mirasçıların ölümü ile neticelenen kazaya davalı kurumun yolda ışıklandırma yapmaması ve çift şeritli yolun bir şeridinin kapatılarak tek şeritten gidiş gelişin sağlanmasının sebebiyet vermesinden dolayı davalının destekten yoksun kalma ve manevi tazminat ödemeye mahkum edilmesi üzerinedir. Bu bağlamda yapılan değerlendirmede, bir kamu hizmeti görmekle yükümlü davalı idareye 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası'nın 7/a maddesinde karayollarında mal ve can güvenliği yönünden gerekli işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırma görevleri verilmiş bulunmaktadır. Bu görevin 2918 sayılı yasada verilmiş olması bunun ihlali nedeniyle oluşacak zarardan dolayı idarenin özel hukuk hükümlerine tabi olacağı sonucunu doğurmaz. Hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar yönünden idare aleyhine tam yargı davasının idari yargı yerinde açılması gereklidir. Belirtilen bilgiler ışığında kamu hizmeti görmekle yükümlü idarenin hizmetinin eksik veya Kötü işlemesi somut olayda yolda aydınlatma bulunmaması ya da yolun bir şeridinin kapatılmış olması iddiaları hizmet kusuru mahiyetinde olması, istem hakkında adli yargı yolu bakımından görevsiz bulunması, görev-yargı yolunun caiz olmasının dava şartı olması ve yargılamanın her aşamasında mahkemece resen dikkate alınacak hususlardan olması nedeniyle dava dilekçesinin yargı yolu nedeniyle reddine karar vermek gerektiği...” şeklindeki gerekçe ile dava dilekçesinin yargı yolu nedeniyle reddine karar vermiş ve verilen karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez, aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

MARDİN İDARE MAHKEMESİ:16.10.2015 gün ve E:2015/2515 sayılı gönderme kararında; “…2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesinde; "Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.

Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir." hükmü getirilmiştir.

Öte yandan; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun l'inci maddesinde, Kanun'un amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2'nci maddesinde, bu Kanun'un trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usûlleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu Kanun'un karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; 7'nci maddesinde, a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak, b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayımlamak ve kontrol etmek, c) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak, d) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek, e) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak, f) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek, h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fizikî yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak, Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.

Diğer yandan, 2918 sayılı Yasanın 19/01/2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14.maddesiyle değişik 110.maddesinde "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür.

Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafık kazaların da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir" hükmüne yer verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacı M.A. ve B. A.'a Velayeten kendisine asaleten O.A.; H.A., Z.A., S. A. vekili AV. H.K., AV. H.T. tarafından 23.05.2014 tarihinde Cizre - İdil karayolunda gerçekleşen ölümlü trafik kazasında idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle yakınları vefat eden davacıların bu olay nedeniyle yaşadığı manevi üzüntüye ilişkin olarak 500.000,00-TL manevi ve destekten yoksun kalınan zarar olarak 5.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tazmini istemiyle Karayolları Genel Müdürlüğü'ne karşı görülmekte olan iş bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bakılan davada; davacı tarafından söz konusu kaza nedeniyle oluşan zararlarının tazmini istemiyle Cizre Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E.2015/43, K.2015/93 sayılı esasında görülmekte olan davanın açıldığı, anılan davada İdari Yargı mercilerinin görevli olduğundan bahisle davanın görev yönünden reddine karar verildiği, bu kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi üzerine davacı tarafından bakılmakta olan iş bu davanın açıldığı görülmektedir.

2918 Sayılı Kanunun değişik 110. maddesi, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına, kamu ya da özel araç olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun'dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. Söz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek, söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandınldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.

Bu durumda; 2918 sayılı Kanun'un 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 110'uncu maddesi ile Anayasa Mahkemesinin aynı Kanunun hükmünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurularında İdare Mahkemelerinin davaya bakmakla görevli bulunmadığı yolundaki kararları gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanun'un, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usûllerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adlî yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adlî yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Nitekim; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un l'inci maddesi ile, "adlî, İdarî ve askerî yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili" bulunmak üzere kurulan Uyuşmazlık Mahkemesinin (Hukuk Bölümü) (26/02/2013 gün ve 28571 -Mükerrer- sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan) 14/01/2013 gün ve E: 2013/58, K: 2013/161 sayılı kararında da, emsal bir uyuşmazlıkta adlî ve İdarî yargı arasında ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığı, yukarıda belirtilen gerekçelerle adlî yargı görevli kılınmak suretiyle giderildiği gibi en son Anayasa Mahkemesinin (27/03/2014 gün ve 28954 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan) 26.12.2013 tarihli, E. 2013/68 ve K.2013/165 sayılı kararında da 2918 Sayılı Kanunun 110. maddesi uyarınca açılan sorumluluk davalarında adli yargı mercilerinin görevli bulunduğu yönünde karar verilmiştir.

Olayda, anılan uyuşmazlıkla ilgili Cizre Asliye Hukuk Mahkemesinin 05/02/2015 gün ve E.2015/43, K:2015/93 sayılı görevsizlik kararının temyiz edilmeden kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından; görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvuru zorunluluğu doğmuştur…” şeklindeki gerekçe ile 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19.maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine, dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 30.11.2015 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, İdare Mahkemesince anılan Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen usul ve yönteme uygun biçimde başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık görülmediğinden esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Filiz BUDAK’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN’un adli yargı, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacıların oğlu ve kardeşlerinin trafik kazasında hayatını kaybetmesinden dolayı uğranılan maddi ve manevi zararın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.  

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyaların incelenmesinden; davacıların oğlu ve kardeşleri olan H.A.’ın 23.05.2014 tarihinde Cizre – İdil karayolunda seyir halinde iken meydana gelen kazada hayatını kaybettiğini, kazada Karayollarının kusurlu olduğunu belirterek 5.000 TL maddi, 500.000,00 TL manevi tazminat ödenmesi istemiyle davanın açılmış olduğu anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısiyle 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Mardin İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Cizre Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 05.02.2015 gün ve E:2015/43 K:2015/93 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle  Mardin İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Cizre Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.02.2015 gün ve E:2015/43 K:2015/93 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 30.11.2015 gününde, Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

            Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/580 K:2015/592 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 30.11.2015

 

 

                                                               

ÜYE

                                                         Süleyman Hilmi AYDIN