Hukuk Bölümü         2013/205 E.  ,  2013/509 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacılar : 1-M.E.A., 2-A.Ç., 3-S.G. Adına Vekaleten, 4-C.I., 5-N.U., 6-İ.K., 7-İ.U., 8-Y.A.,

                   9-T.Ü., 10-M.Ü., 11-R.T., 12-H.Y., 13-H.B., 14-D.Ç., 15-T.U., 16-İ.K.,  17-İ.B.,

                  18-Y.G., 19-O.B., 20-İ.Ç., 21-M.Ç., 22-M.Ç., 23-S.Ç., 24-M.S., 25-S.U., 26-Y.I.,           

                  27-H.E.B., 27-H.E.B., 29-A.B.,                                                                                                         

Vekilleri  : Av.E.K., Av.D.M.K.,

Davalı      : Mamak Belediye Başkanlığı

Vekili     : Av.Ç.E.,

 O L A Y  : Davacılar vekili, müvekkillerinin tamamı daha önceden Mamak İlçesi Türközü Mahallesi 37643 Ada 9 Parsel’de kâin taşınmazda hisseleri oranında maliklerken; söz konusu taşınmaz ile ilgili olarak davalı belediyece imar değişikliği yapıldığını; imar planı incelendiğinde görüleceği üzere bu parselin kamu alanı olarak ayrıldığını ve plan değişikliğine müteakip davalı Belediyece yüzme havuzu inşaatına başlanıldığını; bu dağıtım sonucunda müvekkillerinden bir kısmının 37644 Ada 9 Parselde; bir kısmının ise 37644 Ada 10 Parselde hisselendirildiğini; bu taşınmazlardan 37644 Ada 9 Parselin spor alanı; 37644 Ada 10 Parselin ise pazar yeri olduğunu; çok daha önceden beri bu amaçla filen kullanıldıklarını; kısacası dağıtımdan önce müvekkillerinin maliki olduğu 37648 Ada 9 Parsel ile halihazırda hissedar konuma getirildikleri 37644 Ada 9 ve 10 parsellere idarece fiilen el atılmış olduğunu; idarece Kamulaştırma Kanununun gereklerinin yerine getirilmediğini, müvekkillere yer bedellerine ilişkin herhangi bir ödeme yapılmadığı gibi takas yöntemiyle de yeni bir yer gösterilmediğini; Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin 2011/4375 E 2011/14734 K. ve 26.9.2011 tarihli kararının kendilerini doğrular nitelikte olduğunu; taşınmaza usulüne uygun bir kamulaştırma işlemi olmaksızın idarece fiili olarak el atılmasının, Anayasa’da güvence altına alınan mülkiyet hakkını ihlal ettiğini, taşınmazın çok değerli konumda bulunduğunu ifade ederek;  fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile;  her bir davacı için ayrı ayrı 100.00 TL yer bedelinin; yine her bir davacı için ayrı ayrı 100,00 TL dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık ecrimisil bedeli olmak üzere; toplam 5.800,00 TL alacağın; yer bedeli açısından dava tarihinden itibaren işleyecek; ecrimisil talebi açısından ise yıllar itibariyle işlemiş ve işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile hisseleri nispetinde davacılara verilmesine karar verilmesi  istemiyle, adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı vekili, süresi içerisinde görev itirazında bulunmuştur.

ANKARA 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:2.8.2012 gün ve E:2012/79 sayı ile, görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Uygulama ve Öğreti'de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemlerin, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizliklerinin de, "idari eylem" olarak tanımlandığı;  bu tanıma göre;  idarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8'inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile 2981 sayılı Yasanın 13'üncü maddesinin (c) bendi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici ıslah imar planları ve bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemlerin, "idari işlem"; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizliklerinin de, idari eylem niteliği taşıdığı; dosyanın incelenmesinden; dava dilekçesinde, imar planında kamu alanı olarak ayrılan davacıların hissedarı oldukları taşınmazın bedelinin şimdilik her bir davacı için ayrı ayrı 100.TL'lık kısmı ile yine her bir davacı için ayrı ayrı olmak üzere 100.TL'lık ecrimisil bedelinin dava tarihinden geriye doğru beş yıllık kısmının ödenmesine hükmedilmesinin istenildiğinin anlaşıldığı; bu bilgiler karşısında; davanın, davacıların hissedarı oldukları taşınmazın, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 5.12.2010 günlü, E:2010/5-662, K:2010/651 kararında "hukuki el atma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat talebiyle açıldığı sonucuna ulaşıldığı; dava dilekçesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında, mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın malikleri yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku bulunmadığı, ancak bu sonuç ya da sonuçların, genel ve düzenleyici nitelikte bir idari işlem olan imar planında taşınmaza yönelik belirlemenin bu planda öngörülen kamulaştırma programlarının zamanında yapılmamasından ve imar uygulamalarından; başka anlatımla da, idari işlemlerden ve davalı idarelerin imar planı gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklandığı; idari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin ise, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12 ve 13'üncü maddeleri uyarınca, İdari Yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmelerinin, anılan yasa hükümlerinin gereği olduğu; bu bakımdan, hukuka uygunluklarının denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesi İdari Yargı'nın görev alanında bulunan idari işlem ve eylemlerin hukuk düzeninde yaratmış oldukları etki ve sonuçların, "hukuki el atma" olarak nitelendirilmesine ve bu olumsuz sonuçlarla ilgili tazminat taleplerinin adli yargı yerlerinde açılacak tazminat davalarına konu edilmelerine, hukuken olanak bulunmadığı;  dolayısıyla; davanın taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1 'inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları," hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği; açıklanan nedenle, 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca davanın taşınmazın bedelinin tahsiline hükmedilmesi istemine ilişkin kısmı yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın yazılı düşüncesi istenilmemiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Metin ULUKANLIGİL’in katılımlarıyla yapılan 8.4.2013 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı vekilinin, anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı'nca, 10. maddede öngörülen biçimde, davanın taşınmazın bedelinin tahsiline hükmedilmesi istemine ilişkin kısmı yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı M. BAYHAN ile Danıştay Savcısı Tuncay DÜNDAR’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Davacıların hissedar oldukları taşınmazlarına, imar planında önce kamu alanı, dağıtım sonrasında kendilerine verilen taşınmazlarına ise spor alanı ve Pazar alanı olarak ayrılmak ve fiilen el atılmak suretiyle kamulaştırmasız el atıldığından bahisle, taşınmazın bedelinin,  fazlaya ait hakları saklı kalmak şartıyla tazmini istemiyle açılmıştır.

Dava dosyasında bulunan davalı Mamak Belediye Başkanlığı  cevap dilekçesinde ( ve konuya ilişkin olarak dosyaya sunulan Fen İşleri, İmar ve Şehircilik ve Emlak ve İstimlak Müdürlüklerinin yazılarında); dava konusu taşınmazlara idarenin herhangi bir fiili el atmasının söz konusu olmadığını;  taşınmazın mülkiyeti ve tasarruf yetkisinin halen davacı uhdesinde bulunduğunu, İdarelerinin söz konusu taşınmazı bugün için sahiplenme ve kullanma amacının bulunmadığını; Türközü Mahallesi imarın 37644 ada 9 numaralı parseli ile eski 36801 ada 7 numaralı parseli(Yeni 37644 ada 10 parsel) de kapsayacak şekilde imar ve parselasyon planında yapılan değişiklikler sonucunda, Mamak Belediyesi adına kayıtlı hisselerin, 51348 ada 4 (Eski 37648 ada 9 parsel) numaralı parsele, 37648 ada 9 parselde (Yeni 51348 ada 4) hisseleri bulunan şahısların hisselerinin ise 37644 ada 9 ve 10 numaralı parsellerden verildiğini; tapuda tescil işlemlerinin 29 Haziran 2011 tarihinde gerçekleştirildiğini;  37644 ada 9 numaralı parselin imar planında kullanım amacının ’’Spor Alanı”, 10 parselin ise “Pazar Alanı” olarak belirlendiğini;  davacıların havuz yapılan alanda ise hisselerinin bulunmadığını; davacılardan 37644 ada 10 numaralı parselde hisseleri bulunan O.B. ile 2.450,00 TL., Y.G. ile de 2.200,00 TL. bedel karşılığında 22.12.2011 tarihinde kamulaştırma bedeli konusunda uzlaşmaya varılmış olup, kamulaştırma bedeli ödendikten sonra bu kişilerin hisselerinin idareleri adına 12.01.2012 tarihinde tescil edildiğini savunmuş; Mahkememizdeki yargılama devam ederken davacı vekilleri tarafından dosyaya sunulan 12.9.2012 ve 15.10.2012 tarihli Bilirkişi Raporlarının incelenmesinden ise; 37644 Ada 9 ve aynı ada 10 parsel üzerinde; davacılardan O.B., Ş.G. ve Y.G. hariç, diğer davacıların hisselerinin bulunduğu; imar planı ile 37644 ada 9 nolu parselin spor alanı,  37644 ada 10 nolu parselin ise Pazar alanı olarak ayrıldığı; 37644 ada 9 nolu parselin fiilen park ve spor alanı olarak kullanıldığı; 10 nolu parselin ise yol olarak kullanıldığının tespit edildiği belirtilmiştir.

Belediyelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8. maddesi ve 18. maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu, bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Buna karşılık, Belediyece, Kamulaştırma Kanunu’nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, dava konusu taşınmazlara fiilen el atılarak, park, spor alanı ve yol olarak kullanılması karşısında, idarenin bu eyleminin kamulaştırmasız el atma niteliğini taşıdığı açıktır.

Öte yandan, İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim, yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının III. bölümünde,  “İstimlaksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.” görüşüne yer verilmiştir.

Bu durumda, idarenin dava konusu taşınmazlara kamulaştırmasız el atmasından doğan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümü,  adli yargı yerinin görevine girmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun reddi gerekmiştir.

 SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 8.4.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.