T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO      : 2017 / 565

          KARAR NO : 2017 / 673

          KARAR TR   : 27.11.2017

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında yakınlarını kaybeden davacıların uğradığı maddi ve manevi zararların davalı Karayolları Genel Müdürlüğünden tazmin edilmesi istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk

 

  

K  A  R  A  R

 

Davacılar      : 1-C. Y., 2-E. Y., 3-F. Y.,

                         4-G.P./Y., 5-G.Y., 6-G.Y.,

                         7-M.Y., 8-M.Y., 9-O. Y., 10-Y.Y.

Vekili              : Av. M. İ. A.

 Davalılar       : 1-Karayolları Genel Müdürlüğü (Adli ve İdari Yargıda ortak)

 Vekilleri         : Av. Y.P., Av. Z.D.

                         2- D. Sigorta A.Ş.

Vekili              : Av. N. D.

    3- B.E.

    4-F.G.

 

O L A Y        : 1-Davacılar vekili dilekçesinde; müvekkillerinden F. ve M.t'un oğlu diğer müvekkillerin kardeşi olan V. Y.'ya, 03/05/2014 tarihinde davalı Faruk GÜLAN'ın kullandığı 21 … 658 plakalı aracın çarpması sonucu hayatını kaybettiğini, ölümlü trafik kazasının meydana geldiği yolda yaklaşık 17 metre uzunluğunda ve 15 cm derinliğinde bir çukurun olması ve bu çukurun kazaya sebebiyet vermesinden dolayı davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün kusurlu olduğunu;  ölüme yol açan 21 GB 658 plakalı aracın davalı Demir Sigorta A.Ş. tarafından sigortalı,  davalı B. E. adına kayıtlı olduğunu;  bundan dolayı Karayolları Trafik Kanununun ilgili maddelerine göre müştereken ve müteselsilen meydana gelen zarardan sorumlu bulunduğunu; müteveffanın kaza tarihi itibariyle 20 yaşında lise öğrencisi olduğunu, ayrıca aileye maddi ve manevi destekte bulunduğunu, kaza nedeni ile davalı hakkında Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/161 esas sayılı dosyasında yapılan yargılama neticesinde sanığın cezalandırıldığını; ceza dosyasında aldırılan adli tıp raporunda davalı ile birlikte Karayolları Bölge Müdürlüğünün kusurlu olduğunu ifade ederek;  her türlü talep, dava ve beyanda bulunmak haklarının saklı kalması kaydıyla, öncelikle davalılardan F. G. ve Burhan E.'un menkul, 21 GB 658 plakalı araç, gayrimenkul, taşınır, taşınmaz mal varlıkları, her türlü banka hesapları ile 3. kişilerdeki her türlü istihkak ve diğer hak ve alacaklarına yargılama süresince ihtiyati tedbir bırakılmasına; tahkikat sonucunda müvekkillerinin maddi tazminat değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda artırılmak üzere, davalıların kusur oranları dikkate alınarak, F. Y. için 1.000TL maddi, 125.000TL manevi, M. Y.için 1.000TL maddi, 125.000TL manevi, Mansur, Gazal, Orhan, Cengiz, Gülnaz, Güneş, Yıldız, Ebubekir Y. için ayrı ayrı 25.000TL manevi tazminat olmak üzere toplam 452.000TL; davalı sigorta şirketinden yalnızca maddi tazminat için geçerli olmak üzere sigorta poliçesinin en üst haddinden dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte, diğer davalılar yönünden ise kusur oranları dikkate alınarak talep ettikleri tüm maddi ve manevi tazminat taleplerinin olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi istemiyle;  1-Karayolları Genel Müdürlüğü,  2- D. Sigorta A.Ş., 3- Burhan Erol ve  4-F. Gülan’a karşı 30.3.2015 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

DİYARBAKIR 6.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 19.1.2017 gün ve E:2015/335, K:2017/30 sayı ile, “(…) Dava, kaza tarihinde davalılardan sigorta şirketince ZMSS poliçesi ile sigortalı olan davalı Faruk'un sevk ve idaresindeki davalı Burhan adına tescilli aracın 03.05.2014 tarihinde karıştığı kaza sonucunda davacıların oğlu/kardeşleri Vedat'ın ölmesi nedeniyle maddi ve manevi tazminat isteklerine ilişkindir.

Davaya konu edilen olayda kusurun dağılımı, destek tazminatının miktarı ve niteliği, davalılardan Karayolları Genel Müdürlüğü bakımından dava şartının mevcut olup olmadığı ve sigorta şirketinin sorumluluğu hususları yanlar arasında ihtilaflıdır.

Davalılardan Karayolları Genel Müdürlüğü davaya konu edilen olayın meydana gelmesinde etkili bir unsur olduğu belirtilen yolun bakım ve onarımının özenli bir şekilde yapılmadığına yönelik iddia bakımından, anılan kurum kamusal nitelikli bir hizmet yürüten kamu kurumu olup idarenin bu nitelikte sunduğu hizmetteki vaki noksanlık hizmet kusurunu oluşturduğundan ve hizmet kusuruna dayalı tam yargı(tazminat) davasının görüm ve çözümünde yargı yolu bakımından idari yargı makamları görevli olduğundan ve kazaya karışan aracın işleteni veya sahibi Devlet yahut diğer kamu kuruluşları olmadığına göre, 2918 sayılı Kanunun 110. maddesi somut olayda uygulanamayacağından bu idareye tevcih olunan dava hakkında yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden ret kararı vermek gerekmiştir.

Davacılardan Feride ve Mahmut’un ölenin anne-babası, diğer davacıların da ölenin kardeşleri olduğu dosya arasına alınan nüfus kayıt tablolarından anlaşılmaktadır.

Davaya konu edilen olay nedeniyle Diyarbakır 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen 2014/1189 Esas sayılı dosyada alınan kusur dağılımına ilişkin ATK Trafik İhtisas Dairesi raporunda sonuç olarak; davalılardan sürücü F.G.'ın %25 oranında, olay mahallindeki yolun yapım, bakım onarımından ve denetiminden sorumlu kurum ve kuruluşun hizmet eksikliği nedeniyle %75 oranında kusurlu oldukları ve ölenlerin kusursuz oldukları konusunda görüş beyan edilmiştir ki, rapor dosya kapsamına, olayın gerçekleşme şekline uygun olup denetime elverişli bulunduğundan hükme esas alınmıştır.

Kusur dağılımı tespit edildikten sonra destek tazminatı hesabı için dosya bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi raporunda özetle; 03/05/2014 günü trafik kazasında ölen V. Y.'nın anne ve babası olan davacıların rapor tarihi itibari ile destekten yoksun kalma tazminat tutarlarının baba Mahmut yönünden 50.709,63 TL, anne Feride yönünden 57.772,15TL olmak üzere toplam 108.481,78TL olduğu konusunda görüş beyan edilmiştir ki, sunulan rapor ve hesap şekli denetime elverişli bulunduğundan hükme esas alınmıştır.

Kazaya karışan aracın trafik sigortasını yapan sigorta şirketi tespit edilen destek tazminatından malikin/sürücünün kusuru oranında sorumlu olup olaydaki kusur dağılımına göre davacılardan anne ve babanın KGM dışındaki davalılardan talep edebileceği destek tazminatı miktarı hüküm altına alınan tutar kadar olduğundan, bu miktara hükmedilmiş bununla birlikte faizin başlangıç tarihi sigorta şirketi yönünden farklılık arzettiğinden bu husus ayrıca gösterilmiştir.

Ölenin anne-baba-kardeş kabilinden davacı yakınları manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.

Belirtmek gerekir ki, manevi tazminat olay nedeniyle duyulan elem ve kederin kısmen dahi olsa giderilmesi amacına matuf olup nedensiz zenginleşmeye sebep olmayacak şekilde ve hakkaniyete uygun bir miktarda takdir edilmelidir. Ayrıca, bu tür tazminat talebinin tayininde başvurulacak kıstaslar 26.06.1966 tarih ve 1966/7-7 sayılı içtihadı birleştirme kararında da açıklanmış olmakla beraber anılan hususların somut olaya uyarlanma gerekliliği de kuşkusuzdur. Bundan başka, manevi tazminatın caydırıcılık gibi amacının olduğuna da tereddüt etmemek gerekir. Dosya kapsamına uygun bulunan kusur raporunda davalılardan sürücünün kusur durumu %25 olarak tayin ve tespit edilmiş olmakla beraber kazanın meydana gelmesinde sürücünün belirgin bir biçimde hatalı tavırlarının mevcudiyeti raporda da tespit edilmiştir. Sürücü Faruk hakkında yapılan cezai yargılama sonunda kusurunun tali olması nedeniyle TCK'nın 53. maddesinin tatbik edilmediği dosya arasına alınan kayıtlardan anlaşılmakta olup, adı geçenin istediği takdirde yeniden sürücü olarak trafiğe çıkabileceğinin gerçekliği karşısında manevi tazminatın caydırıcılık fonksiyonunu gözden uzak tutmaya imkan yoktur. Bu kabul üzere, olayın oluş şekline, ölenin olayda tamamıyla kusursuz oluşuna, davacıların duyduğu elem ve ıstırabın derecesine, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına, paranın alım gücüne, yukarıda zikrolunan içtihadı birleştirme kararının içeriğine ve öngördüğü koşulların somut olayda gerçekleşme biçimi ile hak ve nefaset kurallarına göre davacılar lehine hüküm altına alınan tutarlar kadar manevi tazminata hükmedilmiştir.

Netice itibarıyla, yukarıdan bu yana açıklanan maddi ve hukuki olgular karşısında davanın, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü yönünden yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine, diğer davalılar yönünden kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm ittihazı cihetine gidilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

A)Davanın,

1-Davalı Karayolları Genel Müdürlüğü yönünden yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE,

2-Diğer davalılar yönünden KISMEN KABULÜNE…” karar vermiş, bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

2-Davacılar vekili bu kez; kazanın oluşmasına olay mahalli yolun yapımı, bakım, onarımından ve denetimden sorumlu kurum ve kuruluşun hizmet eksiliği nedeni ile % 75 oranında davalı Karayollarının kusurlu olduğunu: çünkü kaza mahallinde bulunan yaklaşık 17 metre uzunluğunda ve 15 cm derinliğindeki çukurun kazaya sebebiyet verdiğini; davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün,  hukuken sorumlu bulunduğu yolların bakım ve onarımı yapmak zorunda olduğunu, eğer yolda bir çalışma ve yol bozulması varsa, buralara koyacağı uyarı levhaları ile sürücüyü uyarması gerektiğini; olayda hem yolun bozuk olduğunu, hem de yolun bozuk olduğuna dair bir levha bulunmadığını, bu yüzden davalının müvekkillerinin oluşan maddi ve manevi tazminatlarını, kusuru oranında karşılamak zorunda olduğunu ifade ederek;  fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla, müvekkillerinden Feride için 43.325.00 maddi, 75.000 TL manevi; Mahmut için 38.025.00 maddi, 75.000 TL manevi; Mansur için 15.000 TL manevi; Gazal için 15.000 TL manevi; Orhan için 15.000 TL manevi; Cengiz için 15.000 TL manevi; Gülnaz için 15.000 TL manevi; Güneş için 15.000 TL manevi; Yıldız için 15.000 TL manevi ve E. Y. için 15.000 TL manevi tazminat olmak üzere, toplam 351.350,00 TL tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden alınarak müvekkillere verilmesi istemiyle Karayolları Genel Müdürlüğüne karşı 30.5.2017 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

DİYARBAKIR 3.İDARE MAHKEMESİ; 12.7.2017 gün ve E:2017/2085 sayı ile, “(…) 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinde; idari dava türleri; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ve tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak tanımlanmış, aynı Kanun'un 15/1-a maddesinde; idari yargının görev alanına girmeyip adli veya askeri yargının görev alanına giren davaların reddedileceği hükme bağlanmıştır.

Öte yandan, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun "Karayolu Trafik Güvenliği" başlıklı 13. maddesinde; "Karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşlar, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlüdür...Bu çalışmalar sırasında meydana getirilen tehlikeli durum ve engeller bütün sorumluluk, bunları yaratan kişilere ait olmak üzere zabıtaca kaldırılır, yapılan masraflar sorumlulara ödetilir." hükmüne, 110. maddesinde ise; "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir." hükmüne yer verilmiştir.

Bu durumda, bakılmakta olan davanın, Diyarbakır ili, Kocaköy ilçesi, Kolupınar mevkiinde, 21 … 658 plakalı aracın yolda yaklaşık 17 m uzunluğunda ve 15 cm derinliğinde bulunan çukur sebebiyle kaza yapılması sonucu V. Y.'nın vefat etmesi sonucu uğranıldığı ileri sürülen maddi ve manevi tazminat isteminden kaynaklandığı ve bu nedenle de işbu uyuşmazlığın 2918 sayılı Kanun'dan doğan bir sorumluluk davası niteliğinde olduğu anlaşılmakla, uyuşmazlığın görüm ve çözümünde anılan Kanun'un yukarıda aktarılan 110. maddesi uyarınca adli yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesinin benzer bir uyuşmazlıkta verdiği 08/05/2017 tarih ve E:2017/292, K:2017/327 sayılı kararı da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle; davanın adli yargının görev alanına girdiği sonucuna varıldığından, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Diyarbakır 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, dosya incelemesinin Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 27.11.2017 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, adli ve idari yargı yerleri arasında davalı Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine açılan dava yönünden görev uyuşmazlığın doğduğu; idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyasının UYAP üzerinden temin edilmiş bir örneği ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda meydana gelen trafik kazasında yakınlarını kaybeden davacıların uğradığı maddi ve manevi zararların davalı Karayolları Genel Müdürlüğünden tazmin edilmesi isteminden ibarettir.

 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun,  “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:

a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,

b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,

c) (Mülga: 17/10/1996 - 4199/47 md.)

d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,

e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,

f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,

g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,

h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,

i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)

j) (Değişik: 17/10/1996 - 4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,

k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.

(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 - 3176/16 md.)”  hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; Diyarbakır ili, Kocaköy ilçesi, Kokulupınar mevkiinde, 21 … 658 plakalı aracın yolda yaklaşık 17 m uzunluğunda ve 15 cm derinliğinde bulunan çukur sebebiyle kaza yapması ve davacıların oğulları ve kardeşleri olan V.Y.ya çarparak onun ölümüne yol açması üzerine oluştuğu ileri sürülen maddi ve manevi zararların; hukuken sorumlu bulunduğu yolların bakım ve onarımı yapmak, yolda bir çalışma ve yol bozulması varsa, buralara uyarı levhalar koymak zorunda olan Karayolları Genel Müdürlüğünce tazmin edilmesi istemiyle davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan; Diyarbakır 3.İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Diyarbakır 6.Asliye Hukuk Mahkemesinin, 19.1.2017 gün ve E:2015/335, K:2017/30 sayılı kararının, “davanın, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü yönünden yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine” yönelik kısmının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle,  Diyarbakır 3.İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Diyarbakır 6.Asliye Hukuk Mahkemesinin, 19.1.2017 gün ve E:2015/335, K:2017/30 sayılı kararının, “davanın, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü yönünden yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine” yönelik kısmının KALDIRILMASINA, 25.9.2017 gününde Üyelerden Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın KARŞI OYLARI ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Mehmet

AKSU

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Ahmet Tevfik

ERGİNBAY

 

 

 

 

Üye

Turgay Tuncay

VARLI

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                 KARŞI OY

 

3.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/580 K:2015/592 sayılı kararında belirtilmiş olan düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyoruz. 27.11.2017 

 

 

                    ÜYE                                                                 ÜYE    

       Süleyman Hilmi AYDIN                                    Turgay Tuncay VARLI