T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2020/166

KARAR NO  : 2020/264      

KARAR TR  : 27/04/2020

 

ÖZET: Davalı Belediyenin sorumluluk alanındaki yolda meydana gelen trafik kazasında uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

K A R A R

 

 

          Davacı                             : K.K.

          Vekilleri                        : Av. E.B. K. Av. S.G.

          Davalı                           : İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı

          Vekili                             : Av. A.K.

 

          O L A Y: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 28/02/2016 tarihinde bisikletiyle Çengelköy'den Üsküdar yönüne giderken Tekel binası karşısında yol üzerinde mazgal kenarına sabitlenmiş kaldırım taşı nedeniyle takla atarak yola savrulduğunu, kaza nedeniyle sol omzunun çıktığını, Haydarpaşa Numune Hastanesine yatırıldığını, ameliyat olduğunu, uzun bir süre çalışamadığını, sol kolunu kullanmakta zorlandığını beyanla fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi, 20.000.00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na karşı adli yargı yerinde dava açmıştır.

          İSTANBUL (ANADOLU) 15. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 09/06/2016 tarih ve E:2016/265, K:2016/131 sayılı dosyada "Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin 2014/16020 E- 13037 K sayılı içtihadında ve benzerlerinde açıkça belirtildiği üzere kamu hizmeti görmekle yükümlü olan davalı belediyenin kamu hizmeti sırasında verdiği zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi olmayacağı, idari karar ve eylemlerden doğan zararın ödetilmesi isteklerini tam yargı davasına konu edileceği, 11/02/1959 tarih 17/15 sayılı içtihadı birleştirme kararında bu durumun açıkça kabul edildiği, davaların 2577 sayılı idari yargılama usulü kanunun 2. maddesi hükmünce idari yargı yerinde açılması gerektiği, yargı yolunun dava şartı niteliğinde olup resen inceleneceği nedenleriyle HMK' nun 23,33,114/1 -c, 115 maddeleri gereğince davacının tam yargı davası açmak üzere idari yargıya başvurması gerektiği" görüşüyle "Dava dilekçesinin dava şartı yokluğu sebebiyle reddine" dair verdiği karar aleyhine yasa yoluna başvurulmayarak 23/09/2016 tarihinde kesinleşmiştir.

          Davacı vekili bunun üzerine aynı taleple idari yargı yerinde dava açmıştır.

          İstanbul 10. İdare Mahkemesi: 22.11.2018 gün ve E:2017/293, K:2018/2117 sayılı dosyada "Davanın kısmen kabulüne" karar vermiş, karar aleyhine istinaf yoluna gidilmiştir.

          İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 9. İdare Dava Dairesi: 15.05.2019 gün ve E:2019/305, K:2019/372 sayı ile "Uyuşmazlık Mahkemesi kararları ve 2918 sayılı Yasanın 110. Maddesi gözetildiğinde 2918 sayılı Kanun kapsamındaki sorumluluk çerçevesinde meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan davanın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmış olup, buna göre davanın görev yönünden reddedilmesi gerekirken işin esasına girilerek karar verilmesinde hukuka uyarlık görülmemiştir" gerekçesiyle kararın kaldırılmasına karar vererek dosyayı mahalline iade etmiştir.

          İSTANBUL 10. İDARE MAHKEMESİ: 19.06.2019 gün ve E:2019/1343, K:2019/1326 sayı ile "...2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 110. maddesinin birinci fıkrasında; işleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davalarının, adli yargıda görüleceği hükme bağlanmıştır.

          Benzer bir uyuşmazlıkta, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesinin anılan hükmünün iptali istemiyle yapılan başvuruyu Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddeden, Anayasa Mahkemesinin 08/12/2011 tarih ve E:2011/124, K:2011/160 sayılı kararında; "2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun’dan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği öngörülmektedir. İtiraz başvurusunda bulunan mahkeme ise idare mahkemesi olup davaya bakmakta görevli ve yetkili mahkeme değildir." yolundaki gerekçesi de dikkate alındığında, anılan yasada yer alan görev kuralının idarelerin hizmet kusurundan kaynaklanan davaları da kapsadığının kabulü zorunludur.

          Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 26/11/2018 tarih ve E:2018/801, K:2018/792 sayılı kararı ile de; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 110. maddesi çerçevesinde, bahsi geçen kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu, meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği yolunda karar verilmiş olup, daha sonra verilen kararlar da aynı mahiyettedir. 

          Dosyanın incelenmesinden; davalı idarenin gözetim ve denetimde, görev ve sorumluluğu içerisinde bulunan yol üzerinde bisikleti ile seyretmekte olan davacının yol üzerinde bulunan mazgalda sabitlenmiş olan kaldırım taşma çarpması sonucu meydana gelen kaza sonrasında 2918 sayılı kanun hükümlerine yapılan atıfla davalı idarenin sorumluluğuna vurgu yapılarak iş bu tazminat davasının açıldığı anlaşılmıştır.

          Bu durumda; yukarıda aktarılan ve kesin olan Uyuşmazlık Mahkemesi kararları ve 2918 sayılı Yasanın 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, 2918 sayılı kanun kapsamındaki sorumluluk çerçevesinde meydana geldiği belirtilen zararın tazmini istemiyle açılan davanın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

          Açıklanan                      nedenlerle; davanın 2577 sayılı Kanun'un 15/1-a.maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine" karar vermiş, bu kararın da istinaf başvurusunun kesin olarak reddedilmesiyle 15/05/2019 tarihi itibarıyla kesinleştiği anlaşılmıştır.

          Davacı vekili idari ve adli yargı yerlerince verilmiş olan kesinleşmiş görevsizlik kararları nedeniyle oluştuğunu ileri sürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle İstanbul 10. İdare Mahkemesine verdiği dilekçeyle Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasını talep etmiş olmakla, dava dosyaları 07.02.2020 tarih ve E:2019/1343 esas sayılı üst yazısı ile Mahkememize gönderilmiş olup, 17.02.2020 tarihinde kayda girmiştir.

          İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Suat ARSLAN, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan27.04.2020 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli ve idari yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine adli yargı yerince Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

          II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU'nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

          Dava; davacının bisikletiyle seyir halindeyken, yol üzerinde mazgal kenarına sabitlenmiş kaldırım taşı nedeniyle takla atıp, yola savrularak, sol omuzu çıkacak şekilde yaralandığı trafik kazasında, davalı idarenin kusurlu olduğu ileri sürülerek maddi ve manevi tazminat istemiyle açılmıştır.

          2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

          Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

          Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

          2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

          Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

          Bu durumda,2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

          Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden, İstanbul (Anadolu) 15. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09/06/2016 gün ve E:2016/265, K:2016/131 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

          S O N U Ç: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, İstanbul (Anadolu) 15. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09/06/2016 gün ve E:2016/265, K:2016/131 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 27.04.2020 gününde üye Ahmet ARSLAN'ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

      Başkan                        Üye                               Üye                              Üye          

      Hicabi                       Şükrü                          Mehmet                          Suat      

    DURSUN                  BOZER                         AKSU                        ARSLAN           

 

 

 

 

 

                                    Üye                                Üye                              Üye                                                           

                                 Aydemir                        Nurdane                        Ahmet

                                   TUNÇ                           TOPUZ                      ARSLAN

 

               

 

 

 

 

KARŞI OY

 

İdarenin kendi kuruluş kanununda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun'da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyorum. 27.04.2020

 

ÜYE

Ahmet ARSLAN