Hukuk Bölümü         2011/85 E.  ,  2011/185 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

            Davacı            : Ö.Kuyu Sondaj Mermer İmali San. Tic. Lit. Şti.

            Vekili              : Av. K.K.A.- Av. E.C.B.

            Davalılar         :1) Maliye Hazinesi

            Vekili              : Av. E.E.

                                     2)Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü(İdari Yargıda)

            O L A Y          : Davacı vekili dava dilekçesinde,  müvekkilinin   Muharremşah Köyü, 499 nolu parseli, tapu maliki Bekir Saka'dan 14.10.1999 tarihinde satın aldığını, Davalı Hazinenin, taşınmazın 11.320 m²’sinin mera niteliğinde olduğundan bahisle tapu iptal davası açtığını, Uşak 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 31.01.2006 gün ve E:2004/435, K:2006/17 sayılı kararı ile belirtilen miktarda tapu kaydının iptaline karar verildiğini,   bu kararın Yargıtay 14. HD. since onanarak kesinleştiğini;

Dava konusu taşınmazın, 09.05.1957 tarihinde düzenlenilen tapulama tutanağıyla, o tarihteki malik M.A. adına tespit edildiğini, bu tesbitin 22.12.1957 tarihinde kesinleştiğini,  müvekkili Şirketin, taşınmazı tapu kaydına güvenerek ve bedelini ödemek suretiyle kadastro tespitinden yaklaşık 42 yıl gibi bir süre sonra satın aldığını, taşınmazın tapu kaydı üzerinde, mera ile ilişkili olduğuna ilişkin hiçbir şerh bulunmadığını;

Anayasamızın 40.Maddesinin 3. fıkrasında, "kişinin resmi gö­revliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da kanuna göre, Dev­letçe tazmin edilir." hükmünün öngörüldüğünü, 129. maddesinin 5. fıkrasında "Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken, işledikleri kusurlarından doğan taz­minat davalarının ancak idare aleyhine açılabileceği.."nin açıklandığını, TMK.’nun 1007. maddesi bu bağlamda yorumlandığında, tapu sicillerinin tutulmasından ve bundan doğan zararlardan Devletin sorumlu olacağı ilkesinin benimsendiği ve eylem ya da işlemin kusura dayanmadığının açık olduğu, zira Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu,  sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden Devletin, aykırı kayıtlardan doğan zararları da ödemeyi taahhüt ettiğini, dayanaksız ya da hukuksal duruma uymayan kayıtlar düzen­lemenin, taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmanın da aynı kapsamda değerlendirileceğinin Yargıtay kararlarında benimsendiğini;

            Somut olayda, dava konusu taşınmazın mera ile bağlantı­sı göz önünde bulundurulmadan, 1957 yılında o tarihteki maliki adına tespitinin yapılmış olduğunu, taşınmazın sonradan el değiştirdiğini ve 1999 yılında müvekkili tarafından satın alınınca, müvekkili Şirketin üzerine kayıt edildiğini, Hazinenin baştan yapılan tespitten haberi ve bilgisinin bulunduğunu, bu yanlış tespite ses çıkarmadığını, kadastro görevlilerinin hatalı işlemlerine göz yumduğunu,  eğer kadastro görevlileri mera niteliğini göz önünde bulundurup, ona göre tespit yapmış olması halinde,  müvekkilinin ya taşınmazı satın almayacağını veya mera niteliğindeki yere para ödemeyeceğini; tapu iptal ve tescil davasında taşınmazın değeri otuz bin lira gösterildiğinden bu değer üzerinden talepte bulunulduğunu, ancak yargılama aşamasında müvekkilinin uğradığı gerçek zararın tespiti ile, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak iş bu davayı açmak zorunluluğunun doğduğunu ifade ederek, sonuç itibariyle;  müvekkilinin uğradığı gerçek zararın tespiti ile, fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak, otuz bin liranın yasal faiziyle, davalı Hazineden alınarak davacı müvekkiline verilmesine, karar verilmesi istemiyle, 16.07.2007 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

            UŞAK 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 18.06.2009 gün ve E:2009/103, K:2009/51 sayı ile,  davacı vekilinin, müvekkilinin Muharremşah Köyü 499 nolu parseli tespit maliki olan üçüncü kişiden tapu kaydına güvenerek satın almasından sonra davalı tarafından parselin kısmen mera niteliğinde olduğu iddia edilerek mahkemelerinin 2004/435 esas sayılı dosyası ile tapu iptal ve tescil davası açıldığını, adı geçen dosyadan dolayı yapılan yargılama sonunda parselin kısmen mera niteliğinde olduğu kabul edilerek bir kısmı yönünden müvekkili adına olan tapunun iptal edildiğini beyan ederek, mera olarak tescil edilen bu kısımdan dolayı fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak suretiyle 30.000,00 YTL tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak kendilerine verilmesi istemi ile mahkemelerine başvurmuş olduğu; davalı vekilinin, yargı yeri itirazında bulunduğu gibi hukuk sistemimizde böyle bir tazminat davasının bulunmadığını beyan ederek davanın reddini savunduğu;  Mahkemelerince verilen 23/10/2007 gün 2007/240 E., 278 K. Sayılı kararın temyizi neticesinde Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 19/11/2008 gün,  2008/4336-14326 EK. Sayılı ilamı ile "2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası'nın 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı, kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davalarına idari yargı yerinde bakılır. Davacının uğradığını iddia ettiği zarara yol açan eylem ve işlemlerin kadastro tespiti sırasındaki idari işlem ve eylemler olduğu anlaşıldığına göre uyuşmazlığın görüm ve çözüm yeri, adli yargı yeri olmayıp idari yargı yerdir. Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddedilmesi gerekirken, uyuşmazlığın Medeni Yasa'nın 1007. maddesi kapsamında değerlendirilerek işin esası hakkında karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir" gerekçesiyle bozularak Mahkemelerine gelmesiyle yargılamaya devam olunduğu, yargılama neticesinde yargı yolu bakımından Mahkemelerinin görevsizliği nedeni ile dava dilekçesinin reddine karar verilmiş olunduğu belirtilerek görevsizlik kararı vermiş, bu karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

            Davacı vekili  bu kez, aynı gerekçeleri ileri sürerek (ancak miktarı artırarak) 35.986.00 TL’nin  adli yargıda dava tarihi olan 16.7.2007 tarihinden itibaren davalı Hazineden alınarak davacı müvekkiline verilmesine  karar verilmesi istemiyle 14.10.2009 tarihinde  idari yargı yerinde dava açmış;  İdare Mahkemesince, 10.3.2010 tarihinde Maliye Bakanlığı’nın ve  Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün hasım olarak belirlenmesine karar verilmiştir.

MANİSA İDARE MAHKEMESİ: 18.01.2011 gün ve E:2010/117 sayı ile,  4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesinde, "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan devlet sorumludur. Devlet zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder. Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür. " kuralına yer verilmiş olduğu;  dosyanın incelenmesinden; davanın, davacının satın aldığı taşınmazın bir kısmının mera olmasına rağmen 1957 tarihindeki kadastro işlemleri esnasında senetsizden zilyetlikle özel şahıs adına tarla olarak tescil edildiği ve bu tespitin kesinleşerek tapu siciline kaydedildiği; 1999 yılında davacı şirketçe satın alındıktan sonra 2004 yılında Hazine tarafından taşınmazın bir kısmının mera olarak belirlenmesi istemli tapu iptali ve tescili davası açıldığı; yapılan yargılamada davanın kabulüyle 11,320 metrekarelik kısım için davacı şirket adına olan tapu kaydının iptal edilerek bu kısmın mera özel siciline kaydına, kalan kısmın davacı şirket adına tapu siciline kaydedilmesine karar verildiği; bu kararın temyiz sürecinde onandığı; bunun üzerine tapu kaydına güvenerek taşınmazı alan davacı şirket tarafından hatalı tapu kaydının sebep olduğu zararın tazmini istemiyle Uşak 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan davada en son 18.6.2009 tarihli, E:2009/103, K:2009/51 sayılı görevsizlik kararı üzerine aynı istemle Mahkemelerinde dava açıldığının anlaşıldığı;  uyuşmazlık, özel mülkiyete zilyetlikle dahi konu edilemeyecek meranın 1957 tarihli kadastro çalışmalarında hatalı biçimde tarla vasfında özel şahsa ait olduğundan bahisle tespit ve tescilinin daha sonra yargı kararıyla iptal edilmesi sonucu oluşan zarara ve dolayısıyla tapu kayıtlarının hatalı tutulmasından kaynaklandığından; özünde mera olan bir yerin de dahil olduğu taşınmazı tapu kaydına güvenerek alan ve sonuçta elinden alınan kısım nedeniyle zarara uğrayan malikin belirtilen zararını tazmine yönelik olarak açtığı davanın yürürlükteki mevzuata göre adli yargı yerinde görülmesinin gerektiği; bu itibarla, hukuk mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlığın Mahkemelerince esastan incelenerek sonuçlandırılmasına hukuken olanak bulunmadığı;  nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 3.5.2010 tarihli, E:2009/257, K:2010/109 sayılı ve 7.6.2010 tarihli, E:2009/203, K:2010/121 sayılı kararlarının da bu doğrultuda bulunduğu gerekçesiyle; Mahkemelerinin görev alanına girmeyen ve adli yargı yerince görevsizlik kararı verilen bu davada, görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesi uyarınca Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 03.10.2011 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, idari yargı dosyası ile birlikte adli yargı dosyasının örneği de gönderilmek suretiyle 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra

           GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

            Dava, davacının 1999 yılında satın aldığı taşınmazın bir kısmının tapu kaydının,  Maliye Hazinesi tarafından açılan dava sonucu iptal edilmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

Türk Medeni Kanunu’nun 1007. maddesinde, “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.

Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder.  

Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür” denilmektedir.  

            Dosyanın incelenmesinden, davanın, davacının 1999 yılında satın aldığı taşınmazın bir kısmının mera olmasına rağmen 1957 tarihindeki kadastro işlemleri esnasında özel şahıs adına tarla olarak tescil edilerek tapu siciline kaydedildiği; 1999 yılında davacı şirketçe satın alındıktan sonra 2004 yılında Hazine tarafından taşınmazın bir kısmının mera olarak belirlenmesi istemli tapu iptali ve tescili davası açıldığı; yapılan yargılamada Uşak 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce 31.1.2006 gün ve E:2004/435, K:2006/17 sayı ile,  davanın kabulüyle 11,320 m²lik kısım için davacı şirket adına olan tapu kaydının iptal edilerek bu kısmın mera özel siciline kaydına,  kalan kısmın davacı şirket adına tapu siciline kaydedilmesine karar verildiği; kararın  Yargıtay 14.H.Dairesinin 22.2.2007 gün ve E:2007/565, K:2007/1624 sayılı kararıyla onandığı ve kesinleştiği; bunun üzerine  davacı tarafından, taşınmazın tapu kaydına güvenilerek  satın alındığından bahisle,  uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

            Buna göre, uyuşmazlığın, taşınmazın tapu kaydının hatalı tescili iddiasına dayandığı ve bu nedenle iptal edilmesinden kaynaklandığı ve açılan davanın bununla ilişkilendirildiği gözetildiğinde, davanın görüm ve çözümünün, Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre adli yargının görevine girdiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesince yapılan başvurunun kabulü ile Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Manisa İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Uşak 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 18.06.2009 gün ve E:2009/103, K:2009/51 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 03.10.2011 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.