T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO      : 2016 / 63

            KARAR NO             : 2016 / 98

            KARAR TR  : 15.2.2016

ÖZET: 2918 sayılı Yasadan kaynaklanan sorumluluk davasının ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacılar       : 1- B.B.                                             3- L.B.                       

                          2- H.B.                                             4- G.B.                        

Vekili              : Av. C.T.

Davalılar        : 1- Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekilleri         : Av. M.A.                  (Adli Yargıda)

                         Av. Z.Ö.                   (İdari Yargıda)

                         2- M. Genel Sigorta A.Ş.

Vekili             : Av. F.K.                   (Adli Yargıda)

                         3- D. İnşaat Elektrik Yol Yapım ve Bakım Hizmetleri San.Ltd.Şti

Vekili             : Av. E.Ü.                   (Adli Yargıda)

             

O L A Y         : Davacılar vekili dava dilekçesinde; “27.08.2013 günü Hilvan İlçe hudutları dahilinde meydana gelen trafik kazasında müvekkillerim B.ve H. B.nin oğulları, L. ve G. B.'nin ise ağabeyleri M. B., davalıların yanında çalışan A. D.'in kullandığı 21 .......... Plakalı araç ile kaza yapması sonucu hayatını kaybetmiştir.

Bu olaydan ötürü müvekkillerim elim bir azaba maruz kalmıştır. Olayın üzerinden aylar geçmiş olmasına rağmen, ailenin acısı dinmemiş, hemen her gün evde ilk günkü gibi yas yaşanmıştır.

Merhum M.B. evli ve iki çocuk babası idi. Siverek ilçesinde oturan aile çok sık olarak Çermik'de müvekkillerimizin evine gelip gitmekte idiler. 2013 yılı Ramazan ayını da aile hep birlikte Çermik ilçesinde geçirmiş, Bayram sonrası evlerine döndüklerinin üzerinden uzun zaman geçmeden bu olay meydana gelmiştir.

Olay sonrasında 7 gün taziyede oturan merhumun eşi, yedinci günün sonunda Siverek'e dönmüş ve bir daha müvekkillerimizin evine gelmemiştir. Müvekkillerim onlarca kişiyi, Çermik ve Siverek ilçelerinin önemli siyasi önderlerini, torunları ile münasebet tesis etmek için, gelinlerinin evine göndermiş olmalarına rağmen, çok büyük dirençle karşılaşmışlar ve bu durum onlarda oğullarının ölümünden sonra ikinci bir telafisi imkansız şok yaşamalarına sebep olmuştur.

Merhumun vefatının üzerinden 5 ay geçmesine rağmen sadece bir defa Siverek ilçesinde müvekkilim B.B. ile torunları bir araya gelmiş, çocuklar dedelerinin boynuna sarılmış ve kopmamak için adeta canlarını canlarına yapıştırmışlardır. Bu olay sonrasında müvekkillerimizin gelinleri çocukların psikolojisi bozuluyor diye, bir daha müvekkillerim ile torunlarının bir araya gelmesine imkan vermemiştir.

Müvekkillerimizin daha çok genç yaşta olan evlatlarından ayrılmalarına, bu yetmiyormuş gibi torunları ile münasebet tesis etmelerinin imkansızlaşmasına söz konusu trafik kazası sebebiyet vermiştir.

Aile manen yıkılmış vaziyettedir. Bu üzüntülerinin yıllar boyu süreceği ve hiç bitmeyecek acının özlemle birlikte daha da artacağı aşikardır.

Olay, Diyarbakır 9.Bölge Müdürlüğünün davalı konumunda olan D. Şirketine ait aracı kiralayarak kullanmasından meydana gelmiştir. Davalı D. Şirketine ait "araç, davalılardan M. şirketine sigortalıdır.

Bu olay sebebiyle müvekkillerimizden B.ve H.B., merhumun anne ve babaları olmaları sebebiyle duydukları elem ve acı elbette hiçbir şey ile kıyaslanamayacak derecede yüksektir. L. ve G.B. ise ağabey acısı yaşamanın ne olduğunu hem vefatın gerçekleştiği günlerde ve hem de halen devam etmekte olan bu günlerde çok acı bir şekilde hissetmektedirler. İstenen para ile evlatları, ağabeyleri geri gelmeyecektir. Ancak hem çocuklarının hayır hasenatını yapmak ve hem de kısmi bir tatmin sağlamak amacıyla iş bu dava ikame edilmiştir.

Biz bu sebeple müvekkillerimiz B. ve H. B. için 200.000 TL den 400.000 TL, merhumun kardeşleri L. ve G.B. için ise 100.000 er TL den 200.000 TL, toplam 600.000 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmek zorunda kalmış bulunmaktayız.

NETİCE VE İSTEK: Duruşma günü tayini ile taraflara tebligat icrasına, yapılacak yargılama neticesinde sabit olacak iddiamız üzere toplamda 600.000 TL manevi tazminatın, olay tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi, yargılama giderleri ve ücreti vekalet ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini saygılarımızla bilvekale arz ve talep ederiz.” demek suretiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Hilvan Asliye Hukuk Mahkemesi: 16.6.2014 gün ve E:2014/21, K:2014/84 sayılı kararı ile özetle; davada idari yargı yerinin görevli olduğundan bahisle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, tarafların kararı temyiz etmemesi üzerine karar kesinleşmiştir.

Davacılar vekili aynı isteme bu kez sadece Karayolları Genel Müdürlüğü’nü davalı olarak göstermek suretiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Şanlıurfa 2. İdare Mahkemesi: 17.12.2015 gün ve E:2015/33 sayı ile özetle; davanın adli yargı yerinde görülmesi gerektiğinden bahisle, 2247 sayılı Kanun’un 19.maddesi gereğince görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Fikret ERES’in katılımlarıyla yapılan 15.2.2016 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan sorumluluk davasında adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Kanunun 19.maddesinde öngörülen biçimde görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının mahkemece, adli yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim İsmail SARI’nın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Karayolları Genel Müdürlüğüne bağlı 9.Bölge Müdürlüğünde çalışan A.D.'in kullandığı aracın yüzde yüz kusurlu olarak kaza yapması sonucunda M.B.’nin vefat etmesi sebebiyle, müvekkillerimizin maruz kaldığı elim acının bir nebze dindirilmesi için, toplam 600.000 TL manevi tazminatın, olay tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi, yargılama giderleri ve ücreti vekaletle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi istemiyle açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1.maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayrımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden, Şanlıurfa 2. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Hilvan Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.

SONUÇ: Davanın çözümünde ADLİ YARGI YERİNİN görevli olduğuna, bu nedenle Şanlıurfa 2. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Hilvan Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 16.6.2014 gün ve E:2014/21, K:2014/84 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 15.2.2016 gününde Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

Üye

Fikret

ERES

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

            Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.

 

 

                                                                                                                                        ÜYE

                                                                                                                      Süleyman Hilmi AYDIN