Hukuk Bölümü         2013/112 E.  ,  2013/871 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

                Davacı     : S.Ü.

                Vekili      : Av. M.A.T.

                Davalı      : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

                Vekili      : Av. N.A.

                O L A Y  : Kars SSYM. Doğum ve Çocuk Bakımevinde Emekli Sandığına tabi Hizmetli olarak görev yapmakta iken 02/07/1986 tarihinde emekliye sevk edilen, bilahare 19/11/1992 tarihinde vefat eden Pakize Üstündağ’ın kızı olan davacının, Kurum kayıtlarına 15/11/2007 tarih ve 5909283 sayı ile geçen tarihsiz dilekçesi ile yetim aylığı bağlanmasını talep etmesi üzerine, 21/11/2007 tarihli ve 718329 sayılı işlem ile 01/12/2007 tarihinden itibaren kendisine yetim aylığı bağlandığı; daha sonra, Beşiktaş Sosyal Güvenlik Merkezinin 28/08/2009 tarihli ve B.13.2.SSK.4.34.01.00/ VIIl-Sos. Güv: Kont. Mem/I 1.199.181 sayılı yazı ekinde alınan 18/09/2009 tarih ve MA/2009-125 sayılı kontrol memuru raporuna göre davacının,  boşandığı eski eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi üzerine, aylıklarının 01/11/2008 tarihinden itibaren kesilerek yersiz olarak ödenen tutarların borç çıkartıldığı anlaşılmıştır.

Davacı vekili, müvekkilinin annesinden dolayı kendisine bağlanan aylığın anlaşmalı boşanma yaptığı gerekçesiyle kesilmesine ve borç çıkartılmasına ilişkin Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının 7.1.2010 tarih ve 291685 sayılı işleminin iptali ve 9.620,55+ TL faiz borcunun olmadığının tespiti istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 17.İŞ MAHKEMESİ: 18.4.2012 gün ve E:2010/267, K:2012/240 sayı ile, davacıya, emekli sandığı hükümlerine göre emekliye sevk edilip 19.11.1992 tarihinde vefat eden annesinden dolayı, boşanmayla birlikte başvurusu üzerine, kurumca 01.12.2007 tarihinden itibaren yetim aylığı bağlandığı, sonrasında yapılan denetim ve rapor sonucu boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespiti ile 19.12.2009 tarih ve 26247 sayılı işlemle aylıklarının 01.11.2008 tarihinden itibaren kesilerek yersiz ödenen tutarların borç kaydedildiği, bu duruma göre, davacının annesinin 5434 sayılı yasa kapsamında olup ölümü ile aynı yasa hükümleri uyarınca davacıya annesinden dolayı yetim aylığı bağlandığı, sonrasında 5510 sayılı yasanın 56.maddesi son fıkrasındaki: "Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle birlikte yaşadığı belirlenen çocukların bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96.madde hükümlerine göre geri alınır." düzenlemesi uyarınca yetim aylığının kurumca kesilip ödenen tutarın borç çıkarıldığı; 5510 sayılı yasanın 101.maddesinde aksine hüküm olmayan hallerde bu kanun hükümlerinin uygulanmasına ilişkin uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde çözümleneceği öngörülmüş ise de, 5510 sayılı yasanın geçici 4.maddesinde: "Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı yasaya göre iştirakçi olup, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra sigortalılığı bulunmayanlar ve bunların dul ve yetimleri hakkında bu kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil, 5434 sayılı yasa hükümlerine göre işlem yapılacağının düzenlendiği, 5510 sayılı yasanın 56.maddesinin, yürürlükten kaldırılan 5434 sayılı yasanın 75.maddesinin genişletilmiş hali olduğu, yasanın dava konusu olaya ilişkin 56.maddesi son fıkrasının yasayla birlikte 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girdiği, oysa davacıya bu yasanın yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı yasa hükümlerine göre, iştirakçi annesinden dolayı yetim aylığı bağlandığı, 5510 sayılı yasanın geçici 4.maddesi gereği dava konusu edilen uyuşmazlıkla ilgili idare mahkemelerinin görevli olduğunun anlaşıldığı; yargılama ve dosya kapsamına göre; özetlenen yasal düzenleme ve getirtilen kayıt ve belgelere göre, 5510 sayılı yasanın geçici 4.maddesindeki düzenleme dikkate alındığında, yasanın yürürlüğünden önce davacıya 5434 sayılı yasaya göre gelir bağlanan annesinden dolayı yetim aylığı bağlandığı, dolayısıyla dava konusu işlem nedeniyle 5434 sayılı kanun hükümlerine göre işlem yapılmasının gerektiği;  bu nedenle mahkemelerinin görevsiz, davada idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş;  bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

                Davacı vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 11.İDARE MAHKEMESİ:20.6.2012 gün ve E:2012/863, K: 2012/932 sayı ile, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56. maddesinin son fıkrasında; “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır” hükmüne, 101. maddesinde ise, "Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür." hükmüne yer verildiği;  dava dosyasının incelenmesinden, sandık iştirakçisi iken vefat eden annesinden dolayı yetim aylığı alan davacının, anlaşmalı boşanma yaptığının tespit edildiğinden bahisle 1.11.2008 tarihinden tibaren aylıklarının kesilerek yersiz tahsil ettiği belirtilen aylık tutarlarının ödenmesinin istenilmesine ilişkin davalı idare işleminin iptali istemiyle Ankara 17. İş Mahkemesi'nde açılan davanın anılan Mahkeme'nin 18.4.2012 gün ve E:2010/267, K:2012/240 sayılı kararıyla davaya bakmakla idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle reddedildiği, anılan görevsizlik kararının temyiz edilmeyerek 27.4.2012 tarihinde kesinleşmesi üzerine bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı; uyuşmazlığa konu olayda, davacının 5510 sayılı Yasa kapsamında almakta olduğu aylığının, boşanmış olduğu halde boşanmış olduğu eşiyle birlikte yaşadığı gerekçesiyle anılan Kanun’un 56. maddesi uyarınca kesilmesine ilişkin işlemin tesis edildiği, işlemin sözü edilen Kanun hükümlerinin uygulanmasına yönelik olduğu anlaşılmış olup, bakılan davanın görüm ve çözümünün Adli Yargının (İş Mahkemeleri) görevine girdiği sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle;  davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Bahri AYDOĞAN, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Metin ULUKANLIGİL’in katılımlarıyla yapılan 4.6.2013 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının; davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece 15. maddede belirtilen hükmün aksine, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası temin edilmeden gönderildiği görülmekte ise de; Başkanlıkça adli yargı dosyasının da ilgili Mahkemesinden getirtildiği ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Emekli Sandığı iştirakçisi iken vefat eden annesinden dolayı yetim aylığı alan davacının, anlaşmalı boşanma yaptığı gerekçesiyle aylığının kesilmesine ve borç çıkartılmasına ilişkin davalı idare işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir… Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yeni sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

 Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu durumda, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce emekli kamu personeli olan annesinden dolayı kendisine yetim aylığı bağlanan ve boşandığı eşiyle beraber yaşadığının tespit edildiğinden bahisle yetim aylığının kesilmesine ilişkin davalı idare işleminin iptali istemiyle davacı tarafından açılan davanın görüm ve çözümünün; gerek 5510 sayılı Yasanın 56.maddesinin, yürürlükten kaldırılan 5434 sayılı Yasanın 75.maddesinin genişletilmiş hali olması, Yasanın dava konusu olaya ilişkin 56.maddesinin son fıkrasının 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmesi; buna karşılık  davacıya bu Yasanın yürürlük tarihinden önce,  5434 sayılı Yasa hükümlerine göre, iştirakçi annesinden dolayı yetim aylığı bağlanması ve iptal edilen aylık bağlanma işleminin 5434 sayılı Yasa uyarınca tesis edilmesi hususları da gözetildiğinde,  idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Ankara 11.İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ    : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 11. İdare Mahkemesi’nin 20.6.2012 gün ve E:2012/863, K: 2012/932 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 4.6.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.