T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

            ESAS   NO : 2020/697

            KARAR NO : 2020/774

            KARAR TR:14.12.2020

ÖZET :  Sigortalı aracın uğradığı hasarı ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARAR  

 

 

 

          Davacı                              : A.A.T. Sigorta Şirketi

          Vekilleri : Av. H.L.P. - Av. D.P.

          Davalı                          : Çekmeköy Belediye Başkanlığı

          Vekilleri : Av. A.M.S. - Av. Cengiz Algül - Av. Serpil Alçıkaya

 

          O L A Y                        : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından motorlu taşıtlar bileşik kasko poliçesi ile sigorta edilen sigortalıya ait 34 ... ... plakalı aracın, 7.1.2014 tarihinde İstanbul, Çekmeköy, Alemdağ Mahallesi, 121. Sokak mevkisinde seyir halinde iken sokakta yol ortasında bulunan yükseltiye çarpması sonucu hasara uğradığı, olay mahallinde tutulan trafik zaptına ve tespit tutanağına göre, sigortalıya ait aracın, davalının sorumlu olduğu yolda, yolun bakımının yapılmaması, uyarıcı levha olmaması, davalının hiçbir önlem almaması nedeniyle kaza yaparak hasarlandığı, kazanın olduğu mahalde davalının sorumlu olduğundan hizmet kusuru olduğu, söz konusu hasar nedeniyle yaptırılan ekspertiz sonucunda sigortalının aracında tespit edilen hasar tutarının araç sahibine ödendiği, davalıdan kusur oranına isabet eden miktarın talep edildiği halde ödenmediğinden bahisle, söz konusu zarar tazminatının davalıya başvuru tarihi olan 12.9.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziile davalıdan tahsiline, masraf ve avukatlık ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesi istemleriyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

          İSTANBUL 10. İDARE MAHKEMESİ: E:2014/2450 sayılı dosyasında; söz konusu davanın adli yargı yerinde çözülmesi gerektiği sonucuna varıldığından bahisle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15. maddesinin birinci fıkrasının a bendi hükmü uyarınca görev yönünden reddine dair verilen 16.6.2015 gün, K:2015/1248 sayılı kararına karşı itiraz üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Dördüncü Kurul'ca itirazın reddi, kararın onanması yönünde verilen 30.12.2015 tarihli karara karşı, bulunulan düzeltme istemi 30.3.2016 tarihinde reddedilmiş, kararın, 22.4.2016 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.

Davacı vekili, aynı yöndeki taleple bu kez adli yargı yerinde dava açmıştır.

          İSTANBUL ANADOLU 14. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: E:2016/201 sayılı dosyasında "... Mahkememiz, Uyuşmazlık Mahkemesinin içtihatları doğrultusunda davanın adli yargı yerinde görülmesine dair içtihadını benimsemek suretiyle dava şartı eksikliğinin bulunmadığı kanaatine vararak işin esasının incelenmesine geçmiştir.

Somut olayda, 29.05.2017 tarihli uzman bilirkişinin raporuna göre kazanın meydana geldiği 121. Sokağının ortasında rogar kapağının etrafında yükselti bulunduğu, bunun etrafında ve öncesinde sürücüleri ikaz edecek harhangi bir ikaz levhası bulunmadığı, yükseltinin özellikle gece şartlarında ciddi bir tehlike oluşturduğu ve kazanın meydana gelmesinde birinci derecede etkili olduğunun anlaşıldığı, yolun bakımından sorumlu olan davalı Çekmeköy Belediye Başkanlığı'nın KTK'nın 13. Maddesini ihlal ettiği anlaşılmakla 1. dereceden kusurlu olduğu, otomobil sürücüsü Feyzi Dayanık'ın gece şartlarında önünde far ışığı altında görüşe açık mesafe içerisinde bir tehlike belirmesi halinde emniyetle durabileceği bir süratle seyretmesi, dikkatli olması, yoldaki yükseltiyi görünce fren yapıp yükseltinin olmadığı yerden geçme teşebbüsünde bulunması lazımken bunları yerine getirmediğinden KTK'nın 52/b maddesini ihlal ettiği anlaşılmakla ikinci dereceden kusurlu görüldüğü, sonuç olarak davalı Belediyenin % 75 oranında kusurlu olduğu, davacıya sigortalı otomobilin sürücüsü Feyzi Dayanık'ın % 25 oranında kusurlu olduğu, davacıya sigortalı 34 EB 4709 plakalı otomobilde meydana gelen hasar miktarının 12.459,91 TL olduğu ve davalının sorumlu olduğu miktarın 9.344,93 TL olduğu tespit edilmiş, alınan bilirkişi raporunun usul ve Yasaya uygun olduğu belirlenmekle Mahkememiz tarafından da denetime elverişli bulunmak suretiyle hükme esas alınmıştır. Davacının sigortalıya ödediği miktardan davalının kusuru oranında davalıya rücu edebileceği ve sigortalıya yapılan ödeme nedeniyle davacı tarafın davalıya davadan önce başvuru yaptığı ve davalı tarafa ödeme için bir aylık sürenin verildiği, davalı Belediye'nin de 02.10.2014 tarihli cevabi yazısıyla talebi reddettiği, davacının bu şekilde verilen sürenin sonunda temerrüde düşeceği ve buna göre de temerrüdün 02.10.2014 tarihinden bir ay sonrası olan 03.11.2014 tarihi itibariyle gerçekleşmiş olacağından bilirkişi raporuyla davalının kusuruna göre sorumlu olduğu 9.344,93 TL'nin 03.11.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilerek ... Davanın kısmen kabulüne, ..." dair 22.6.2017 gün, K:2017/226 sayılı kararına karışı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi'nce E:2017/1955 sayı ile kaydedilen dosyada "... Yapılan değerlendirmede; Çekmeköy Belediyesinin sorumluluğunda olduğu ileri sürülen yoldaki yükseltiye çarpma sonucunda meydana geldiği ileri sürülen trafik kazasının oluşumunda, davalı idarenin hizmet kusuru olduğuna dayanıldığı, hizmet kusuru nedeniyle oluşan eylemde ise yargı yolunun idari yargı olduğu anlaşıldığından yargı yolu yönünden davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken davanın esasına girilerek karar verilmesi yerinde görülmemiştir. (Benzer mahiyette olan Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 11/04/2017 tarih ve 2016/15802 E., 2017/3926 K. sayılı ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/13720 E., 2017/6918 K. sayılı kararlarında görevli mahkemenin idari yargı olduğunun belirtilmiştir.)

Ne var ki; dosyada mevcut kayıt ve belgelere göre, davanın daha önce idari yargıda açıldığı ve İstanbul 10.İdare Mahkemesinin 16/06/2015 gün 2014/2450-2015/1248 karar sayılı ilamı ile görevsizlik kararı verildiği,karara karşı yapılan itirazın,İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Dördüncü Kurulunca verilen 30/12/2015 gün 2015/268 esas ve 2015/1275 karar sayılı ilamla reddedildiği ve bu karara yönelik karar düzeltme isteğinin de 30/3/2016 tarihinde reddedildiği ve fakat kararların kesinleşme şerhi taşımadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, söz konusu idare mahkemesince verilen görevsizlik kararının kesinleşip kesinleşmediğini araştırması, eğer kesinleşmiş ise 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkındaki Kanunun 19.maddesindeki, Adli, idari yargı mercilerden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine, kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı merciinin davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varması halinde, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvuracağı ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteleyeceği, şeklindeki düzenlemeyi dikkate alarak işlem yapması ve ondan sonra bir karar vermesi gerekirken, (Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 08/11/2017 gün 2016/19195 E,-2017/10261K sayılı emsal içtihadı) bunun yapılmamış olması, HMK.m.353/1-a/4 hükmükapsamında isabetsiz olduğundan; davalı vekilinin istinaf isteğinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve açıklanan şekilde işlem yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi[ne] ..." dair kesin olmak üzere verilen 21.2.2019 gün, K:2019/342 sayılı kararı sonrasındaİstanbul Anadolu 14. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce E:2019/100 sayı ile kaydedilen dosyada "... İlk Derece Mahkemelerince Bölge Adliye Mahkemesi'nin HMK.353/1-a/6 Maddesi uyarınca kaldırma kararlarına karşı direnme kararı verilmesi mümkün olmadığından karar uyarınca yargılamanın durdurularak UMK 19/1 maddesi uyarınca dosyanın yargı yolu uyuşmazlığının çözülmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine,

Uyuşmazlık Mahkemesi kararının beklenmesine, verilecek karara göre dosyanın ele alınmasına, ..." karar verilerek 13.11.2020 gün, E:2019/100 sayılı yazı ile Mahkememize müracaat edilmiş, başvuru 20.11.2020 tarihinde kayıt altına alınmıştır.

          İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Burhan ÜSTÜN’ün Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 14.12.2020 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;Asliye Hukuk Mahkemesince, 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

  II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Burak Cenk İLHAN’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

          Davanın; davalı tarafın, oluşumundan sorumlu olduğu belirtilen kaza neticesinde ortaya çıkan zararın davacı şirketçe karşılandığından bahisle rücuen tazminat istemiyle açıldığı anlaşılmıştır.

          2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; "Kapsam" başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Kanun'un 19.1.2011 günlü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun'un 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir"; Geçici 21. maddesinde de "Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz" denilmiştir.

2918 sayılı Kanun'un 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: "… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…" (Any. Mah.nin 26/12/2013 tarih ve E. 2013/68, K. 2013/165 sayılı kararı; R.G. 27/3/2014, Sayı: 28954, s. 136-147.)

Anayasa’nın 158. maddesinin son fıkrasında "Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır." denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanun'un 110. maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158. maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,2918 sayılı Kanun'un 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

          Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden,İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi'nce -Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin bazı kararları emsal gösterilerek- dava konusu uyuşmazlıkta idari yargının görevli olduğundan bahisle, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin dava konusuna benzer uyuşmazlıklarda adli yargının görevli olduğu yönündeki yerleşik içtihatlarına rağmen, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 30. maddesinde belirtilmiş olan usul ekonomisi ilkesine aykırı şekilde ve kesin olarak verilen "davalı vekilince yapılan istinaf başvurusunun kabulüne" dair karar nedeniyle Mahkememize müracaat etmek durumunda kaldığı anlaşılan İstanbul Anadolu 14. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 13.11.2020 gün, E:2019/100 sayılı başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.

S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle   İstanbul Anadolu 14. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 13.11.2020 gün, E:2019/100 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 14.12.2020 gününde Üye Ahmet ARSLAN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

      Başkan                        Üye                               Üye                              Üye                  

      Burhan                       Şükrü                          Mehmet                          Birol       

    ÜSTÜN                        BOZER                       AKSU                          SONER          

 

 

 

 

                                            Üye                                Üye                              Üye                  

                                        Aydemir                         Nurdane                        Ahmet

                                          TUNÇ                           TOPUZ                      ARSLAN

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

İdarenin kendi kuruluş kanununda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun'da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyorum.14.12.2020

 

 

 

                                                                      ÜYE

                                                            Ahmet ARSLAN