T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO      : 2014 / 197

            KARAR NO : 2014 / 506

            KARAR TR   : 05.05.2014

 

ÖZET : Davacının taşınmazı üzerinde konulan kısıtlamanın (hukuki el atmanın) yol açtığı öne sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davanın imar planından kaynaklanan tazminat davaları kapsamında İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

K  A  R  A  R 

 

Davacı           : M.D.

            Vekilli             :  Av. İ.S.

Davalı                        : 1-İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili            : Av. Y.C.

                                    2- İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü

Vekili            : Av. G.K.T.

                            3- Başakşehir Belediye Başkanlığı

Vekili            : Av.Y.Ş.

Dahili Davalı: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı

Vekili            : Av.M.H.K.

 

O L A Y          : Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacı adına kayıtlı, İstanbul, Başakşehir ilçesi, İkitelli 2 mahallesi, 2123 parsel sayılı taşınmazın kısmen İSKİ arıtma tesislerinde kalması ve diğer kısmının da yeşil alanda kalması nedeniyle fiili olarak el atıldığını, davalı İSKİ Genel Müdürlüğü’ne uzlaşma talebinde bulunulduğu halde herhangi bir cevap verilmeyerek uzlaşma taleplerinin zımnen reddedildiğini  belirterek; şimdilik 100,00TL bedelin idareye yapılan başvuru tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsili istemiyle adli yargıda dava açmış, sonrasında verdiği ıslah dilekçesi ile alacak miktarını 96.915,00TL olarak belirlemiştir.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yargılama sırasında davaya dahil edilmiştir.

Dahili davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı vekili süresi içerisinde görev itirazında bulunmuştur.

KÜÇÜKÇEKMECE 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 22.10.2013 gün ve E:2012/9 sayılı kararı ile görev itirazının reddine karar vermiştir.

Dahili davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine; dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; “…Uygulama ve öğreti'de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemler, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizlikleri de, "idari eylem" olarak tanımlanmaktadır.

            Bu tanıma göre, idarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8'inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile 2981 sayılı Yasanın 13'üncü maddesinin (c) bendi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici ıslah imar planlan ve bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemler, "idari işlem"; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizlikleri de, idari eylem niteliği taşımaktadır.

            Dosyanın incelenmesinden; dava dilekçesinde, imar planında Olimpiyat Parkı, ISKI arıtma tesisi alanı ve jeolojik açıdan önlem alınmadan yapılaşmaya izin verilemeyecek alan olarak ayrılan taşınmazın bedelinin ödenmesine hükmedilmesinin istenildiği, adli yargı yerince yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporlarda taşınmazın davalı ISKI Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırılarak adına tescil edildiği belirtilmekle birlikte, taşınmaza fiili olarak el atmanın olmadığının saptandığı anlaşılmıştır.

            Bu bilgiler karşısında; davanın, davacının taşınmazına, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 günlü, E:2010/5-662 K2010/651 sayılı kararında "hukuki el atma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat talebiyle açıldığı sonucuna ulaşılmıştır.

            Dava dilekçesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında, mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın malikleri yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku yoktur. Ancak bu sonuç ya da sonuçlar, genel ve düzenleyici nitelikte bir idari işlem olan imar planında taşınmaza yönelik belirlemeden, bu planda öngörülen kamulaştırma programlarının zamanında yapılmamasından ve imar uygulamalarından; başka anlatımla da, idari işlemlerden ve davalı idarelerin imar planı gereği yapılması gereken kamulaştırmaları zamanında yapmayarak hareketsiz kalması şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklanmaktadır.

            İdari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin ise, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12 ve 13'üncü maddeleri uyarınca, İdari Yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmeleri, anılan yasa hükümlerinin gereğidir.

            Bu bakımdan, hukuka uygunluklarının denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesi idari Yargı'nın görev alanında bulunan idari işlem ve eylemlerin hukuk düzeninde yaratmış oldukları etki ve sonuçların, "hukuki el atma" olarak nitelendirilmesine ve bu olumsuz sonuçlarla ilgili tazminat taleplerinin adli yargı yerlerinde açılacak tazminat davalarına konu edilmelerine, hukuken olanak bulunmamaktadır.

            Dolayısıyla, davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel haklan doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları," hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesi gerekmektedir.

            Nitekim, 11.06.2013 günlü, 28674 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6487 sayılı Kanun'un 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun geçici 6'ncı maddesinde değişiklik yapan 2l'inci maddesinde "Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulanmasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 03.05.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir." hükmüne yer verilmek suretiyle "hukuki el atma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat davalarının görüm ve çözümünde İdari Yargı yerinin görevli olduğu öngörülmüş bulunmaktadır…” gerekçesiyle 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlığımızca 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkındaki Kanunu’nun 13. Maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın görüşü alınmıştır.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI: “…Davacı, M.D.'ın Başakşehir ilçesi İkitelli mahallesi, 26 pafta, 2123 nolu parselin 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarında, olimpiyat parkı alanı olarak ayrılması nedeniyle, fiili tasarrufunun engellendiği gerekçesi ile açılan tazminat davasında, davalı idarenin cevabi yazılarından; davaya konu taşınmazın, 1/1000 ölçekli, Küçükçekmece - İkitelli Atatürk Olimpiyat Parkı Uygulama alanında kaldığı, İSKİ Genel Müdürlüğü'nün 21/02/2012 gün ve 93416 sayılı yazısına göre ise, İSKİ Genel Müdürlüğünün 1995/1360 sayılı Yönetim Kurulu kararı ile kamu yararı kararı alındığı ve 29/11/1995 tarihli Bakanlık oluru ilede kamulaştırma işleminin kesinleştirilmesinden sonra taşınmazın kıymet takdiri yapılıp bedelinin 05/02/1996 tarihinde bloke edildiği, Küçükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/1245 E, 2000/1359 K sayılı Kararı ilede idare adına tesciline karar alındığı, ancak taşınmaz üzerindeki sınırlamalar nedeniyle tescil işleminin henüz yapılamadığı anlaşılmaktadır.

            Davacı tarafından açılan davanın, yukarıda açıklanan hukuki duruma göre,

            2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nda, 10. maddeye göre teşkil olunan kıymet takdiri komisyonlarınca, 11. maddesinde belirtilen objektif esaslar dikkate alınarak kamulaştırma bedelinin takdir edileceği belirtilmiş ve 14. madde ile de, kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda; takdir olunan bedel ile maddi hatalara karşı ise adli yargıda dava açılacağı düzenlenmiştir. Olayda, idarece kamulaştırma kararı alındığı ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nda öngörülen yöntem izlenmek suretiyle işlemlerin tamamlandığı anlaşılmaktadır. Açılan davanın da taşınmazın bedelinin tazminine yönelik olması karşısında, 2942 sayılı Yasanın 14. Maddesi kapsamında davanın adli yargı yerinde görülmesi…” gerekçesiyle   Danıştay Başsavcılığı’nın başvurusunun reddi gerektiği şeklinde görüş bildirilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan Akarsu ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 05.05.2014 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, dahili davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı vekilinin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptıkları görev itirazının reddedilmesi ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı vekilinin 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı'nca, 10. maddede öngörülen biçimde, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Filiz BUDAK’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının hissedar olduğu taşınmazda kısmen İSKİ arıtma tesisleri bulunduğu  kısmen de yeşil alanda kalması nedeniyle taşınmaza fiilen el atıldığı ve kamulaştırma işlemi yapılması için İSKİ’ ye başvurulduğu halde bu başvurunun zımnen reddedildiğini açıklayarak, taşınmazın bedelinin faiziyle birlikte davalı idarelerden  tahsili istemiyle açılmıştır.

Dosya kapsamında yapılan incelemede; dava konusu 2123 parselin 198/2304 payının davacı tarafından 29.11.1990 yılında alındığı, Küçükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin E:1999/1245 K:2000/1359 sayılı kararı ile 2123 parseldeki davacı M.D. hissesi ile diğer hissedarların hisselerine ilişkin tapu kaydının iptali ile taşınmazın İSKİ adına tesciline karar verildiği, tescil kararının temyiz edilmeksizin 12.02.2002 tarihinde kesinleştiği ancak taşınmaz üzerindeki takyitler nedeniyle tapuda işlem yapılamadığı ve tescile ilişkin tapuya şerh konulduğu, 23.09.2005 tarihinde onaylanan 1/1000 ölçekli İkitelli Atatürk Olimpiyat Parkı Uygulama İmar Planında taşınmazın “Olimpiyat Parkı Alanında, büyük bir kısmı jeolojik açıdan önlem alınmadan yapılaşmaya izin verilmeyecek alanlar içerisinde, geri kalan kısmı İSKİ Arıtma Tesisi alanlarında” kaldığı, 12.11.2012 tarihinde yapılan keşif sonrası verilen bilirkişi raporlarına göre taşınmazın halen boş arsa olduğu, fiili el atmanın söz konusu olmadığının bildirildiği anlaşılmıştır.

Her ne kadar, dava konusu 2123 sayılı parselin davacı adına kayıtlı hissesi hakkında İSKİ lehine tescil kararı alınmış ve kesinleşmiş ise de taşınmaz üzerindeki sınırlandırmalar nedeniyle tescil işleminin gerçekleşmediği ve bu hususun işin esasına ilişkin olmasının yanı sıra davacının talebinin de uyuşmazlık çıkaran dahili davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na karşı imar planından kaynaklandığı ve taşınmaza fiilen el atılmadığı yapılan incelemede görülmüştür.

 

3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinde;  “Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.

            a) Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.

            b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik dördüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.

            Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik üçüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar.

            Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir.

            Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir.

           İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir.

           c) (Ek: 3/7/2005 - 5403/25 md.) Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere plânlanamaz.” hükmüne yer verilmiştir.     

 

Olayda, imar planının uygulaması sonucu, uyuşmazlığa konu parselin imar planında olimpiyat parkı alanında, büyük bir kısmı jeolojik açıdan önlem alınmadan yapılaşmaya izin verilmeyecek alanlar içerisinde, geri kalan kısmı İSKİ Arıtma Tesisi alanlarında kaldığı, taşınmaza idarece fiilen el atılmadığı, kamulaştırmasız el atma nedeniyle taşınmazın bedelinin ödenilmesi gerektiğinin iddia edildiği; davanın konusunun, davalı idarece 3194 sayılı Kanunu uyarınca kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade ile yapılan imar planlarında yer alan davacının hissedar olduğu taşınmazın bedelinin tazminine ilişkin bulunduğu anlaşılmış olup, belirtilen duruma göre, imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Öte yandan, taşınmazın imar planında “dere mutlak koruma alanı” nda kalması nedeniyle taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlanması nedenine dayalı olarak davacının Asliye Hukuk Mahkemesi nezlinde açtığı tazminat davasında, bu Mahkemece 4.11.1983 günlü, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6 ncı maddesinin kimi fıkralarının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz başvurusunda; Anayasa Mahkemesi 25.9.2013 tarih ve E: 2013/93, K: 2013/101 sayılı kararında ”… Davacının mülkü üzerinde tasarruf etme hakkının kısıtlanması, idarenin bir eyleminden değil, idari bir işlem niteliğinde olduğu tartışmasız olan imar planından kaynaklanmaktadır. Olayda, idarenin fiili el koyma niteliği taşıyan bir eylemi henüz bulunmamakta, aksine kanunen yapması gereken kamulaştırma işlemlerini yapmamak biçiminde tezahür eden bir eylemsizliği söz konusudur. Öte yandan kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerekmektedir. Oysa, mahkemede görülen davaya konu olayda olduğu gibi imar kısıtlamaları’nda taşınmaz zilyetliği malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kalması söz konusu olmaktadır. Sonuç olarak, davacının taşınmazının imar planlarında “ dere mutlak koruma alanı” nda bırakılması nedeniyle, tasarruf hakkının kısıtlanmasının kamulaştırmasız el atma sonucu olduğu ve tasarruf hakkının kısıtlanması sebebiyle doğan zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla bakılmakta olan dava, itiraz başvurusunda bulunan mahkemenin görev alanına girmemektedir. Nitekim, Anayasanın 158. maddesi ile, adli, idari ve askeri yargı merciileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesinin istikrar bulmuş içtihatları da bu yöndedir…” gerekçesiyle, Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvurusu, başvuran mahkemenin yetkisizliği nedeniyle oybirliğiyle reddedilmiştir. Yine taşınmazı imar planında “spor alanı” olarak ayrılan davacının Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında, davalı idarelerin görev itirazları nedeniyle Danıştay Başsavcılığınca çıkartılan olumlu görev uyuşmazlığında, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce olumlu görev uyuşmazlığı talebinin kabulü ile ilgili Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılması yolunda verilen karar nedeniyle, anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünce 18.9.2013 tarihinde verilen kararda (Başvuru No: 2013/1586)  “…Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibariyle yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama, Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından usul şartlarına ve hukuka uygun olarak gerçekleştirilmiş olup, başvurucu derece mahkemelerinde kendi delillerini ve iddialarını sunma fırsatını bulmuş ve bunlar Uyuşmazlık Mahkemesi’nce gereği gibi değerlendirilmiştir… Açıklanan nedenlerle, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının kanun yolu şikayeti niteliğinde olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesi kararının bariz bir şekilde keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin ‘açıkça dayanaktan yoksun olması’ nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir…” gerekçesiyle, davacının başvurusu oybirliğiyle reddedilmiştir. (Resmi Gazete, 30.10.2013, Sayı:28806) Son olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.10.2013 tarih ve E.2013/603, K.2013/1503 sayılı kararıyla, imar planındaki kısıtlamalardan kaynaklanan ‘hukuki el atmalardan’ kaynaklanan tazminat istemli davaların idari yargının görevinde olduğu hüküm altına alınmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın,  başvurusunun kabulü ile, dahili davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı vekilinin görev itirazının Küçükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesince reddine ilişkin 22.10.2013 gün ve E:2012/9 sayılı kararın kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç      : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın, BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, dahili davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı vekilinin görev itirazının Küçükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesince reddine ilişkin 22.10.2013 gün ve E:2012/9 sayılı KARARIN KALDIRILMASINA, 05.05.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri BAYDAR 

 

 

 

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Sıddık

YILDIZ

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT