T.C.                                                     

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

           HUKUK BÖLÜMÜ

           ESAS   NO     : 2015 / 366

            KARAR NO  : 2015 / 483

            KARAR TR   : 6.7.2015 

 

 

ÖZET : Davacının, hakkında verilen ve taksitlere bölünen adli para cezasının infazı kapsamında haksız olarak gözaltına alınması nedeni ile uğradığı zararın davalıdan tazmini istemi ile açılan davanın; 5275 sayılı Kanun’un 20.maddesi ve 06.08.2013 gün ve 28730 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğü giren Cumhuriyet Başsavcılıkları ve Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik hükümleri gereğince, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacılar         :1.C.G. (Adli ve İdari Yargıda)

                         2.A.G.( Adli Yargıda)

Vekili              :Av.N.Z.

Davalı             :Adalet Bakanlığı

Vekili              :Av. S.A.

 

O L A Y         :Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili Cüneyt Güzel’in BOSCH yetkili satıcısı olarak faaliyet gösterdiğini, BOSH firmasının davacı dahil olmak üzere Türkiye de faaliyet gösteren belli bayilerini yapmış oldukları ticari faaliyetlerinden dolayı prim veya yurtdışı seyahati ile ödüllendirdiğini, davacının bu ödüllerden prim yerine yurtdışı seyahatini seçtiğini, bunun üzerine BOSCH firmasının 10-13 Mayıs 2012 tarihinde kullanılmak üzere davacıya 2 kişilik Dubrovnik-Saraybosna gezisi hediye ettiğini, davacının eşi ile birlikte 10.05.2012 tarihinde İstanbul Atatürk Havalimanının dış hatlar terminalinde bu seyahat için yurtdışına çıkış yaptığı sırada pasaport kontrolünde göz altına alındığını, gözaltına alınma nedeni olarak davacının daha önceden taksitlendirilmiş adli para cezasının bulunmasının gösterildiğini, bunun üzerine davacının söz konusu adli para cezasına ilişkin taksitleri ödediğine dair dekontlarını ibraz ettiğini,  ancak yine de gözaltı işleminin gerçekleştirildiğini, davacının bu şekilde 1 gün süre ile gözaltına alındığını ancak bu gözaltı işlemi nedeni ile yurt dışı seyahatinin iptal olduğunu, yapılan işlemlerin hukuka aykırı olduğunu ve davacı ile eşinin bu nedenle zarara uğradıklarını belirterek; davacı Cüneyt Güzel yönünden 10.000 TL manevi ve 5517,00 TL maddi, eşi Ayşe Güzel yönünden ise 10.000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsili istemi ile adli yargı yerinde dava açmıştır.

Ergani Asliye Hukuk Mahkemesi 19.09.2013 tarih ve 2012/366 Esas sayılı dosyasının duruşmasında verdiği ara kararı ile; açılan davanın davacılardan Cüneyt Güzel yönünden terfiki ile Mahkemenin 2013/1044 sayılı esasına kaydedilmesine hükmetmiştir. 

Ergani Asliye Hukuk Mahkemesi;  09.01.2014 gün ve 2013/1044 Esas, 2014/40 Karar sayılı kararında aynen; “Yargılama sırasında dinlenen davalı vekili; Davanın görevsiz mahkemede açıldığını, 5721 sayılıı CMK 142/2 maddesi gereğince haksız tutuklama gözaltı nedeniyle tazminat davasının zarara uğrayanını oturduğu yer Ağır Ceza Mahkemesine açılabildiğini bu nedenle dosyanın görevli ve yetkili Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesi gerektiğini, ayrıca davanın esastan reddine karar verilmesi gerektiğini talep etmiştir./Dava maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. Davacı beyanı, davalı tarafın beyanı, Diyarbakır 7.Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/661 Esas sayılı dosyasına ait 2012/2-180 ile 2012/2-181 nolu infaz dosyaları, davacının gözaltına alınmasına ilişkin belgeler ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; 5721 saydı CMK 142/2 maddesi gereğince haksız tutuklama gözaltı nedeniyle tazminat davasının zarara uğrayanın oturduğu yer Ağır Ceza Mahkemesine açılabildiği bu nedenle dosyanın görevli ve yetkili Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesi gerektiği” şeklindeki gerekçesi ile davanın görev nedeni ile reddine ve aynı yargı kolu içinde yer alan Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermiş, verilen karar temyiz edilmeksizin karara şerh edildiği üzere 11.04.2014 tarihinde kesinleşmiştir.

Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi; 03.02.2015 gün ve 2014/55 Esas, 2015/45 Karar sayılı kararında aynen; “Dosyamızdaki talep konusu incelendiğinde, davacının verilen para cezasını zamanında ödemediği gerekçesi ile Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca para cezası hapse çevrilmiş ve davacı hakkında çıkartılan yakalama emri infaz edilmiş aynı gün davacının para cezasını zamanında ödemiş olduğu gerekçesi ile Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen yakalama kararı geri alınmıştır. Davacı çıkartılan yakalama nedeniyle zarara uğradığını iddia etmiş ve tazminat talebinde bulunmuştur. Her ne kadar Ergani Asliye Ceza Mahkemesi'nce görevsizlik kararıyla mahkememizin görevli olduğu iddia edilmiş ise de yukarda da bahsedildiği üzere .davacının haksızlığa uğradığını iddia ettiği işlemler infaz aşamasına ait işlemler olduğundan ve bu aşamadaki hukuka aykırılıklar nedeniyle uğranılan zararın ancak İdari Yargıda talep edilmesi mümkün olduğundan mahkememizin görevsizliğine karar verilmiştir.” şeklindeki gerekçesi ile davanın idari yargının görev alanına girdiğini belirterek, Mahkemenin görevsizliğine karar vermiş, verilen karar  taraflarca temyiz edilmeksizin, karara şerh edildiği üzere  23.02.2015 tarihinde kesinleşmiştir.

Davacılar vekili bu kez sadece Cüneyt Güzel’e vekaleten aynı gerekçelerle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Diyarbakır 1. İdare Mahkemesi;  08.04.2015 gün ve 2015/243 Esas sayılı kararında aynen, “Dava dosyasının incelenmesinden; Diyarbakır 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26.12.2007 tarih ve E:2007/661, K:20017/643 sayılı kararı ile davacının 6136 sayılı Kanunun 13/1 maddesi uyarınca hapisten adli para cezasına çevrilen 6.000,00-TL adli para cezası ve 375,00-TL adli para cezasıyla cezalandırıldığı ve verilen adli para cezasının 10 eşit taksitte tahsiline karar verilmesi üzerine adli para cezalarına ilişkin Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca 212/2-180 karar sayılı ilamat nedeniyle para cezası ödeme emri düzenlendiği, ödeme emrinin 21.03.2012 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, davacının 10 eşit taksitte ödenmek üzere verilen adli para cezasının ilk taksidi olan 600.00-TL'nı 13.04.2012 tarihinde, ikinci taksidi olan 600,00-TL'nı ise 08.05.2012 tarihinde yatırdığı, ancak davacının söz konusu adli para cezası taksitlerini süresi içinde yatırmadığından bahisle Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı İlamat Bürosu'nca alınan 03.05.2012 tarihli para cezasının hapse çevrilmesi ile davacı hakkında yakalama emri çıkartılması kararının verildiği ve davacı hakkında yakalama kararı çıkartıldığı ve anılan "yakalama kararı" gereğince davacının İstanbul Atatürk Havalimanı'nında pasaport kontrolü sırasında yakalanmasının ardından yapılan inceleme sonucunda bahsi geçen para cezalarının süresi içinde yatırıldığı anlaşıldığından "yakama kararı"nın kaldırıldığı ve bir gün sonra serbest bırakılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.

Buna göre, davacının hakkında kesinleşmiş bulunan Mahkeme hükmü ile verilen "adli para cezası"nın tahsilinin anılan cezasının infazı niteliğinde olduğu ve yine söz konusu Mahkeme hükmü gereğince para cezasının verilen süreler içinde ihtarlara rağmen ödenmemesi halinde hapis cezasının infaz edileceğinin hükme bağlandığı, ancak söz konusu para cezalarının ödenmediği gerekçesiyle Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 03.05.2012 günlü ve İlamat No:2012/2-180 sayılı "yakalama kararı" uyarınca davacının yakalandığı, dolayısıyla davacının hakkında uygulanan "yakalama ve "gözaltına alma" kararının yukarıda aktarılan mahkeme hükmünün infazına ilişkin "yargısal işlem" olduğu, anılan nitelikteki işlemin "idari işlem" olarak kabulüne olanak bulunmadığı, bu nedenlerle söz konusu kararların uygulanması nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararların tazmini istemiyle açılan ip bu davanın görüm ve çözümünde 5271 sayılı Kanunun 141/3. ve 142/2. maddeleri gereğince adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.” şeklindeki gerekçesi ile Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin de aynı konuya ilişkin olarak idari yargının görevli olduğu yönünde verdiği karara dayalı olarak, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulmasına, işin incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi'nce karar verilmesine değin ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 6.7.2015 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, idari yargı dosyası ile birlikte adli yargı dosyası da temin edilmek sureti ile 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Birgül YİĞİT’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının, hakkında verilen ve taksitlere bölünen adli para cezasının infazı kapsamında haksız olarak göz altına alınması nedeni ile uğradığı zararın davalıdan tazminine karar verilmesi istemi ile açılmıştır.

Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesi neticesinde, davacı Cüneyt Güzel hakkında Diyarbakır 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 26.12.2007 gün ve 2007/661 Esas, 2007/643 Karar sayılı kararı ile 6136 sayılı Kanun’un 13. Maddesine muhalefet suçundan neticede 10 ay hapis karşılığı 6000.00 TL adli para cezasına ve 375 TL ayrıca adli para cezasına hükmedildiği ve bu cezanın 5237 sayılı Kanun’un 52/4. Maddesi gereğince 10 eşit takside bölündüğü, kararın davacı tarafından temyiz edildiği ve Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 23.11.2011 gün ve 2009/18860 Esas, 2011/13312 Karar sayılı ilamı ile onanarak 23.11.2011 tarihinde kesinleştiği tespit edilmiştir.

Yine dosya kapsamında bulunan Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na ait 2012/2-181 sayılı yerine getirme fişi içeriğiyle, Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi karar gerekçesi ve dosya kapsamında bulunan makbuz içeriklerinden davacının 375 TL adli para cezasının  ilk taksidinin de yakalama emri düzenlenmeden ve infaz edilmeden önce 13.04.2012 tarihinde ödendiği ve geri kalan kısmının sırasıyla 08.05.2012 ve 13.06.2012 tarihlerinde üç eşit taksit halinde ödenerek tamamlandığı; 2012/2-180 sayılı yerine getirme fişi içeriğinden ve Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi karar gerekçesi ile dosya kapsamında bulunan makbuz içeriklerinden davacının 6000 TL lik adli para cezasının ilk taksidini 13.04.2012, ikinci taksidini  08.05.2012, üçüncü taksidini 13.06.2012,  dördüncü taksidini 13.07.2012, beşinci taksidini 13.08.2012, altıncı taksidini 13.09.2012, yedinci taksidini 12.10.2012, sekizinci taksidini 15.11.2012, dokuzuncu taksidini 13.12.2012 ve son taksidini 14.01.2013 tarihlerinde ödediği; buna karşın davacı hakkında  Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı İlamat ve İnfaz bürosunun 03.05.2012 gün ve 2012/2-180 sayılı kararı ile yakalama emri düzenlendiği, davacının bu emrin infazı kapsamında 10.05.2012 tarihinde Atatürk Havalimanında  yakalandığı ve  Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 10.05.2012 gün ve 2012/2-180,181 sayılı yazısı üzerine aynı tarihte serbest bırakıldığı, ancak davacının gözaltı süresi nedeni ile uçağını kaçırdığı ve kendisine prim olarak verilen yurt dışı gezisine katılamadığı, bu nedenle uğradığı maddi ve manevi zararın tazmini talep ettiği anlaşılmıştır.

Anayasa`nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kuralına yer verilmiş; 129. maddesinin beşinci fıkrasında, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabileceğine işaret edilmiş;     657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 13. maddesinde de, kişilerin kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı, bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açacakları ve kurumun genel hükümlere göre sorumlu personele rücu hakkının saklı olduğu hükme bağlanmıştır.
            5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un amacı, Kanun’un 1.maddesinde de belirtildiği üzere ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Kişi hakkında verilmiş olan bir mahkumiyet ilamının infaz edilebilmesi için temel şart ise 4.maddede de belirtildiği gibi bu mahkumiyet ilamının kesinleşmiş olmasıdır. Dosya kapsamında bulunan ve davaya konu haksız gözaltı kararının dayanağı niteliğinde olan Diyarbakır 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 26.12.2007 gün ve 2007/661 Esas, 2007/643 Karar sayılı kararının, Yargıtay tarafından onanmak sureti ile 23.11.2011 tarihinde kesinleştiği dosya kapsamı ile sabittir.

Kesinleşen mahkumiyet ilamına ilişkin olarak, infazın dayanakları ve infaz işlemini kimin takip edeceği ise Kanun’un 5.maddesinde düzenlenmiştir. 5.maddede; ‘’Mahkeme, kesinleşen ve yerine getirilmesini onayladığı cezaya ilişkin hükmü Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir. Bu hükme göre cezanın infazı Cumhuriyet savcısı tarafından izlenir ve denetlenir. ‘’ hükmü yer almakta olup, böylece Mahkemece kesinleştirmesi yapılarak yerine getirilmesi onaylanan mahkumiyet ilamının ilgili Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesinden sonra,  ilamın infazının Cumhuriyet başsavcılığı tarafından yerine getirileceği belirtilmiştir.

Bu aşamadan sonra hakkında verilen mahkumiyet ilamı kesinleşmiş olan hükümlünün ceza infaz kurumuna kabulü aşamasına geçilir ki, bu da Kanun’un Cumhuriyet başsavcılığınca Yapılacak İşlemler başlıklı 20.maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre 20.maddede; ‘’ (1) Hapis cezasını içeren kesinleşmiş mahkûmiyet kararları, mahkemece, hangi hükümlü ve hangi cezanın infazına ilişkin olduğu açıkça belirtilmek suretiyle Cumhuriyet Başsavcılığına verilir.

(2) Cumhuriyet Başsavcılığınca infaz defterine kaydedilen ilâmdaki cezanın süresi gözetilerek hükümlü hakkında çağrı kâğıdı veya yakalama emri çıkarılır.

(3) Çağrı kâğıdı, hükümde gösterilen adrese tebliğ edilir. Hükümlü, adres değişikliklerini mahkemeye veya Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmekle yükümlüdür. Aksi hâlde hükümde gösterilen adreste yapılan tebligat geçerlidir.

(4) Hükümlüye, Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ceza infaz kurumuna alındığı ve salıverileceği tarih ile ceza süresini ve cezanın hangi hükme ilişkin bulunduğunu belirten bir belge verilir.’’ Denilmek sureti ile, ceza ilamlarının infazı üzerine kararı alan Cumhuriyet Savcılığı’nca infaz işlemleri için yakalama emri çıkarılacağı ve yakalanan sanığa hakkında düzenlenen müddetnamenin tebliğ edileceği belirtilmiştir.

Ayrıca, 06.08.2013 gün, 28730 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Cumhuriyet Başsavcılıkları ve Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin ‘Yakalama kaydı’ başlıklı 20. Maddesinde; “Cumhuriyet başsavcılığınca, hakkında yakalama emri kararı verilen şüpheli, sanık ve hükümlülerin yakalanmalarına ilişkin yapılan işlemlerin safahatının işlendiği kayıttır./Bu kayıt; sıra numarası, evrakın geldiği tarih, evrakı gönderen merci, tarih ve numarası, aranan şahsın kimlik bilgileri, suçun türü, şüpheli veya sanık ise suçun işlendiği tarih, yakalama kararının tarih ve numarası, hükümlü ise hükmün kesinleştiği tarih, cezanın türü ve miktarı, aranan şahsın yakalanması için yapılan işlem ile düşünceler sütunlarını içerir./İnfazının yapılması hâlinde yakalama emri UYAP’tan derhâl kaldırılır.” denilmek sureti ile yakalama evrakının hangi istem üzerine ne şekilde düzenleneceği kaleme alınmıştır.

Dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler, yukarıda belirtilen yasal mevzuat çerçevesinde ele alındığında, sanık hakkında kesinleşen Diyarbakır 7. Asliye Ceza Mahkemesi ilamının, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildiği, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından da 5275 sayılı Kanun’un 20. Maddesi gereğince yakalama emri çıkartıldığı ancak bu esnada sanık tarafından, ilamın gereği olan adli para cezasının ilk taksitinin yakalama emri çıkartılmadan ve infaz edilmeden önce 13.04.2012 tarihinde ödendiği ve geri kalan taksitlerin de aynı suretle 10 eşit taksit halinde ödenmeye devam edildiği, 375 TL’lik para cezasının ise ilk taksitinin de yine yakalama emri düzenlenmeden ve infaz edilmeden önce 13.04.2012 tarihinde ödendiği ve geri kalan kısmının sırasıyla 08.05.2012 ve 13.06.2012 tarihlerinde üç eşit taksit halinde ödenerek tamamlandığı anlaşılmıştır.

Bu kabuller ve belirtilen yasal düzenlemeler neticesinde; adli yargı mercilerinden olan Cumhuriyet savcısı tarafından 5275 sayılı Kanun’un 20. maddesinin (2) numaralı fıkrası ve Ayrıca, 06.08.2013 gün, 28730 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Cumhuriyet Başsavcılıkları ve Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin ‘Yakalama kaydı’ başlıklı 20. Maddesi uyarınca çıkarılan yakalama kararının adli yargı işlemi niteliğinde olduğu anlaşılmakla, Diyarbakır 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nce verilen mahkumiyet kararının gereği için çıkarılan yakalama emrinin ve bu kapsamda gerçekleştirilen gözaltı işleminin hukuka uygunluğunun adli yargı mercii tarafından değerlendirilmesi gerektiği, infaz aşamasında tesis edilen Savcılık işleminin bir idari işlem olarak kabulüne hukuken imkan bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Açıklanan bu nedenlerle, Diyarbakır 1. İdare Mahkemesi’nin başvurusunun kabulü ile Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Diyarbakır 1.İdare Mahkemesi’nce yapılan BAŞVURUNUN KABULÜ ile, Diyarbakır 4.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 03.02.2015 gün ve 2014/55 Esas, 2015/45 Karar sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 6.7.2015 gününde Üye Eyüp Sabri BAYDAR’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

Uyuşmazlık;

Davacının hakkında verilen ve taksitlere bölünen adli para cezasının infazı kapsamında yurt dışına çıkışı sırasında haksız olarak göz altına alındığı iddiası ile uğradığı maddi ve manevi zararın tazmini davasının hangi yargı kolunda (Adli - İdari) çözümleneceğine ilişkindir.

Davacının, tazminat istemine konu, hürriyetinden yoksun bırakılması olgusu hakkındaki ceza mahkumiyeti kesinleştikten sonra, cezasının infazı aşamasında gerçekleşmiştir.

Adli Yargının görev alanına giren tazminat istemi, 5237 sayılı CMK 141 maddesinde açıkça sayılan, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında gerçekleşen koruma tedbirlerine ilişkin olup, davacının iddia ettiği hürriyetinden yoksun bırakılması soruşturma veya kovuşturma aşaması tamamlandıktan, ceza kararı kesinleştikten sonra gerçekleştiğinden uyuşmazlığın 5237 sayılı yasanın 141. maddesi kapsamında ve Adli Yargının görev alanında kaldığının kabulü mümkün değildir.

Bu konuda Adli Yargıyı görevli kabul eden hiçbir yasal düzenlemede bulunmamaktadır.

Bu halde görevli yargı kolunun genel hükümlere göre belirlenmesi gerekir.

T.C. Anayasasının 125/ son maddesinde “ İdarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu” kurala bağlanmış,

2577 sayılı İdari Yargılama Usülü Kanunun 2/1-b maddesinde “ İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava çeşitleri arasında” sayılmıştır.

Bu durumda, hakkındaki ceza mahkumiyetinin kesinleşmesinden sonra verilen adli para cezasının infazı için C. Başsavcılığınca göz altına alınan davacının, idarenin görevinde olan kamu hizmetini yürüttüğü sırada göz altına alınmasında, kamu hizmetinin usulüne ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının tesbitinde, esas alman idare hukuku kurallarına ve 2577 sayılı İYUK 2/1-b maddesinde sayılan tamyargı davasında İdari Yargı yerleri görevli bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle uyuşmazlıkta Adli Yargıyı görevli kabul eden sayın çoğunluk görüşüne katılamıyorum.

 

 

                                                                                                          Karşı Oy

                                                                                              Eyüp Sabri BAYDAR