Hukuk Bölümü 2004/16 E., 2004/35 K.

  • VAKIF ÇALIŞANININ HİZMET SÖZLEŞMESİNİN FESHİNDEN DOĞAN TAZMİNAT DAVASI
  • 2577 S. İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU [ Madde 2 ]
  • "İçtihat Metni"

    OLAY : Vakıf sekreteri olarak çalışmakta iken, Vakıf Mütevelli Heyetinin 12.10.2000 gün ve 17/69 sayılı kararıyla iş akdi sona erdirilen davacı, fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla, 6 yıl 6 ay 27 gün olan çalışması karşılığı kıdem ve ihbar tazminatı alacağının, faiziyle birlikte tahsiline hükmedilmesi istemiyle, 9.11.2001 gününde adli yargı yerinde dava açmıştır.

    SAİMBEYLİ ASLİYE HUKUK ( İŞ ) MAHKEMESİ; 22.5.2002 gün ve E:2001/55, K:2002/24 sayı ile, davacının davalı işyerinde 233 sayılı KHK.'ye göre sözleşmeli personel olarak çalıştığı ve özlük hakları bakımından 657 sayılı DMK., sosyal güvenlik hakları bakımından da 506 sayılı SSK.'na tabi olduğu, ancak 1475 sayılı Yasa'ya tabi çalışmadığı anlaşıldığından, uyuşmazlığın 5521 sayılı Yasa'nın 1. maddesi kapsamına ve iş mahkemelerinin görev alanına girmeyip tamamiyle idari yargının görev alanı içerisinde kaldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

    Davacı vekili, aynı istekle, 12.9.2002 gününde idari yargı yerinde dava açmıştır.

    ADANA 1. İDARE MAHKEMESİ TEK HAKİMİ; 2.10.2002 gün ve E: 2002/1790, K: 2002/1965 sayı ile, vakıf başkanı kaymakam tarafından işveren temsilcisi sıfatıyla imzalanan sözleşmenin tarafı olan vakıf tüzel kişiliğini 233 sayılı KHK. kapsamında değerlendirme olanağı bulunmadığı; sözleşmenin içeriğinin incelenmesinden, yalnızca bir niteliği itibariyle kamusal işlevi olan vakfın yürüttüğü hizmetin gereği, kamu tüzelkişisi kurumlarda asli ve sürekli görevleri yürüten Devlet memurları ve diğer kamu görevlilerinin çalışma şartlarına koşutluk sağlama amacına yönelik bazı hak ve ödevlere ilişkin kurallarla 657 sayılı Yasa'ya göndermeler yapılmakla birlikte, iş yapma borcu, ücret, bağımlı çalışma gibi Borçlar Kanunu'nun 313. maddesinde tanımlanan hizmet sözleşmesinin tüm unsurlarını içeren ve işverene sözleşme özgürlüğünün üzerinde hak ve yetkiler tanımayan sözleşme nedeniyle davacının 1475 sayılı İş Kanunu'na göre belirli süreli sürekli hizmet akdiyle çalıştığı sonucuna varıldığı ve İş Kanunu kapsamındaki davanın görüm ve çözümünde adli yargı yerlerinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, itiraz edilmeyerek kesinleşmiştir.

    İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Tülay TUĞCU'nun Başkanlığında, Üyeler: Dr. Atalay ÖZDEMİR, M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Serap AKSOYLU, Z.Nurhan YÜCEL, Turgut ARIBAL ve Abdullah ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 01/07/2004 günlü toplantısında;

    I- İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderildiği, adli yargı dosyasının da Başkanlık yazısı ile getirtilerek incelemeye alındığı ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

    II- ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim İsa YEĞENOĞLU'nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan;ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Nevzat ÖZGÜR'ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

    Dava, mütevelli heyetince sözleşmesi feshedilen vakıf sekreterinin ihbar ve kıdem tazminatı haklarının ödenmesine hükmedilmesi isteminden ibarettir.

    29.5.1986 tarih ve 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu ile, muhtaç durumda bulunanlara yardım etmek, sosyal adaleti pekiştirici tedbirler alarak gelir dağılımının adilane bir şekilde tevzi edilmesini sağlamak, sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik etmek amacıyla, Başbakanlığa bağlı ve T.C. Merkez Bankası nezdinde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu kurulmuştur.

    Anılan 3294 sayılı Yasa'nın 7. maddesinde "Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonunda toplanan kaynağın ülke çapında ihtiyaç sahibi vatandaşlara nakdi ve ayni olarak dağıtılmak ve bu Kanunun amacına uygun faaliyet ve çalışmalarda bulunmak üzere her il ve ilçede Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma vakıfları kurulur.

    ( Değişik: 16.6.1989- 3582/3md. ) Mülki idare amirleri vakfın tabii başkanı olup, illerde, belediye başkanı, emniyet müdürü, defterdar, il milli eğitim müdürü, il sağlık müdürü, il Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu müdürü ve müftü; ilçelerde, belediye başkanı, ilçe emniyet üst görevlisi, malmüdürü, ilçe milli eğitim müdürü, Sağlık Bakanlığının ilçe üst görevlisi ve müftü vakfın mütevelli heyetidir.

    Vakıf senetleri mahallin en büyük mülki idare amiri tarafından Medeni Kanundaki hükümlere göre tescil ettirilir.

    Her faaliyet dönemi için il ve ilçelerde hayırsever vatandaşlar arasından valinin seçeceği üçer kişi mütevelli heyetinde görev alırlar." hükümlerine yer verilmiştir.

    Anılan Yasa ile, bir hizmet alanı kurularak yürütülmesi görevi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Kurulu'na verilmiş; ancak, bu doğrultuda faaliyet gösterecek vakıfların mütevelli heyetleri ( çoğunlukla ) belli kamu görevlilerinden teşkil edilmekle birlikte, kamu tüzel kişiliği şeklinde kuruluşa işaret eden bir özel düzenlemeye yer verilmeyip sözkonusu vakıfların Medeni Kanun hükümlerine tabi olarak kurulup faaliyette bulunmalarının öngörülmüş olması karşısında, vakıf çalışanları ile akdedilen hizmet sözleşmesinin tarafı olması bakımından kaymakamın, Yasa'dan kaynaklanan vakıf başkanlığı nedeniyle işveren sıfatını taşıdığı kuşkusuzdur.

    Öte yandan, davacı ile akdedilen hizmet sözleşmesinde, ücret ve izin gibi haklar ile mesai saatleri, disiplin, yasaklar gibi yükümlülüklere ilişkin olarak memur ve diğer kamu görevlileri hakkındaki yasal düzenlemelerden esinlenilmiş olması, bu sözleşmeyi 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 2/1-c. maddesinde tanımlanan "...kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşme" haline getirmeyeceği gibi, genel kadro usulüne ve 233 sayılı KHK.'ye tabi bir kurum ve kuruluş kadrosunda çalışmayan davacıya da Devlet memuru ya da sözleşmeli personel statüsünü kazandırmaz.

    Nitekim, davacıyı sosyal güvenlik yönünden 506 sayılı Yasa ile ilgilendiren ve karşılıklı fesih haklarına da yer veren sözleşmenin 23. maddesinde, sözleşmede yer almayan hususlarda ve ihtilaf halinde 657 ve 506 sayılı Yasalar ile İş Kanunu hükümlerinin kıyasen uygulanacağına işaret edildiğinden, davacının Medeni Kanun hükümlerine göre faaliyette bulunan vakıftaki çalışmasının 1475 sayılı İş Kanunu kapsamında olup olmadığının ve bu Kanun'da öngörülen hakları kazanıp kazanmadığının ya da olayda genel hükümlerin uygulanıp uygulanmayacağının saptanması gerekecektir.

    Bu durum karşısında, ortada 2577 sayılı İ.Y.U.K.'nun 2/1-c. maddesi kapsamında bir idari sözleşme olmayıp, sözleşme serbestisi esasına dayalı hizmet akdinden doğan davanın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerleri görevli bulunmaktadır.

    Açıklanan nedenlerle, Asliye Hukuk ( İş ) Mahkemesi'nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.

    SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Saimbeyli Asliye Hukuk ( İş ) Mahkemesi'nce verilen 22.5.2002 gün ve E: 2001/55, K: 2002/24 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 1.7.2004 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.