T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2017 / 745

            KARAR NO  : 2017 / 823

            KARAR TR   : 25.12.2017

ÖZET : Davacının adli yargı yolunu tükettikten sonra davalı idareye yaptığı başvurunun reddine dair davalı idarenin tesis ettiği işlemin iptali istemiyle açılan davanın İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

                                                          

 

K  A  R  A  R

 

            Davacı             : C.S.

            Davalı             : Ege Üniversitesi Rektörlüğü

            Vekili              : Av. D.D.B.

                                              

O L A Y         : Davacı; İzmir 17. ve 24. İcra Müdürlükleri tarafından Ege Üniversitesi Hastanesi Başhekimliğine gönderilen haciz ihbarnameleri sonucunda maaşının 1/4'ü ile yapılan ek ödemelerin tamamından kesintiler yapılması üzerine, ek ödemelerden yapılan kesintilerin 1/4'e düşürülmesi ve daha önce yapılan fazla kesintilerin iadesi talebiyle Ege Üniversitesi Rektörlüğüne başvurduğu, yapılan başvurunun reddedilmesi üzerine red işleminin iptaline karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı vekili süresi içinde verdiği savunma dilekçesinde; uyuşmazlığın çözüm ve görümünde Adli Yargının görevli olduğu görüşüyle davanın görev yönünden reddi gerektiğini savunmuştur.

İZMİR 1. İDARE MAHKEMESİ: 07.03.2017 tarih ve E:2016/456 sayılı kararı ile “…2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'un 5. maddesinde, idare mahkemelerinin vergi mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derece Danıştay’da çözümlenecek olanlar dışındaki; a)iptal davalarını, b) tam yargı davalarını, c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davaları, d) Diğer kanunlarla verilen işleri çözümleyeceği kurala bağlanmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1.maddesinde de, idari dava türleri olarak a) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b)İdari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları, c)Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olduğu belirtilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden, davacının icra dosyasına sabit ek ödemenin tamamının kesilmemesi, maaş unsuru olarak kabul edilmesi ve 1/4 oranında kesinti yapılması, yapılan fazla kesintilerin yasal faiziyle ödenmesi gerektiğinden bahisle davalı idareye 09/02/2016 gününde başvurduğu, davalı Ege Üniversitesi Rektörlüğü'nün 19.02.2016 gün ve 17507090/1697-1605 sayılı işlemi ile talebin reddi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davalarının; idari dava türlerinden biri olduğu tartışmasızdır.

İdari İşlemler idarenin, idare hukuku alanında kamu gücüne dayalı olarak re’sen ve tek yanlı irade açıklaması sonucu tesis etmiş olduğu ve tesis edilmekle hukuk düzeninde yeni durumlar yaratan veya bir durumu bildiren ya da tespit eden hukuksal işlemler olup, özel yasal düzenlemelerle istisnalar getirilmediği sürece, idari işlemlerin yargısal denetimi idari yargının görev alanında bulunmaktadır.

Bakılan davada, davacının icra dosyasına yapılan sabit ek ödemenin tamamının kesilmemesi, 1/4 oranında kesinti yapılması ve yapılan kesintilerin yasal faiziyle ödenmesi gerektiğinden bahisle davalı idareye yaptığı başvurunun reddine dair davalı idarenin tesis ettiği işlem, idari nitelikte bir işlem olduğundan anılan işlemin iptali istemiyle açılan davanın görüm ve çözümü idari yargının görev alanına girmektedir” görüşüyle davalı idarenin görev itirazının reddine” karar vermiştir.

Davalı vekili tarafından,  süresi içinde verilen dilekçe ile olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine dilekçe, dava dosyası ile birlikte Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; “…2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun "Alacaklar ve Üçüncü Şahıs Elinde Haczedilen Mallar Hakkında" başlıklı 89. maddesinde; “Hamiline ait olmayan veya cirosu kabil bir senetle müstenit bulunmayan alacak veya sair bir talep hakkı veya borçlunun üçüncü şahıs elindeki taşınır bir malı haczedilirse icra memuru; borçlu olan hakiki veya hükmi şahsa bundan böyle borcunu ancak icra dairesine ödeyebileceğini ve takip borçlusuna yapılan ödemenin muteber olmadığını veya malı elinde bulunduran üçüncü şahsa bundan böyle taşınır malı ancak icra dairesine teslim edebileceğini, malı takip borçlusuna vermemesini, aksi takdirde malın bedelini icra dairesine ödemek zorunda kalacağını bildirir (Haciz ihbarnamesi). Bu haciz ihbarnamesinde, ayrıca 2, 3 ve 4 üncü fıkra hükümleri de üçüncü şahsa bildirilir. / ... / Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde itiraz etmezse, mal yedinde veya borç zimmetinde savılır ve kendisine gönderilen haciz ihbarnamesine süresinde itiraz etmediği, bu nedenle de malın yedinde veya borcun zimmetinde sayıldığı ikinci bir ihbarname ile bildirilir. Bu ikinci ihbarnamede ayrıca, üçüncü şahsın ihbarnamenin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde ikinci fıkrada belirtilen sebeplerle itirazda bulunması, itirazda bulunmadığı takdirde zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmesi istenir, ikinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü şahsa onbeş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir. Bu bildirimi alan üçüncü şahıs, icra takibinin yapıldığı veya yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde süresi içinde menfi tespit davası açtığına dair belgeyi bildirimin yapıldığı tarihten itibaren yirmi gün içinde ilgili icra dairesine teslim ettiği takdirde, hakkında yürütülen cebri icra işlemleri menfi tespit davası sonunda verilen kararın kesinleşmesine kadar durur. Bu süre içinde 106 ncı maddede belirtilen süreler işlemez. Bu davada üçüncü şahıs, takip borçlusuna borçlu olmadığını veya malın takip borçlusuna ait olmadığını ispat etmeye mecburdur. Üçüncü şahıs açtığı bu davayı kaybederse, mahkemece, dava konusu şeyin yüzde, yirmisinden aşağı olmamak üzere bir tazminata mahkum edilir. Bu fıkraya göre açılacak menfi tespit davaları maktu harca tabidir. / Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesine müddeti içinde itiraz ederse, alacaklı, üçüncü şahsın verdiği cevabın aksini icra mahkemesinde ispat ederek üçüncü şahsın 338 inci maddenin 1 inci fıkrası hükmüne göre cezalandırılmasını ve ayrıca tazminata mahkûm edilmesini isteyebilir. İcra mahkemesi, tazminat hakkındaki davayı genel hükümlere göre halleder. / Üçüncü şahıs, kusuru olmaksızın bir mani sebebiyle müddeti içinde haciz ihbarnamesine itiraz etmediği takdirde 65 inci madde hükmü uygulanır. Her halde üçüncü şahıs, borçlu ile kötü niyetli alacaklıya karşı dava açarak ödemek zorunda kaldığı paranın veya teslim ettiği malın iadesini isteyebilir. / Malın teslimi mümkün olmazsa, alacaklı icra mahkemesine müracaatla değerini üçüncü şahsa ödetmek hakkını haizdir. / Haciz ihbarnamesi, borçlunun hak ve alacaklarının bulunabileceği bir tüzel kişinin veya müessesenin şubesine veya tüm şubelerini kapsayacak şekilde merkezine tebliğ edilir. Haciz ihbarnamesinin tebliğ edildiği merkez, tüm şubeleri veya birimlerini kapsayacak şekilde beyanda bulunmakla yükümlüdür. /... / ... ” şeklindeki düzenleme ile borçlunun üçüncü kişi yed ve zilyetliğinde olan mal ve alacaklarına ne şekilde haciz konulacağı, haciz konulması üzerine üçüncü kişi tarafından hangi usul ve esaslarla alacak veya malın teslim edileceği hususlarına yer verilmiştir.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun “Şikâyet ve Şartlar" başlıklı 16. maddesinde; “Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere İcra ve İflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikâyet olunabilir. Şikâyet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır. Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikâyet olunabilir.'" hükmü, “Şikâyet üzerine yapılacak muameleler” başlıklı 17. maddesinde, “Şikâyet tetkik merciince, kabul edilirse şikâyet olunan muamele ya bozulur yahut düzeltilir. Memurun sebepsiz yapmadığı veya geciktirdiği işlerin icrası emrolunur." hükmü, “Tetkik mercii” başlıklı 4. maddesinde de:          “İcra ve iflâs dairelerinin muamelelerine karşı yapılan şikâyetlerle itirazların incelenmesi icra tetkik mercii hâkimi yahut kanun gereğince bu görev kendisine verilmiş olan hâkim tarafından yapılır. ...” hükmü yer almaktadır.

Davaya konu olayda, davacının İzmir 17. ve 24. İcra Müdürlüğü tarafından Ege Üniversitesi Hastane Başhekimliğine gönderilen haciz ihbarnameleri sonucunda maaşının 1/4'ü ile yapılan ek ödemelerin tamamından kesintiler yapılması üzerine, ek ödemelerden yapılan kesintilerin 1/4'e düşürülmesi ve daha önce yapılan fazla kesintilerin iadesi talebiyle Ege Üniversitesi Rektörlüğüne başvurduğu, yapılan başvurunun reddedilmesi üzerine red işleminin iptaline karar verilmesi istemiyle dava açtığı anlaşılmaktadır. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, İcra Müdürlüğü tarafından yürütülen takip sonucu haciz ihbarnamesi gönderilmesi üzerine davacının ek ödemesinin tamamından icra kesintisi yapılması işleminin kanuna aykırılığı iddiasının, şikâyet yolu ile çözümleneceği; mahkemenin, incelemeyi söz konusu icra dosyası üzerinden yaparak, anılan işlemin Kanuna uygun olup olmadığı hususunda karar vereceği, adli yargılamanın bir parçasını oluşturan bu uyuşmazlığın, İcra Müdürlüğünün tesis ettiği bir işlemden kaynaklandığı gözetildiğinde, bu işlemin yasaya uygun olup olmadığının adli yargı yerince çözümlenmesinin gerektiği kanaatine varılmıştır.

Uyuşmazlık Mahkemesinin 24/12/2012 tarih ve 2012/116-278 sayılı kararında da aynı hususların vurgulandığı görülmektedir.

Açıklanan nedenlerle, açılan davanın adli yargı yerinde görüm ve çözümü gerekmektedir” şeklindeki gerekçe ile 2247 sayılı Yasanın 10'uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Suna TÜRE, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Birgül KURT’un katılımlarıyla yapılan 25.12.2017 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; davalı Ege Üniversitesi vekilinin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde Davalı vekilince başvuruda bulunması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısınca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’ nun, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’ nin davada adli yargının Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, haciz ihbarnamesi üzerine davacıya davalı kurumca yapılan ek ödemenin tamamının kesilerek icra dosyasına gönderilmesine dair kurum işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun;

83. Maddesi: Maaşlar, tahsisat ve her nevi ücretler, intifa hakları ve hasılatı, ilama müstenit olmayan nafakalar, tekaüt maaşları, sigortalar veya tekaüt sandıkları tarafından tahsis edilen iratlar, borçlu ve ailesinin geçinmeleri için icra memurunca lüzumlu olarak takdir edilen miktar tenzil edildikten sonra haczolunabilir.

Ancak haczolunacak miktar bunların dörtte birinden az olamaz. Birden fazla haciz var ise sıraya konur. Sırada önde olan haczin kesintisi bitmedikçe sonraki haciz için kesintiye geçilemez.

16. Maddesi:  Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere İcra ve İflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikâyet olunabilir. Şikâyet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır.

Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikâyet olunabilir.

355. Maddesi: Devlet işlerinde veya hususi müesseselerde bulunan borçlu memur veya müstahdemlerin maaş ve ücretlerinden kesilmesi için icra dairelerinden yapılacak tebligatın kanuni muhatapları haczin icra edildiğini ve borçlunun maaş ve ücreti miktarını nihayet bir hafta içinde bildirmeğe ve borç bitinceye kadar icra dairesinin tebligatı mucibince haczolunan miktarı tevkif edip hemen daireye göndermeğe mecburdurlar.

Memurun maaş, ücret veya memuriyetinde yahut başka bir şubeden maaş almağı mucip olacak surette vukubulacak tebeddülleri ve hizmetine nihayet verildiği takdirde bu keyfiyeti de mal memuru veya daire amiri yahut hususi müesseselerin kanuni muhatapları derhal icra dairesine bildirmeğe ve ikinci halde haciz muamelesinden o şube veya amirini haberdar etmeğe mecburdur.

356. Maddesi: Yukardaki madde hükümlerine riayet etmemiş olanların kesmedikleri veya ilk vasıta ile göndermedikleri para ayrıca mahkemeden hüküm alınmasına hacet kalmaksızın icra dairesince maaşlarından veya sair mallarından alınır.

Hükümlerini içermektedir.

Dava dosyasının incelenmesinden, davacının kendisine çalıştığı kurumca yapılan sabit ek ödemenin tamamının icra dosyasına kesilmemesi, maaş unsuru olarak kabul edilmesi ve 1/4 oranında kesinti yapılması, yapılan fazla kesintilerin yasal faiziyle ödenmesi gerektiğinden bahisle, İzmir 17. İcra Müdürlüğünün muamelesine karşı şikâyet yoluyla İzmir 9. İcra (Hukuk) Mahkemesine başvurduğu, davanın 23/01/2013 tarih ve 2013/33 E. 2013/34 K sayılı hükümle kesin olarak reddedildiği, red kararı gerekçesinde “ayrıca 24. İcra Müdürlüğü dosyasında döner sermaye yönünden bir haciz bulunmadığına değinildiği,” davacının bunun üzerine davalı idareye 09/02/2016 günü başvurarak fazla yapıldığını ileri sürdüğü kesintilerin tarafına iadesini talep ettiği, davalı Ege Üniversitesi Rektörlüğü'nün 19.02.2016 gün ve 17507090/1697-1605 sayılı işlemi ile İcra İflas Kanununun yukarıda değinilen 16. maddesini işaret ederek talebi reddettiği, bunun üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bütün bunlardan davacının yukarıda alıntılanan kanun maddeleri uyarınca 17.01.2013 tarihinde İcra Mahkemesine başvurarak “Şikâyet” yolunu tükettikten sonra talebinin kesin olarak reddedilmesi üzerine bu kez de davalı kuruma yapılan kesintinin kanuna aykırı olduğu iddiasıyla 09.02.2016 tarihli dilekçeyle müracaat ettiği belirlenmiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının başvurusunda belirttiği “davacının ek ödemesinin tamamından icra kesintisi yapılması işleminin kanuna aykırılığı iddiasının, şikâyet yolu ile çözümlenmesi” mümkün görülmemektedir. Zira davacı şikâyet yolunu tüketmiş olup, yeniden adli yargıda aynı davanın görülmesine imkân yoktur. Bunu bildiği için de bu defa davalı kuruma müracaat etmiştir. Talebin reddine ilişkin işleme karşı açılan davanın yeniden adli yargıda görülmesine imkân bulunmamaktadır.

Bu sebeplerle davacının adli yargı yolunu tükettikten sonra davalı idareye yaptığı başvurunun reddine dair davalı idarenin tesis ettiği işlem, idari nitelikte bir işlem olduğundan anılan işlemin iptali istemiyle açılan davanın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Belirtilen nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 25.12.2017 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Mehmet

AKSU

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Suna

TÜRE

 

 

 

 

Üye

Birgül

KURT