T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          ESAS    NO  : 2019 / 334

          KARAR NO : 2019 / 357

          KARAR TR  :  20.5.2019

ÖZET : 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

 

Adli Yargı Yerinde:

Davacı         : G. Ö.

Vekili           : Av. M. S., Av.Y.Ö.

Davalı          : 1- Gaziosmanpaşa Belediyesi Başkanlığı

Vekili           : Av.M.E. Ç.

Davalı          : 2- S.Sigorta Anonim Şirketi

Davalı          : 3- R.D.

İhbar Olunan: 1- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı

İhbar Olunan: 2- İSKİ Gaziosmanpaşa Şube Müdürlüğü

İhbar Olunan: 3- Karayolları Genel Müdürlüğü

İdari Yargı Yerinde:

Davacı         : Ş.Sigorta A.Ş.

  (Eski Ünvanı-S. Sigorta A.Ş.)

Vekilleri       : Av. N. A. A. T.,  Av.S. Y.

Davalı          : Gaziosmanpaşa Belediyesi Başkanlığı

 

O  L  A  Y   : 1-a)Davacı G. Ö.’ün vekili dilekçesinde özetle; müvekkilinin 06.02.2011 tarihinde, sürücüsü R. D. olan 34 ... 75 plakalı aracın  seyir halindeyken yol kenarındaki kum yığınına çarpması neticesinde ağır bir şekilde yaralandığını; kaza sonucundaki süreçte bir gözünün tamamen, diğer gözünün ise % 60 oranında görme yetisini kaybettiğini; halihazırda tedavisi devam ettiğinden görme yetisindeki kaybın artması durumunun da belirsiz olduğunu; kaza tarihi itibariyle 21 yaşında ve Akdeniz Üniversitesi Makine Programcılığı öğrencisi ve aynı zamanda sözlü bir durumda iken söz konusu kazaya düçar olduğunu;  kaza yapan araçta yolcu olan müvekkilinin,  kazada herhangi bir kusuru veya ihmali de bulunmadığını;  kazanın tamamen davalı araç sürücüsünün ve davalı belediyenin kusurundan kaynaklandığını, öte yandan kaza ile ilgili Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığınca açılan soruşturmanın halen devam ettiğini; davalıların bu kazanın sebep olduğu bütün zararlardan %100 kusurlu ve sorumlu bulunduğunu;  davalıların Karayolları Trafik Kanununa göre kusursuz sorumlu olmalarından, % 100 kusurlu olarak sebep olunan trafik kazasından doğan zararlarının karşılanmaması üzerine bu davayı açmak zarureti doğduğunu ifade ederek;  öncelikte maddi durumuna binaen müvekkili lehine adli yardıma hükmedilmesi;  kaza nedeniyle ileride meydana gelecek zararlardan doğan hakları saklı kalmak kaydıyla; fazlaya ilişkin hakları saklı olmak üzere 1.000.00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte bütün davalılardan müştereken ve müteselsilin tahsiline;  250.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren Sigorta şirketi hariç diğer davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline  karar verilmesi istemiyle 1- Gaziosmanpaşa Belediyesi Başkanlığı,  2- S. Sigorta Anonim Şirketi ve   3- R. D.e karşı 5.2.2013 tarihinde  adli yargı yerinde dava açmıştır.

1-b)İSTANBUL 8.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ: 29.11.2016 gün ve E:2014/981, K:2016/894 sayı ile, “(…)Talep, Trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. 06/02/2011 olay tarihinde saat 02:45 sıralarında davalı sürücü R. D. maliki ve sürücüsü olduğu ve yine davalı S. sigorta tarafından 25/11/2010-2011 arası geçerli 1006231 nolu Trafik Sigorta Poliçesi ile sigortalanmış olan 34 ... 75 plakalı Renault Spring marka otomobili ile Gaziosmanpaşa İlçesi, Karadeniz Caddesinde Eyüp istikametine seyir halinde iken Şeref sokağına girişte yolun sağ şeridi üzerine dökülmüş ancak herhangi bir işaretlemesi yapılmamış olan, kum yığını önü ile çarpıp direksiyon hakimiyetini kaybederek kaza yaptığı ve araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralanıp, beden gücü kaybına uğradığı anlaşılmaktadır. Olay yeri yukarıda belirtildiği üzere Karadeniz caddesi ile buna dik olarak birleşen Şeref Sokağın meydana getirdiği (T) şeklinde üçlü kavşak olup, eğimli olan yolun zemininin asfalt ve kaza sırasında kuru olduğu, yol aydınlatmasının bulunduğu, yön işareti olup, yol üzerindeki kum yığını ile birlikte bir işaretlemenin bulunmadığı, sürücü R.’in arkadaşları U. ve davacı G. ile birlikte Pazariçi Mahallesinde dolaşırken yol ortasına dökülmüş kum sebebiyle aracın kayıp, yığına saplandığı, sürücünün ve G.’ın araçta sıkıştıkları, sürücünün 0,69 promil oranında alkollü olduğu davalı sürücünün, alkol kontrolünün olaydan yaklaşık 165 dakika sonra 05:30 da yapılan tespitle belirlenmiş olması ve ortalama değişim oranı kabul edilen 0,15 promil nazara alındığında kaza anında 1,10 promil alkollü olduğu sonucuna varılmıştır. Bu itibarla sürücünün ve ilgili-sorumlu Belediye Başkanlığının da, yol aydınlatması olsa da kum yığınının trafiğin geliş istikametine göre yeterli sayıda konacak uyarı işaretleri ile işaretlenmemiş ve trafiğin buna göre yönlendirilmemiş olması sebebi ile %50'şer oranda eşit derecede kusurlu oldukları, araçta yolcu olarak bulunan davacının kusurunun bulunmadığı, sonucuna varılmaktadır. Adli Tıp Kurumundan alınan 15/12/2014 tarih ve 14175 sayılı ihtisas kurulu raporunda davacının beden gücü kayıp oranının %45 ve iyileşme süresinin de 3 ay olduğu ifade edilmiştir. Davacı 1990 doğumlu olup, kaza tarihinde 21 yaşında ve PMF-1931 tablosuna göre kalan yaşam süresinin 45 yıl, toplam sürenin 66 yıl olduğu, buna göre 21-60 yaş arası aktif döneminin 39 yıl, 60-65 yıl arası pasif döneminin 5 yıl olmak üzere toplam zarar süresinin 45 yıl olduğu, gelir durumuna ilişkin başkaca bir belge ve delil sunulmadığından asgari hizmetler hesaba alınmak suretiyle, geçici İş göremezlik zarar miktarının davalının %100 kusuru da dikkate alınarak 2.389,50-TL, sürekli kısmi iş göremezlik zarar miktarının da, %45 beden gücü kayıp oranı ve karşı tarafın ortaklaşa %100 kusuruna göre 221.399,64-TL olmak üzere toplam 223.789,I4-TL olduğu, ayrıca yukarda belirtildiği üzere hatır taşımasının varlığı karşısında maddi tazminat miktarından takdiren %30 oranında indirim yapılmasının uygun olacağı, davalı S. Sigorta şirketinin kaza tarihindeki trafik poliçe limiti 200.000-TL olmakla, ödemekle yükümlü olacağı miktarın poliçe limiti ile sınırlı olarak 200.000-TL olarak olması gerektiği sonucuna varılmıştır. Diğer yandan yolun sağ şeridine kontrolsüz şekilde dökülen ve kazanın meydana gelmesinde temel etken olan Karadeniz Cad Şeref sok. Kavşağı yönünde caddenin isminin sonradan Şehnaz Caddesi değiştirildiği yönünde davalı belediye tarafından beyanda bulunulmuş olmakla birlikte Şehnaz Caddesinin Karadeniz Caddesinin devamı olarak yer aldığı anlaşılmaktadır. Burada olay yerinde belediye tarafından bir çalışma yapılmamış olması ve kum yığınının bu sebeple olay yerinde bulunmuyor olması ihtimali dışında öncelikle aracın çarptığı kum yığınının yol üzerinde trafiği düşürecek şekilde bulunması ve bununla ilgili herhangi bir işaretleme ve trafik yönlendirmesinin yapılmaması, başka bir anlatımla yolun bakımından sorumlu belediye tarafından TK 13 ve 14 maddelerine göre hizmet kusurunun bulunması dikkate alınarak kaza ile ilgili hizmet kusurunun değerlendirilmesi görevinin idari yargıya ait olacağı kanaatine varılmış, manevi tazminat talebi bakımından da; manevi tazminat zarara uğrayanda manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu bulunan özgün nitelik taşıması, bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını amaç edinmemesi, zarar görenin zenginleşmemesi ve zarar sorumlusunun fakirleşmemesi hususları dikkate alınıp, yukarda ayrıntılı olarak belirtilen olayın özellikleri, hatır taşımasının varlığı, sonuç ve davacının maluliyet durumu dikkate alındığında manevi tazminat isteminin de kısmen kabulü gerektiği kanaatine varılarak davalı Gaziosmanpaşa Belediye Başkanlığı yönünden (idari yargı görevli olmakla) yargı yolu yanlışlığı nedeniyle reddine, Diğer davalılar Sigorta Şirketi ve R. D. yönünden; Maddi tazminat talebi bakmamdan davanın (hatır taşıması nedeniyle taktiren %30 oranında indirim yapılarak) kısmen kabulüne ilişkin aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM/ Yukarda açıklanan nedenlerle;

1-)Davanın davalı Gaziosmanpaşa Belediye Başkanlığı yönünden (idari yargı görevli olmakla) yargı yolu yanlışlığı nedeniyle reddine,

2-Diğer davalılar Sigorta Şirketi ve R.D. yönünden; Maddi tazminat talebi bakımından davanın (hatır taşıması nedeniyle takdiren %30 oranında indirim yapılarak) kısmen kabulü ile; toplam 148.192,84 TL maddi tazminatın, davalı sigorta şirketi yönünden (200,000,00 TL poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere ve) dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile, diğer davalı R. yönünden ise olay tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte bu davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine,

3-)Manevi tazminat talebi yönünden davanın kısmen kabulü ile; toplam 25.000.00 TL manevi tazminatın davalı R. D.'den olay tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,

Fazlaya ilişkin istem taktiren yerinde görülmediğinden reddine,(…)” karar vermiştir.

1-c)İdare Mahkemesince,  Adli Yargı dosyasının aslı temin edilip gönderilmediğinden, adli yargı kararının kesinleşme durumunu da saptamak açısından Mahkememizce, 30.4.2019 sayı yazı ile, İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesinden, E: 2014/981, K:2016/894 sayılı dava dosyasının aslının ivedilikle gönderilmesi istenilmesine karşın; anılan Mahkemece verilen 8.5.2019 tarihli cevap yazısında; dosyanın şu an istinafta olduğu ve henüz dönmediği bilgisi verilmiştir. Bu bağlamda,  İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesinin 29.11.2016 gün ve E: 2014/981, K:2016/894 sayılı kararının henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.

2-a) Bu kez, davacı  Ş. Sigorta A.Ş.(Eski Ünvanı-S. Sigorta A.Ş.)vekili dava  dilekçesinde; Recep Demir'in maliki bulunduğu 34 PIS 75 plaka sayılı aracın, müvekkili sigorta şirketi tarafından sigortalandığını; bu aracın 06.02.2011 tarihinde davalı Gaziosmanpaşa Belediyesi Başkanlığı sınırları içinde yer alan Karadeniz Caddesi ile Şeref Sokak birleşim noktasında bulunan kavşaktaki kum yığınına çarpması sonucunda araç içerisinde yolcu olarak bulunan G. Ö.’ün ağır şekilde yaralandığını; G. Ö. tarafından müvekkili şirket ile sigortalısı R.D.ve işbu dosyanın davalısı Gaziosmanpaşa Belediye Başkanlığı aleyhine İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2014-981 Esas sayılı dosyası ile maddi-manevi tazminat davası ikame edildiğini; anılan dosya kapsamında yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde dava konusu kaza sebebi ile Gaziosmanpaşa Belediyesi Başkanlığı'nın hizmet kusurunun bulunduğu tespit edildiğinden, davalı Gaziosmanpaşa Belediyesi Başkanlığı aleyhine açılan davanın "idari yargının görevli olduğu" gerekçesi ile 29.11.2016 tarihli karar ile reddedildiğini; İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2014-981Esas,2016/894 K sayılı ve 29.11.2016 tarihli ilamına karşı müvekkil şirket ve davacı tarafından istinaf başvurusunda bulunulduğunu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme neticesinde verilen 2017/946 E, 2018/753 K sayılı 17.05.2018 tarihli karar ile, davalı belediye açısından idari yargı yolunun görevli olduğu hususu yinelenerek, ilk derece mahkemesi tarafından verilen hükmün düzeltilerek onandığını ve 148.192,84-TL maddi tazminat tutarının müvekkil S. Sigorta A.Ş. ve R. D.'den müşterek ve müteselsil sorumluluk hükümleri gereğince tahsiline karar verildiğini;  kazada zarar gören davacı G. Ö. tarafından İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2014-981 Esas, 2016/894 K sayılı ve 29.11.2016 tarihli ilamının, İstanbul 31. İcra Müdürlüğü'nün 2017-2522 Esas sayılı dosyası ile müvekkil şirket aleyhine takibe konu edildiğini, 268.716,00-TL.nin, 05.09.2018 tarihinde tediye edildiğini; izah edildiği üzere,  İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2014-981Esas,2016/894 K sayılı dosyası kapsamında yapılan bilirkişi incelemesi ile, davalı belediyenin hizmet kusurunun açıkça ve şüpheye yer kalmayacak şekilde tespit edildiğini, 06.02.2011 tarihli kazada neticesinde oluşan zararın %50'lik kısmının davalı idarenin sorumluluğunda olduğunu, bu sebeple müvekkil şirket tarafından zarar gören G. Ö.'e tediye edilen 268.716,00-TL'nin %50'lik kısmı olan 134.358,00-TL'nin davalı kurum tarafından müvekkili şirkete ödenmesi gerektiğini; İdari Yargılama Usul Kanunun 13. maddesinin " İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir." hükmünü taşıdığını;  anılan yasa maddesi uyarınca 20.12.2018 tarihli dilekçe ile davalı idareye başvuru yapıldığını, davalı tarafından gönderilen 28.01.2019 tarihli yazı ile "kazanın gerçekleştiği yerin (Şehnaz Caddesi) ana arter olması sebebiyle, İstanbul Büyükşehir Belediyesi sorumluluğunda olduğu, belediyelerinin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığı, bu sebeple ödeme yapmalarının söz konusu olmayacağı" belirtilerek talebin reddedildiğini; İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2014-981Esas,2016/894 K sayılı dosyası kapsamında yapılan yargılamadan, kazanın davalı idarenin yetki alanında meydana gelen hizmet kusurundan kaynaklandığının açıkça ortada olduğunu, idare tarafından tazminatın reddine mesnet gösterilen gerekçenin hukuken doğru ve yerinde olmadığını, Anayasanın 125. Maddesine göre; idareler kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı karşılamakla yükümlü olup, kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesi için her türlü tedbiri almakla yükümlü bulunduğunu ifade ederek;  fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla; müvekkili şirket tarafından zarar gören G. Ö.'e icra tehdidi altında tediye edilmek zorunda kalınan 268.716,00-TL'nin %50'lik kısmı olan 134.358,00-TL'nin ödeme tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idareden tahsili istemiyle, Gaziosmanpaşa Belediyesi Başkanlığına karşı 27.2.2019 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

2-b) İSTANBUL 8.İDARE MAHKEMESİ: 5.3.2019 gün ve E:2019/851 sayı ile, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19., 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 2.,  3.,  7. ve devamı maddeleri ile 110. ve  Geçici 21. Maddesi hükümlerine yer verdikten sonra; “2918 sayılı Kanunun 110. maddesinde yer alan hüküm nedeniyle öncelikle görevli yargı yerinin belirlenmesi gerekmektedir. 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 1. maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu Kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkeme olan Uyuşmazlık Mahkemesinin bu konudaki kararlarının irdelenmesi de yararlı olacaktır.

18.06.2012 tarih ve 28327 sayılı Mükerrer Resmi Gazete'de yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarına bakıldığında, köprüde trafik kazası yaparak yaşamını yitiren şahsın yakınları tarafından, yolun ve köprünün yol bakım, onarım ve yapımının uygun olmadığı, hiçbir işaretlemenin bulunmadığı, bu eksiklerin oluşan kazaya büyük ölçüde sebebiyet verdiği, kazanın hizmet kusuru nedeniyle meydana geldiği ileri sürülerek açılan tazminat davasında çıkan görev uyuşmazlığı sonucu Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 04.06.2012 tarih ve E:2012/107, K2012/134 sayılı kararı ile "2918 sayılı Kanunun 110. maddesinin 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe girdiği gözetildiğinde, göreve ilişkin hükmün bu tarihten önce idari yargı yerinde açılmış olan davalara uygulanmayacağı açıktır. Bu durumda, görev maddesinin yürürlük tarihi olan 19.1.2011 tarihinden önce (14.5.2010 tarihinde) idari yargı yerinde açılmış olan iş bu davanın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği "ne karar verilmiş, yine resmi bir aracın yolda bulunan rögar kapağına çarpması nedeniyle hasara uğraması sonucu açılan dava sonucunda çıkarılan görev uyuşmazlığı sonucu Mahkemenin, 04.06.2012 tarih ve E:2012/101, K:2012/133 sayılı kararı ile "2918 sayılı Kanunun 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan davanın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği"ne karar verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davacı Şirket tarafından sigortalanan 34 ... 75 plaka numaralı aracın 06.02.2011 tarihinde Gaziosmanpaşa Belediyesi Başkanlığı sınırları içinde yer alan Karadeniz Caddesi ile Şeref Sokak birleşim noktasında bulunan kavşaktaki kum yığınına çarpması sonucu meydana gelen maddi hasarlı trafik kazasının hizmet kusuru sebebiyle oluştuğu iddiasıyla meydana gelen 134.358,00-TL hasar bedelinin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle ilk olarak İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde açılan davada verilen 29/11/2016 tarih ve E:2014-981, K:2016/894 sayılı görevsizlik kararına yönelik olarak istinaf başvurusunda bulunulmuş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi’nin 17/05/2019(Doğrusu 17.5.2018 olacak) tarih ve E:2017/946, K:2018/753 sayılı kararıyla istinaf başvurusunun reddedildiği anlaşılmaktadır.

Olayda; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun yukarıda belirtilen 7. maddesi ile davalı İdareye verilmiş görev, yetki ve sorumlulukların gereğinin yerine getirilmediğinden bahisle açıldığı ve sigortalı aracın karayolu üzerinde maddi hasara uğradığı hususları dikkate alındığında, bu doğrultuda 2918 sayılı Kanun'dan sorumluluk davası kapsamında bulunduğu, değerlendirilmesi gereken uyuşmazlığın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna varılmaktadır.     

Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 11.04.2016 tarih ve E:2016/163, K:2016/110 sayılı kararı da aynı yöndedir.

Açıklanan nedenlerle; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun uyarınca dava dosyasının, İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin E:2014/981 sayılı dava dosyası temin edildikten sonra görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine ve Uyuşmazlık Mahkemesi karar sonucuna kadar davanın bekletilmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 20.5.2019 günlü toplantısında: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ve Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın, davada 2247 sayılı Yasada öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Anayasa’nın 158. maddesinde, Uyuşmazlık Mahkemesinin adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili olduğu belirtilmiş; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, “Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir…”;  14. maddesinde, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli ve idari yargı mercilerinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir. /  Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca (…) ileri sürülebilir. ”; 19.maddesinde, “Adli ve idari yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. /  (Değişik ikinci fıkra: 23/7/2008 – 5791/9 md.) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir.” denilmiştir. Aynı Yasanın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmektedir.

İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, Yasa’nın 14. maddesine göre olumsuz görev uyuşmazlığı bulunduğunun ileri sürülebilmesi için davanın “tarafları, konusu ve sebebinin aynı” olması; mahkemelerin verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması” koşullarının öngörülmüş bulunması bağlamında dava dosyalarının incelenmesinden; öncelikle,  adli ve idari yargı yerlerinde açılan davaların taraflarının aynı olmadığı; adli yargı yerinde davacı G. Ö. olmasına karşın, idari yargı yerindeki davacının, adli yargı yerindeki davanın davalılarından Ş. Sigorta A.Ş.(Eski Ünvanı-S. Sigorta A.Ş.) olduğu; diğer taraftan davaların konu ve sebeplerinin de (somut olayın aynı trafik kazası olmasına karşın) farklı olduğu; adli yargı yerinde,  trafik kazası nedeniyle araçta hatır yolcusu olarak bulunan G. Ö. tarafından açılan maddi ve manevi tazminat istemli bir dava söz konusu iken; idari yargı yerinde; her ikisi de adli yargı yerinde davalı olan, Ş. Sigorta A.Ş.(Eski Ünvanı-S. Sigorta A.Ş.) tarafından, ödenen tazminat miktarının %50’lik kısmının, olayda kusur ve sorumluluğu bulunduğu iddiasıyla, diğer davalı Gaziosmanpaşa Belediyesi Başkanlığından tahsili istemiyle (tam yargı davası niteliği taşımayan),   bir rücu davası açıldığı; dolayısıyla davaların konusu ve sebebinin aynı olması koşulunun da sağlanamadığı anlaşılmıştır.

Son olarak; olay kısmında da açıklandığı üzere; İdare Mahkemesince,  Adli Yargı dosyasının aslı temin edilip gönderilmediğinden, adli yargı kararının kesinleşme durumunu da saptamak açısından Mahkememizce, 30.4.2019 sayı yazı ile İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesinden, E: 2014/981, K:2016/894 sayılı dava dosyasının aslının ivedilikle gönderilmesi istenilmesine karşın; anılan Mahkemece verilen 8.5.2019 tarihli cevap yazısında; dosyanın şu an istinafta olduğu ve henüz dönmediği bilgisi verildiğinden ve  UYAP sistemi üzerinden temin edilen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 17/05/2018 gün  ve E:2017/946, K:2018/753 sayılı kararının da “Yargıtay yolu açık olmak üzere” verildiği  görüldüğünden; bu aşamada, adli yargı kararının henüz kesinleşmediği sonucuna varılmıştır.

Bu durumda;  belirtilen usul noksanlıkları karşısında, ortada adli ve idari yargı yerleri arasında görev uyuşmazlığı oluştuğundan söz etmek mümkün değildir ve    2247 sayılı Yasa’nın 19. ve dolayısıyla 14. maddesinde öngörülen koşullar gerçekleşmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan İstanbul 8.İdare Mahkemesinin 5.3.2019 gün ve E: 2019/851 sayılı başvurusunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç    : 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan İstanbul 8.İdare Mahkemesinin 5.3.2019 gün ve E: 2019/851 sayılı BAŞVURUSUNUN, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 20.5.2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                             Mehmet                             Birol        

    DURSUN                    BOZER                            AKSU                            SONER            

 

 

 

                                            Üye                                  Üye                                 Üye                    

                                    Süleyman Hilmi                   Aydemir                          Nurdane           

                            AYDIN                            TUNÇ                            TOPUZ