T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO      : 2014 / 815

            KARAR NO : 2014 / 912

            KARAR TR   : 13.10.2014

ÖZET : 5754 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce Emekli Sandığı iştirakçisi olan eşi ile yine Sandık iştirakçisi olan babası dolayısıyla kendisine dul ve yetim aylığı bağlanması istemiyle davacı tarafından açılan davanın İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

 

K  A  R  A  R

 

            Davacı           : B. K.

            Vekilleri          : Av. Y. N., Av.O.D. İ.

            Davalı            :Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

Vekili               : Av. R. A.

 

O L A Y          : Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, 17/04 /1976 tarihinde vefat eden eşi U. K.’dan dolayı dul aylığı almakta olduğunu,  devlet memuru olan eşi U. K.’nın, Emekli Sandığından emekli olduğunu; müvekkilinin babası A. R. E.’ün  30/03/1977 tarihinde vefat ettiğini; ölmüş olan babasından da yetim maaşı almak için, 5386 sayılı Kanun ile 506 sayılı yasaya eklenen geçici madde 91. gereği, davalı idareye başvurduğunu, sonuçta istemine ret cevabı geldiğini; bu kararın yerinde olmadığını; 02/07/2005 tarihinde kabul edilen geçici 91. madde gereğince, aylık veya gelirleri ödenmeye devam olunacak kız çocuklarının aylık veya gelirlerinin ödenmesine devam olunması için sahip olmaları gereken şartları, ilk kez veya yeniden 06 / 08 / 2003 tarihinden sonra haiz olan kız çocukları da aynı esas ve usullerle aylık veya gelir hakkından yararlandırılır denildiğini; müvekkilinin yetim aylığı almak için babasının vefatını takip eden yıldan itibaren toplam faiziyle birlikte kurumdan tahsilini ve yetim aylığının bağlanmasını talep ettiklerini; bu durumda mahkemece, 4958 sayılı yasanın 35 ve 506 sayılı yasanın 68. maddeleri dikkate alınıp, 5386 sayılı yasanın ikinci maddesi ile 506 sayılı yasaya eklenen geçici 91. maddesinin de uygulanarak sonuca gidilmesinin gerektiğini; müvekkilinin ölen eşinden hak sahibi sıfatıyla dul maaşını alması, ölen babası üzerinden de yetim aylığı almasının,  06/08/2003 tarihinden önceki yasal düzenleme gereği mümkün olduğunu ifade ederek; davalı İdare işleminin iptaline, müvekkiline, babasının vefatını takip eden yıldan itibaren toplam faiziyle birlikte yetim aylığının kurumdan tahsiline ve yetim aylığının bağlanmasına karar verilmesi istemiyle 8.10.2012 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

ANTALYA 6.İŞ MAHKEMESİ:24.10.2013 gün ve E:2012/382, K:2013/292 sayı ile, davacının iddiası, davalının beyanı, SGK'dan gelen kayıtlar ile tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde; 5510 sayılı yasanın 01/10/2008 tarihinde yürürlüğe girdiği; yasanın 101.maddesine göre bu kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu kanun hükümlerinin uygulanması ile ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceğinin belirtildiği;  5510 sayılı yasanın "5434 Sayılı Kanun'a İlişkin Geçici Hükümleri" başlıklı geçici 4.maddesinin 4.fıkrasına göre "bu kanunda aksine hüküm bulunmadığı takdirde; iştirakçi iken, bu kanun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle bu kanun'un 4. Maddesinin 1.fıkrasının c bendi kapsamına alınanlar, bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı kanun hükümlerine tabi olarak çalışmış olup, bu kanunun 4. Maddesinin 1.fıkrasının c bendine tabi olarak yeniden çalışmaya başlayanlar ile bunların dul ve yetimleri hakkında bu kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı kanun hükümlerine göre işlem yapılır, denildiği;  5754 sayılı kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanların, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı kanun hükümlerine tabi olacakları ve bunların emeklilikleri bakımından da aynı kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edeceği; ancak 5754 sayılı kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak başlayanların ise, 5510 sayılı kanun'un 4/c maddesi uyarınca, bu kanun hükümlerine, sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı kanun değil, 5510 sayılı kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı;  ihtilaf halinde de adli yargının görevli bunacağı; 5754 sayılı kanunun yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memur ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatı ile 5434 sayılı kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memur ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumu'nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edeceğinden, bunlara ilişkin ihtilafların da idari yargının görevli olmaya devam edeceğinin açık olduğu; tüm deliller ve değerlendirmeler ışığında dava dosyası incelendiğinde; davacı hakkında yapılan işlemin idari nitelikte olduğu ve ihtilafın idari yargı yerinde çözülmesi gerektiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle;  6100 sayılı HMK' nm 114/1-b maddesine göre dava şartı olan yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

            Davacı vekili bu kez, aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANTALYA 2.İDARE MAHKEMESİ:8.5.2014 gün ve E:2014/639, K:2014/656 sayı ile, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 104. maddesinde, "Bu Kanunla yürürlükten kaldırılmayan hükümleri saklı kalmak kaydıyla, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı ve 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlara yapılan atıflar ile ilgili mevzuatında emeklilik, malûllük, vazife malûllüğü ve sosyal sigorta haklarına, yardımlarına ve yükümlülüklerine, iştirakçiliğe ve sigortalılığa, dul, yetim ve hak sahipliği şartlarına, emekli ikramiyesine, ek ödemelere, sağlık hizmetleri veya tedavi bedellerinin ödenmesine ilişkin yapılan atıflar bu Kanunun ilgili maddelerine yapılmış sayılır." hükmü yer almış, "Uyuşmazlıkların çözüm yeri" başlıklı 101 'inci maddesinde ise; bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceğinin hükme bağlanmış olduğu;  bu durumda; davacının vefat etmiş olan babası nedeniyle yetim maaşı almak istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ve babasının vefatını takip eden ay başından itibaren yetim aylığı alması gerektiğinin tespiti istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünün yukarıda açıklanan Kanun hükümleri uyarınca adli yargının görevine girdiği gerekçesiyle; davanın 2577 sayılı Yasa’nın 14/3-a ve 15/1-a maddesi uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR,  Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 13.10.2014 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli ve idari yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

 

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, vefat eden eşi sebebiyle dul aylığı almakta olan davacının, vefat etmiş olan babası nedeniyle yetim maaşı almak istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ve babasının vefatını takip eden aybaşından itibaren yetim aylığı alması gerektiğinin tespiti/ babasının vefatını takip eden yıldan itibaren toplam faiziyle birlikte yetim aylığının kurumdan tahsiline ve yetim aylığının bağlanmasına karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

5434 sayılı T.C.Emekli Sandığı Kanununun, 5510 sayılı Kanunun 106. maddesi ile mülga edilen 66. maddesinde, “ Dul ve yetim aylıkları:

            a) Cumhurbaşkanı iken veya ayrıldıktan sonra ölenlerin,

            b) İştirakçilerden fiili hizmet müddetleri 10 yıl ve daha fazla olanlardan ölenlerin,

            c) Emekli, adi malüllük veya vazife malüllüğü aylığı alanlardan (Aylığa müstahak duruma girip te henüz bağlama yapılmamış olanlar dahil) ölenlerin,

            ç) İştirakçilerden 45 inci maddede yazılı vazifeden doğma sebeplerle ölenlerin veya aynı sebeplerden doğma kaza ve yaralanmaları üzerine tedavi sırasında veya ameliyat yüzünden ölenlerin;

            d) Erlerden 56 ncı maddede yazılı vazifeden doğma sebeplerle veya aynı sebeplerden doğma kaza ve yaralanmaları üzerine tedavi sırasında veya ameliyat yüzünden ölenlerin;

            e) Erlerden 56 ncı madde gereğince vazife malüllüğü aylığı alanlardan (Aylığa müstahak duruma girip te henüz bağlama yapılmamış olanlar dahil) ölenlerin,

            f) (Değişik bent: 09/07/1953 - 6122/3 md.) Fiili hizmet müddetleri 10 yıl ve daha fazla olupta kesenekleri geri verilmemiş durumda olanlardan 61(...) yaşını doldurmadan ölenlerin,

            g) Vazife malüllüğü geçtiğinden dolayı aylığı kesilmiş ve emeklilik hakkı tanınan bir vazifeye tayin edilmemiş ve fiili hizmet müddetleri de 10 yılı doldurmuş bulunanlardan ölenlerin,

Ölüm tarihinde bu kanuna göre aylığa müstahak dul ve yetimlerine bağlanır.” hükmüne; yine aynı Kanunun 5510 sayılı kanunun 106. maddesi ile mülga edilen Ek 13.maddesinde, “ Fiili hizmet süresi 5 yılı doldurduktan sonra vefat eden iştirakçilerin, ölüm tarihinde, başkasının yardımı olmaksızın hayatlarını devam ettiremiyecek derecede malül ve muhtaç bulunan dul eşleri ile çocuklarına, yazı ile Sandığa müracaatlarını takibeden ay başından itibaren 15 yıl hizmet süresi üzerinden 68 inci maddedeki esaslara göre dul ve yetim aylığı bağlanır.

            (Ek fıkra: 08/07/1971 - 1425/6 md.) Ancak, ölüm tarihinde 18 yaşını, orta öğrenimde 20 yaşını ve yüksek öğrenim yapmakta ise 25 yaşını doldurmamış çocuklarda malüllük şartı aranmaz. Bunların aylıkları, öğrenim durumları da gözönüne alınarak, yukarıdaki yaşları doldurdukları tarihi takibeden aybaşından itibaren kesilir. Şu kadar ki, bunlardan aylıklarının kesilmesi gereken tarihlerde başkasının yardımı olmaksızın hayatlarını devam ettiremeyecek derecede malül ve muhtaç bulunanların aylıklarının ödenmesine devam olunur.

            (Ek fıkra: 07/05/1986 - 3284/19 md.) Yukarıdaki hükümler, 22/06/1956 tarih ve 6741 sayılı Kanunla 53 üncü maddeye eklenen bent gereğince malüllük aylığı alanlardan ölenlerin dul ve yetimleri hakkında da uygulanır.” hükmüne;

5434 sayılı T.C.Emekli Sandığı Kanununun, 5510 sayılı Kanunun 106. maddesi ile mülga edilen 75. maddesinde,    “ (Değişik madde: 22/06/1956 - 6745/1 md.)

            Kendisinden aylık bağlanacak olanların ölümü tarihinde evli bulunmıyan kız çocuklarına aylık bağlanır.

            Evlenme dolayısiyle aylığı kesilmiş olanlardan sonradan boşanan veya dul kalanların da eski aylıkları bağlanarak ödenir.

            Ölüm tarihinde evli olmaları sebebiyle aylık bağlanmamış kız çocuklarından bilahare boşanan veya dul kalanlara da bu tarihleri takibeden ay başından itibaren aylık bağlanır. Bu takdirde evvelce 68 inci madde gereğince ölüm tarihinde müstahak dul ve yetimlere bağlanmış olan aylıklarda; bu kere aylık bağlanan çocuk da nazara alınmak suretiyle gerekirse düzeltme yapılır.” Hükmüne;

            Yine 5434 sayılı Kanunun, 5510 sayılı Kanunun 106. maddesi ile mülga edilen 94. maddesinde ise;      “(Değişik madde: 07/05/1986 - 3284/15 md.)

            Bu Kanunda belirtilen istisnalar dışında, iki yönden aylığa hak kazananların, tercih ettikleri aylıkları, Sandığa yazılı müracaatları takip eden aybaşından itibaren ödenir. Diğer aylıkları sürekli olarak kesilir.

            Ancak, iki yönden aylığa aynı zamanda hak kazananlara, müstehak oldukları tarihten itibaren fazla olan aylıkları ödenir.

            Tercih ettikleri aylıklarını alanlar, yeniden Sandığa yazılı olarak başvurdukları tarihi izleyen aybaşından itibaren bu isteklerinden dönebilirler.

            Emekli, adi malullük, vazife malullüğü, harp malullüğü veya er vazife malullüğü aylığı almakta iken dul veya yetim aylığını tercih edenlerin ölümlerinde, dul ve yetimlerine kendi emekli, adi malullük, vazife malullüğü, harp malullüğü, er vazife malullüğü aylıkları üzerinden aylık bağlanır.

            Dul ve yetim sıfatıyla toptan ödeme yapılanlara, gerek yine dul ve yetim sıfatıyla gerek kendi vazifelerinden dolayı müstehak oldukları toptan ödeme ayrıca yapılır.

            Evlendiğinden dolayı aylığı kesilenlerin, kocasının ölümü sebebiyle toptan ödemeye müstehak olması, yetim aylığının ödenmesine mani olmaz.

            İki cihetten aylık veya toptan ödemeye aynı zamanda müstehak duruma girenler hakkında da yukarıdaki hükümler uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.

            Dava dosyasının incelenmesinden; davacının eşinin 1976 tarihinde vefat etmesi üzerine kendisine 5434 sayılı Kanuna göre dul aylığı bağlandığı; davacının 6.9.1988 tarihli dilekçesiyle eşinden aldığı dul aylığından vazgeçerek, 5434 sayılı Yasaya tabi babasından dolayı yetim aylığı almak istemesi üzerine kendisine 1.10.1988 tarihinde yetim aylığı bağlandığı; 22.11.1999 tarihinde talebi üzerine yeniden dul aylığı bağlandığı, bilahare davacının davalı idareye verdiği10.4.2012 tarihli dilekçesi ile, dul aylığı yanında, babasından dolayı da yetim aylığı bağlanması talebinde bulunduğu; davalı İdarece 30.4.2012 tarihli yazı ile isteminin reddedilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır.

5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir… Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

 Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu durumda, 5510 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce Emekli Sandığı iştirakçisi olan eşi ile yine Sandık iştirakçisi olan babası dolayısıyla kendisine dul ve yetim aylığı bağlanması istemiyle davacı tarafından açılan davanın görüm ve çözümünde, idari yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Antalya 2.İdare Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç      : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Antalya 2.İdare Mahkemesi’nin 8.5.2014 gün ve E:2014/639, K:2014/656 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 13.10.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT