Hukuk Bölümü         2012/194 E.  ,  2012/185 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacılar : 1-S.K.

                   2-A.K.(Kendi adına asaleten V.K., N.Ç., E.K., N.Y.’a vekaleten)

Vekili         : Av. A. F.D.

Davalılar   : 1-Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili        : Av. M.A.              

                 2-Osmangazi Belediye Başkanlığı

Vekili       : Av. T.Y. 

O L A Y : Davacılar vekili dava dilekçesinde, Bursa ili, Osmangazi İlçesi, Yunuseli Mahallesi, 6560 ada, 45 parsel sayılı,3145,17 m²'lik taşınmazın 4/16 hissesinin S.K.'ya, 4/16 hissesinin Nurcan, Erdal, Aziz, Nurten, Vecihe'nin müşterek murisi bulunan Kamil Kuşçu'ya, yine ayrı Mahalle, 6566 ada, 38 parsel sayılı,684,72 m²'lik taşınmazın 60/768 hissesinin S.K.'ya, 60/768 hissesinin Nurcan, Erdal, Aziz, Nurten, Vecihe'nin müşterek murisi bulunan Kamil Kuşçu'ya ait olduğunu; dava konusu taşınmazların,  REKREASYON - PARK- 7 MT.LİK İMAR YOLU - 15 MT.LİK İMAR YOLU olarak İMAR UYGULAMASI SONUCU OLUŞMUŞ İMAR PARSELİ olduğunu; İmar uygulaması ile birlikte uzun yıllardan beri KAMU ALANI (REKREASYON-PARK-7 MT.LİK iMAR YOLU-15 MT.LİK İMAR YOLU) olarak planlandığını,ancak bugüne kadar tahsisi amacına uygun bir tesis kurulmadığı gibi kamulaştırılması ya da tahsisi amacı dışına çıkarılması talebiyle idareye yapılan başvuruların sonuçsuz kaldığını, imar planı değişikliği de yapılmadığını, dolayısıyla gayrimenkul üzerinde devamlılık arz eden bir hak ihlali gerçekleşmiş olduğunu,  mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlandığını; çok uzun süredir kamu alanında yer alan ve uzun yıllar kamulaştırılmayan taşınmazda inşaat yapımı imkanı kalmadığını, mülkiyet hakkının özüne uygun istifade imkanı bulunmadığını;  ortada mülkiyet hakkının, kısıtlanmasına dayalı bir hukuki el atmanın mevcut olduğunu;  Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı ile buna dayalı Yargıtay 5.Hukuk Dairesi'nin içtihatlarından anlaşılacağı üzere;  "İmar planında park-yol-okul-teaş alanı gibi kamuya ayrılan taşınmazlara fiilen el atılmamış olsa dahi 3194 sayılı İmar Kanununun 10.maddesinin amir hükmü uyarınca 1/1000 ölçekli uygulama imar planının kesinleştiği tarihten itibaren 5 yıl içerisinde davalı belediyece, ayrılma amacına uygun olarak, kamulaştırma görevinin yerine getirilmemesi ve malikin mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlanması nedeniyle taşınmaz bedelinin ödenmesi gerektiği"nin açık olduğunu; taşınmazların Osmangazi Belediyesi sınırları içerisinde yer aldığını, ana caddeye cepheli ve oldukça değerli olduğunu  ifade ederek; fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla; 8.000,00 TL. tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline  karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

                Davalı Belediyelerin vekilleri birinci savunma dilekçelerinde,  fiilen el atılmayan taşınmazlara ilişkin olarak, taşınmazların 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planındaki konumundan kaynaklanan  tazminat taleplerinde görevli yargı yerinin idari yargı olduğunu öne sürerek görev itirazında bulunmuşlardır.

BURSA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 16.11.2011 gün ve E:2011/582 sayı ile, dava dilekçesindeki iddialar ve ekindeki Yargıtay içtihatları ile celbedilen kayıtlar gözetilerek davalı Büyükşehir Belediyesi vekilinin idari yargının görevli olduğu yolundaki itirazının reddine karar vermiştir.

Davalılardan  Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilince süresi içinde verilen dilekçe ile, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine dilekçe, dava dosyasının onaylı örneği ile birlikte Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Uygulama ve Öğreti'de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemlerin, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizliklerinin de, "idari eylem" olarak tanımlandığı;  bu tanıma göre; idarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8'inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemler, "idari işlem"; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizliklerinin de, idari eylem niteliği taşıdığı;  dosyanın incelenmesinden; davacı tarafından, dava dilekçesinde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 günlü kararında, mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamaların fiili el atma olmadan da kamulaştırmasız el atma olarak nitelendirildiği ileri sürülmek suretiyle, imar planında imar yolları ve rekreasyon ve park alanı olarak ayrılan taşınmazların bedellerinin ödenmesine hükmedilmesinin istenildiği; davalı idarelerin yazı ve savunma dilekçelerinden de, anılan taşınmaz üzerine henüz yapılmış bir tesis bulunmadığının anlaşıldığı; bu bilgiler karşısında; davanın, davacının taşınmazının, imar planında imar yolları rekreasyon ve park alanına ayrılması hadisesi sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat talebiyle açıldığı sonucuna ulaşıldığı; dava dilekçesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın maliki yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku bulunmadığı, ancak; bu sonuç ya da sonuçların, yukarıda da söylenildiği üzere, genel ve düzenleyici nitelikte bir idari işlem olan imar planında taşınmazın sağlık alanı olarak gösterilmesinden, bu planda ön görülen kamulaştırma programlarının zamanında yapılmamasından ve imar uygulamalarından; başka anlatımla da, idari işlemlerden ve davalı idarenin imar planı gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklanmakta olduğu;  idari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin ise; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12 ve 13'üncü maddeleri uyarınca, idari yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmelerinin, anılan yasa hükümlerinin gereği olduğu;  bu bakımdan; hukuka uygunluklarının denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesi İdari Yargı'nın görev alanında bulunan idari işlem ve eylemlerin hukuk düzeninde yaratmış oldukları etki ve sonuçların, "hukuki el atma" olarak nitelendirilmesine ve bu olumsuz sonuçlarla ilgili tazminat taleplerinin adli yargı yerlerinde açılacak tazminat davalarına konu edilmelerine, hukuken olanak bulunmadığı;  bu bakımdan; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları," hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesi gerektiğinden bahisle; 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine  karar vermiştir.

                Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’ndan yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; Anayasa'nın 125/son madde ve fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı davalarının idari dava türleri arasında sayılmış olduğu; dava konusu uyuşmazlıkta, idarenin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında bir işleminin bulunmaması karşısında, davanın anılan Kanun'un 14. maddesinde işaret edilen bedel artırma davası niteliğinde olduğunun kabulüne olanak bulunmadığı, uyuşmazlık konusu işlem ile taşınmazın, 1/1000 ölçekli imar planları ile park ve yol alanı olarak kullanıma tahsis edildiği, dava tarihine kadar herhangi bir kamulaştırma işlemi ya da fiilen el atma bulunmadığı, davaya konu  idari eylemin, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun arazi ve arsa düzenlenmesine ilişkin hükümlerinin uygulamasından kaynaklandığı, imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı Kanun'un 2/1-b maddesinde yer alan idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan zarar görenler tarafından açılan tam yargı davaları kapsamında idari yargı yerinde çözümlenmesinin gerektiği; bu nedenle, Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Yasa'nın 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/582 esas sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği  yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 24.9.2012 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; davalılardan  Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı’nca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Tuncay DÜNDAR’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, imar uygulaması nedeniyle, davacıların taşınmazına davalı idare tarafından kamulaştırmasız el atıldığı ileri sürülerek uğranılan zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18. maddesinde, “İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re'sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir. Sözü edilen yerler belediye ve mücavir alan dışında ise yukarıda belirtilen yetkiler valilikçe kullanılır.

Belediyeler veya valiliklerce düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtımı sırasında bunların yüzölçümlerinden yeteri kadar saha, düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer artışları karşılığında "düzenleme ortaklık payı" olarak düşülebilir. Ancak, bu maddeye göre alınacak düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin yüzde kırkını geçemez.

(Değişik üçüncü fıkra: 3/12/2003-5006/1 md.) Düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tâbi tutulan yerlerin ihtiyacı olan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları, yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve karakol gibi umumî hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden başka maksatlarla kullanılamaz.

Düzenleme ortaklık paylarının toplamı, yukarıdaki fıkrada sözü geçen umumi hizmetler için, yeniden ayrılması gereken yerlerin alanları toplamından az olduğu takdirde, eksik kalan miktar belediye veya valilikçe kamulaştırma yolu ile tamamlanır.

Herhangi bir parselden bir miktar sahanın kamulaştırılmasının gerekmesi halinde düzenleme ortaklık payı, kamulaştırmadan arta kalan saha üzerinden ayrılır.

Bu fıkra hükümlerine göre, herhangi bir parselden bir defadan fazla düzenleme ortaklık payı alınmaz. Ancak, bu hüküm o parselde imar planı ile yeniden bir düzenleme yapılmasına mani teşkil etmez…” hükmü yer almıştır.

Dosyada bulunan Bursa Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanlığının  18.10.2011 gün ve 159311 sayılı yazısında,  dava konusu edilen 6560 ada, 45 parsel sayılı taşınmazın 1/5000 ölçekli  Osmangazi Nazım İmar Planında “1/100 kişi/ha yoğunlukta öneri konut alanı”nda; 6566 ada, 38 parsel sayılı taşınmazın ise “150 kişi/ha yoğunlukta meskun alanı”nda kaldığı; Osmangazi belediye Başkanlığının savunma dilekçesinde de; dava konusu taşınmazların, onaylı 1/1000 ölçekli Havaalanı Yunuseli Arası Yerleşim Bölgesi Eski Köy içi Uygulama İmar Planında, bir kısmının park, bir kısmının serbest 2 kat yapılaşma koşullu konut alanı ve bir kısmında kaldığı, taşınmazın halen davacının uhdesinde olduğu, el atmanın şartlarının oluşmadığı, kamusal alana tahsis edilmediği ifade edilmiştir.

Olayda, davacıların hissedar olduğu taşınmazların; 1/1000 ölçekli imar planında rekreasyon, park, 7 metrelik imar yolu, 15 metrelik imar yolu olarak ayrıldığı, bu güne kadar tahsis amacına uygun tesis yapılmadığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında, taşınmaza fiilen el atılması da imar planı gereğinin uzun yıllar yerine getirilmemesi halinde kamulaştırılmasız el atma olgusunun gerçekleştiğinin kabul edildiği öne sürülerek fazlaya ait hakları saklı kalmak kaydıyla, 8.000 TL nın yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle  dava açtıkları; davacılar vekilinin talepleri ve davalı idareler tarafından dosyaya sunulan bilgi ve belgeler kapsamında; 3194 sayılı imar Kanunu uyarınca arazi ve arsa düzenlemesi kapsamında yapılan imar uygulamaları işlemlerinin,  kamu gücüne dayalı olarak tek yanlı ve resen tesis edilen idari işlemler olduğu, bu işlemlerden doğan zararın tazmininin istenildiği gözetildiğinde; uyuşmazlığın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu ile imar mevzuatı hükümleri çerçevesinde idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Belirtilen nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile davalılardan  Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin görev itirazının reddine ilişkin Asliye Hukuk Mahkemesi kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ    : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcılığınca yapılan BAŞVURUNUN KABULÜ ile, davalılardan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE İLİŞKİN Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 16.11.2011 gün ve E:2011/582 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 24.9.2012  gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.