T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS     NO   : 2017 / 222

          KARAR NO   : 2017 / 599

          KARAR TR    : 23.10.2017

ÖZET: İcra müdürlüğü görevlilerinin kusurlarından doğduğu iddia edilen maddi zararın idarece tazmini istemiyle açılan davanın, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu uyarınca ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

                                                          

 

K  A  R  A  R

 

Davacı        : B. D.

Vekili          : Av.M. İ.Ç.

Davalılar   : 1-Başbakanlık, Diyanet İşleri Başkanlığı

 2-Adalet Bakanlığı

 

O L A Y     : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin, Denizli 5.İcra Müdürlüğünün 2008/4941 sayılı icra takip dosyası ile Denizli İli Tavas İlçe Müftülüğü kadrosunda imam olarak görev yapmakta olan S. Y. hakkında, alacağından dolayı 2008 yılında icra takibi yapmış olduğunu; 27.03.2009 tarihinde Borçlu S.Y.'ün maaş, ikramiye, prim, tazminat vs. alacaklarının haczi için Tavas İlçe Müftülüğü'ne müzekkere yazıldığını, bu müzekerede “emekli olması halinde haczimizin sicil dosyası ile birlikte SGK(Emekli Sandığına) bildirilmesi” hususunun da açıkça belirtildiğini,  Müftülük tarafından maaşında başka hacizler bulunduğundan, hacizlerinin sıraya alındığını, buna ilişkin 03.04.2009 tarihli cevabi yazının icra müdürlüğüne gönderildiğini; 26.05.2011 tarihinde yine, sıralarının ve hacizlerinin akıbetine dair Tavas Müftülüğü'ne müzekkere yazıldığını, bu yazılarına da 02.06.2011 tarihli yazı ile cevap verildiğini; borçlu S. Y.’ün, Tavas İlçe Müftülüğünde çalışırken müvekkilini arayarak emekli olmak istediğini, ancak emekli ikramiyesinde haciz bulunduğu için olmadığını, isterse 10.000 TL. ödeyebileceğini belirttiğini fakat müvekkilinin, çok düşük olduğu için kabul etmediğini, ancak her nedense, borçlunun, Tavas Müftülüğünde çalışmakta iken, 20.01.2015 tarihinde, yani emekliliğinden kısa bir süre önce Bekilli Müftülüğü ne atamasını yaptırarak buradan emekli olduğunu; öncelikle davalılardan Diyanet İşleri Başkanlığı'na 13.08.2015 tarihli dilekçe ile yazılı başvuru yapıldığını, cevabi olarak verilen 08.10.2015 ve 21.10.2015 tarihli yazılarında; 18.02.2015 tarihli S.Y.'ün emeklilik onayının geldiği ve önümüzdeki günlerde emekli olacağına ilişkin Müftülük yazısı ile ilgili icra dairesine bilgi verdiklerini,  bu bilgi yazısının da 23.02.2015 de icra dairesi müdürlüğüne tebliğ edildiğini, kendilerinin sorumluluğunun bulunmadığını belirttiklerini; Müftülülüğün 18.02.2015 tarihli yazı içeriğinin de “emekli onayı gelmiş olup önümüzdeki günlerde görevinden ayrılacaktır” şeklinde, sorumluluğu bertaraf etmeye ve geçiştirmeye dönük olduğunu;  İcra Dairesinin göndermiş olduğu müzekkere gereğini yerine getirmeyen Müftülüğün kusurlu olduğunu,  zira söz konusu yazı gereğini ya yerine getirmeli ya da bu yönde bir yetkilerinin olmadığı yönünde ret cevabı verilmesinin gerektiğini; dolayısıyla 2009 yılında yazılan emekli ikramiyesinin haczine ilişkin icra müdürlüğü yazısına o tarihte olumsuz bir cevap verilmemesi; sonrasında 2015 yılında emeklilik sırasında yine yazı gereğinin yapılmayarak icraya bilgi verilmiştir denilerek geçiştirilmesinin Diyanet İşleri Başkanlığının sorumluluğunu gerektirdiğini; konuya Davalı Adalet Bakanlığının sorumluluğu açısından bakıldığında; Bekilli İlçe Müftülüğü'nün 18.02.2015 tarihli borçlu S.Y.'ün emeklilik onayının geldiği ve önümüzdeki günlerde emekli olacağı içerikli yazısının, Denizli 5.İcra Müdürlüğü Personeline 23.02.2015 tarihinde tebliğ olunduğunu, Müftülükçe fiziki olarak gönderilen evrakın 34 gün sonra, 27.03.2015 tarihinde tarandığını,  elektronik ortama kaydedildiğini ve dosya içerisine alındığını; borçlu S.Y.'e ise 26.03.2015 tarihinde SGK tarafından emekli ikramiyesi ödemesi yapıldığını; evrak dosya içerisine geç alınıp geç tarandığı için kendilerinin de müftülük yazısından ve dolayısıyla borçlunun emekliliğinden haberi olmadığını, halbuki 24.03.2015 tarihinde vekilliklerince dosyadan işlem yapıldığını ancak evrak dosyada olmadığı için müftülük yazısından haberdar olunmadığını; Müftülük tarafından fiziki olarak gönderilen emeklilik bildirimine ilişkin evrakın, icra dairesince İ.İ.K.Yönetmeliği 16.maddesine göre, tebliğ edildiği tarih olan 23.02.2015 günü mesai saati sonuna kadar elektronik ortama aktarılması gerekirken, 34 gün gibi uzunca sayılabilecek bir süreden ve emeklilik ikramiyesi borçluya ödendikten sonra elektronik ortama aktarıldığı için, müvekkilinin zarara uğramasına sebep olan icra çalışanının kusurlu olduğunu;  idarenin, çalışanının vermiş olduğu zarardan sorumlu bulunduğunu; tüm ihmali davranışlar sonrasında haricen haber almaları üzerine 05.05.2015 tarihinde 49.959,69 TL. dosya borcu için icra müdürlüğünce UYAP üzerinden haciz işlemi yapıldığını ve 07.05.2015 tarihinde de borçlu S.Y.'ün emekli olup olmadığı, ikramiyenin ödenip ödenmediği konusunda bilgi verilmesi için icra müdürlüğünce SGK Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü Kamu Görevlileri Emeklilik İşleri Daire Başkanlığı'na müzekkere yazıldığını,  SGK Başkanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı Muhasebe Daire Başkanlığı tarafından 29.05.2015 tarihli cevabi yazı ile, başka bir icra dosyasına kesinti yapıldıktan sonra kalan 48.250,30 TL.nın S.Y.'ün kendisine ödendiğinin bildirildiğini; öncelikle Müftülüğün ihmali nedeniyle Diyanet İşleri Başkanlığı'na yazılı müracaat edildiğini fakat Bekilli Kaymakamlığı İlçe Müftülüğünce, 08.10.2015 tarihli cevabi yazıda, müftülükçe icra dairesine süresinde bildirim yapıldığı ve sorumluluklarının bulunmadığının belirtildiğini; bunun üzerine bu cevabi yazı da eklenerek bu kez Adalet Bakanlığı'na 14.10.2015 tarihli dilekçe ile yazılı başvuru yapıldığını, dosyalarına ödenmesi gerekirken borçlu S.Y.'ün kendisine ödenen 48.250,30 TL.nın tazmininin istenildiğini; davalılardan Adalet Bakanlığının,  bu başvurularına 24.11.2015 tarihli yazı ile cevap verdiğini, bu cevabi yazıda da taleplerine; bireysel olarak hukuki denetim için icra mahkemesine, cezai soruşturma için Cumhuriyet Başsavcılığına başvuru hakkımızın bulunduğu belirtilmesine karşın, zararlarının tazmininden hiç bahsedilmediğini; icra dosyasından talepleri üzerine Emekli Sandığına hacizlerinin neden bildirilmediği Tavas İlçe Müftülüğünden sorulduğunda cevap olarak,  Bekilli İlçe Müftülüğünde çalışır iken emeklilik işlemi yapıldığından, Tavas İlçe Müftülüğü'nün İ.İ.K.nun ilgili hükümlerine göre sorumlu olmadıklarının belirtildiğini, sonuç olarak her iki davalı idarenin de çalışanlarının kusuru neticesinde, müvekkilinin alacağını alamadığını,  sonrasında çalışanına rücu etmek üzere verilmiş olan zarardan sorumlu olduklarını; eğer davalı idare çalışanları görevlerini ihmal etmeyip işlemleri yapmış olsalar idi, borçlu S.Y.'e ödenen emekli ikramiyesi 48.250,30 TL.nin tamamen müvekkiline ödenmiş olacağını, dolayısıyla müvekkilinin zararı olan 48.250,30 TL.'nın tazminini istemek amacıyla işbu davayı açmak zorunluluğu doğduğunu ifade ederek; yasalara aykırı olarak yapılması gerekip de yapılmayan işlemler nedeniyle müvekkilinin uğradığı 48.250,30 TL. zararının temerrüd tarihinden itibaren işletilecek faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tazminine karar verilmesi istemiyle 10.12.2015 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

Davalılardan Adalet Bakanlığı, süresi içinde verdiği savunma dilekçesinde, uyuşmazlığın İcra İflas Kanunu hükümleri uyarınca adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğinden bahisle görev itirazında bulunmuştur.

DENİZLİ İDARE MAHKEMESİ; 14.10.2016 gün ve E: 2015/1115 sayı ile, “(…) 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2.maddesinin (a) bendinde "idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları," (b) bendinde ise "idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" idari dava türleri arasında sayılmıştır.

2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun’un 5.maddesinin (a) bendinde ise, Vergi Mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derece Danıştay’da çözümlenecek olanlar dışındaki iptal ve tam yargı davalarını çözümlemek idare mahkemelerinin görevleri arasında sayılmıştır.

Öte yandan, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun "Sorumluluk" başlıklı 5. maddesinde; "İcra ve İflas Dairesi görevlilerinin kusurlarından doğan tazminat davaları, ancak idare aleyhine açılabilir. Devletin, zararın meydana gelmesinde kusuru bulunan görevlilere rücu hakkı saklıdır. Bu davalara adliye mahkemelerinde bakılır." hükmü yer almaktadır.

Olayda, dava konusu uyuşmazlığın, davacının uğradığını iddia ettiği zararın davalı idarenin işlem ve eyleminden kaynaklı olarak meydana geldiği olgusuna dayandığından ve İcra ve İflas Kanununun 5. maddesinde adliye mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen davanın ise Devletin, zararın meydana gelmesinde kusuru bulunan görevlilere karşı açacağı rücu davası olması nedeniyle hükmün bu davaya uygulanamayacağı anlaşılmakla, idarelerin hizmet kusuruna dayanan tazminat istemli davaların idari yargının görev alanına girmesi nedeniyle, açılan davanın görüm ve çözüm yerinin idare mahkemesi olduğu sonucuna ulaşılmıştır.   

Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin görev itirazının reddine…” ve davaya bakmakla Mahkemelerinin görevli olduğuna karar vermiştir.

Davalılardan  Adalet  Bakanlığı tarafından,  süresi içinde verilen dilekçe ile olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine dilekçe, dava dosyasının örneği ile birlikte Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; “ (…)2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 1. maddesinde; her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunacağı; her icra dairesinde Adalet Bakanlığı tarafından atanacak bir icra müdürü, yeteri kadar icra müdür yardımcısı, icra katibi ile adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonları tarafından görevlendirilecek mübaşir ve hizmetli bulunacağı; icra müdürü, icra müdür yardımcısı veya icra katibinin herhangi bir nedenden dolayı yokluğu halinde görev ve yetkilerinin, adli yargı ilk derece Mahkemesi adalet komisyonu tarafından görevlendirilecek yazı işleri müdürü veya zabıt katibi tarafından yerine getirileceği; Adalet Bakanlığının, icra dairelerini bir arada bulundurmaya ve aynı icra mahkemesine bağlamaya yetkili olduğu hususlarına yer verilmiş; aynı Kanunun 5. maddesinde ise, “ İcra ve İflas Dairesi görevlilerinin kusurlarından doğan tazminat davaları, ancak idare aleyhine açılabilir. Devletin, zararın meydana gelmesinde kusuru bulunan görevlilere rücu hakkı saklıdır. Bu davalara adliye mahkemelerinde bakılır." hükmü yer almıştır.

Olayda davacı tarafından; Denizli 5. İcra Müdürlüğü personelinin, Bekilli İlçe Müftülüğünün borçlu S.Y.'ün emeklilik onayının geldiğini bildiren 18/02/2015 tarihli yazısını UYAP sistemine ve dosya içerisine borçluya emekli ikramiyesi ödendikten sonra koyduğu, ihmali davranışı ile borçlunun emekli ikramiyesine haciz yapılamaması sebebiyle davacıyı zarara uğrattığı, icra müdürlüğü personelinin kusurlu eylem ve işlemleri neticesinde mağdur olduğu iddia edilerek, uğranılan maddi zararın tazmini istemiyle idare aleyhine dava açıldığı anlaşılmaktadır.

Bu duruma göre, İcra ve İflas Kanununun uygulanmasına ilişkin olarak kamu görevlilerinin işlemlerinden doğduğu öne sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davanın anılan Kanun hükmü uyarınca Adalet Bakanlığı bakımından adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.

Uyuşmazlık Mahkemesinin 02/06/2014 tarih ve 2014/585-640 sayılı kararında da aynı hususların vurgulandığı görülmektedir.

Açıklanan nedenlerle, açılan davanın adli yargı yerinde görüm ve çözümü gerekmektedir.

KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle 2247 sayılı Kanunun 10. ve 13. maddeleri gereğince, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına, dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına gönderilmesine…” karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasanın 13. maddesine göre Danıştay Başsavcısının da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI: “(…)İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.

Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği, sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.

İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.

Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.

2004 sayılı İcra İflas Kanununun 5. maddesinde, "İcra ve İflas Dairesi görevlilerinin kusurlarından doğan tazminat davaları, ancak idare aleyhine açılabilir. Devletin, zararın meydana gelmesinde kusuru bulunan görevlilere rücu hakkı saklıdır. Bu davalara adliye mahkemelerinde bakılır.” hükmü yer almıştır.

Olayda, davacının uğradığını öne sürdüğü zararın hem Diyanet İşleri Başkanlığı hem de İcra Müdürlüğü personelinin kusurundan kaynaklı olduğu belirtildiğinden, uyuşmazlığın Diyanet İşleri Başkanlığı personelinin kusuruna ilişkin kısmı idari yargı yerlerince çözümlenmesi gerekse de, anılan Yasa hükmü uyarınca İcra Müdürlüğü personelinin kusurundan kaynaklanan kısmına adli yargı yerince bakılması gerekeceği açıktır.

Bu durumda, uyuşmazlığın Adalet Bakanlığını ilgilendiren kısmının görüm ve çözümü görevi adli yargı yerine ait bulunmaktadır.

SONUÇ: Açıklanan nedenle, 2247 sayılı Kanunun 13'üncü maddesi uyarınca Adalet Bakanlığınca yapılan başvurunun kabulü gerektiği…” yolunda düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Suna TÜRE, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Birgül KURT’un katılımlarıyla yapılan 23.10.2017 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Davalılardan Adalet Bakanlığının anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde aynı İdarece başvuruda bulunması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısınca, 10. maddede öngörülen biçimde anılan İdare yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, icra müdürlüğü görevlilerinin kusurlarından doğduğu iddia edilen maddi zararın idarece tazmini istemiyle açılmıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacı tarafından Denizli 5. İcra Müdürlüğünün E:2008/4941 sayılı dosyası ile borçlu S.Y.(bazı belgelerde Y.) isimli kişi hakkında yapılan takipte, borçlunun maaş, ikramiye, pirim, tazminat vs. alacaklarının haczi için Tavas İlçe Müftülüğüne müzekkere yazıldığı, müzekkerede borçlunun emekli olması halinde haczin sicil dosyası ile birlikte SGK'ya bildirilmesinin de istendiği, borçlunun daha sonra Bekilli İlçe Müftülüğü emrine atamasının yapıldığı ve emeklilik işlemlerinin burada sürdürüldüğü, Bekilli İlçe Müftülüğünün 18/02/2015 tarihli yazıyla borçlu S.Y.'ün emeklilik onayının geldiğini Denizli 5. İcra Müdürlüğüne 23/02/2015 tarihinde bildirdiği, Müftülük tarafından gönderilen yazının 34 gün sonra 27/03/2015 tarihinde tarandığı, sisteme kaydedildiği ve dosya içerisine alındığı;  borçlu S.Y.'e ise 26/03/2015 tarihinde emeklilik ikramiyesinin SGK tarafından ödendiği, evrakın sisteme geç taranması sebebiyle borçlunun emeklilik ikramiyesi üzerinde haciz işlemi uygulanamadığı, bu itibarla Diyanet İşleri Başkanlığı ve Denizli 5. İcra Müdürlüğü personelinin kusuru sebebiyle oluşan zararın tazmini istemiyle idari yargıda bakılan davanın açıldığı; davalılardan Adalet Bakanlığı tarafından görev itirazında bulunulduğu, itirazın reddi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmıştır.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 1.maddesinde; her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunacağı; her icra dairesinde Adalet Bakanlığı tarafından atanacak bir icra müdürü, yeteri kadar icra müdür yardımcısı, icra katibi ile adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonları tarafından görevlendirilecek mübaşir ve hizmetli bulunacağı;  icra müdürü, icra müdür yardımcısı veya icra katibinin herhangi bir nedenden dolayı yokluğu halinde görev ve yetkilerinin, adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonu tarafından görevlendirilecek yazı işleri müdürü veya zabıt katibi tarafından yerine getirileceği; Adalet Bakanlığının, icra dairelerini bir arada bulundurmaya ve aynı icra mahkemesine bağlamaya yetkili olduğu hususlarına yer verilmiş; aynı Kanunun 5. maddesinde ise, “(Değişik: 6/6/1985 - 3222/1 md.)  İcra ve İflas Dairesi görevlilerinin kusurlarından doğan tazminat davaları, ancak idare aleyhine açılabilir. Devletin, zararın meydana gelmesinde kusuru bulunan görevlilere rücu hakkı saklıdır. Bu davalara adliye mahkemelerinde bakılır.” hükmü yer almıştır.

Olayda davacı tarafından; İcra Müdürlüğü personelinin, ilgili Müftülük tarafından gönderilen borçluya ilişkin bir yazının zamanında sisteme girişini yapmadığı, ihmali davranışı ile borçlunun emekli ikramiyesine haciz yapılamaması sebebiyle davacının zarara uğradığı; icra müdürlüğü personelinin kusurlu eylem ve işlemleri neticesinde mağdur olduğu iddia edilerek, uğranılan maddi zararın tazmini istemiyle idare aleyhine dava açıldığı anlaşılmaktadır.

Bu duruma göre, İcra ve İflas Kanunu’nun uygulanmasına ilişkin olarak kamu görevlilerinin işlemlerinden doğduğu öne sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davanın, davalılardan Adalet Bakanlığı bakımından anılan Yasa hükmü uyarınca adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Belirtilen nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile davalılardan Adalet Bakanlığının yaptığı görev itirazının reddine ilişkin Denizli İdare Mahkemesinin, 14.10.2016 gün ve E:2015/1115 sayılı görevlilik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile davalılardan Adalet Bakanlığının yaptığı görev itirazının reddine ilişkin Denizli İdare Mahkemesinin, 14.10.2016 gün ve E:2015/1115 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 23.10.2017 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ahmet Tevfik

ERGİNBAY

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Suna

TÜRE

 

 

 

Üye

Birgül

KURT