T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2021/371

KARAR NO  : 2021/503

KARAR TR  : 18/10/2021

ÖZET: Davalı idarece 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesi uyarınca yapılan imar uygulamaları sonucu, davacıya ait hisselerden imar parseli oluşturulurken, birden fazla DOP veya KOP kesintisi yapılmak suretiyle taşınmazlara kamulaştırmasız el atıldığından bahisle uğranıldığı öne sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davanın İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K A R A R

                                               

Davacı         : A. S.

Vekili           : Av. S. M.

Davalı          : Altındağ Belediye Başkanlığı

Vekili           : Av.İ.G.

 

I. DAVA KONUSU OLAY 

 

1. Davacı vekili, müvekkilinin Ankara İli, Altındağ İlçesi, Gülveren Mahallesi, 2293 ada 2 parsel sayılı taşınmazda 640 m2, 2293 ada, 3parsel sayılı taşınmazda 640 m2 olmak üzere, her iki parselde toplam 1.280 m2 hissesi bulunmaktayken, davalının parselasyon plan değişikliğine giderek müvekkilin hissesini hiçbir kesinti yapmadan, Ankara İli, Altındağ İlçesi, 1.Bölge Bentderesi, 21986 ada 2 ve 3 sayılı parsellere şuyulandırdığını; daha sonra ikinci bir parselasyon plan değişikliği ile Ankara İli, Altındağ İlçesi, Yenidoğan Mahallesi, 21995 ada 2, 3 ve 4 parsellere hisselendirdiğini ancak, bu plan değişikliği sonrası davalının müvekkilinin 1.280 m2 hissesinden 170 m2 kesinti yaptığını; bu işlemden sonra müvekkilinin,21995 ada 4 parselde bulunan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığının 377 m2 hissesini satın aldığını böylelikle bu parselde 124+377 m2 olmak üzere toplam = 501 m2'si olduğunu; sonuçta 1.280 m2 + 377 m2 olmak üzere, toplam = 1.657 m2 olması gerekirken, davalının haksız olarak 170 m2 yi kesmesi sebebiyle müvekkilinin daha az hissesi olduğunu; en sonunda,davalı belediyenin son bir plan değişikliği yoluna giderek 21995 ada 2, 3 ve 4 parselleri birleştirerek 21995 ada 12 parseli oluşturduğunu; ancak ikinci bir kesinti yoluna giderek yeni 21995 ada 12 parseli 1.267 m2 hisseden oluşturduğunu; diğer bir ifade ile müvekkilinin toplam 1.657 m2 hissesinde kanuna ve hukuka aykırı olarak ve herhangi bir kamulaştırma yapmadan ve bedelini ödemeden 390 m2kesinti yaptığını; buna ilişkin herhangi bir bildirim yahut davette bulunmadığını, davalının böylelikle müvekkilinin mülkiyet hakkını ihlal ettiğini belirterek; dava konusu taşınmazlarda kesinti yapılmak suretiyle kamulaştırmasız el atılan müvekkilinin hissesine düşmekte olan toplam bedelin belirlenmesi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 10.000 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek faiz ile birlikte tahsili istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

 

2. Davalı idare vekili sunduğu ilk dilekçesinde; davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğinden bahisle görev itirazında bulunulmuştur.

 

II. UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN BAŞVURU SÜRECİ

A. Adli Yargıda

 

3. Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi 26/04/2019 tarihli ve E.2019/253, K.2019/315 sayılı kararı ile, dava dilekçesinin yargı yolu (İdare) nedeniyle usulden reddine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 

"... taşınmazın imar planındaki konumu da dikkate alındığında eylemin hukuki el atma niteliğinde olduğu, hisse kaybına ilişkin hisse bedelinin tazmini yönündeki uyuşmazlığın 2577 Sayılı idari Yargılama Usulü Kanunun 2. madde 1. fıkrasının b bendinde yer alan “idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları doğrudan ihlal olanlar tarafından açılan tam yargı davası olduğu ve imar mevzuatı hükümleri çerçevesinde davanın çözüm yerinin idari yargı olduğu anlaşılmakla ve bu konuda uyuşmazlık mahkemesinin kararlarının bulunduğu ve özellikle uyuşmazlık mahkemesinin 06/02/2012 tarihli ve 2011/223 esas 2012/4 karar sayılı kararında da benzer türden uyuşmazlık nedeniyle idari yargının görevli olduğunun değerlendirilmesi karşısında yargı yolu caiz olmadığından dolayı davanın " uyuşmazlığın çözüm yerinin idari yargı olmasından dolayı" ve dava dilekçesinin usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi görevsizlik kararı verilmiştir."

 

4. İstinaf yoluna başvurulması üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 08/10/2020 tarihli ve E.2019/1925, K.2020/1175 sayılı kararı ile ve "ikinci defa düzenleme ortaklık payı alınması, taşınmazın aynına ilişkin olup kamulaştırmasız el atma niteliğinde olduğundan ve adli yargıda bakılması gerektiğinden, bedele ilişkin değerlendirme de kamulaştırma kanunu hükümlerine göre yaptığından 2942 sayılı Kanunun 37. maddesi uyarınca adli yargı görevli olup, bu dosyaya özgü bir uyuşmazlık mahkemesi kararı da bulunmadığı gözetildiğinde, işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile dava dilekçesinin reddine karar verilmesi, doğru görülmemiştir." gerekçesiyle Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine iadesine kesin olarak karar vermiştir.

 

5. Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi 14/01/2021 tarihli ve E.2020/642 sayılı kararı ile, davalı vekilinin yargı yolu itirazının reddine karar vermiştir.

 

6. Davalı idare vekilinin idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içerisinde verdiği dilekçe üzerine; dava dosyasının bir örneği Danıştay Başsavcılığına gönderilmiştir.

 

B. Olumlu Görev Uyuşmazlığı Çıkarılmasına İlişkin Danıştay Başsavcılığı Talebi

 

7. Danıştay Başsavcısı, idarece kamu gücü kullanılarak, tek yanlı biçimde yapılan uygulamalar sonucunda uğranılan zararın tazminine ilişkin bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b. maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında imar mevzuatı hükümleri çerçevesinde idari yargı yerinde görülmesi gerektiğinden bahisle; davanın tazminata ilişkin kısmı yönünden 2247 sayılı Kanun'un 10. maddesi gereğince, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına, dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına gönderilmesine karar vermiştir.

 

III. BAŞSAVCILIK DÜŞÜNCESİ

 

8. Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığınca, 2247 sayılı Kanun'un 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından yazılı düşünce istenilmiştir.

 

9. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Kanun hükümleri ve Uyuşmazlık Mahkemesi kararları dikkate alınarak davaya konu olan olay incelendiğinde, idarece kamu gücü kullanılarak, re'sen ve tek yanlı biçimde tesis edilen uygulama işlemlerinden kaynaklanan zararın tazminine ilişkin bulunan davanın, 2577 sayılı Kanun kapsamında ve imar mevzuatı hükümleri çerçevesinde idari yargı yerince çözümlenmesi gerektiğinden bahisle Danıştay Başsavcılığının başvurunun kabulü ile Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14/01/2021 tarihli ve 2020/642sayılı kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği yolunda yazılı görüş vermiştir.

 

IV. İLGİLİ HUKUK

 

10. Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde de, tam yargı davaları, idarenin eylem ve işlemlerinden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır.

 

11. İdari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12. ve 13. maddeleri uyarınca, idari yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmeleri, anılan Kanun hükümlerinin gereğidir.

 

12. Uygulama ve öğretide, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemler, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizlikleri de, "idari eylem" olarak tanımlanmaktadır.

 

13. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun; “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

“Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.

a) Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.

b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Yeniden düzenleme dördüncü cümle: 12/7/2013-6495/73 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir.Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.

Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. (Yeniden düzenleme üçüncü cümle: 12/7/2013-6495/73 md.)Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar...

...Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir.

Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir.

İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir...

...c) (Ek: 3/7/2005 - 5403/25 md.) Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere plânlanamaz.(…) ”

 

14. Aynı Kanun'un davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan "Arazi ve arsa düzenlemesi" başlıklı 18. maddesi şöyledir:

 

"İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re'sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir. Sözü edilen yerler belediye ve mücavir alan dışında ise yukarıda belirtilen yetkiler valilikçe kullanılır.

   Belediyeler veya valiliklerce düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtımı sırasında bunların yüzölçümlerinden yeteri kadar saha, düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer artışları karşılığında "düzenleme ortaklık payı" olarak düşülebilir. Ancak, bu maddeye göre alınacak düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin yüzde kırkını geçemez. (1)

     (Değişik üçüncü fıkra: 3/12/2003-5006/1 md.) Düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tâbi tutulan yerlerin ihtiyacı olan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları, yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve karakol gibi umumî hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden başka maksatlarla kullanılamaz.

   Düzenleme ortaklık paylarının toplamı, yukarıdaki fıkrada sözü geçen umumi hizmetler için, yeniden ayrılması gereken yerlerin alanları toplamından az olduğu takdirde, eksik kalan miktar belediye veya valilikçe kamulaştırma yolu ile tamamlanır.

   Herhangi bir parselden bir miktar sahanın kamulaştırılmasının gerekmesi halinde düzenleme ortaklık payı, kamulaştırmadan arta kalan saha üzerinden ayrılır.

   Bu fıkra hükümlerine göre, herhangi bir parselden bir defadan fazla düzenleme ortaklık payı alınmaz. Ancak, bu hüküm o parselde imar planı ile yeniden bir düzenleme yapılmasına mani teşkil etmez.

   Bu düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenleme ortaklık payı alınanlarından, bu düzenleme sebebiyle ayrıca değerlendirme resmi alınmaz.

   Üzerinde bina bulunan hisseli parsellerde, şüyulanma sadece zemine ait olup, şüyuun giderilmesinde bina bedeli ayrıca dikkate alınır.

   Düzenleme sırasında, plan ve mevzuata göre muhafazasında mahzur bulunmayan bir yapı, ancak bir imar parseli içinde bırakılabilir. Tamamının veya bir kısmının plan ve mevzuat hükümlerine göre muhafazası mümkün görülemeyen yapılar ise, birden fazla imar parseline de rastlayabilir. Hisseli bir veya birkaç parsel üzerinde kalan yapıların bedelleri, ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmedikçe ve aralarında başka bir anlaşma temin edilmedikçe veya şüyuu giderilmedikçe bu yapıların eski sahipleri tarafından kullanılmasına devam olunur.

   Bu maddede belirtilen kamu hizmetlerine ayrılan yerlere rastlayan yapılar, belediye veya valilikçe kamulaştırılmadıkça yıktırılamaz.

   Düzenlenmiş arsalarda bulunan yapılara, ilgili parsel sahiplerinin muvafakatları olmadığı veya plan ve mevzuat hükümlerine göre mahzur bulunduğu takdirde, küçük ölçüdeki zaruri tamirler dışında ilave, değişiklik ve esaslı tamir izni verilemez. Düzenlemeye tabi tutulması gerektiği halde, bu madde hükümlerinin tatbiki mümkün olmayan hallerde imar planı ve yönetmelik hükümlerine göre müstakil inşaata elverişli olan kadastral parsellere plana göre inşaatruhsatı verilebilir.

   Bu maddenin tatbikinde belediye veya valilik, ödeyecekleri kamulaştırma bedeli yerine ilgililerin muvafakatı halinde kamulaştırılması gereken yerlerine karşılık, plan ve mevzuat hükümlerine göre yapı yapılması mümkün olan belediye veya valiliğe ait sahalardan yer verebilirler.

   Veraset yolu ile intikal eden, bu Kanun hükümlerine göre şüyulandırılan Kat Mülkiyeti Kanunu uygulaması, tarım ve hayvancılık, turizm, sanayi ve depolama amacı için yapılan hisselendirmeler ile cebri icra yolu ile satılanlar hariç imar planı olmayan yerlerde her türlü yapılaşma amacıyla arsa ve parselleri hisselere ayıracak özel parselasyon planları, satış vaadi sözleşmeleri yapılamaz."

 

V. İNCELEME VE GEREKÇE

 

A. İlk İnceleme

 

15. Uyuşmazlık Mahkemesinin Muammer TOPAL'ın başkanlığında, Üyeler Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 18/10/2021 tarihli toplantısında; 2247 sayılı Kanun'un 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı vekilinin anılan Kanun'un 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısınca, 10. maddede öngörülen biçimde, tazminata ilişkin kısmı yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

 

B. Esasın İncelenmesi

 

16. Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK'in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan, ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

 

17. Dava, davacının hak sahibi olduğu kök taşınmazın bulunduğu alanda davalı idarece 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca yapılan imar uygulamaları sonucu davacıya ait hisselerden imar parseli oluşturulurken birden fazla DOP veya KOP kesintisi yapılmak suretiyle taşınmazlara kamulaştırmasız el atıldığından bahisle uğranıldığı öne sürülen zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

 

18. Belediyelerin yukarıda alıntılanan mevzuat hükümleri uyarınca tek yanlı irade açıklaması ile tesis ettiği, genel ve düzenleyici ıslah imar planları ve bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat, düzenleme ortaklık payı alınması gibi bireysel işlemler, "idari işlem"; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda olduğu program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizlikleri de, "idari eylem" niteliği taşımaktadır.

 

19. Dosyanın incelenmesinden, davacının Ankara ili, Altındağ ilçesi. Gülveren Mahallesi, 2293 ada 2 parsel sayılı taşınmazda 640 m2 , 2293 ada 3 parsel sayılı taşınmazda 640 m2 olmak üzere, toplam 1.280 m2 hissesinin bulunduğu, davalı belediyece yapılan parselasyon sonucu 1.280 m2 hissenin, 640 m2’sinin 21986 ada, 2 sayılı, diğer 640 m2'sinin 21986 ada, 3 sayılı parselle herhangi bir kesinti yapılmadan şuyulandırdığı, akabinde davalı idarece yapılan ikinci bir parselasyonda 21986 ada 2 ve 3 sayılı parsellerde bulunan 1.280 m2'lik hissenin, Ankara ili, Altındağ ilçesi, Yenidoğan Mahallesi, 21995 ada 2, 3 ve 4 sayılı parsellere hisselendirdiği, söz konusu işlemde hisseden 170 m2 kesinti yapılarak 21995 ada, 2 sayılı parsele 475 m2, 21995 ada 3 sayılı parsele 511 m2 ve 21995 ada 4 sayılı parselden 124 m2 hisse verildiği, bu işlemden sonra 21995 ada 4 sayılı parselde bulunan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığının 377 m2 hissesinin davacı tarafından satın alındığı ve bu parseldeki hissenin 124+377 m2 olmak üzere toplam 501 m2'ye çıktığı, davacının 21995 ada 2, 3 ve 4 sayılı parsellerdeki toplam hissesinin (1.280 m2 + 377 m2 ) 1.657,00 m2 olması gerekirken, davalı belediyenin yaptığı değişiklikle 21995 ada 2, 3 ve 4 sayılı parselleri birleştirerek 21995 ada 12 sayılı parseli oluşturduğu, bu değişiklik sonrası ikinci kez kesinti yoluna giderek yeni parsel olan 21995 ada 12 parselden 1.267 m2 hisse verdiği, davalı idarece herhangi bir kamulaştırma işlemi yapılmaksızın dava konusu taşınmazdaki 390 m2 hisseye kamulaştırmasız el atıldığı, bu nedenle hissesine düşen toplam bedelin belirlenmesi ile şimdilik 10.000 TL bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek devlet alacaklarına uygulanan en yüksek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

 

20. Bu durumda, idarece tesis edilen parselasyon işlemi sonucu DOP veya KOP kesintisi nedeniyle uğranıldığı öne sürülen zararın tazmini istemiyle açılan ve idarece kamu gücü kullanılarak, resen ve tek yanlı biçimde tesis edilen imar uygulama işlemlerinden kaynaklanan zararın tazminine ilişkin bulunan davanın; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b. maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında imar mevzuatı hükümleri çerçevesinde idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

 

21. Yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak; Danıştay Başsavcısı'nın başvurusunun kabulü ile davalı idare vekilinin yaptığı görev itirazının reddine ilişkin Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14/01/2021 tarihli ve E.2020/642 sayılı görevlilik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

VI. HÜKÜM

 

Açıklanan gerekçelerle;

 

A. Davanın çözümünde İDARİ YARGININ GÖREVLİ OLDUĞUNA,

 

B. Danıştay Başsavcısının BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile davalı idare vekilinin yaptığı görev itirazının reddine ilişkin Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14/01/2021 tarihli ve E.2020/642 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA,

 

18/10/2021 tarihinde, OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

    Başkan Vekili                  Üye                               Üye                              Üye

       Muammer                    Şükrü                          Mehmet                          Birol     

         TOPAL                     BOZER                         AKSU                          SONER         

 

 

 

                                               Üye                                Üye                               Üye 

                                           Aydemir                         Nurdane                         Ahmet

                                             TUNÇ                           TOPUZ                       ARSLAN