Hukuk Bölümü         2011/48 E.  ,  2011/122 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

           Davacı                       : A.B.

           Vekili                          : Av. E.Ç., Av. P.S. Ç.

           Davalı                        : Bergama Belediye Başkanlığı

           O L A Y                      : Bergama Belediye Encümeni’nce 30.09.2004 ve 04/267 sayı ile, Bergama ilçesi Ertuğrul mahallesindeki 29 ada 34 ve 35 no'lu parsellerde kayıtlı taşınmaz üzerinde, davacı tarafından plansız ve ruhsatsız kaçak inşaat yapıldığının tespit edildiği nedeniyle  mühürleme işlemi yapıldığı belirtilerek, ekli zabıt ve rapora istinaden  3194 sayılı İmar Kanunun 42. maddesine istinaden 70.000.000.000 TL (YETMİŞ MİLYAR) para cezası kesilmesine karar vermiştir,

(Aynı tespit nedeniyle 11.11.2004 tarih, 04/309 sayılı Encümen Kararıyla 3194 sayılı Kanunun 32. maddesine göre yıkım kararı da alınmıştır.)

Para cezasının iptali istemiyle İzmir 4. İdare Mahkemesi’nde açılan  davada, Mahkeme’ce 28.11.2005 gün ve E:2004/1572, K:2005/1269 sayı ile  işlemin iptaline karar verilmiştir.

Mahkemenin bu kararından sonra; Bergama Belediye Encümeni’nce aynı olay nedeniyle  08.03.2006 tarih,  ve 06/60  karar, 2006/283 evrak no.lu karar ile davacıya bu kez 30.000.00 YTL (OTUZ BİN YENİ TÜRKLİRASI) idari para cezası verilmiştir.

            Davacı vekili,  3194 sayılı Yasanın 42. maddesi uyarınca 30.000,00 YTL imar para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 08.03.2006 günlü ve 283 sayılı Encümen Kararının iptali istemiyle  idari yargı yerinde dava açmıştır.

İZMİR 1. İDARE MAHKEMESİ: 31.05.2006 gün ve E: 2006/1142, K: 2006/896 sayı ile, davanın, davacının 3194 sayılı yasanın 42. maddesi uyarınca 30.000.00 YTL imar para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 08.03.2006 günlü ve 283 sayılı encümen kararının iptali istemi ile açıldığı;  01.06.2005 günü yürürlüğe giren Kabahatler Kanunu'nun, "Tanım" başlıklı 2. maddesinde, Kabahat deyiminin; Kanunun, karşılığında idari yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlık olarak tanımlandığı, "Fiil"den hareketle bir tanımlama yerine "fiil"e uygulanacak idari yaptırıma dayalı bir tanımlamaya yer verildiği, idari yaptırımların neler olduğunun da Kanunun 16. maddesinde sayıldığı ve idari para cezası ile idari tedbirlerden ibaret olduğunun belirtildiği,  bundan çıkarılan sonucun;  eğer bir kanunda tanımlanmış bir fiil, yine o kanunda belirtilen esas ve usuller uygulanarak, yetkilendirilmiş idari kurul, makam veya kamu görevlisi tarafından verilecek bir "para cezası" yaptırımına bağlanmış ise o fiilin Kabahatler Kanunu açısından bir "kabahat" olarak kabul edilmesi olduğu; Kabahatler Kanununun başvuru yolunu düzenleyen 27. maddenin birinci fıkrasında, "idari para cezası"na ve "mülkiyetin kamuya geçirilmesi"ne ilişkin idari yaptırım kararlarına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde Sulh Ceza Mahkemesine başvurulabileceği, bir duraksamaya yer vermeyecek açıklıkta kurala bağlandığına göre artık idari para cezalarına karşı açılacak davalarda görevli yargı yeri idari değil, adli yargı yeri olduğu; bu durumda, Kabahatler Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 1.6.2005 tarihinden itibaren idari para cezalarına karşı açılan davaların, Kabahatler Kanunu kapsamında olduğu ve idari yaptırım olarak para cezası öngören kanunlarda itiraz yeri olarak idare mahkemeleri gösterilmiş olsa dahi görüm ve çözümünün adli yargı yerlerinin görev alanına girdiği sonucuna ulaşıldığı; benzer bir uyuşmazlıkta Mahkememizin başvurusu üzerine verilen Uyuşmazlık Mahkemesinin 21.11.2005 günlü ve E:2005/76, K:2005/102 sayılı kararında davanın çözümünde adli yargının görevli olduğuna karar verildiği gerekçesiyle; davanın 2577 Sayılı Kanunun 15. maddesinin (1-a) bendi uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

            Davacı vekili, bu kez, aynı istemle adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

Bergama Sulh Ceza Mahkemesi, 26.3.2007 gün ve E:2006/325 Değ.İş. sayı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyerek, kararın iptaline ve idari yaptırım kararının kaldırılmasına karar vermiş; karara karşı Bergama Belediye Başkanlığı vekili tarafından itiraz edilmiş;  Bergama Ağır Ceza Mahkemesi, 17.5.2007 gün ve Değ.İş.No:2007/179 sayı ile, 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 27. maddesinin 8. fıkrasında yer alan düzenlemeden bahisle, itiraz eden A.B.'ın 3194 sayılı Yasanın 32.maddesine göre verilen ruhsatsız yapının yıkımı kararına ilişkin olarak İzmir 3.İdare Mahkemesinde iptal davası açılmış olduğunun  anlaşılması nedeniyle, idari yaptırım kararına karşı hukuka aykırılığın da idari yargı merciinde görüleceği  gerekçesiyle itirazın kabulüne  karar vermiştir.

            BERGAMA SULH CEZA MAHKEMESİ: 15.06.2007 gün ve 2007/409 D.İş sayı ile; itiraz eden vekilinin dilekçesi üzerine Mahkemelerinin  26/03/2007 tarihli 2006/325 Değ. İş sayılı kararı ile verilen kararına itiraz edilmesi üzerine Bergama Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2007/179 Değ. İş 17/05/2007 tarihli kararı ile 5560 Sayılı Kanun ile değişik 5326 Sayılı Kanunun 27/8 fıkrasına göre ruhsatsız yapının yıkımına ilişkin karara ilişkin olarak idare mahkemesinde dava açılmış olması nedeniyle idari para cezasına itirazın da idari yargı yerinde görülmesi gerektiğinden görevsizlik kararı verilmesi gerektiğinden bahisle idari makamın itirazının kabulüne kesin olarak karar vererek itiraz dosyasını Mahkemelerine göndermiş olmasıyla, 5326 Sayılı Kanunun 5560 Sayılı Kanun ile değişik 27/8 maddesi gereğince Mahkemelerinin görevsizliğine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuş olduğu; açıklanan nedenlerle; 5560 Sayılı Kanun ile değişik 5326 Sayılı Kanunun 27/8 maddesine göre itiraza konu idari para cezasına ilişkin olarak önceden verilmiş yıkım kararına ilişkin olarak idare mahkemesinde dava açıldığı anlaşıldığından idari para cezasının iptali konusunda da idare mahkemesinin görevli olması nedeniyle Mahkemelerinin görevsizliğine karar vermiş; yapılan itiraz Bergama Ağır Ceza Mahkemesinin 14.05.2010 tarih ve D.iş No:2010/240 sayılı kararıyla reddedilmiş ve karar kesinleşmiştir.

Bergama Sulh Ceza Mahkemesi kararının tebliği üzerine, davacı vekili tarafından  verilen dilekçe ile yeniden İdare Mahkemesinde dava açılmış; İzmir 3. İdare Mahkemesi; 15.10.2010 gün ve  E: 2010/1313, K:2010/1388 sayı ile, uyuşmazlık konusu olayda, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada idari ve adli yargı yerlerince verilen görevsizlik kararlarından sonra Yasa hükümleri uyarınca ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilebilmesine yönelik olarak anılan hükümler gereği davanın taraflarından birinin istemesi halinde son görevsizlik kararını veren yargı yerince görevli yargı yerinin belirlenmesi için dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi gerektiğinin açık olduğu, idare mahkemesi ve sulh ceza mahkemesince verilmiş bulunan ve kesinleşen görevsizlik kararlarından sonra yeniden bir dava açılması ve açılan bu davanın da idare mahkemesince esasının incelenerek karar verilmesine hukuken olanak bulunmadığı gerekçesiyle; esasını inceleme olanağı bulunmayan davanın incelenmeksizin reddine karar vermiştir.

Davacı vekilinin, İzmir 3. İdare Mahkemesi’nin kararı doğrultusunda Bergama Sulh Ceza Mahkemesi’ne başvurması üzerine dava dosyası Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Erdoğan BUYURGAN, Sıddık YILDIZ, Nüket YOKLAMACIOĞLU, Muhittin KARATOPRAK ve Sedat ÇELENLİOĞLU’nun katılımlarıyla yapılan 06.06.2011 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre: Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği…” açıkça belirtilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının; davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece 15. maddede belirtilen hükmün aksine, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası temin edilmeden  gönderildiği görülmekte ise de; Başkanlık yazısıyla, idari yargı kararının kesinleşme durumunu gösteren onaylı bir örneğinin Mahkemesinden istenildiği ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından,  görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :

Dava, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesine göre verilen para cezasının iptali istemiyle açılmıştır.

3.5.1985 tarih ve 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesinin birinci fıkrasında, ruhsat alınmadan veya ruhsat veya eklerine veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının yapı sahibine, fenni mesule ve müteahhidine, istisnalar dışında özel parselasyon ile hisse karşılığı belirli bir yer satan ve alana para cezası verileceği kurala bağlanmış; anılan Yasa maddesinin itiraz merci olarak sulh ceza mahkemesini belirleyen beşinci fıkrası Anayasa Mahkemesi’nin 15.5.1997 tarihli ve E:1996/72, K:1997/51 sayılı kararıyla; bir idari işlemin bir bölümünün idari yargının, diğer bir bölümünün ise adli yargının denetimine bırakılmasında, kamu yararı bulunmadığı, zira bu işlemlerin, kamu gücünün kullanılmasıyla ilgili bir idari işlemin devamı ve idari bir yasağa aykırı davranan kişiye idari bir yaptırımın uygulanması niteliğinde olduğu, çıkacak uyuşmazlıkların çözümünde de idari yargının yetkili olacağı, idarenin aynı yapı için aldığı kararın bir bölümünün idari yargıda bir bölümünün adli yargıda görülmesinin yargılamanın bütünlüğünü bozacağı, idari bir işlemin bölünerek bir bölümünün idari yargının bir bölümünün de adli yargının denetimine bırakılmasında isabet bulunmadığı belirtilmek suretiyle iptal edilmiş olup, yasama organınca bu konuda düzenleme yapılmamıştır.

Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararını gözeten Uyuşmazlık Mahkemesi, 3194 sayılı Yasa’nın 42. maddesine göre verilen idari para cezalarına karşı açılan davaları, göreve ilişkin genel ilkelere göre idari yargının görev alanında görmüştür.

3194 sayılı Yasa’nın 42. maddesi, 9.12.2009 gün ve 5940 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değiştirilmiş ise de; idari para cezasına karşı kanun yoluna ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir.   

30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 6.12.2006 gün ve 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesiyle değiştirilen 3. maddesinde, “ (1) Bu Kanunun;

            a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

            b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

uygulanır” denilmiştir.

Aynı Kanunun 27. maddesine, 5560 sayılı Kanun ile eklenen sekizinci fıkrada ise; idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idari yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının, bu işlemin iptali talebiyle birlikte idari yargı merciinde görüleceği kurala bağlanmış, bu maddenin gerekçesinde de bu hükümle, Kabahatler Kanunu'ndaki düzenlemelerin ortaya çıkardığı bağlantı sorununa çözüm getirilmesinin amaçlandığı ifade edilmiştir.

19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre,  Kabahatler Kanunu’nun; idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı, ancak; idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idari yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının, bu işlemin iptali talebiyle birlikte idari yargı merciinde görüleceği anlaşılmaktadır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

İncelenen uyuşmazlıkta, öngörülen idari para cezasının 5326 sayılı Kanun’un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 3194 sayılı İmar Kanunu’nda da idari para cezasına itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediği, ancak; idari para cezasına konu yapı ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararın (yıkım) da verildiği anlaşıldığından; idari para cezasına ilişkin kararın hukuka aykırılığı iddiasının da, idari yargı yerinde görüleceği kuşkusuzdur.

Bu durumda, Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı Kanun’la değişik 3. maddesi ve aynı Kanunun 27. maddesine 5560 sayılı Kanun’la eklenen sekizinci fıkra hükmü bir arada değerlendirildiğinde, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 42. maddesi uyarınca verilen para cezasına karşı açılacak davanın çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 S O N U Ç : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İzmir 1. İdare Mahkemesi’nce verilen 31.05.2006 gün ve E: 2006/1142, K: 2006/896 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 06.06.2011 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.