T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO        : 2017 / 133

            KARAR NO  : 2017 / 179

            KARAR TR   : 13.3.2017

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi istemiyle açtığı rücuen tazminat davasının, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk

 

 

                                                              

K  A  R  A  R

 

Davacı            : Z. Sigorta A.Ş.

            Vekili              : Av. E.G.

            Davalılar         : 1- Balıkesir İl Özel İdaresi (İdari Yargıda)

                                      2- Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanlığı (Adli Yargıda)       

Vekilleri          : Av. T.S., Av. E.K.

       

O L A Y         : Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı şirkete kasko poliçesi ile sigortalı M.Tüketim Mad. İhr. İth. San. Tic. A.Ş.’ye ait 10 ED 755 plaka sayılı aracın, 10/04/2011 tarihinde Balıkesir Merkez, Yenice Köyünden Mahmudiye Köyü istikametine seyretmekte iken karşıdan gelen araca yol vermek üzere sağa yanaştığında yolun sağ tarafa çökmesi neticesinde meydana gelen kazada hasarlanarak perte çıktığını, aracın değerinin 47.000,00 TL olarak tespit edilip 14.099,00 TL sovtaj bedeli uygulanarak 08/07/2011 tarihinde sigortalılarına 32.901,00 TL ödeme yapıldığını, davalı idarenin kazanın oluşumunda kusurlu olduğunu, davalıya hasar bedelinin ödenmesi için başvuruda bulunulduğunu ancak cevap alınamadığını belirterek davacı şirketin ödediği 32.901,00TL sigorta tazminatının ödeme gününden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

BALIKESİR İDARE MAHKEMESİ: 24/04/2012 gün ve 2012/469 Esas, 2012/905 Karar sayı ile, ‘‘…2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14. maddesinin 3. bendinde, dava dilekçelerinin görev ve yetki, idari merci tecavüzü, ehliyet, idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, süre aşımı, husumet ve 3 ve 5.maddelere uygun olup olmadıkları yönlerinden sırasıyla incelenerek, aynı Yasa’nın 15.maddesinin l/a bendinde ise adli yargının görevli olduğu konularda, açılan davanın görev yönünden reddine karar verileceği belirtilmiştir.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun; 13. maddesinin ilk paragrafında, "Karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşlar, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlüdür." hükmüne; 11.01.2011 tarihinde kabul edilen 6099 Sayılı Kanun'un 14.maddesi ile değişen ve 19/01/2011 günlü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, değişik 110. maddesinde, "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır." hükmüne; 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 21. maddesinde, "Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz." kuralına yer verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesindeki; 10 ED 755 plakalı aracın 10.04.2011 tarihinde Balıkesir Merkez, Yenice Köyünden Mahmudiye Köyü istikametine seyretmekte iken meydana gelen tek taraflı ölümlü, yaralanmalı ve maddi hasarlı kazanın, yığma topraktan yapılan yolun çökmesinin sebep olduğu, bu haliyle yolun yapımı ve bakımından sorumlu olan davalı idarenin 2918 sayılı Yasanın 13. maddesinde getirilen yükümlülüklere aykırı hareket ettiği ve bu haliyle hizmet kusuru nedeniyle kazanın meydana geldiği iddia edilerek 32.901,00.TL maddi tazminatın ödeme gününden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte hükmedilmesi istemiyle 09.03.2012 tarihinde bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Olayın, 2918 sayılı Yasanın 110. maddesi ile Geçici 21. maddesinin irdelenmesinden, 2918 sayılı Yasadan kaynaklanan sorumluluk (tazminat) uyuşmazlıklarının, 110. madde de yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 19.01.2011 tarihinden sonra adli yargı yerinde görüleceği, bakılmakta olan davanın ise 09.03.2012 tarihinde açıldığı görüldüğünden, 2918 sayılı Yasadan kaynaklı ve sorumluluk hukukuna ilişkin uyuşmazlığın görüm ve çözümünün, adli yargının görevine girdiği anlaşılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine, …’’ karar vermiş, karar temyiz talebinin süreden reddedilmesi neticesinde temyiz edilmeksizin 07/06/2012 tarihinde kesinleşmiştir.

Davacı vekili, aynı istemle bu kez adli yargı yerinde dava açmış, yargılamanın devamı sırasında 6360 sayılı Yasa ile Balıkesir Belediyesi 30/03/2014 tarihinde Büyükşehir Belediyesine dönüşerek İl Özel İdaresi'nin Büyükşehir Belediyesi’ne dahil olduğu anlaşılmış, dava Büyükşehir Belediyesi tarafından takip edilmiştir.

Balıkesir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi: 12/03/2015 gün ve 2012/313 Esas, 2015/211 Karar sayı ile ‘‘…Celp olunan Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2012/77 Esas, 2013/47 Karar sayılı dosyasının tetkikinden; ölenlerin Selman Uygun ve Yüksel Polat, mağdurların Ramazan Kaya, Murat İlkdoğmuş, Katılanların Nuri Uygun ile Zeliha Polat, sanıkların Abdurrahman Özdemir ile Gökhan Mit olduğu, sanıklar hakkında 10/04/2011 günü, ölen Yüksel Polat'ın kullandığı 10 EL 775 plaka sayılı süt toplama kamyonu ile Mahmudiye Köyü istikametinden Çandır Köyü istikametine seyir halinde iken Balıkesir İl Özel İdaresi'nce yapılan servis yolundan geçtiği sırada, yolun dar olması nedeniyle karşıdan gelen otomobile yol verebilmek için, servis yolunun sağ tarafına yanaştığı esnada yol zemin dolgusunun çökmesi ve kamyonun kendi sağ taraflı doğru yan yatarak dere yatağına devrilmesi sonucu sürücü Yüksel ile İcatça Selman Uygun’un kaza yerinde öldüğü, diğer iki mağdurlar Ramazan Kaya ile Murat İlkdogmuş'un yaralandıkları, kazanın oluşumunda ölen sürücü Yüksel'in kusurunun olmadığı, kusurun servis yolunun yapım hatasından kaynaklandığı ve yol yapımından sorumlu sanıkların bu suretle dikkat ve özen hükümlerine aykırı hareket ederek iki kişinin ölümüne, iki kişinin yaralanmasına neden olma eylemini işledikleri iddiası ile açılan kamu davası olduğu, yapılan yargılaması ile hazırlık soruşturması sırasında yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi Sadettin Demiraslan'ın 19/04/2011 tarihli raporu ile, olayda ölen sürücünün %25 oranında tali, sanıkların ise %75 oranında asli kusurlu oldukları tespit edilmiştir. Mahkemece mahallinde keşif yapılarak alman bilirkişi Nuri Baran'ın 14/09/2012 tarihli raporu ile; ölen sürücü Yüksel Polat'ın taşıma sınırı üstünde yolcu taşıması nedeniyle ve sürücülerin yapım ve onarım alanlarına girerken hızlarım azaltma kuralını ihlal ettiğinden olayda asli %50 oranında kusurlu olduğu, sanıkların yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarına can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak kuralını ihlal ettiklerinden olayın oluşumunda asli ve %50 oranında kusurlu oldukları tespit edilmiştir. Raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için dosya üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu alman İTÜ Öğretim Üyeleri üç kişilik bilirkişi heyetinin 10/11/2013 tarihli raporu ile ise; kazanın meydana geldiği yerin İI Özel İdaresi’nin sorumluluğunda olduğunu, bu durumda köprüdeki tahribat sebebi ile servis yolu açıldığından buradan geçebilecek araçların sınırlandırılması, bunun için levhalar konulması, yol genişletilirken dere yatağı olması sebebi ile uygun bir şekilde yapılması gerekirken bunun yerine getirilmediğinin anlaşıldığı, bu nedenle sanık Abdurrahman Özdemir’in Yol Ulaşım Hizmetleri Müdürü olması, sanık Gökhan Metin'de bu kuruluşta görevli İnşaat Mühendisi olması nedeni ile hizmet kusurundan dolayı sorumlu oldukları, ölen sürücü Yüksel'in yönetimindeki süt tankeri ile iki köy arasındaki köprünün kapalı olduğunu, dere yatağındaki servis yolunun da durumunu bileceğinden güvenli bir güzergahta seyretmesi, servis yoluna girdiğinde vaktin gündüz olması, yolun yapısını göz önüne alarak karşıdan bir vasıta gelmesi halinde sağa fazla yanaşmaması lazım iken buna özen göstermediği, sağa yanaşınca zeminin kaymasına bağlı olarak dere yatağına yuvarlanarak kazanın meydana gelmesine sebebiyet verdiğinden kusurlu görüldüğü tespiti ile sanıklar ile ölen sürücünün kazanın oluşumunda kusurlu oldukları tespit edilmiştir. Mahkemesince alman bu raporlara itibarla Balıkesir Valiliği İl Özel İdare Müdürlüğü, Yol Kontrolörü olan sanık Gökhan ile Yol Ulaşım Hizmetleri Müdürü olan sanık Abdurrahman’ın kazanın meydana geldiği yoldaki hatalı uygulamaları nedeniyle kusurlarının bulunduğu gerekçesi ile sanıkların ayrı ayrı müsnet suçtan cezalandırılmalarına karar verildiği, kararın sanıklar tarafından temyizi üzerine Yargıtay 12.C.D.'nin 25/12/2014 tarihli ilamı ile onanarak bu tarihte kesinleştiği anlaşılmıştır.

Davalı vekili her ne kadar dava konusu olayda müvekkili idareni kusurunun bulunmadığını savunmuş ise de, yukarıda da beyan edildiği üzere kesinleşen ceza dosyası ile alman bilirkişi raporları ile davalı idarenin kazanın oluşumunda kusurlu olduğu anlaşılmıştır.

Davacı şirket tarafından dava konusu kazaya karışan sigortalısı aracı 08/07/2011 tarihinde 32.901,00TL tazminat ödenmiş olup, TTK'nun 1301. maddesi uyarınca ödediği tazminat uyarınca sigortalısının bu olaydan kaynaklanan haklarına halef olmuştur. Halefiyet hükümleri uyarınca da davacı sigorta şirketince ödenen tazminatın olayda kusurlu olan davalı İdareden talep hakkının bulunduğu anlaşılmış…’’ şeklindeki gerekçesiyle davanın esastan kabulüne karar vermiş, karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi: 09/05/2016 gün ve 2016/118 Esas, 2016/5628 Karar sayı ile ‘‘…Dava, davalı idare aleyhine yığma toprak ve gevşek zemin şeklinde yapılan yolda gerekli işaretlemenin yapılmaması sonucu yolun çökmesi nedeniyle, bakım ve yapım hususunda trafik düzenini ve güvenliğini sağlama sorumluluğuna (hizmet kusuruna) dayanılarak açılan rücuen tazminat istemine ilişkindir.

Yargı yolu kavramı, bir hukuk sisteminde, herhangi bir davaya o hukuk sistemine dâhil yargı mercilerinden hangisinde bakılacağını ifade eder. Uyuşmazlığa hangi yargı kolunda bakılacağı hususu, davanın genel şartlarından olup mahkemece re’sen dikkate alınması gerekir.

Bir kamu hizmeti görmekle yükümlü davalı idareye 2918 sayılı KTK’nın 7/a maddesinde; karayollarında mal ve can güvenliği yönünden gerekli işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırma görevleri verilmiş bulunmaktadır. Bu görevin 2918 sayılı Yasada verilmiş olması bunun ihlali nedeniyle oluşacak zarardan dolayı idarenin Özel Hukuk hükümlerine tabi olacağı sonucunu doğurmaz. Hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar yönünden idare aleyhine tam yargı davasının idari yargı yerinde açılması gereklidir. Esasen 2918 sayılı Yasanın hukuki sorumluluğa ilişkin 85. vd. maddelerinde araç işletenin sorumluluğu bu yasa kapsamı dışında tutulmuştur.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi'nin Kuruluşu ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesinde "Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesi'nin karar vermesine değin erteler. Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilir " düzenlemesi yer almaktadır.

Dava dilekçesindeki ifadeye göre, aynı konuda, Balıkesir İdare Mahkemesi'ne açılan 2012/469 Esas sayılı davada adli yargı yolunun görevli olduğu gerekçesi ile davanın görev yönünden reddine karar verilmiştir. Davacı tarafça bu husus dava dilekçesinde bildirilmiş olmakla birlikte, idari yargıdaki dava ve sonucu ile ilgili mahkemece herhangi bir araştırma yapılmadan eksik inceleme ile işin esası hakkında karar verildiği görülmektedir.

Bu durumda yukarıdaki açıklamalar ışığında mahkemece yapılması gereken iş, öncelikli olarak dava konusu olay hakkında Balıkesir İdare Mahkemesi'nin 2012/469 Esas sayılı dosyasında görülüp sonuçlandırılan bir dava bulunup bulunmadığı ve varsa bu dava sonunda verilen görevsizlik kararının kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılması; eğer idari yargıda verilip kesinleşmiş görevsizlik kararı mevcut ise eldeki uyuşmazlık yönünden idari yargı yolunun görevli olduğu gözetilerek, derdest bulunan dava dosyasındaki yargılamayı durdurmak suretiyle (UMK m. 19/1), dosyayı kül halinde yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi açısından Uyuşmazlık Mahkemesi'ne göndermek, bu mahkemece verilecek kararı bekleyerek sonucuna göre karar vermek; şayet idari yargıda verilen karar kesinleşmemiş ise, bu kez de idari yargı yolunun davada görevli olduğu gözetilerek, doğrudan davada idari yargı yolunun görevli olması nedeniyle davanın görev yönünden reddine karar vermekten ibaret iken, eksik inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar vermiş olması bozmayı gerektirmiştir…’’ şeklindeki gerekçesiyle kararın bozulmasına hükmetmiştir.

BALIKESİR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 24/01/2017 gün ve 2016/480 Esas sayı ile bozma ilamına uyarak yargılamanın durdurulmasına, görevli yargı merciinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 13.3.2017 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan sorumluluk davasında idari ve adli yargı yerleri arasında 2247 sayılı Kanunun 19. maddesinde öngörülen biçimde görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının son görevsizlik kararını veren mahkemece, idari yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Sinem USTA’nın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının,  Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacı şirket tarafından kasko poliçesi ile sigortalanan 10 ED 755 plaka sayılı aracın 10/04/2011 tarihinde Balıkesir Merkez, Yenice Köyünden Mahmudiye Köyü istikametine seyir halinde olduğu sırada davalı idarenin yapım ve bakımından sorumlu olduğu yolun sağ kısmının gevşek malzeme ile yığma topraktan yapılmış olması ve bu hususta işaretleme de yapılmamış olması nedeniyle kaza yapıp hasarlandığı iddiasıyla, araçta oluşan zarar nedeniyle sigortalıya ödenen 32.901,00 TL'nin ödeme tarihinden işleyecek faiziyle birlikte davalıdan rücuen tazmini istemiyle 09/03/2012 tarihinde açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Kanunun 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyalarının incelenmesinden; davanın, 10/04/2011 tarihinde meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası sonucu oluşan zarar nedeniyle davacı şirket tarafından sigortalıya ödenen tazminatın olayda kusuru bulunan davalıdan rücuen tazmini istemi ile Balıkesir İdare Mahkemesi’nde 09/03/2012 tarihinde açıldığı, Balıkesir İdare Mahkemesi’nce davanın görev yönünden reddedildiği, kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği, bu kez Balıkesir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açıldığı, Balıkesir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın esastan kabul edildiği, kararın davalı vekilince temyiz edilmesiyle Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin kararın görev yönünden bozulmasına hükmettiği, Balıkesir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin bozmaya uyarak yargı yolunun belirlenmesi için mahkememize başvurduğu anlaşılmaktadır. 

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesinin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Belediye aleyhine idare mahkemelerinde açılan tazminat talepli tam yargı davalarında, İdare Mahkemeleri 2918 sayılı Yasanın 110.maddesinin 1.fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinin Anayasaya aykırı olduğu kanısına varmış, İdare Mahkemelerinin bu iki cümlenin iptali istemiyle yaptığı başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesi 8.12.2011 gün ve E:2011/124, K:2011/160 sayı, 8.11.2012 gün ve E:2012/118, K:2012/170 sayı ve 28.05.2013 gün ve E:2013/59 K:2013/68 sayılı aynı içerikli kararları ile; “2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun’dan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği öngörülmektedir. İtiraz başvurusunda bulunan mahkeme ise idare mahkemesi olup davaya bakmakta görevli ve yetkili mahkeme değildir. Başvurunun Mahkeme’nin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir.” kararına varmıştır.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle,  davanın görüm ve çözümünde adli yargı görevli olduğundan; Balıkesir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 24/01/2017 gün ve 2016/480 Esas sayılı başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Balıkesir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 24/01/2017 gün ve 2016/480 Esas sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 13.3.2017  gününde, Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU VE OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                      KARŞI OY

 

3.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.9.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.13.3.2017

 

                                                                ÜYE

                                                   Süleyman Hilmi AYDIN