T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS   NO : 2018/195

            KARAR NO : 2018/243

            KARAR TR: 20.04.2018

ÖZET: Kalp rahatsızlığı nedeniyle ilaçlı stent takılan emekli sandığı emeklisi (dava açıldıktan sonra) olan davacıya Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödenmeyen tedavi giderinin fatura tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle açılan davanın İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                       

 

KARAR                                         

 

 

 

Davacı    : S.A.

Vekili    : Av.M.C. S.

İdari Yargıda

Davalılar :1-İl Emniyet Müdürlüğüne izafeten Muğla Valiliği

                    2-Muğla Valiliği

                Adli Yargıda

Davalı      :  Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

Vekili      : Av. A. Ö.

 

O L A Y: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; Muğla İl Emniyet Müdürlüğünde 4.sınıf Emniyet Müdürü olarak görev yapan müvekkilinin 21.12.2009 tarihinde rahatsızlanması sonrasında Muğla Devlet Hastanesi acil servisine götürüldüğünde yapılan tetkiklerde Kalp krizi geçirdiğinden dolayı acil olarak yoğun bakım ünitesine yatırıldığını; iki gün yoğun bakımda tedavi gördükten sonra servise alınarak beş gün de serviste tedavi olduğunu; 27.11.2009 günü anjiyo yapılması için İzmir İline sevki yapıldığını; 01.12.2009 günü İzmir Özel Şifa Hastanesi kardiyoloji servisinde yapılan anjiyo (koroner angio) sonucu sol damarda %95 daralma olduğundan dolayı ilaçlı stent (DES-Nobori) takıldığını; ilaçlı stentinin fatura bedeli olan 3.300,00 TL'nin hastaneye kendisi tarafından ödendiğini; başvuru dilekçesi ile tedavisinde kullanılan ilaçlı stentin fatura bedeli olan 3.333,00 TL meblağın tarafına ödenmesini davalı idareden talep ettiğini; ancak davalı idarenin tebliğ listesindeki fiyata göre ilaçlı stent bedelinin 292,83 TL'lik kısmını karşıladığını ileri sürerek, ödenmeyen bakiye 3.040,17 TL'lik kısmın fatura tarihi olan 02.12.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile ödenmesi, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

MUĞLA 1. İDARE MAHKEMESİ: 28.02.2011 gün ve E:2010/901, K:2011/367 sayı ile, davacı tarafından, tedavi nedeniyle ödendiği belirtilen miktarın kendisine ödenmesine ilişkin yaptığı başvurunun reddine ilişkin dava konusu edilen işlem tarihinde 5510 sayılı Yasanın yürürlükte olması nedeniyle, bakılmakta olan davanın, anılan Yasa hükmü uyarıncagörüm ve çözümünün adli yargı yerine ait olduğu; davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez, aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Muğla 1.Asliye Hukuk Mahkemesi(İş Mahkemesi Sıfatıyla): 26/6/2013 gün ve E:2011/1100, K:2013/1016 sayı ile, uyuşmazlığın hekimin tercihine üstünlük tanınarak giderilip, tedavide kullanılması durumunda ilaç salınımlı stentin, hasta açısından tıbben gerekli olduğuna yönelik içtihatlara göre davacının 01.12.2009 tarihinde İzmir Özel Şifa Hastanesinde sol ana damarda %95 daralma olduğundan dolayı uygulanan 3.300,00 TL bedelli ilaçlı stent bedelinden davalı idare tarafından kendisine ödenen 292,83 TL'lik kısmından bakiye kalan 3.007,17 TL'nin dayacıya ödenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, fazla istemin reddine karar vermiş, bu karar davacı ve davalı vekillerincetemyiz edilmiştir.

Yargıtay 10.Hukuk Dairesi : 14.3.2014 gün ve E: 2013/17736, K:2014/5863 sayı ile, Davacı vekilinin temyiz itirazlarına ilişkin olarak;

Somut olayda yerel mahkemece hüküm altına alınan alacak tutarı gözetildiğinde, reddine karar verilen 325,83 TL temyiz (kesinlik) sınırının altında bulunup, aınlan karara karşı temyiz yoluna başvurulması miktar itibariyle mümkün bulunmadığından, davacı vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE;

Davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Mahkemelerin görevi ve yargı yolu "yasa" ile belirlenmiş olup, kamu düzenine ilişkin olduğundan yargılamanın her safhasında mahkemece resen nazara alınacağı, davacının, tedavinin yapıldığı 27.11.2009 tahinde ve halen memur olarak çalıştığı; buna göre uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanına girdiği gözetilerek davanın, yargı yolu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek karar verilmiş olmasının, usul ve yasaya aykırı olduğu; kabule göre de; davacı lehine hükmedilen vekalet ücretinin, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 12.maddesi gözetilmeksizin fazla belirlenmiş olması; Yine, davanın kısmen reddine karar verildiği halde kendisini vekil ile temsil ettiren davalı kurum lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesinin, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedeni olduğu gerekçesiyle, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar vermiştir.

MUĞLA 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ (İŞ MAHKEMESİ SIFATIYLA):14.5.2014 gün ve E:2014/202, K:2014/234 sayı ile, bozma kararına uyarak,HMK'nın 114/1-b ve 115/2 maddeleri gereğince davanın yargı yolu nedeniyle usulden reddine karar vermiş, bu karar, taraf vekilince temyiz edilmiştir.

Muğla 1.Asliye Hukuk Mahkemesi (İş Mahkemesi Sıfatıyla):24.6.2014 gün ve E:2014/202, K:2014/234 sayılı ek karar ile davacının temyiz başvurusunun süresinde olmadığından temyiz talebinin reddine karar vermiş, bu karar da davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Yargıtay 10.Hukuk Dairesi: 13.11.2014 gün ve E:2014/15826, K:2014/23818 sayı ile,"... 1- 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8. maddesi hükmüne göre İş Mahkemelerinden verilmiş bulunan nihai kararların, hükmün tefhim veya tebliğinden itibaren 8 gün içinde temyiz olunması gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 321. maddesine göre, kararın tefhimi, mahkemece hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanmasıyla gerçekleşir. Mahkemece, hükmün gerekçesi ile ferilerinin açıklanmadığı kısa karar tefhim sayılmayacağından, davacı yönünden temyiz süresinin gerekçeli kararın, tebliğinden itibaren başlatılması gerekir. Gerekçeli kararın 23.06.2014 tarihinde tebliğ edildiği gözetildiğinde 24.06.2014 tarihli temyiz itirazı 8 günlük yasal sürede olduğundan, temyiz süresinin geçtiğinden bahisle verilen 24.06.2014 tarihli ek kararın BOZULMASINA,

2-Davacı esas hükme yönelik vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Dosyadaki yazılara, hükmün uyulan önceki Yargıtay bozma ilâmına uygun biçimde verilmiş olmasına, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça ve yasaca cevaz bulunmamasına göre, yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA..." karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle tekrar 23.12.2014 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

Muğla 1.İdare Mahkemesi: 30.5.2016 gün ve E:2014/1756, K:2016/525 sayı ile dava konusu işlemin iptaline, 3.040,17 TL tutarındaki stent bedelinin idareye başvuru tarihinden (06.01.2010) itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine karar vermiş, bu karara karşı davalı idare tarafından istinaf isteminde bulunulmuştur.

İzmir Bölge İdare Mahkemesi 2.İdare Dava Dairesi: 28.2.2017 gün ve E2017/256, K:2017/705 sayı ile, olayda, davacının ödemiş olduğu 3.040,17 TL tutarındaki stent bedelinin kendisine ödenmesi için yapmış olduğu başvurunun Muğla İl Emniyet Müdürlüğünce reddedilmesine yönelik 19.01.2010 tarih ve 135 sayılı işlemin iptali ve ödenmeyen stent bedelinin idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle açılan davada, Muğla 1.İdare Mahkemesinin 28.02.2011 gün ve E:2010/901, K:2011/367 sayılı kararıyla, davanın görev yönünden reddine karar verildiği ve bu kararın itiraz edilmeyerek kesinleştiğinden, bu işlemin iptali istemiyle davacı tarafından yeniden açılan tarafları, konusu ve sebebi aynı olan bu davanın, "kesin hüküm" nedeniyle esasının incelenmesinin hukuken olanaklı bulunmadığı gerekçesiyle davalı idare itirazının kabulüne, Mahkeme kararının bozulmasına, kesin hüküm nedeniyle davanın incelenmeksizin reddine karar vermiş, karara karşı davacı vekilince düzeltme isteminde bulunulmuştur.

İzmir Bölge İdare Mahkemesi 2.İdare Dava Dairesi: 31.10.2017 gün ve E:2017/7134, K:2017/7617 sayı ile, davacının kararın düzeltilmesi isteminin kabulüne, İzmir Bölge İdare Mahkemesi 2.İdare Dava Dairesinin 28.02.2017 günlü ve E:2017/256, K:2017/705 sayılı kararının kaldırılmasına, itiraza konu Muğla 1.İdare Mahkemesinin 30.05.2016 tarih ve E:2014/1756, K:2016/525 sayılı kararının bozulmasına, davanın incelenmeksizin reddine karar vermiştir.

Davacı vekili idari ve adli yargı yerlerince verilmiş olan görevsizlik kararları nedeniyle oluştuğunu ileri sürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle 2.1.2018 tarihinde başvuruda bulunmuş, Muğla 1.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin(İş Mahkemesi Sıfatıyla) 2.3.2018 tarih ve 2014/202 E, 2014/234 sayılı üst yazısı ile gönderilmiş olup, 7.3.2018 tarihinde Mahkememiz kaydına girmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Birgül KURT ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 20.04.2018 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; idari ve adli yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Asliye Hukuk Mahkemesince Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği; Mahkememizce İdare Mahkemesinden idari yargı dosyasının kesinleşme şerhini havi kararı ile birlikte dosya aslının da istenilmiş olmasına karşın, Muğla 1.İdare Mahkemesinin 14.3.2018 gün ve E:2010/901 sayılı cevabi yazısı ile, Mahkemelerine ait 2010/901 Esas sayılı dava dosyasının 28.2.2011 gün ve 2011/367 karar sayılı Görev Ret (Adli Yargı) kararı üzerine, 2011 yılı sonu itibariyle kesinleşmiş olduğu; beş yıllık imha süresini 2016 yılı sonu itibariyle doldurmuş olduğundan, 2017 yılı Şubat ayında imha edildiğinin belirtildiği; ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, kalp rahatsızlığı nedeniyle ilaçlı stent takılan emekli sandığı emeklisi(dava açıldıktan sonra) olan davacıya Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödenmeyen 3.040,17 TL tedavi giderinin fatura tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsili istemiyle açılmıştır.

Dava dosyalarının incelenmesinden; emekli memur olduğu, emekli sandığı emeklisi olan davacının 21.11.2009 tarihinde kalp krizi geçirmesi üzerine ilk tedavisinin Muğla Devlet Hastanesinde yapıldığı, 27.11.2009 tarihinde İzmir'e sevkinin sağlandığı, anjio yapılması için 01.12.2009 tarihinde İzmir Özel Şifa Hastanesinde yapılan anjio sonucunda sol ana damarına ilaçlı stent takıldığı, ilaçlı stent bedeli olarak 3.333,00 TL'nin davacı tarafından hastaneye ödendiği, ardından Muğla Valiliği Emniyet Müdürlüğüne başvurarak bu bedelin kendisine ödenmesinin talep edildiği, 19.01.2010 tarih ve 135 sayılı işlemle ise kendisine sadece 292,83 TL ödemede bulunulabileceğinin belirtilmesi ve fazlaya ilişkin talebinin reddi üzerine bakılmakta olan bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir. Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanun’un değil 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu durumda, 5510 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihtedevlet memuru olan ve sonrasında emekliye ayrılan davacı tarafından açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

 

Açıklanan nedenlerle, Muğla 1. İdare Mahkemesinin 28.02.2011 gün ve E:2010/901, K:2011/367 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Muğla 1. İdare Mahkemesinin 28.02.2011 gün ve E:2010/901, K:2011/367 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 20.04.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

    Başkan                         Üye                               Üye                              Üye                  

      Nuri                          Şükrü                          Mehmet                     Alaittin Ali

NECİPOĞLU                   BOZER                         AKSU                          ÖĞÜŞ

 

 

 

                                            Üye                                 Üye                             Üye

                                  Süleyman Hilmi                     Birgül                   Turgay Tuncay

                                        AYDINKURT                         VARLI