T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO      : 2015 / 91

            KARAR NO : 2015 / 477

            KARAR TR  : 6.7.2015

ÖZET : Davacıların 273 parsel sayılı taşınmazdaki hisselerinin, Mamak Belediye Başkanlığı Encümeni’nin kararı ile uygun görülen Güneydoğu Ankara Gelişim Projesi Parselasyon Planının, Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı Encümeni’nin kararı ile onaylanmasının ardından, 39662 Ada 1 ve 2 parsellere şüyulandırılması  ve  davacıların 50180 Ada 1 parsel üzerinde kalan  taşınmazlarına yönelik olarak davalı Belediye Başkanlığı tarafından ecrimisil ihbarnamesi gönderilmek sureti ile kullanmalarına engel olunduğu ve bu şekilde taşınmazlara kamulaştırılmasız el atıldığı iddiasına dayalı olarak açılan 10,000 TL’lik tazminat davasının İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı            : S. K. (Birleşen dosya davalısı)

Vekili              : Av. D. S.

Davalı             : Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı (Birleşen dosya davacısı)

Vekili              : Av. G.S.Ş. & Av. G.A.

 

O L A Y          : Davacı S.K.vekili, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı davalı olarak göstermek suretiyle 01.07.2013 günlü dava dilekçesinde özetle; davacının hissedarı olduğu Ankara İli, Mamak ilçesi, Üreğil Mahallesi 273 parselin bulunduğu yerdeki imar uygulaması neticesinde davacının hissesinin 39662 ada 1 sayılı parsele gittiğini, davacıya ait bina, eklenti ve ağaçların ise 50180 ada 1 parselde kaldığını, 31.05.2013 tanzim tarihli Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığı Kira İşleri Şube Müdürlüğü tarafından gönderilen 7002 sayılı ecrimisil ihbarnamesiyle, mülkiyeti belediyeye ait olan taşınmaz içerisinde yer alan ve  davacıya ait gecekondunun, belediyeye ait yeri işgal ettiği belirtilerek 04.03.2008 – 04.03.2013 tarihleri arası tahakkuk ettirilen toplam 105.925,00 TL, 04.03.2013 tarihinden itibaren de aylık 2.330,00 TL ecrimisil bedelinin ödenmesinin talep edildiğini, ancak söz konusu ihbarname ile talep edilen ecrimisile ait işlemin hukuka aykırı olduğunu, davalı idarenin somut olayda davacıya ait olan ve henüz kamulaştırılmamış yapı ve ağaçları hakkında fiili el atmasının mevcut olduğunu belirterek, haksız olarak talep edildiği belirtilen ecrimisil bedeline ilişkin idari işlemin, davacının maliki olduğu yapı ve ağaçların kullanımını engellemesinden ötürü fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL fiili el atmaya dayalı olarak tazminata hükmedilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmış olup, iş bu dava Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2013/436 sırasına kaydolmuştur.

Davacı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili, S.K.’ı davalı olarak göstermek suretiyle 21.08.2013 günlü dava dilekçesinde özetle; Ankara İli, Mamak İlçesi, Üreğil Mahallesi 50180 ada 1 parsel üzerinde bulunan ve Doğu Terminal Alanı Projesi sınırları içerisinde kalan S.K.’a ait Üreğil Mahallesi Kuruçay Serpmeleri no:655 adresinde bulunan tesis, ağaç ve müştemilatların Ankara Büyükşehir Belediye Encümeni’nin 12.05.2011 gün ve 669/1837 sayılı kararı ile 4650 sayılı Kanun ile değişik 2942 sayılı Kanun hükümlerine göre kamulaştırılmasına karar verildiğini, yapılan kamulaştırma işlemleri sırasında taşınmaz üzerinde bulunan yapının kaçak olduğunun tespit edildiğini, davalı ile sadece taşınmaz üzerinde bulunan ağaç bedellerine ilişkin olarak uzlaşma yoluna gidilmek istendiğini, Uzlaşma Komisyonu toplantısında S.K. ile uzlaşma sağlanamadığını belirterek,Ankara İli, Mamak İlçesi, Üreğil Mahallesi 50180 ada 1 parselde davalıya ait bulunan ağaçların bedellerinin tespitine, söz konusu ağaçların bedeli karşılığında alınarak Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aidiyetine karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açılmış olup, iş bu dava Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2013/324 sırasına kaydolmuştur.

Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2013/436 sayılı dosyasında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili süresi içerisinde sunduğu cevap dilekçesinde özetle, görev itirazında bulunmuştur.

Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi: 05.12.2013 gün ve E:2013/436 sayı ile, davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içerisinde dilekçe vermiştir.

Bu aşamadan sonra Ankara 2.Asliye Hukuk Mahkemesi 18.12.2013 gün ve E:2013/436, K:2013/736 sayı ile özetle; Ankara 15.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/324 Esas sayılı dosyasının taraflarının ve dava sebebinin ortak olduğunu, davalar arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğunu belirterek, HMK’nun 166.maddesi gereğince dosyanın Ankara 15.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/324 Esas sayılı davası ile birleştirilmesine, yargılamanın Ankara 15.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/324 Esas sayılı dosya üzerinden yürütülmesine karar vermiştir.

Davalı (Birleşen dosya davacısı) Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili tarafından Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2013/324 sayılı dosyasında açılmış olan davada birleştirme kararı verilmeden önce olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yönünde süresi içerisinde başvuruda bulunulmuş olmakla, birleştirme kararından sonra talep dilekçesi ile eklerinin dava dosyası ile birlikte onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmiştir.

Danıştay Başsavcısı; “…Uygulama ve öğreti'de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemler, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizlikleri de, "idari eylem" olarak tanımlanmaktadır.

Bu tanıma göre, idarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8'inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile 2981 sayılı Yasanın 13'üncü maddesinin (c) bendi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici ıslah imar planları ve bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemler, "idari işlem"; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizlikleri de, idari eylem niteliği taşımaktadır.

Diğer taraftan, 5393 sayılı Belediye Kanununun 15. maddesinde; belediye mallarına karşı suç işleyenlerin, Devlet malına karşı suç işlemiş sayılacağı; 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 75. maddesi hükümlerinin belediye taşınmazları hakkında da uygulanacağı; 2886 sayılı Yasanın 75. maddesinde ise; devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaz malların, gerçek ve tüzel kişilerce işgali üzerine fuzuli şagilden, bu Kanunun 9'uncu maddesindeki yerlerden sorulmak suretiyle takdir ve tespit edilecek ecrimisil isteneceği, ecrimisilin talep edilebilmesi için Hâzinenin işgalden dolayı bir zarara uğramış olmasının gerekmediği ve fuzuli şagilin kusurunun aranmayacağı hükmüne yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davacının hissedarı olduğu kadastral 273 sayılı parselin bulunduğu alanda 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca yapılan parselasyon işlemi sonucu davacıya 39661 ada, 2 ve 39662 ada, 1 sayılı parsellerde tahsis yapıldığı, yapı, eklenti ve ağaçların ise kadastral parselin bulunduğu yerde oluşturulan 50180 ada, 1 sayılı parselde kaldığı, imar planında "Terminal Alanı" olarak belirlenen 50180 ada, 1 sayılı parselin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı adına tescil edildiği, davacının anılan yapı ve eklerini kullanmaya devam etmesi üzerine davalı idare tarafından davacıdan ecrimisil istenilmesine ilişkin 31.05.2013 tanzim, 05.06.2013 tebliğ tarihli Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığı, Kira İşleri Müdürlüğü tarafından gönderilen 7002 sayılı işlemin tesis edildiği, davacının taşınmazın bulunduğu alanda 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca yapılan parselasyon işlemi sonucunda kadastral parselinde işgalci konumuna düştüğü, fuzuli şagil olmadığı, ecrimisil istenilmesine ilişkin anılan işlem nedeniyle yapı, eklenti ve ağaçların kullanımının engellenmesi suretiyle kamulaştırmasız el atıldığından bahisle "oluştuğunu iddia ettiği zararının tazmini" istemiyle Ankara İkinci Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2013/436 esas sayılı dosyasındaki davayı açtığı, davalı idarece yapılan yargı yolu itirazının anılan Mahkemece reddedilmesi üzerine davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığınca davanın görüm ve çözümünün idari yargının görevine girdiği ileri sürülerek görev itirazında bulunulduğu ve sonrasında dosyanın 18.12.2013     günlü, K2013/736 sayılı kararla Ankara Onbeşinci Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2013/324 esas sayılı dosyasıyla birleştirilmesine karar verildiği, ayrıca davacının; adına ecrimisil tahakkuk ettirilmesine ve 04.03.2013 tarihinden itibaren aylık 2.330 TL. ecrimisil bedelinin ödenmesi gerektiğine ilişkin 31.05.2013 günlü, 7002 sayılı işlemin iptali istemiyle de Ankara Altıncı İdare Mahkemesi'nin E:2013/1044 sayılı dosyasında dava açtığı anlaşılmıştır.

Olayda, ecrimisil istenilmesine ilişkin işlem, davalı idarenin kamu gücünü kullanarak tek yanlı irade açıklamasıyla tesis ettiği idari bir işlem olup, idari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin de, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12 ve 13'üncü maddeleri uyarınca, İdari Yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmeleri, anılan yasa hükümlerinin gereği olduğundan, davanın tazminat istemine ilişkin olarak açılan ve görev uyuşmazlığı çıkarılması istenilen kısmında İdari Yargı görevlidir

Açıklanan nedenle, davanın ecrimisil ihbarnamesi nedeniyle davacıya ait gecekondu, eklenti ve ağaçların kullanımının engellendiği iddiasıyla fiili el atmaya dayalı olarak 10.000 TL. tazminat istemiyle açılan kısmı yönünden 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.” şeklinde karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı: “ … Dava dosyasının incelenmesinde, davacının hissedarı olduğu 273 sayılı parselin 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesi uyarınca imar düzenlemesi sonucunda başka parsellere gitmesi ve davacıya ait bina, eklenti ve ağaçların belediyeye "terminal alanı" olarak tahsis edilen parselde kalması ve davacının bina ve eklentilerini kullanmaya devam etmesi üzerine ecrimisil istenilmesi nedeniyle; davacının maliki olduğu yapı ve ağaçların kullanımın engellenmesinden ötürü uğranılan zararın tazmini istemiyle Ankara ikinci Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan tazminat davasında, davalı idarece yapılan görev itirazının anılan mahkemenin 05/12/2013 tarih ve 2013/436 sayılı kararı ile reddedilmesi üzerine olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması isteminde bulunulduğu, ancak bu arada söz konusu dosyanın Ankara Onbeşinci Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/324 Esas sayılı dosyasıyla birleştirildiği anlaşılmıştır.

Bilindiği gibi, yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların, plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamak amacıyla hazırlanan 3194 sayılı imar Kanununun 8. maddesinde; planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında uyulacak temel esaslara yer verilmiştir.

Aynı Kanunun arazi ve arsa düzenlemesine ilişkin 18. maddesinde ise, imar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakati aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re'sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyelerin yetkili olduğu belirtilmiştir.

Yine Kanunun 18. maddesinde, imar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakati aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re'sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.

Öte yandan, 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun “Ecrimisil ve tahliye başlıklı 75. maddesinde; Hâzineye ait taşınmazlardaki fuzuli şagillerden alınacak ecrimisil ve tahliyeye ilişkin usul ve esaslara yer verilmiştir.

Anılan mevzuat uyarınca yapılan tespit ve değerlendirme sonucunda, 3194 sayılı Kanunun 18. maddesi gereğince, davacının tapulu taşınmazı üzerinde bulunan taşınmazın Belediyeye ait parsel üzerinde kalması sonrası adına gönderilen ecrimisil talebi nedeniyle uğramış olduğu zararın tazmini talep edildiğinden; idarenin söz konusu uygulama işlemleri, kamu gücüne dayalı, re’sen ve tek yanlı nitelik taşımakta olduğu anlaşılmaktadır.

Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1 -b. maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı haklan ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

Böylece, davalı idarece 3194 sayılı Kanun uyarınca kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade ile yapılan imar uygulaması nedeniyle davacıya ait olan bina, eklenti ve ağaçların davalı idare adına kayıtlı taşınmaz üzerinde kalması ve sonrasında 2886 sayılı Yasa uyarınca ecrimisil istenilmesine ilişkin davanın, işlemin davalı idarenin re'sen ve tek taraflı kamu gücü kullanması sonucu ortaya çıkması sebebiyle ve işlemin idari niteliği itibarı ile idare mahkemelerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Uyuşmazlık Mahkemesinin; 02/06/2014 gün ve 2014/320 esas, 2014/627 karar sayılı; 13/10/2014 gün ve 2014/792 esas, 2014/900 karar sayılı ve 03/02/2014 gün ve 2014/38 esas, 2014/111 karar sayılı emsal kararlarında da bu hususların vurgulandığı görülmektedir.

Bu nedenle, Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Kanunun 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05/12/2013 tarih ve 2013/436 esas sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmektedir.” şeklinde yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 6.7.2015 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2013/436 sayılı dosyasında davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin anılan Yasanın 10/2.maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve dahi 12/1.maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunmasından sonra, Ankara 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 18.12.2013 gün ve E:2013/436, K:2013/736 sayılı kararı ile dosyanın Ankara 15.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/324 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği, bu aşamadan sonra Ankara 15.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/324 Esas sayılı dosyasında yargılamaya devam edilirken, Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2013/436, K:2013/736 sayılı dava dosyasının Danıştay Başsavcılığı’na gönderildiği, Danıştay Başsavcısı'nca, davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı bakımından, davanın, ecrimisil ihbarnamesi nedeniyle davacıya ait gecekondu, eklenti ve ağaçların kullanımının engellendiği iddiasıyla fiili el atmaya dayalı olarak 10.000 TL tazminat istemiyle açılan kısmı yönünden 2247 sayılı Yasa’nın 10.maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmıştır.

2247 sayılı Yasa’nın 10.maddesi Olumlu Görev Uyuşmazlığı Çıkarma başlıklı olup, buna göre;

‘’Görev uyuşmazlığı çıkarma; adli, idari ve askeri bir yargı merciinde açılmış olan davada ileri sürülen görev itirazının reddi üzerine ilgili Başsavcı veya Başkanunsözcüsü tarafından görev konusunun incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinden istenmesidir.

Yetkili Başsavcı veya Başkanunsözcüsünün Uyuşmazlık Mahkemesinden istekte bulunabilmesi için, görev itirazının, hukuk mahkemelerinde en geç birinci oturumda, ceza mahkemelerinde delillerin ikamesine başlamadan önce; idari yargı yerlerinde de dilekçe ve savunma evresi tamamlanmadan yapılmış olması ve yargı yerlerinin de kendilerinin görevli olduklarına karar vermiş bulunmaları şarttır.

Görev itirazının yargı merciince yerinde görülerek görevsizlik kararı verilmesi halinde, görev konusunun Uyuşmazlık Mahkemesince incelenebilmesi, temyizen bu kararın bozulmuş ve yargı merciince de bozmaya uyularak görevli olduğuna karar verilmiş bulunmasına bağlıdır.

Uyuşmazlık çıkarma isteminde bulunmaya yetkili makam; reddedilen görevsizlik itirazı adli yargı yararına ileri sürülmüş ise Cumhuriyet Başsavcısı, idari yargı yararına ileri sürülmüş ise Danıştay Başkanının sözcüsü, askeri ceza yargısı yararına ileri sürülmüş ise Askeri Yargıtay Başsavcısı, Askeri İdari Yargı yararına ileri sürülmüş ise bu mahkemenin Başkanının sözcüsüdür.

Görev itirazının reddine ilişkin karara karşı itiraz yolunun açık bulunduğu ceza davalarında ret kararı kesinleşmeden uyuşmazlık çıkarma istenemez.’’ hükmü yer almaktadır.

Anılan yasanın 12.maddesi Yargı Mercilerince yapılacak işlemleri işaret etmekte olup, buna göre;

‘’Görev itirazında bulunan kişi veya makam, itirazın reddine ilişkin kararın verildiği tarihten, şayet bu kararın tebliği gerekiyorsa tebliğ tarihinden, itiraz yolu açık bulunan ceza davalarında ise ret kararının kesinleştiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde, uyuşmazlık çıkarılmasını istemeye yetkili makama sunulmak üzere iki nüsha dilekçeyi itirazı reddeden yargı merciine verir.

Bu yargı mercii, dilekçenin bir nüshasını ve varsa eklerini yedi gün içinde cevabını bildirmesi için diğer tarafa tebliğ eder. Tebligat yapılan taraf, süresi içinde bu yargı merciine cevabını bildirmezse, cevap vermekten vazgeçmiş sayılır.

Yargı mercii, itiraz dilekçesi üzerine verdiği itirazı ret kararını kaldırarak görevsizlik kararı vermediği takdirde; yetkili makama sunulmak üzere kendisine verilen dilekçeyi, alınan cevabı ve görevsizlik itirazının reddine ilişkin kararını, dava dosyası muhtevasının onaylı örnekleriyle birlikte uyuşmazlık çıkarma isteminde bulunmaya yetkili makama gönderir.

Bir davada uyuşmazlık çıkarılması için yalnız bir kez başvurulabilir.’’ hükmü yer almaktadır.

Yasanın 13.maddesi Uyuşmazlık Çıkarma İsteminde Bulunmaya Yetkili Makamca yapılacak işlemleri göstermekte etmekte olup, buna göre;

‘’Uyuşmazlık çıkarma konusundaki dilekçe ile ekleri kendisine ulaşan yetkili makam, gerekirse dilekçedeki veya eklerindeki eksiklikleri tamamlattıktan sonra, uyuşmazlık çıkarmaya yer olmadığı sonucuna varırsa veya yapılan başvuruda 12 nci maddenin birinci fıkrasında öngörülen sürenin geçirilmiş olduğunu tespit ederse, istemin reddine karar verir.Bu karar, ilgili kişilere veya makama ve ilgili yargı merciine, hemen tebliğ olunur. Bu karara karşı hiç bir yargı merciine başvurulamaz.

Uyuşmazlık çıkarılmasını gerekli gördüğü durumlarda yetkili makam, dilekçe ve eklerinin kendisine ulaştığı tarihten, şayet eksiklikleri tamamlatmak yoluna gitmiş ve bu erekle gönderdiği yazıları on gün geçmeden postaya vermiş ise eksikliklerin tamamlandığı tarihten başlayarak en geç on gün içinde düzenleyeceği gerekçeli düşünce yazısını, kendisine gönderilen dilekçe ve ekleri ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine yollar ve ayrıca Uyuşmazlık Mahkemesine başvurduğunu ilgili yargı merciine hemen bildirir. Bu takdirde ilgili yargı mercii, 18 inci maddede öngörüldüğü şekilde davanın görülmesini geri bırakır.’’ denilmiştir.

Olayda; 2247 sayılı Kanun’un 10/2.maddesine uygun olarak yapılmış bir görev itirazının bulunduğu, bu itirazın yargı merciince reddi üzerine davalı idarece 12/1.maddede belirtildiği şekilde başvuruda bulunulduğu anlaşılmakla, bu aşamadan sonra anılan Kanun’un 12.maddesi gereğince; mahkemenin itiraz dilekçesi üzerine verdiği itirazı ret kararını kaldırarak görevsizlik kararı vermediği takdirde; yetkili makama sunulmak üzere kendisine verilen dilekçeyi, alınan cevabı ve görevsizlik itirazının reddine ilişkin kararını, dava dosyası muhtevasının onaylı örnekleriyle birlikte uyuşmazlık çıkarma isteminde bulunmaya yetkili makama göndermesi gerekirken, bunu yapmayıp birleştirme kararı vererek dosyanın esasını kapatması 2247 sayılı Kanun’da öngörülen yönteme uymasa da, birleştirme kararından sonra dosyanın devredildiği mahkemece dava dosyası muhtevasının onaylı örnekleriyle birlikte uyuşmazlık çıkarma isteminde bulunmaya yetkili makama gönderilmiş olup, sonrasında Danıştay Başsavcılığınca usulüne uygun şekilde 10.maddeye göre olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılarak dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Selim Şamil KAYNAK’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacıların 273 parsel sayılı taşınmazdaki hisselerinin, Mamak Belediye Başkanlığı Encümeni’nin 24.07.2008 gün ve 116/1494 sayılı kararı ile uygun görülen Güneydoğu Ankara Gelişim Projesi Parselasyon Planının,  Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı Encümeni’nin 31.07.2008 gün ve 971/3111 sayılı kararı ile onaylanmasının ardından, 39662 Ada 1 ve 2 parsellere şüyulandırılması  ve  davacıların 50180 Ada 1 parsel üzerinde kalan  taşınmazlarına yönelik olarak davalı Belediye Başkanlığı tarafından ecrimisil ihbarnamesi gönderilmek sureti ile kullanmalarına engel olunduğu ve bu şekilde taşınmazlara kamulaştırılmasız el atıldığı iddiasına dayalı olarak açılan 10,000 TL istemli tazminat davasıdır.

Dava dosyasının sübutuna esas olması için, aynı konuya ilişkin olarak bir başka dosyaya esas olmak üzere mahkememizce daha önceden Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı’na müzekkere yazılarak;  davaya konu 50180 Ada 1 parsel ile 39661 Ada 2 parsele ilişkin bir kamulaştırma işlemi yapılıp yapılmadığı sorulmuş, Mahkememize gönderilen bila tarih ve 2014/320 esas sayılı yazı cevabına eklenen Ankara Büyükşehir Belediyesi Encümeni’nin 669 Karar 1837 Kayıt numaralı kararı ile 50180 Ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan tesis(gecekondu), ağaç ve müştemilatın kamulaştırılmasına karar verildiği, ancak söz konusu gecekondu ve müştemilatın kaçak olduğunun tespiti üzerine sadece taşınmaz üzerinde bulunan ağaçların kamulaştırılmasına esas olmak üzere davacıların uzlaşmaya çağrıldığı, taraflar arasında uzlaşma sağlanamaması üzerine Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı tarafından söz konusu encümen kararına istinaden sadece taşınmaz üzerindeki ağaçların bedellerinin tespiti ve bedelleri mukabilinde davacıya verilmesine karar verilmesi istemi ile Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/376 Esas sayılı dosyasında dava açıldığı, dosyanın halen derdest olduğu belirtilmiştir.

Bu bilgiler ışığında dava konusu 50180 Ada 1 parsel üzerinde bulunan ve davacılara ait olup kamulaştırmasız el atma davasına konu edilen gecekondu ve müştemilatın hukuki niteliğinin tespiti amacı ile Mamak Belediye Başkanlığı’na müzekkere yazıldığı ve dava konusu gecekondu ile müştemilat hakkında 3194 sayılı Kanun’un 32. Maddesi uyarınca bir işlem tesis edilip edilmediği konusunda bilgi istendiği, Mahkememize gönderilen 16.04.2014 gün ve 2051400589 sayılı yazı cevabında; “ Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığının 15/08/2011 tarihli ve 9941-12207 sayılı yazısı ile Ankara Büyükşehir Belediye Encümeninin 12/05/2011 tarihli ve 669/1837 sayılı kararında Ankara İli. Mamak İlçesi, Üreğil Mahallesi 50180 ada 1 parsel (kadastral 273 parsel) üzerinde bulunan Doğu Terminal Alanının 2011 yılında terminal alanı olarak düzenlenmesi için kamulaştırma kararı alındığı ve üzerinde bulunan yapıların kaçak yapı olup olmadığına dair gerekli tespit işlemlerinin İdaremizce yapılması talep edilmiştir.

Yapılan incelemelerde ise dava konusu yapıların üzerinde bulunduğu kadastral 273 parselin (imarın 50180/1 parsel Doğu Terminal alanı), yapıların yapıldığı tarih itibariyle mücavir alan sınırları içerisinde yer aldığı. 2981 sayılı Yasa uyarınca yapılmış bir imar affı başvurularının olmadığı ve yapı ruhsatlarının da bulunmadığı ilgili birimlerimizce tespit edilmiştir.

Davacıya ait emlak beyanları incelendiğinde Ömer YILDIRIM'a ait yapının 2000 yılında, Nariye YILDIRIM'a ait yapının ise 1993 yılında inşa edildiği anlaşılmış olup. söz konusu yapılar yapılış tarihleri itibarıyla da mücavir alan sınırları içerisinde kaldıklarından 3194 sayılı İmar Kanunun 32 nci maddesi hükmü uyarınca kaçak ve ruhsatsız olarak inşa edilen yapıların durumunu gösterir tespit tutanakları tanzim edilerek yapılar mühürlenmiş ve yapının 30 gün içerisinde yıkılması istenilerek, yapı tatil zaptının bir nüshası da yapı yerine asılarak bir nüshası da mahalle muhtarlığına tebliğ edilmiştir. Konunun Encümene havale edilmesi üzerine, yapı tatil zaptının tanzim edildiği tarihten itibaren bir ay sonra tekrar tespit yapılmasına, aykırılığın devam etmesi halinde İmar Kanunun 32nci maddesi uyarınca işlem yapılmasına karar verilmiştir. Söz konusu Encümen Kararı uyarınca, yapı mahallinde 30/05/2012 tarihinde yapılan incelemelerde ise aykırılıkların devam ettiği tespit edilmiş olup. aynı tarihte tanzim edilen tutanaklarla birlikte konu tekrar Encümene havale edilmiştir. Belediye Encümeninin 21/06/2012 tarihli ve 1085/1286 sayılı kararıyla aykırılıklar giderilmediğinden, kaçak ve ruhsatsız yapı niteliğinde olan gecekonduların ve eklentilerinin yıkılmasına karar verilmiş olup: İdaremiz kayıtlarında da söz konusu yıkım kararının iptali talebiyle açılmış herhangi bir dava bulunmamaktadır.

Davacıya ait yapılar hakkında Belediye Encümenince yıkım kararı alınmış ise de; yapıların bulunduğu alana (terminal alanı) ait sorumluluğun Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığına ait olduğu anlaşıldığından; İdaremizce herhangi bir işlem tesis edilmemiş olup; konu ile ilgili bilgi ve belgeler yazımız ekinde sunulmaktadır.” denilmek sureti ile dava konusu  gecekondu ve müştemilatın kaçak yapı niteliğinde olduğu, hakkında yıkım kararı alındığı; ancak  Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı‘nın sorumluluk sahasında olması nedeni ile kararın uygulanmadığı ve konu ile ilgili Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na 10.08.2012 gün ve 2231200986 sayılı yazının yazıldığı anlaşılmaktadır.

Sonuç olarak; davacının davasının, öncesinde 273 parselde bulunan hissesinin, 3194 sayılı Kanun gereğince başka parsele şuyulandırılması sonucu yeni 50180 Ada 1 parselde kalan gecekondu,müştemilat ve ağaçlarının, davalı idare tarafından ecrimisil ihbarnamesi gönderilmek sureti ile kendisine kullandırılmaması ve bu suretle taşınmazına kamulaştırmasız el atılması nedenleri ile açılan tazminat davası niteliğinde olduğu anlaşılmış; bu nedenle dava Mahkememizce, Doğu Terminal Alanı imar uygulamasından kaynaklanan kamulaştırmasız el atma nedeni ile tazminat davası kapsamında değil, davacıların gecekondu, müştemilat ve ağaçlarından yararlanmasına engel olunması sureti ile taşınmaza kamulaştırmasız el atılması sebebiyle açılan tazminat davası kapsamında değerlendirilmiştir. Davacının iddiasına konu gecekondu,müştemilat ve ağaçlar yönünden de değerlendirme ayrı iki başlık altında yapılmıştır.

A)Davaya konu gecekondu ve müştemilat yönünden:

Dava dosyasının incelenmesinden, dava konusu 50180 Ada 1 Parsel sayılı taşınmaz üzerinde davacılara ait gecekondu, kümes, ahır ve değişik neviden 2073 adet ağacın bulunduğu, gecekondu, ahır ve kümesin Mamak Belediye Başkanlığı’nın 21.06.2012 gün ve 1085/1286 sayılı kararı ile yıkımına karar verildiği, kararın dava konusu alanın Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı’nın sorumluluk sahasında olması nedeni ile uygulanmadığı ancak dava konusu kaçak yapıların 3194 sayılı Yasa’nın 32. maddesi kapsamında kaçak nitelikte olduğu ve ruhsata bağlanmasının mümkün olmadığının yine aynı Encümen Kararı ile belirlendiği anlaşılmıştır.

Her ne kadar 16.08.2012 gün ve 2231200993 sayılı yazıda dava konusu 50180 Ada 1 Parsel üzerindeki yapılar yönünden yıkım kararından vazgeçildiği belirtilmiş ise de; Mahkememize hitaben yazılan 16.04.2014 gün ve 2051400589 sayılı yazıda söz konusu yazıda bu vazgeçmeye ilişkin bir karardan bahsedilmediği gibi yetki ve usulde paralellik ilkesi gereğince Belediye Encümenliği tarafından alınan bir kararın Yapı Kontrol Müdürlüğü tarafından kaldırılması mümkün olmadığı anlaşılmakla, söz konusu vazgeçme kararının yıkım kararının uygulanmaması amacına yönelik olduğu anlaşılmıştır.

Ayrıca her ne kadar Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan tespit dosyasında gecekondu, ahır, kümes bedel tespiti yaptırılmış ve davalı Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı tarafından gönderilen ecrimisil ihbarnamesi ile taşınmaz üzerindeki gecekondu ve müştemilatının kullanılmasına engel olunduğu ve bu şekilde taşınmazlarına el atıldığı iddia edilmiş ise de, ortada dava konusu gecekondu, kümes ve ahır yönünden idarenin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında bir işleminin bulunmadığı, bu nedenle davanın anılan Yasanın 14. maddesinde işaret edilen bedel arttırma davası niteliğinde olmadığı sonucuna varılmıştır.

Olayda, imar uygulaması sonucu 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca yıkım işlemi tesis edildiği; ancak alanın Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı’nın sorumluluk sahasında olması nedeni ile yıkım kararının uygulanmadığı,  davacıya ait tapulu hissenin başka imar parselinden karşılandığı anlaşılmış olup, belirtilen duruma göre, tapulu alan üzerinde yapılan imar uygulaması neticesinde davalı belediye mülkiyetinde olan parselde kalan ruhsatsız yapılar hakkında davacıların kullanım haklarının devam edip etmediği, devam ediyor ise kullanım hakkının engellenip engellenemeyeceği,  bu yapılar nedeni ile yapı sahiplerinden ecrimisil talebinde bulunulup bulunulamayacağı hususlarında inceleme yapma ve idarenin işlemlerinin hukuka aykırı olduğunun tespiti halinde davacıların tazminat talepleri hakkında değerlendirme yapma görevinin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargıya ait olduğu kanaatine ulaşılmıştır.

B)Davaya konu ağaçlar yönünden:

Dosya kapsamında yapılan inceleme neticesinde dava konusu 50180 Ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerinde kalan ağaçlar yönünden, Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı tarafından davalı Ömer Yıldırım aleyhine Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/376 Esas sayılı dosyasında kamulaştırma bedelinin tespiti ve ağaçların bedeli mukabilinde davacıya devri konusunda dava açıldığı,  dava dosyasında keşif yapıldığı anlaşılmakla, dosyaya sunulan 07.04.2014 tarihli Bilirkişi raporunda yapılan inceleme neticesinde; dava konusu 50180 Ada 1 parselin 50180 Ada 2 ve 50180 Ada 3 parsellere ifraz edildiği, 50180 Ada 1 parselin bu şekilde kapatıldığı, davaya konu ağaçların her iki parsel içinde de yer aldığı ve 1741 adet değişik nevi ve çeşitte meyve ağacının bulunduğu, bu ağaçların toplam bedelinin 53410,83 TL olduğu, 42 adet süs bitkisinin yer aldığı, bunların bedelinin 1305,00  TL olduğu, taşınmaz üzerinde yer alan 290 adet meyvesiz ağaç bedelinin ise 9986,93 TL olduğu hususlarının  tespiti ile yetinildiği, dava konusu gecekondu ve müştemilat hakkında bir dava olmadığından değerlendirme de yapılmadığı görülmüştür.

            2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 3. maddesinde; “İdareler, kanunlarla yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını; bedellerini nakden ve peşin olarak veya aşağıda belirtilen hallerde eşit taksitlerle ödemek suretiyle kamulaştırma yapabilirler.”  denilmek sureti ile devletin kamulaştırma yetkisinin sınırları çizilmiştir.

            2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 8. maddesinde; “(Değişik madde: 24/04/2001 - 4650/3. md.)İdarelerin, bu Kanuna göre, tapuda kayıtlı olan taşınmaz mallar hakkında yapacağı kamulaştırmalarda satın alma usulünü öncelikle uygulamaları esastır.

            Kamulaştırma kararının alınmasından sonra kamulaştırmayı yapacak idare, bu Kanunun 11 inci maddesindeki esaslara göre ve konuyla ilgili uzman kişi, kurum veya kuruluşlardan da rapor alarak, gerektiğinde Sanayi ve Ticaret Odalarından ve mahalli emlak alım satım bürolarından alacağı bilgilerden de faydalanarak taşınmaz malın tahmini bedelini tespit etmek üzere kendi bünyesi içinden en az üç kişiden teşekkül eden bir veya birden fazla kıymet takdir komisyonunu görevlendirir.

            Ayrıca idare, tahmin edilen bedel üzerinden pazarlıkla satın alma ve trampa işlemlerini yürütmek ve sonuçlandırmak üzere kendi bünyesi içinden en az üç kişiden teşekkül eden bir veya birden fazla uzlaşma komisyonunu görevlendirir.

            İdare, kıymet takdir komisyonunca tespit edilen tahmini bedeli belirtmeksizin, kamulaştırılması kararlaştırılan taşınmaz mal, kaynak veya bunların üzerindeki irtifak haklarının bedelinin peşin veya bu Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre yapılıyor ise, bu fıkradaki usullere göre taksitle ödenmesi suretiyle ve pazarlıkla satın almak veya idareye ait bir başka taşınmaz malla trampa yoluyla devralmak istediğini resmi taahhütlü bir yazıyla malike bildirir.

            Malik veya yetkili temsilcisi tarafından, bu yazının tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde, kamulaştırmaya konu taşınmaz malı pazarlıkla ve anlaşarak satmak veya trampa isteği ile birlikte idareye başvurulması halinde; komisyonca tayin edilen tarihte pazarlık görüşmeleri yapılır, tespit edilen tahmini değeri geçmemek üzere bedelde veya trampada anlaşmaya varılması halinde, yapılan bu anlaşmaya ilişkin bir tutanak düzenlenir ve anlaşma konusu taşınmaz malın tüm hukuki ve fiili vasıfları ile kamulaştırma bedelini içeren tutanak malik veya yetkili temsilcisi ve komisyon üyeleri tarafından imzalanır.

            İdarece, anlaşma tutanağının tanzim tarihinden itibaren en geç kırkbeş gün içinde, tutanakta belirtilen bedel ödenmeye hazır hale getirilerek, bu durum malike veya yetkili temsilcisine yazıyla bildirilerek tapuda belirtilen günde idare adına tapuda ferağ vermesi istenilir. Malik veya yetkili temsilcisi tarafından idare adına tapuda ferağ verilmesi halinde, kamulaştırma bedeli kendilerine ödenir.

            Bu madde uyarınca satın alınan veya trampa edilen taşınmaz mal, kaynak veya irtifak hakkı, sahibinden kamulaştırma yolu ile alınmış sayılır ve bu şekilde yapılan kamulaştırmaya veya bedeline karşı itiraz davaları açılamaz.

            Anlaşma olmaması veya ferağ verilmemesi halinde bu Kanunun 10 uncu maddesine göre işlem yapılır.” şeklindeki açıklamalar ile de tapuya kayıtlı taşınmazlar yönünden  satın alma usulünün esas olduğu,  bu yolun kullanılmasına esas usulün ne olduğu ve bu yolun sonuç vermemesi durumunda  mahkeme kanalı ile taşınmazın idare adına tescilini düzenleyen  aynı kanunun 10. Madde uyarınca işlem yapılması gerektiği  belirtilmiştir.

            2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 10. maddesinde; “ (Değişik madde: 24/04/2001 - 4650/5. md.)Kamulaştırmanın satın alma usulü ile yapılamaması halinde idare, 7 nci maddeye göre topladığı bilgi ve belgelerle 8 inci madde uyarınca yaptırmış olduğu bedel tespiti ve bu husustaki diğer bilgi ve belgeleri bir dilekçeye ekleyerek taşınmaz malın bulunduğu yer Asliye Hukuk Mahkemesi’ne müracaat eder ve taşınmaz malın kamulaştırma bedelinin tespitiyle, bu bedelin, peşin veya kamulaştırma 3 üncü maddenin ikinci fıkrasına göre yapılmış ise taksitle ödenmesi karşılığında, idare adına tesciline karar verilmesini ister.

            Mahkeme, idarenin başvuru tarihinden itibaren en geç otuz gün sonrası için belirlediği duruşma gününü, dava dilekçesi ve idare tarafından verilen belgelerin birer örneği de eklenerek taşınmaz malın malikine meşruhatlı davetiye ile veya idarece yapılan araştırmalar sonucunda adresleri bulunamayanlara, 11/02/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanununun 28 inci maddesi gereğince ilan yoluyla tebligat suretiyle bildirerek duruşmaya katılmaya çağırır. Duruşma günü idareye de tebliğ olunur.

            ………………

            Mahkemece belirlenen günde yapılacak duruşmada hakim, taşınmaz malın bedeli konusunda tarafları anlaşmaya davet eder. Tarafların bedelde anlaşması halinde hakim, taraflarca anlaşılan bu bedeli kamulaştırma bedeli olarak kabul eder ve sekizinci fıkranın ikinci ve devamı cümleleri uyarınca işlem yapar.

            Mahkemece yapılan duruşmada tarafların bedelde anlaşamamaları halinde hakim, en geç on gün içinde keşif ve otuz gün sonrası için de duruşma günü tayin ederek, 15 inci maddede sayılan bilirkişiler marifetiyle ve tüm ilgililerin huzurunda taşınmaz malın değerini tespit için mahallinde keşif yapar. Yapılacak keşifte, taşınmaz malın bulunduğu yerin bağlı olduğu köy veya mahalle muhtarının da hazır bulunması amacıyla, muhtara da davetiye çıkartılır ve keşifte hazır bulunması temin edilerek, muhtarın beyanı da alınır.

            Bilirkişiler, taraflar ve diğer ilgililerin beyanını da dikkate alarak, 11 inci maddedeki esaslar doğrultusunda taşınmaz malın değerini belirten raporlarını onbeş gün içinde mahkemeye verirler. Mahkeme bu raporu, duruşma günü beklenmeksizin taraflara tebliğ eder. Yapılacak duruşmaya hakim, taraflar veya vekillerini ve bilirkişileri çağırır. Bu duruşmada tarafların bilirkişi raporlarına varsa itirazları dinlenir ve bilirkişilerin bu itirazlara karşı beyanları alınır.

            Tarafların bedelde anlaşamamaları halinde gerektiğinde hakim tarafından onbeş gün içinde sonuçlandırılmak üzere yeni bir bilirkişi kurulu tayin edilir ve hakim, tarafların ve bilirkişilerin rapor veya raporları ile beyanlarından yararlanarak adil ve hakkaniyete uygun bir kamulaştırma bedeli tespit eder. Mahkemece tespit edilen bu bedel, taşınmaz mal, kaynak veya irtifak hakkının kamulaştırılma bedelidir. Tarafların anlaştığı veya tarafların anlaşamaması halinde hakim tarafından kamulaştırma bedeli olarak tespit edilen miktarın, peşin ve nakit olarak veya kamulaştırma bu Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre yapılmış ise, ilk taksitin yine peşin ve nakit olarak hak sahibi adına, hak sahibi tespit edilememiş ise ileride ortaya çıkacak hak sahibine verilmek üzere 10 uncu maddeye göre mahkemece yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılması ve yatırıldığına dair makbuzun ibraz edilmesi için idareye onbeş gün süre verilir. Gereken hallerde bu süre bir defaya mahsus olmak üzere mahkemece uzatılabilir. İdarece, kamulaştırma bedelinin hak sahibi adına yatırıldığına veya hak sahibinin tespit edilemediği durumlarda, ileride ortaya çıkacak hak sahibine verilmek üzere bloke edildiğine dair makbuzun ibrazı halinde mahkemece, taşınmaz malın idare adına tesciline ve kamulaştırma bedelinin hak sahibine ödenmesine karar verilir ve bu karar, tapu dairesine ve paranın yatırıldığı bankaya bildirilir. Tescil hükmü kesin olup tarafların bedele ilişkin temyiz hakları saklıdır.

            (Ek fıkra: 11/04/2013-6459 S.K./6. md) Kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılamaması hâlinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren kanuni faiz işletilir.

            Bu maddede öngörülen işlemler, mahkemenin davetine uymayanlar olduğu takdirde ilgilinin yokluğunda yapılır. “ şeklinde düzenlemelerle,  idarenin kamulaştırma kararı üzerine taşınmazın adına tescilini sağlamak için izlemesi gereken yargısal usul belirtilmiş ve açılan davada Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olacağı açıkça düzenlenmiştir.

            Aynı Kanun’un 14. maddesinde;  (Değişik madde: 24/04/2001 - 4650/7. md.)  Kamulaştırmaya konu taşınmaz malın maliki tarafından 10 uncu madde gereğince mahkemece yapılan tebligat gününden, kendilerine tebligat yapılamayanlara tebligat yerine geçmek üzere mahkemece gazete ile yapılan ilan tarihinden itibaren otuz gün içinde, kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal ve maddi hatalara karşı da adli yargıda düzeltim davası açılabilir.

            İdari yargıda açılan davalar öncelikle görülür.

            İştirak halinde veya müşterek mülkiyette, paydaşların tek başına dava hakları vardır.

            İdare, kamulaştırma belgelerinin mahkemeye verildiği günden itibaren otuz gün içinde maddi hatalara karşı adli yargıda düzeltim davası açabilir.

            İdare tarafından, bu Kanun hükümlerine göre tespit olunan malike ve zilyede karşı açılan davaların görülmesi sırasında, taşınmaz malın gerçek malikinin başka bir şahıs olduğu anlaşıldığı takdirde, davaya bu gerçek malik, tapu malikinin daha önce öldüğü sabit olursa mirasçıları da dahil edilmek suretiyle devam olunur.

            Açılan davaların sonuçları dava açmayanları etkilemez.” denilmek sureti ile, tapu malikince kamulaştırma kararına karşı idari yargıda iptal davası açılabileceği, davaya bakan adli yargı mahkemesince bu dosyanın bekletici mesele yapılmasının zorunlu olduğu belirtilmiştir.   

            Dosya kapsamında yapılan inceleme neticesinde; davacı tarafından Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı’nın kamulaştırma işlemine ilişkin 2942 sayılı Yasa’nın 14. Maddesi kapsamında bir iptal davası açıldığına dair bir bilgi ya da belge bulunmadığı; ancak davacı tarafından 05.06.2013 gün ve 7003 sayılı haciz ihbarnamesinin iptali istemi ile Ankara 10. İdare Mahkemesi’nde iptal davası açıldığı ve davanın halen derdest olduğu tespit edilmiştir. 2942 sayılı Yasa’nın 14. Maddesi gereğince dava konusu ağaçların mahkemece  verilecek karar üzerine idarenin mülkiyetine geçeceği, kamulaştırma kararının başlı başına idareye mülkiyeti iktisap hakkı vermediği, Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/376 esas sayılı dosyasında da henüz bu yönde  verilen bir hükmün olmadığı tespit edilmekle; bu başlık altındaki incelemenin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı; olayın, 3194 sayılı İmar Kanunu ve bu kanun uyarınca idare tarafından yapılan işlemlerin hukuka uygunluğu noktasında değerlendirilmesi gerektiği  anlaşılmakla;  davalı idarenin 3194 sayılı Kanun uyarınca gerçekleştirdiği ifraz ve şuyulandırma işlemleri neticesinde yeni parsel üzerine kalan davacıya ait ağaçlarla ilgili olarak idarenin ecrimisil ihbarnamesi  düzenleme yetkisinin olup olmadığı, yapılan işlemin hukuka uygun olup olmadığı ve bu yeni düzenlemeler nedeni ile davacının arazi üzerinde bulunan ağaçları tasarruf yetkisinin kısıtlanıp kısıtlanamayacağı hususlarında inceleme yapma ve buna göre davacının tazminat talebi hakkında karar verme görevinin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesi kapsamında idari yargıya ait olduğu kanaatine ulaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile, davalı Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı’nın görev itirazının, Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2013/324 sayılı dosyası ile birleşen Ankara 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce 05.12.2013 gün, E:2013/436 sayılı kararı ile verilen reddine ilişkin kararın kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısının BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın GÖREV İTİRAZININ REDDİNE İLİŞKİN Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2013/324 sayılı dosyası ile birleşen Ankara 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce 05.12.2013 gün, E:2013/436 sayılı KARARIN KALDIRILMASINA, 6.7.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT