T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS    NO   : 2014 / 666

          KARAR NO    : 2014 / 733

          KARAR TR     : 14.07.2014

 

      

 

 

 

 

ÖZET :Siirt ili, Eruh ilçesi 3.Komando Tugayı 2.Komando Taburu 3. Komando Bölük Komutanlığı’nda Piyade Uzman Çavuş olarak görev yapan davacının, bağlı bulunduğu birlik komutanlığınca verilen görevin ifası amacıyla bindiği yolcu otobüsünün, bir başka araçla çarpışması sonucu meydana gelen kazada yaralanması nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararın davalıdan tahsili istemiyle açtığı davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı           : Ö. M.

Vekili              : Av. M. S.A.

Davalı            : Milli Savunma Bakanlığı

Vekili             : Av. H.U.       (Adli Yargıda)

                         Av. B.B.      (İdari Yargıda)

                                    

O L A Y             : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının Siirt İli, Eruh İlçesi’nde bulunan 3. Komando Tugayı, 2. Komando Taburu Karargah Destek Bölük Komutanlığı emrinde Piyade Uzman Çavuş olarak görev yapmakta iken, P.Kd. Bçvş. Yusuf Ünlü’nün Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki tedavisinde kendisine refakatçi olarak görevlendirildiğini; görev emri gereğince 21.12.2011 tarihinde, D - 370 karayolu üzerinde,  56 AF 155 plakalı yolcu otobüsünde hasta ile birlikte yolculuk ettiği sırada aracın, 63 B 6915 plakalı araçla çarpışması neticesinde meydana gelen kazada ağır yaralandığını; GATA Hastanesi’nin 27.09.2012 tarih 8893 sayılı sağlık kurulu raporu ile TSK’da görev yapamaz kararı verildiğini; çalışma gücünü daimi olarak ve büyük oranda kaybettiğini; sürekli iş gücü kaybı ve ekonomik geleceğin sarsılması nedeniyle maddi zararlara uğrayan davacının kalıcı sakatlık halinin sosyal yaşamdaki etkileri ve psikolojik etkileri bakımından manevi zarara da uğradığını;  davalı idarenin askeri personelin taşınması sırasında yeterli tedbir almadığı ve davacının kaza nedeniyle hiçbir kusurunun olmaması nedeniyle, fazlaya dair haklarını saklı tutarak 1.000,00 TL maddi ve 25.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 23.10.2012 gün ve E:2012/204 K:2012/490 sayılı kararında özetle; davanın Karayolları Trafik Kanununun 85. Maddesine göre işletenin sorumluluğu hükümlerine göre değil, davalı idarenin askeri personelin taşınması sırasında yeterli tedbir alınmadığı, tehlikelere karşı titizlik gösterilmediği iddiasıyla açıldığından Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin görevli olduğu gerekçe gösterilerek görevsizlik kararı vermiştir.

Adli yargıda verilen görevsizlik kararı taraflarca temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez, aynı gerekçelerle fazlaya dair haklarını saklı tutarak 1.000 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle askeri idari yargıda dava açmıştır.

ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRESİ: 15.01.2014 gün ve E:2014/51 K:2014/37 sayılı kararında; “…19.01.2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 6099 sayılı Tebligat kanunun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 14’üncü maddesi ile  2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. Maddesi başlığı ile birlikte değiştirilerek; “ Görevli ve Yetkili Mahkeme” Madde 110; “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanlar dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olmasının bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez…,2918 sayılı Kanuna eklenen Geçici  Madde 21; Bu Kanunun 110. Maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış davalara uygulanmaz” hükmünü düzenlemiştir.

Bu yasal mevzuat çerçevesinde dosya incelendiğinde; 21.12.2011 tarihinde P.Uzm. Çvş. Ömer MIZRAK’IN, hasta refakati görevine binaen, içinde bulunduğu 56 AF 155 plakalı sivil yolcu otobüsünün kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin 10.07.2013 tarihinde açılan bu davanın görev ve çözüm yerinin mahkemeniz olmayıp adli yargı olduğu sonucuna varılmıştır…” şeklindeki gerekçe ile, davanın görev yönünden reddine karar vermiştir.

Askeri Yüksek İdare Mahkemesi İkinci Dairesince verilen görevsizlik kararı karar düzeltme yoluna gidilmeksizin kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 14.07.2014 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinden 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve askeri idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14.maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, askeri idari yargı dosyasının, davacı vekilinin talebi üzerine, adli yargı dosyası da temin edilmek suretiyle, Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Filiz BUDAK’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN’ın ve AYİM Savcısı Halit ÜNKAZAN’ın davada adli yargı yerinin görevli olduğu yolundaki sözlü ve yazılı açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Siirt İli, Eruh İlçesi’nde bulunan 3. Komando Tugayı, 2. Komando Taburu Karargâh Destek Bölük Komutanlığı emrinde Piyade Uzman Çavuş olan davacının, 21.12.2011 tarihinde görev emri gereği D - 370 karayolu üzerinde,  56 AF 155 plakalı yolcu otobüsünde refakatçi olarak hasta ile birlikte yolculuk ettiği sırada aracın trafik kazası yapması sonucu uğradığı iddia olunan maddi ve manevi zararın davalı idarece tazminine hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.

Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış olup, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlâl edilenler tarafından açılacak tam yargı davalarının görüm ve çözümünün idari yargı yerlerinin görevine girdiği tartışmasızdır.

Anayasa’nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı belirtilmiş, 20.7.1972 tarih ve 1602 sayılı Yasa’nın 25.12.1981 tarih ve 2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinde de aynı hüküm yer almıştır. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem ya da eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi“ ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

1602 sayılı Yasa’nın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan, subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.

İdari eylemin “askeri hizmete ilişkin bulunması”, eylemin kanun ve nizamların Türk Silahlı Kuvvetlerine tanıdığı yetki ve görevlerin yerine getirilmesi amacına yönelik olması anlamını taşımaktadır. Askeri nitelikteki idari eylemi de, askeri kural ve gelenekler çerçevesinde yürütülen askeri hizmet sırasındaki bir hareket, tutum veya meydana gelen ya da getirilen bir olay olarak tanımlamak olanaklıdır.

İdari eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” için, eylemin bir asker kişiye yönelmesi, zarar verici etkilerini bir asker kişinin beden veya mal varlığı sahasında meydana getirmiş olması gerekir.

Olayda, meydana gelen trafik kazasından dolayı zarar görenin asker kişi olduğunda şüphe olmadığı; davacının Piyade Uzman Çavuş olarak Siirt Eruh 3. Komando Tugay’ı 2. Komando Taburu Karargah Destek Bölük Komutanlığı emrinde görev yapmakta iken, aynı taburda görevli piyade Kıdemli Başcavuş Yusuf Ünlü’ye Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki tedavisinde 20.12.2011 tarihinden itibaren refakatçi olarak görevlendirildiği; söz konusu görevinin ifası amacı ile bindiği yolcu otobüsünün yaptığı kaza neticesinde yaralandığı ve hem maddi hem de manevi olarak zarar gördüğünden bahisle zararının davalıdan tazminini istediği; tazminat talebine konu zararın askeri kural ve talimatlar çerçevesinde yürütülen bir hizmet sırasında doğmuş olması ve asker kişinin bedeninde meydana gelmiş olması birlikte değerlendirildiğinde, davada idari eylemin askeri hizmete ilişkin bulunması koşulunun da gerçekleştiği anlaşılmıştır. 

Ancak; 2918 sayılı Kanun’un 110. Maddesinde; “(Değişik madde: 11/01/2011-6099 S.K./14.mad.)    İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır./Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” şeklindeki düzenleme ile karayollarında meydana gelen trafik kazalarından dolayı açılacak sorumluluk davalarına özgü olmak üzere görevli yargı yerinin belirlendiği, aynı kanunun Geçici 21. maddesinde; “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz.” denilmek sureti ile 2918 sayılı Yasa’nın 110. maddesinin, maddenin yürürlüğe girdiği 19.01.2011 tarihinde sonra açılacak davalara uygulanacağının açıklığa kavuşturulduğu, davacının uyuşmazlığa konu olaya ilişkin olarak Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 10.04.2012 dava açtığı görülmekle; geçici 21.madde nazara alındığında 2918 sayılı Yasa’nın 110. maddesinin somut olaya uygulanacağı tartışmasızdır.

Ayrıca, 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısiyle 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 23.10.2012 gün ve E.2012/204 K:2012/490 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç     : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 23.10.2012 gün ve E.2012/204 K:2012/490 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 14.07.2014 gününde Üye Eyüp Sabri BAYDAR’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT