Hukuk Bölümü         2014/45 E.  ,  2014/54 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacılar : 1-M.N., 2- M.N.N., 3- Ö.M.N., 4- M.H.N., 5-M.H.N.

Vekili      : Av. G.Ö.A.

Davalılar  : 1) Küçükçekmece Belediye Başkanlığı

Vekili      : Av. B.Ç.A.

                  2) İl Özel İdaresi-İstanbul

Vekili      : Av. M.E.       

O L A Y   : Davacılar vekili dava dilekçesinde, müvekkillerinin, tapuda "İstanbul, Küçükçekmece, Altınşehir Mah., Ortamahalle, 11 Pafta, 1718 Parsel" de kayıtlı603 m2büyüklüğündeki arsanın  (miras bırakanlarından intikali sonucu) 1996 yılından bu yana maliki olduğunu; taşınmazın büyük bir kısmının, davalı Küçükçekmece Belediyesi tarafından kamulaştırma yapılmadan yola ve kaldırıma katılmış bulunduğunu;  taşınmazın bulunduğu alanın ise 28.03.1994 tasdik tarihli 1/5000 ölçekli ve 29.02.2008 tasdik tarihli 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planları ile 29.08.2008 tasdik tarihli 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planında İlköğretim Tesis Alanı olarak planlandığını; taşınmazın 1994 yılından bu yana okul alanı olarak kamu hizmetine ayrılmasına rağmen, bu güne kadar üzerinde bir tesis bulunmadığı gibi amaca uygun kamulaştırma da yapılmadığını;  davalıların, müvekkillerin mülkiyet hakkını devamlı bir surette ihlal ettiğini; davacıların, inşaat yapma, satma ve kiralama gibi, mülkiyet hakkının gerektirdiği yetkileri kullanma haklarının kısıtlandığını; Yargıtayın yerleşik tüm kararlarında; bir kişinin taşınmazına eylemli olarak el atıp tamamen veya kısmen kullanılmasına engel olunması ile imar uygulaması sonucu o kişinin mülkiyetinde olan taşınmaza hukuken kullanmaya engel sınırlamalar getirilmesi arasında sonucu itibari ile bir fark bulunmadığı, her ikisinin de kişinin mülkiyet hakkının sınırlandırılması anlamına geldiğinin belirtildiğini; bu itibarla, kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığının doğal sonucu olarak, İdarenin hukuka aykırı eylemiyle mülkiyet hakkı engellenen taşınmaz mal sahibi davacının, dava yoluyla kamulaştırmasız el koyma hükümleri doğrultusunda mülkiyetin bedele çevrilmesini, eş söyleyişle idareden değer karşılığının verilmesini isteyebileceğini; müvekkillerinin taşınmazdan yararlanamadığını,  bu nedenle, davalıların taşınmaza el attığı tarihten dava tarihine kadar olan süre boyunca hesaplanacak ecrimisilin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ettiklerini, Yargıtay kararlarında da dava tarihine kadar olan dönem için ecrimisile hükmedilmesi gerektiğinin belirtildiğini ifade ederek;  fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları aklı kalmak kaydıyla; davalıların kamulaştırmasız el atma işlem ve eylemlerinden dolayı açtıkları işbu belirsiz alacak davasında;  taşınmazın tespit edilecek değerinin fiili el atma tarihinden itibaren (Anayasa'nın 46/son md. gereğince) kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz ile birlikte davalılardan tazmini ve taşınmazın tapu kaydının davalılar adına tesciline;  fiili el atma tarihinden dava tarihine kadar tespit edilecek ecrimisil tutarının, her yıl için hesaplanacak kademeli yasal faizi ile birlikte davalılardan tazminine karar verilmesi istemiyle; adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı idarelerin vekilleri süresi içerisinde görev itirazında bulunmuşlardır.

KÜÇÜKÇEKMECE 4.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:5.9.2013 gün ve E:2013/76 sayı ile, kamulaştırmasız el atma ve ecrimisil davalarının haksız fiile dayalı davalar olduğu; tazminat ile birlikte taşınmazın aynına yönelik de hüküm tesis edilmesinin gerektiği;  dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6487 sayılı yasa ile de 1983 yılından önceki el atmaların idari yargı yerinde çözümlenmesi hususunda hüküm getirilmiş olduğu; 1983 tarihinden sonraki el atmalara yönelik göreve ilişkin bir düzenleme bulunmadığı gerekçesiyle; davalı yanın görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı idarelerin vekillerinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresinde verdikleri dilekçeler üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Uygulama ve Öğreti'de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemlerin, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizliklerinin de, "idari eylem" olarak tanımlandığı;  bu tanıma göre; idarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8'inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile 2981 sayılı Yasanın 13'üncü maddesinin (c) bendi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici ıslah imar planları ve bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemlerin, "idari işlem"; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizliklerinin de, idari eylem niteliği taşıdığı; dosyanın incelenmesinden; dava dilekçesinde, Küçükçekmece Belediyesi tarafından taşınmazın bir kısmına yola ve kaldırıma katılmak suretiyle kamulaştırma yapılmaksızın fiilen el atıldığı iddia edilmekte ise de, dosyada bu yönde bilgi ve belge bulunmadığı gibi davalı idarelerden Küçükçekmece Belediye Başkanlığınca verilen cevap dilekçesinde, yol olduğu iddia edilen yerin davacının parseli içinde olmadığı, imar planında yol bulunmadığı ve fiili el atmanın sözkonusu olmadığı, İstanbul İl Özel İdaresi'nin cevap dilekçesinde de taşınmaza fiilen el atılmadığı belirtilmiş bulunduğundan, fiili el atmanın olmadığı ve dolayısıyla davanın, imar planında ilköğretim tesis alanı olarak ayrılan taşınmazın bedelinin ödenmesi ve tapu kaydının davalı idare adına tescili ile ecrimisil ödenmesi istemiyle açıldığının anlaşıldığı; bu bilgiler karşısında; davanın, davacıların taşınmazına, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 günlü, E:2010/5-662 K:2010/651 sayılı kararında "hukuki el atma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat talebiyle açıldığı sonucuna ulaşıldığı; dava dilekçesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında, mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın malikleri yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku bulunmadığı, ancak bu sonuç ya da sonuçların, genel ve düzenleyici nitelikte bir idari işlem olan imar planında taşınmaza yönelik belirlemeden, bu planda öngörülen kamulaştırma programlarının zamanında yapılmamasından ve imar uygulamalarından; başka anlatımla da, idari işlemlerden ve davalı idarelerin imar planı gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklandığı; idari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin ise, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12 ve 13'üncü maddeleri uyarınca, İdari Yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmelerinin, anılan yasa hükümlerinin gereği olduğu; bu bakımdan, hukuka uygunluklarının denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesi idari Yargı'nın görev alanında bulunan idari işlem ve eylemlerin hukuk düzeninde yaratmış oldukları etki ve sonuçların, "hukuki el atma" olarak nitelendirilmesine ve bu olumsuz sonuçlarla ilgili tazminat taleplerinin adli yargı yerlerinde açılacak tazminat davalarına konu edilmelerine, hukuken olanak bulunmadığı; dolayısıyla, davanın taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin l'inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları," hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği; nitekim, 11.06.2013 günlü, 28674 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6487 sayılı Kanun'un 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun geçici 6'ncı maddesinde değişiklik yapan 2l'inci maddesinde "Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulanmasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 03.05.1985 tarihli ve 3194 sayılı imar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir." hükmüne yer verilmek suretiyle "hukuki el atma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat davalarının görüm ve çözümünde İdari Yargı yerinin görevli olduğunun öngörülmüş bulunduğu; açıklanan nedenle, davanın, taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmı yönünden 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın yazılı düşüncesi istenilmemiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR,  Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 27.1.2014 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idarelerin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptıkları görev itirazlarının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunmaları üzerine Danıştay Başsavcısı'nca, 10. maddede öngörülen biçimde davanın taşınmazın bedelinin tahsiline hükmedilmesi istemine ilişkin kısmı yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN’ın  ile  Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava,  imar planında İlköğretim Tesis Alanında kalan davacıların taşınmazlarına idarece fiilen müdahalede bulunulduğu;  taşınmazın yola ve kaldırıma katılmış olduğu ancak bu güne kadar herhangi bir kamulaştırma işlemi yapılmadığı gibi bir bedel de ödenmediğinden bahisle; taşınmaza kamulaştırmasız el konulması nedeni ile taşınmazın tespit edilecek değerinin, fiili el atma tarihinden itibaren kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz ile birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.

Dava dosyasında bulunan Küçükçekmece Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğünün 12.3.2013 gün ve M.34.3.KÜÇ.0.13.04.00-3415-594026 sayılı yazısıda; dava konusu parselin, 29.08.2008 tasdik tarihli, 1/1000 ölçekli, Yarımburgaz Uygulama İmar Planında İlköğretim Tesis alanında kalmakta iken, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekansal Planlama Genel Müdürlüğü yazısı ile; söz konusu parseli de içine alan alanda; olası afet riskini bertaraf etmek üzere yeni yerleşim alanı olarak kullanılması amacıyla Çevre Ve Şehircilik Bakanlığının yetkilendirildiğini, bu doğrultuda söz konusu alana ilişkin etütleri, harita, her tür ve ölçekte çevre düzeni, nazım ve uygulama imar planlarını parselasyon planlarını ve değişikliklerini resen yapmak, yaptırmak, onaylamak ve başvuru tarihinden itibaren iki ay içinde yetkili idarelerce ruhsatlandırma yapılamaması halinde resen ruhsat ve yapı kullanma izni vermenin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı görev yetkileri kapsamında olduğu;  bahse konu yerin Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2.Maddesinin (c) fıkrası kapsamında ‘Rezerv Yapı Alanı’ olarak belirlendiğinin bildirilmiş olduğu; ayrıca mahallen yapılan kontrolde bahse konu parsel üzerinde herhangi bir yapı bulunmadığının tespit edildiği belirtilmiş; dava konusu taşınmaza ilişkin olarak keşif/bilirkişi incelemesi yapılıp yapılmadığının Mahkemesinden sorulması üzerine gelen 9.1.2014 gün ve 2013/76 Esas sayılı yazı ekinde gönderilen 26.9.2013 tarihli Fen Bilirkişisi Raporunda; “…yapılan inceleme ve tespit sonucunda: Dava konusu taşınmazın Uydu çakıştırmalı yapılan tespitinde kısmen yolda kaldığı tespit edilmiş olup, bu tespit neticesinde yeniden keşif mahalline gidilerek gerekli ölçüm ve tespitler yapılarak dava konusu 1718 parsel nolu taşınmazın fiili durum tespiti yapılmıştır.

Yapılan Ölçüm Sonucunda: Dava konusu olan Küçükçekmece ilçesi, Altınşehir mahallesi, 11 pafta, 1718 parsel nolu taşınmazın, rapor ekinde sunulan krokisinde;

A harfi ve      renkte taranarak gösterilen 74.474m2 lik kısmı ile,

C harfi ve      renkte taranarak gösterilen 13.16m2 lik kısmı olmak üzere

Toplam: 87.63m2 lik kısmına yol ve kaldırım yapılmak suretiyle el atıldığı;

B harfiyle ve MOR renkte taranarak gösterilen 175.02m2 lik kısmına ise Asfalt yol yapılmak suretiyle el atıldığı,

D harfi ile gösterilen ve MAVİ renkte taranarak gösterilen 245.11m2 lik kısmına ise mıcır dökmek suretiyle el atıldığı(…) SONUÇ: Dava konusu (…)taşınmazın tamamına yol ve kaldırım ve otopark şeklinde mıcır dökmek suretiyle El Atıldığı…”nın  tespit edildiği belirtilmiş; 23.12.2013 tarihli Bilirkişi  Kurulu Raporunda da; “(…) TAŞINMAZIN HALİ HAZIR DURUMU/ Keşif günü yapılan incelemede parselin zeminde boş olup üzerinde bina olmadığı, yol kaldırım ve otopark şeklinde mıcır dökülmek sureti ile el atıldığı tespit edilmiştir.” denildiği  görülmüştür.

Belediyelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8. maddesi ve 18.maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu, bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Buna karşılık, Belediyece, Kamulaştırma Kanunu’nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, taşınmaza fiilen el atılmasının,  kamulaştırmasız el atma niteliğini taşıdığı açıktır.

Öte yandan, İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim, yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının III. bölümünde,  “İstimlaksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.” görüşüne yer verilmiştir.

Bu durumda, İdarenin dava konusu taşınmaz üzerinde yol, kaldırım ve otopark yapmak suretiyle, kamulaştırmasız el atmasından doğan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümü,  adli yargı yerinin görevine girmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun reddi gerekmiştir.

SONUÇ   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 27.1.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.