T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

           

            ESAS NO      : 2019 / 803

            KARAR NO  : 2019 / 831

            KARAR TR   : 23.12.2019

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı           : A. Sigorta A.Ş.

Vekilleri        : Av.M.Ş., Av.S.Ç.T.

Davalı          : İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili            : Av.H.D. S.

 

O L A Y       : Davacı vekili, müvekkil şirkete Kasko Sigorta Poliçesi ile sigortalı, 34 … 225 plakalı aracın, 23.04.2018 tarihinde, saat 23:30 sıralarında, Selçuklu Bulvarından Habipler istikametine seyri sırasında, dönüş alınan yol bölümüne geldiği esnada, katedilen yol bölümünden farklı olarak, yolun sağ iç kısmında, hiçbir uyarıcı işaret ve levha olmaksızın başlatılan orta refüj başlangıç noktasına çarparak hasara uğradığını; kazanın meydana geldiği yolda, aydınlatmanın ve yol şerit çizgilerinin bulunmadığını, dönüş alınan yol bölümünden sonra orta refüjün devam ettirilmeyerek, yaklaşık 50 mt kadar ileride, sigortalı aracın seyir istikametine göre, geriden devam eden orta refüjün sağında kalacak şekilde başlatılan orta refüj konusunda, hiçbir uyarının, işaretin, levhanın ve ışıklandırmanın olmadığının trafik kaza raporu ile sabit olduğunu, bu nedenle yolun bakım, onarımından ve aracın hasara uğramasından davalı idarenin kusurlu ve sorumlu olduğunu, kaza sonucu, araçta tespit edilen hasar tazminatının 16.05.2018 tarihinde 1.380,00-TL ve 17.05.2018 tarihinde 5.863,22-TL olmak üzere, toplam 7.243,22-TL olarak ödendiğini belirterek; fazlaya ilişkin hakları  saklı kalmak kaydıyla; 7.243,22-TL’nın, 17.05.2018 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan idareden tahsili istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 6.İDARE MAHKEMESİ: 9.8.2018 gün ve E:2018/1590, K:2018/1488 sayı ile, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1., 2., 19.1.2011 günlü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. ve geçici 21. maddesi hükmüne; ayrıca  2918 sayılı Kanunun 110. maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesinin, anılan kuralı Anayasaya aykırı görmeyerek iptal istemini oy birliğiyle reddettiği 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararına yer verdikten sonra;  “(…)  Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesinin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1 -a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine...” karar vermiş, istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Dokuzuncu İdare Dava Dairesince, 14.11.2018 gün ve E:2018/1227, K:2018/1429 sayı ile, istinaf yoluyla kaldırılması istenilen İdare Mahkemesi kararında kanunda sayılan kaldırma nedenlerinin bulunmadığı ve dilekçede ileri sürülen iddiaların da sözkonusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle başvurunun reddine kesin olarak karar verilmiş ve Mahkeme kararı kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.  

İstanbul 25.Asliye Hukuk Mahkemesi: 11.12.2018 gün ve E:2018/545, K:2018/446 sayı ile, "(...) GEREKÇE:

Açılan dava; Türk Ticaret Kanunu 1472/1 maddesi kapsamında trafik kazasından kaynaklanan ve hizmet kusuruna dayanılarak davalı belediye aleyhine yöneltilen rücuen tazminat talebine ilişkindir.

(…)

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi'nin 2017/858 - 1278 sayılı kararında da belirtildiği üzere; kamu hizmeti görmekle yükümlü olan belediyenin hizmet kusurundan kaynaklanan zararları için İdari Yargılama Usulü Kanunu 2.maddesine göre; idari yargıda tam yargı davası açılması gerekmektedir. Hizmet kusurundan kaynaklanan zararların özel hukuk hükümlerine tabii olarak tazmini istenemez. 2918 sayılı kanunun 85 ve devamı maddelerin de araç işletenin sorumluluğu belirtilmiş olup, idarenin hizmet kusurundan kaynaklanan sorumluluğu bu hükümler dışında tutulmuştur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun benzer olaylara ilişkin kararlarında da hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar için idari yargının görevli olacağı kabul edilmiştir. Bu nedenlerle davanın hizmet kusurundan kaynaklanan idari nitelikte bir dava olduğu ve HMK 114 -1-b maddesi gereğince yargı yolu caiz olmadığından, davanın; HMK 115/2 maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM:

Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Yargı yolu caiz olmadığından HMK 114/1-b, 114/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine..." karar vermiş;  istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8.Hukuk Dairesi: 11.4.2019 gün ve E:2019/1112, K:2019/751 sayı ile,"(...) 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunu'nun 19. maddesinde; adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı merciinin, davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varması halinde, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvuracağı ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteleyeceği hüküm altına alınmıştır.

Bu durumda mahkemece, İstanbul 6. İdare Mahkemesinin 09/08/2018 tarih ve 2018/l590 E., 2018/1488 K. Sayılı kararının kesinleşmiş olması gözönünde bulundurularak, görülmekte" olan dava dosyasındaki yargılamayı durdurmak suretiyle (2247 sayılı UMK m.19/1), her iki dosyanın kül halinde yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi amacıyla Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin kararı beklenilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir( Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin 08/11/2017 tarih ve 2016/19195 E., 2017/10261 K. Sayılı kararı).

Bu nedenle Mahkemece verilen kararın HMK 353/1 -a/4-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtildiği işlem yapılması amacıyla Mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM: Gerekçe uyarınca;

1-Davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile, istinaf talebine konu İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 11/12/2018 tarih ve 2018/545 E., 2018/446 K. sayılı KARARIN KALDIRILMASINA,

2-Dosyanın, kaldırma gerekçesi uyarınca işlem yapılmak üzere Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE..." HMK. m.353/l-a/4-6 hükmü uyarınca kesin olarak karar vermiştir.

İSTANBUL 25.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 3.10.2019 gün ve E:2019/148 sayı ile,"(...) GEREKÇE:

Açılan dava; Türk Ticaret Kanunu 1472/1 maddesi kapsamında; trafik kazasından kaynaklanan ve hizmet kusuruna dayanılarak davalı belediye aleyhine yöneltilen rücuen tazminat talebine ilişkindir.

Davacı vekili dava dilekçesinde 34 BN 225 plakalı vasıta, 23/04/2018 tarihinde, saat 23:30 sıralarında, Selçuklu Bulvarından Habipler istikametine seyri sırasında, dönüş alınan yol bölümüne geldiği sırada, katedilen yol bölümünden farklı olarak, yolun sağ iç kısmında, hiçbir uyarıcı işaret ve levha olmaksızın başlatılan orta refüj başlangıç noktasına çarpmak suretiyle hasara uğradığını bildirerek 7.243,22 TL 'nin 17/05/2018 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili talep etmektedir.

Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan belediyenin hizmet kusurundan kaynaklanan zararları için İdari Yargılama Usulü Kanunu 2.maddesine göre; idari yargıda tam yargı davası açılması gerekmektedir. Hizmet kusurundan kaynaklanan zararların özel hukuk hükümlerine tabii olarak tazmini istenemez. 2918 sayılı kanunun 85 ve devamı maddelerin de araç işletenin sorumluluğu belirtilmiş olup, idarenin hizmet kusurundan kaynaklanan sorumluluğu bu hükümler dışında tutulmuştur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun benzer olaylara ilişkin kararlarında da hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar için idari yargının görevli olacağı kabul edilmiştir.

Açıklanan nedenlerle dava, hizmet kusurundan kaynaklanan idari nitelikte bir dava olduğu ve HMK 114/1-b maddesi gereğince yargı yolu caiz olmadığından, davanın; HMK 115/2 maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmelidir

Ancak İstanbul 6. İdare Mahkemesinin 09/08/2018 tarih ve 2018/1590 E., 2018/1488 K. Sayılı kesinleşmiş kararı ile aynı uyuşmazlık ile ilgili olarak Adli Yargının görevli olacağına karar verilmiş olduğundan, İdari ve Adli yargı mercileri arasında olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olmaktadır.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunu'nun 19. Maddesindeki adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı merciinin, davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varması halinde, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulacağı ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteleyeceği şeklindeki hüküm gözetilmelidir.

Dolayısıyla İstanbul 6. İdare Mahkemesinin 09/08/2018 tarih ve 2018/1590 E., 2018/1488 K. Sayılı kararının kesinleşmiş olması gözönünde bulundurularak, görülmekte olan bu davada yargılamanın durdurulmasına, (2247 sayılı UMK m. 19/1), ve her iki dosyanın kül halinde yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi amacıyla Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine; Uyuşmazlık Mahkemesi'nin kararı beklenilerek sonucuna göre karar verilmesine karar verilmesi gerekmiştir.

G.D:

1-İstanbul 6. İdare Mahkemesinin 09/08/2018 tarih ve 2018/1590 E., 2018/1488 K. Sayılı kararı ile yukarıda belirtilen gerekçe kapsamında mahkememizce İdare Mahkemesinin görevli olduğu kanaati nedeniyle ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının çözülmesine kadar MAHKEMEMİZDEKİ YARGILAMANIN DURDURULMASINA,

2-İhtilafın Hizmet Kusurundan kaynaklanması sebebiyle İdari Yargılama Usulü Kanunu 2.maddesine göre; davaya bakma görevi İdare Mahkemesine ait olduğundan; ancak aynı uyuşmazlık ile ilgili olarak İstanbul 6. İdare Mahkemesince de yargı yolu nedeni ile dava reddedilmiş olduğundan DOSYANIN MAHKEMELER ARASINDAKİ OLUMSUZ GÖREV UYUŞMAZLIĞININ GİDERİLMESİ İÇİN UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE..." karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 23.12.2019 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararının davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davacı şirkete kasko sigortası yapılan “34 … 225" plaka sayılı aracın 23.04.2018 tarihinde Selçuklu Bulvarından Habipler istikametine seyri sırasında yol üzerinde bulunan orta refüj başlangıç noktasına çarpması sonucu maddi hasarlı trafik kazası oluştuğu;   davalı idarenin kazanın meydana gelmesinde kusurlu ve sorumlu olduğu ileri sürülerek; meydana gelen zarar nedeniyle davacının sigortalısına ödediği 7.243.22- TL hasar bedelinin 17/05/2018 tarihinden itibaren hesaplanacak ticari avans faizi ile birlikte davalıdan rücuen tazmini istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İstanbul 25.Asliye Hukuk Mahkemesinin 3.10.2019 gün ve E:2019/148 sayılı başvurusunun reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 25.Asliye Hukuk Mahkemesinin 3.10.2019 gün ve E:2019/148 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 23.12.2019 gününde Üye Ahmet ARSLAN'ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                             Mehmet                             Birol        

    DURSUN                    BOZER                             AKSU                            SONER            

 

 

 

                                            Üye                                 Üye                                   Üye                    

                                         Aydemir                         Nurdane                              Ahmet

                            TUNÇ                           TOPUZ                            ARSLAN

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                 KARŞI OY

 

İdarenin kendi kuruluş kanununda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun'da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyorum.23.12.2019

                                                      ÜYE

                                             Ahmet ARSLAN