T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO    : 2014 / 284

          KARAR NO : 2014 / 327

          KARAR TR  : 1.4.2014  

         

 

ÖZET : Davacının taşınmazına,  imar planında yol, tretuvar ve park-yeşil alan olarak ayrılmak suretiyle kamulaştırmasız el atıldığından bahisle, bedelinin tazmini istemiyle açılan davanın;   dosyada, taşınmaza fiilen el atıldığına ilişkin somut bilgi ve belge bulunmadığı gözetildiğinde, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

           

           

            Davacı           : G.S.

Vekili              : Av. M.E.

Davalılar       : 1- Küçükçekmece Belediye Başkanlığı

Vekili             : Av.B.Ç.A.   

  2- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı

 Vekili             : Av.S.A.

 

O L A Y          : Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili adına kayıtlı bulunan İstanbul İli, Küçükçekmece İlçesi, Halkalı Merkez Mah., Köyüstü mevkiinde kain 9 ada, 3 Parsel sayılı ve 334 m2 yüzölçümlü gayrimenkulün üzerinde davalı Belediyelerce, 28.05.2012 tasdik tarihli ve 1/1000 ölçekli imar planı kapsamında herhangi bir kamulaştırma kararı olmaksızın yarısına yakın bölümüne yol, tretuvar ve park-yeşil alan yapılmak suretiyle fiilen el konulmuş olduğunu; taşınmaz üzerinde bodrum kat, giriş kat ve 3 normal kat olmak üzere toplam 5 katlı bir bina bulunduğunu; yapılacak olan keşif sırasında da görüleceği üzere arsanın yarısına yakın bir bölümüne davalı idarelerce yol, tretuvar ve park-yeşil alan yapılarak el atıldığını, herhangi bir kamulaştırma kararına dayanılmaksızın ve müvekkiline söz konusu duruma ilişkin herhangi bir tebligat da yapılmaksızın, taşınmazın üzerinde fiili kullanım imkanı kısıtlanmak suretiyle hakkaniyete ve hukuka aykırı bir durum yaratıldığını; gayrimenkulün, ana yola konut ve sanayi bölgelerine oldukça yakın olup, konum itibariyle oldukça değerli olduğunu;  davalı belediyelerin söz konusu durumun düzeltilmesi açısından da herhangi bir girişimi olmadığını ifade ederek; fazlaya ilişkin (Ecrimisil, metrekare ve bedel) her türlü hakları saklı kalmak kaydı ile; kamulaştırmasız el atma tarihinden itibaren işleyecek kamu alacaklarına uygulanacak en yüksek faizi ile birlikte şimdilik 10.000.-TL.’nin günün rayiç bedeli üzerinden hesaplanarak davalı idarelerden  tahsili istemiyle, adli yargı yerinde dava açmıştır.

            Davalılardan Küçükçekmece Belediye Başkanlığı vekili süresi içerisinde verdiği cevap dilekçesinde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili ise birinci oturumda,  davanın idari yargının görev alanına girdiğini öne sürerek görev itirazında bulunmuştur.

KÜÇÜKÇEKMECE 3.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:22.11.2013 gün ve E:2013/44 sayı ile, davanın niteliğine göre taşınmaza fiilen el atma olgusunun gerçekleştiği iddia edildiğinden davalıların göreve yönelik itirazlarının reddine karar vermiştir.

Davalılardan Küçükçekmece Belediye Başkanlığı vekilince süresi içinde verilen dilekçe ile, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine dilekçe, dava dosyasının onaylı örneği ile birlikte Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Uygulama ve Öğreti'de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemlerin, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizliklerinin de, "idari eylem" olarak tanımlandığı;  bu tanıma göre; idarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8'inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile 2981 sayılı Yasanın 13'üncü maddesinin (c) bendi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici ıslah imar planları ve bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemlerin, "idari işlem"; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizliklerinin de, idari eylem niteliği taşıdığı; dosyanın incelenmesinden; dava dilekçesinde, imar planında kısmen park, kısmen yol alanında kalan taşınmazın bedelinin ödenmesine hükmedilmesinin istenildiğinin anlaşıldığı; bu bilgiler karşısında; davanın, davacının taşınmazının, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 günlü, E:2010/5-662 K:2010/651 kararında "hukuki el atma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat talebiyle açıldığı sonucuna ulaşıldığı; dava dilekçesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında, mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın malikleri yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku bulunmadığı, ancak bu sonuç ya da sonuçların, genel ve düzenleyici nitelikte bir idari işlem olan imar planında taşınmaza yönelik belirlemenin bu planda öngörülen kamulaştırma programlarının zamanında yapamamasından ve imar uygulamalarından; başka anlatımla da, idari işlemlerden ve davalı idarelerin imar planı gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklandığı; idari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin ise, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12 ve 13'üncü maddeleri uyarınca, İdari Yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmelerinin, anılan yasa hükümlerinin gereği olduğu; bu bakımdan, hukuka uygunluklarının denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesi İdari Yargı'nın görev alanında bulunan idari işlem ve eylemlerin hukuk düzeninde yaratmış oldukları etki ve sonuçların, "hukuki el atma" olarak nitelendirilmesine ve bu olumsuz sonuçlarla ilgili tazminat taleplerinin adli yargı yerlerinde açılacak tazminat davalarına konu edilmelerine, hukuken olanak bulunmadığı;  dolayısıyla, davanın, taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1 'inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları," hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği; nitekim, 11.06.2013 günlü, 28674 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6487 sayılı Kanun'un 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun geçici 6'ncı maddesinde değişiklik yapan 21'inci maddesinde "Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulanmasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 03.05.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir." hükmüne yer verilmek suretiyle "hukuki el atma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat davalarının görüm ve çözümünde İdari Yargı yerinin görevli olduğunun öngörülmüş bulunduğu;  açıklanan nedenle, 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, karar vermiştir.

            Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’ndan yazılı düşüncesi istenilmemiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR,  Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 1.4.2014 günlü toplantısında;

 

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; davalılardan Küçükçekmece Belediye Başkanlığı vekilinin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı’nca, anılan davalı İdare yönünden 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Davacının taşınmazına,  imar planında yol, tretuvar ve park-yeşil alan olarak ayrılmak suretiyle kamulaştırmasız el atıldığından bahisle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 10.000,00 TL'si bedelin faizi ile birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.   

            3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinde;  “Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.

            a) Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.

            b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik dördüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.

            Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik üçüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar.

            Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir.

            Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir.

           İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir.

           c) (Ek: 3/7/2005 - 5403/25 md.) Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere plânlanamaz.” hükmü;

Aynı Kanun'un 18. maddesinde, “İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re'sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir. Sözü edilen yerler belediye ve mücavir alan dışında ise yukarıda belirtilen yetkiler valilikçe kullanılır.

Belediyeler veya valiliklerce düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtımı sırasında bunların yüzölçümlerinden yeteri kadar saha, düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer artışları karşılığında "düzenleme ortaklık payı" olarak düşülebilir. Ancak, bu maddeye göre alınacak düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin yüzde kırkını geçemez.

(Değişik üçüncü fıkra: 3/12/2003-5006/1 md.) Düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tâbi tutulan yerlerin ihtiyacı olan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları, yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve karakol gibi umumî hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden başka maksatlarla kullanılamaz.

Düzenleme ortaklık paylarının toplamı, yukarıdaki fıkrada sözü geçen umumi hizmetler için, yeniden ayrılması gereken yerlerin alanları toplamından az olduğu takdirde, eksik kalan miktar belediye veya valilikçe kamulaştırma yolu ile tamamlanır.

Herhangi bir parselden bir miktar sahanın kamulaştırılmasının gerekmesi halinde düzenleme ortaklık payı, kamulaştırmadan arta kalan saha üzerinden ayrılır.

Bu fıkra hükümlerine göre, herhangi bir parselden bir defadan fazla düzenleme ortaklık payı alınmaz. Ancak, bu hüküm o parselde imar planı ile yeniden bir düzenleme yapılmasına mani teşkil etmez…” hükmü yer almıştır.

Dava dosyasında bulunan Küçükçekmece Belediye Başkanlığı Plan ve Proje Müdürlüğünün 3.5.2013 gün ve 47604013.02-310.01.03/551-613843 sayılı yazısında;  dava konusu Halkalı 9 ada 3 sayılı parselin; 11.04.1986 tasdik tarihli 1/5000 ölçekli Halkalı İmar Planında 460-550 ki/ha yoğunlukta Konut Alanı olarak planlanmış iken; 25.03.1988 tasdik tarihli 1/5000 ölçekli Halkalı Nazım İmar Planında 550 ki/ha yoğunlukta Konut Alanı olarak; 25.03.1988 tasdik tarihli 1/1000 ölçekli Halkalı Uygulama İmar Planında ise kısmen TAKS: 0,25, KAKS: 1,25 yapılaşma koşullarında Konut Alanı ve kısmen de imar yolu olarak planlanmış olduğu; söz konusu parselin, 24.02.1992/16-16.02.1994/28 tarihli 1/1000 ölçekli Halkalı Revizyon Islah İmar Planında ise kısmen blok nizam 3 kat (B1-3) yapılaşma koşullarında Konut Alanı ve kısmen de imar yolu olarak planlandığı; anılan parselin, Halkalı Bölgesine ilişkin 18.08.2004 tasdik tarihli 1/5000 ölçekli Halkalı Revizyon Nazım İmar Planında 450-550 ki/ha yoğunlukta Konut Alanı olarak; bu plan doğrultusunda hazırlanan 22.06.2005 tasdik tarihli 1/1000 ölçekli Halkalı Revizyon Uygulama İmar Planında ise kısmen bitişik nizam 3 kat (B-3) yapılaşma koşullarında Konut Alanı ve kısmen de imar yolu olarak planlanmış iken; söz konusu parselin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nca hazırlanarak onaylanan 22.07.2011 tasdik tarihli 1/5000 ölçekli Halkalı Caddesi Çevresi Revizyon Nazım İmar Planında ve bu plan doğrultusunda Başkanlıklarınca hazırlanarak Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nca onaylanan 28.5.2012 tasdik tarihli 1/1000 ölçekli Halkalı Caddesi Çevresi Revizyon Uygulama İmar Planında kısmen Park Alanı ve kısmen de imar yolu olarak planlanmış bulunduğu; 18.06.2012-13.08.2012 tarihleri arasında Belediyeleri Emlak ve İstimlak Müdürlüğü’nde askıya çıkarılmış olan 28.05.2012 tasdik tarihli 1/1000 ölçekli Halkalı Caddesi Çevresi Revizyon Uygulama İmar Planına plan askı süresi içerisinde, ilgilisince kendilerine sunulan itiraz dilekçesinin incelenmek ve değerlendirilmek üzere Küçükçekmece Belediye Meclisi’ne iletildiği; Küçükçekmece Belediye Meclisi’nin kararı ile itiraz, Halkalı 9 ada 3 sayılı parsel, 28.05.2012 tasdik tarihli 1/1000 ölçekli Halkalı Caddesi Çevresi Revizyon Uygulama İmar Planı’nda 22.07.2011 tasdik tarihli 1/5000 ölçekli Halkalı Caddesi Çevresi Revizyon Nazım İmar Planı doğrultusunda Park Alanı olarak planlandığından, üst ölçekli plan kararlarına aykırı ve Park Alanlarını azaltıcı nitelikte olması nedeniyle uygun görülmemiş olduğu; Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin 3. maddesinde, Uygulama İmar Planının; nazım imar planına uygun olarak hazırlanan ve 1/1000 ölçekte düzenlenen planlar olduğunun belirtildiği; ayrıca, İstanbul İmar Yönetmeliği’nin 1.14.2. maddesinde ise “... Nazım imar planında belirlenen arazi kullanım kararları alt ölçekli uygulama imar planlarıyla değiştirilemez, aykırı düzenlemeler getirilemez.” Denildiği; buradan da anlaşılacağı üzere, 1/1000 ölçekli uygulama imar planı kararlarının, 1/5000 ölçekli nazım imar planı kararlarına aykırı olamayacağından, dava konusu Halkalı 9 ada 3 sayılı parsel, 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarında, üst ölçekli plan olan 1/5000 ölçekli nazım imar planı doğrultusunda kısmen Park Alanı ve kısmen de imar yolu olarak planlanmış olduğu;  Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik gereği, imar planı yapım aşamasında ilgili kurum görüşleri alınarak teknik ve sosyal donatı alanlarının ayrılmasının bir zorunluluk olduğu; 1/1000 ölçekli uygulama imar planında ayrılan teknik ve sosyal donatı alanlarının, kamu ihtiyacı dikkate alınarak uygulama aşamasında ilgili kurumun imkanları doğrultusunda kamulaştırılmasının gerektiği belirtilmiştir.

Diğer taraftan, davacı vekilince dava konusu taşınmazın üzerinde davalı Belediyelerce, imar planı kapsamında herhangi bir kamulaştırma kararı olmaksızın yarısına yakın bölümüne yol, tretuvar ve park-yeşil alan yapılmak suretiyle fiilen el konulmuş olduğu iddia edildiğinden;  Mahkemesinden, dava dosyası kapsamında keşif yapılıp yapılmadığı,  eğer yapılmış ise bilirkişi raporu örneğinin gönderilmesi istenilmiş ancak; Küçükçekmece 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.2.2014 gün ve 2013/44 Esas sayılı yazısında; her he kadar 4.celsede keşif kararı verilmiş ise de,  dosya Danıştay Başkanlığına gönderildiğinden keşfin ertelendiği, keşfin yapılmadığı, bilirkişi raporu düzenlenmediği ifade edilmiştir.

Davacı vekilinin “müvekkili adına kayıtlı bulunan gayrimenkulün üzerinde davalı Belediyelerce, 1/1000 ölçekli imar planı kapsamında herhangi bir kamulaştırma kararı olmaksızın yarısına yakın bölümüne yol, tretuvar ve park-yeşil alan yapılmak suretiyle fiilen el konulmuş olduğu, taşınmaz üzerinde bodrum kat, giriş kat ve 3 normal kat olmak üzere toplam 5 katlı bir bina bulunduğu,  yapılacak olan keşif sırasında da görüleceği üzere arsanın yarısına yakın bir bölümüne davalı idarelerce yol, tretuvar ve park-yeşil alan yapılarak el atıldığı” yolundaki iddialarına ilişkin olarak,  dava dosyası kapsamında yapılan incelemede; davacı vekilince, fiili el atmaya dayanak gösterilen davalı Belediye, İmar ve Şehircilik Müdürlüğünün 9.1.2013 tarih ve 577534-00732 sayılı yazısında, taşınmazın Uygulama İmar Planında park alanında ve kısmen de yolda kaldığının belirtildiği;  anılan yazıda, taşınmazın üzerinde  fiilen yol ya da park yapıldığına ilişkin  bir ifadeye yer verilmediği; buna karşılık,  davalı İdarenin 14.3.2013 tarihinde kayda giren cevap  dilekçesinde; söz konusu taşınmaz üzerinde davacının tasarrufunda olan bina bulunduğu, belediyelerince yapılan  her hangi bir el atma bulunmadığının belirtildiği; yine aynı şekilde;  Mahkemece sorulması üzerine,  İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Fen İşleri Daire Başkanlığı Yapı İşleri Müdürlüğünce verilen 27.3.2013 tarih ve …319475 sayılı cevap yazısında, söz konusu yerde Müdürlüklerince herhangi bir çalışma yapılmadığının ifade edildiği; öte yandan, “taşınmaz üzerinde bodrum kat, giriş kat ve 3 normal kat olmak üzere toplam 5 katlı bir bina bulunduğu” iddiasıyla ilgili olarak; parsel üzerinde mevcut binanın davacının tasarrufunda bulunduğu; davalı İdare elemanlarınca düzenlenen yapı tatil tutanağı sonrasında alınan Encümen Kararlarına göre; davacı tarafından, bodrum+zemin+1.normal katı mevcut binanın üzerine ruhsatsız 2.normal katın yapılmakta  olduğunun  tespit edildiğinden bahisle, davacı adına,  3194 sayılı Kanunun 32. ve 42. maddeleri  uyarınca yıkım  ve para cezası kararları tesis edildiği görülmüş;   dosyada, davacı tarafın iddiasını doğrulayan ve  taşınmazına fiilen el atıldığına ilişkin somut bilgi ve belge bulunmadığı anlaşılmıştır.

            Olayda, davacının taşınmazının İmar Planında kısmen Park Alanı ve kısmen de imar yolu kullanımında kaldığı, aradan uzun süre geçmesine rağmen kamulaştırılmadığı, taşınmaz üzerinde düzenleme yapılmadığı, kamulaştırmasız el atma nedeniyle taşınmazın bedelinin ödenilmesi gerektiğinin iddia edildiği; davanın konusunun, davalı idarece 3194 sayılı Kanun uyarınca kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade ile yapılan imar planında yer alan davacıya ait taşınmazın bedelinin tazminine ilişkin bulunduğu anlaşılmış olup, belirtilen duruma göre, imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Öte yandan, taşınmazın imar planında “dere mutlak koruma alanı”nda kalması nedeniyle taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlanması nedenine dayalı olarak başka bir davacının Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açtığı tazminat davasında, bu Mahkemece 4.11.1983 günlü, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6 ncı maddesinin bazı fıkralarının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz başvurusunda; Anayasa Mahkemesi 25.9.2013 tarih ve E: 2013/93, K: 2013/101 sayılı kararında ”… Davacının mülkü üzerinde tasarruf etme hakkının kısıtlanması, idarenin bir eyleminden değil, idari bir işlem niteliğinde olduğu tartışmasız olan imar planından kaynaklanmaktadır. Olayda, idarenin fiili el koyma niteliği taşıyan bir eylemi henüz bulunmamakta, aksine kanunen yapması gereken kamulaştırma işlemlerini yapmamak biçiminde tezahür eden bir eylemsizliği söz konusudur. Öte yandan kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerekmektedir. Oysa, mahkemede görülen davaya konu olayda olduğu gibi imar kısıtlamaları’nda taşınmaz zilyetliği malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kalması söz konusu olmaktadır. Sonuç olarak, davacının taşınmazının imar planlarında “ dere mutlak koruma alanı” nda bırakılması nedeniyle, tasarruf hakkının kısıtlanmasının kamulaştırmasız el atma sonucu olduğu ve tasarruf hakkının kısıtlanması sebebiyle doğan zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla bakılmakta olan dava, itiraz başvurusunda bulunan mahkemenin görev alanına girmemektedir. Nitekim, Anayasanın 158. maddesi ile, adli, idari ve askeri yargı merciileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesinin istikrar bulmuş içtihatları da bu yöndedir…” gerekçesiyle, Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvurusu, başvuran mahkemenin yetkisizliği nedeniyle oybirliğiyle reddedilmiştir. Yine taşınmazı imar planında “spor alanı” olarak ayrılan diğer bir davacının Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında, davalı idarelerin görev itirazları nedeniyle Danıştay Başsavcılığınca çıkartılan olumlu görev uyuşmazlığında, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce olumlu görev uyuşmazlığı talebinin kabulü ile ilgili Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılması yolunda verilen karar nedeniyle, anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünce 18.9.2013 tarihinde verilen kararda (Başvuru No: 2013/1586)  “…Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibariyle yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama, Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından usul şartlarına ve hukuka uygun olarak gerçekleştirilmiş olup, başvurucu derece mahkemelerinde kendi delillerini ve iddialarını sunma fırsatını bulmuş ve bunlar Uyuşmazlık Mahkemesi’nce gereği gibi değerlendirilmiştir… Açıklanan nedenlerle, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının kanun yolu şikayeti niteliğinde olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesi kararının bariz bir şekilde keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin ‘açıkça dayanaktan yoksun olması’ nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir…” gerekçesiyle, davacının başvurusu oybirliğiyle reddedilmiştir. (Resmi Gazete, 30.10.2013, Sayı:28806) Son olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.10.2013 tarih ve E:2013/603, K:2013/1503 sayılı kararıyla, imar planındaki kısıtlamalardan kaynaklanan ‘hukuki el atmalardan’ kaynaklanan tazminat istemli davaların idari yargının görevinde olduğu hüküm altına alınmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile davalılardan Küçükçekmece Belediye Başkanlığı vekilinin görev itirazının reddine ilişkin, Küçükçekmece 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile davalılardan Küçükçekmece Belediye Başkanlığı vekilinin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE İLİŞKİN Küçükçekmece 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.11.2013 gün ve E:2013/44 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 1.4.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

 

 

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Sıddık

YILDIZ

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT