T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2016 / 556

            KARAR NO  : 2016 / 562

            KARAR TR   : 28.11.2016

ÖZET : Davalı Şirkette çalışırken özelleştirme nedeniyle kamu kurumuna nakledilen davacının, maaş nakil bildiriminin ilgili mevzuata uygun düzenlenmemesi nedeniyle uğradığı parasal kaybın giderilmesi istemiyle açtığı davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

                                                          

 

K  A  R  A  R

 

            Davacı             : H.D.

Vekili              : Av. S.Ö.  

Davalı             : Türk Telekomünikasyon A.Ş.

Vekilleri          : Av. A.İ.   (Adli Yargıda)

                          Av. İ. Ş.& Av. G. A.  (İdari Yargıda)

                          

O L A Y          : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı Türk Telekomünikasyon A.Ş. de nakle tabi personel olarak çalışmakta iken, özelleştirme nedeni ile 4046 sayılı Kanunun 22. ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun Ek 29. maddesi gereğince kamuya atanarak 28.04.2010 tarihinde Salihli Kaymakamlığı Tarım İlçe Müdürlüğü Kurumunda göreve başladığını, davacının naklin yapıldığı yıl aldığı ikramiyelerin maaş nakil ilmühaberinde usulüne uygun olarak doldurulup Devlet Personel Başkanlığı’na bildirilmesi gerekirken, davalının davacı ile imzalamış olduğu sözleşmeye aykırı davranarak talep edilen ikramiye miktarını maaş nakil ilmühaberine yansıtmadığını, maaş nakil ilmühaberinin eksik düzenlendiğini, dolayısı ile davacının hak ettiği ikramiye tutarından mahrum bırakıldığını belirterek maaş nakil ilmühaberinin eksik ve hatalı düzenlenmesi nedeni ile 28.04.2010 tarihinden itibaren uğramış olduğu alacak haklarından fazlaya ilişkin hakların saklı tutularak şimdilik 1.000,00 TL’nin bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsili istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 11. İş Mahkemesi: 17.07.2013 gün ve E:2012/1251 K:2013/954 sayılı kararı ile “…uyuşmazlık 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek.II cetvelinde yer alan ve sözleşme sonucu hissesi devredilen davalı Kurumdan Tip 2 sözleşmesi ile nakle tabi olarak çalışan davacının, davalının özelleştirmeden önce tabi olduğu ve özelleştirme ile bazı hükümleri değişen 406 Sayılı Kanunun Ek 29. Maddesi kapsamındaki düzenleme ve sözleşmedeki hüküm nedeni ile 375 sayılı KHK. nın Ek 3 maddesi ve 399 sayılı KHK nin Ek II cetvelinde yer alan Kurumlarda çalışan sözleşmeli personele yapılan artışlardan yararlanıp yararlanamayacağı, nakledilirken bu artışların yer aldığı ücreti gösteren nakil maaş ilmühaberinin buna göre düzenlenmesi gerekip gerekmediği noktasında toplanmakta olup, normatif dayanaklar 406 Sayılı Kanunun Ek 29. Maddesi, 375 sayılı KHK. nin Ek 3. maddesi, 399 sayılı KHK nin Ek II cetveli ve bu Kanun Hükmünde Kararnamelere dayanılarak çıkarılan 2006/1 sayılı tebliğ yanında taraflar arasındaki sözleşme hükümleri olduğu, yasal düzenleme sözleşmedeki hükümler dikkate alındığında, davalı Kurumda özelleştirme öncesi kapsam dışı olarak çalışan ve 399 sayılı KHK hükümlerine tabi olarak ücreti belirlenen davacının özelleştirme sonrasında çalıştıktan sonra nakledildiği tarihe kadar kamuda aynı statüde çalışanlar için getirilen özlük haklarından yararlandırılarak, nakil edildiklerinde haklarının korunması amaçlanmış, kısaca kapsam dışı olarak kamuda çalışmış gibi sayılmakta olduğu, 406 Sayılı Yasa hükümleri ile tanınan ayrıcalıkların sonucu olarak bünyesinde belli süre ile çalışmaya devam eden söz konusu personelin kamu kurumlarına naklen atanmasının sağlanması amacıyla kimi görevler yüklendiği, davalı şirketin Telekomünikasyon Kurumu ile Türk Telekom arasında imzalanan " Telekomünikasyon Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin İmtiyaz Sözleşmesi " ile belli bir kamu hizmetini yürütmek görev ve yetkisi ile donatıldığı, bazı kamusal görevler yüklenen davalı şirketin, belirtilen görevleri kapsamında tesis ettikleri işlemlerin idari işlem niteliğinde olduğu ve bu işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargının görevinde bulunduğu, statü hukuku hükümlerine tabi davacı niteliğindeki personel, özelleştirme sonrası belirli bir süreliğine davalı ile özel hukuk hükümlerine tabi olarak iş sözleşmesi kapsamında çalıştırılmakta, nakledildiğinde tekrar statü hukuku kapsamına girdiği, davacının iş sözleşmesi ile çalıştığı dönemde, davalı şirkete davacının ücreti konusunda " artış oranının kamudaki memur maaş artış oranında " olacağı yönünde hükümlülük getirdiği gibi 406 sayılı yasa hükümleri uyarınca davalı şirkete hak sahibi personeli Devlet Personel Başkanlığına bildirilmesi, bildirim ile beraber personelin nakledileceği kamu kurumundan yararlanacağı parasal haklara esas olmak üzere memur maaş nakil ilmühaberi düzenlenmesi, personelinin ilişiğinin kesilmesi gibi işlemler yapıldığı, bu işlemler idare hukuku alanında hukuki sonuçlar doğurduğu ve ilgili personelin nakledilecekleri kurumdaki statülerinin, özlük ve parasal haklarını belirlediği, söz konusu işlemlerini kamu personeli hakkında ve idare hukuku alanında tesis edilmiş birer idari işlem niteliğinde olduğu, idari işlemlerle ilgili uyuşmazlığın ise adli yarı yerinde değil idari yargı yerinde çözülmesi gerektiği…” şeklindeki gerekçe ile davaya bakma görevinin idari yargıya ait olduğu anlaşılmakla, yargı yolunun caiz olmaması nedeni ile davanın usulden reddine karar vermiş, karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. 

Davacı vekili bu kez 06/12/2013 havale tarihli dilekçeyle ve aynı gerekçelerle 19.113,00 TL’nin ödenmesi istemle idari yargı yerinde dava açmış, 10/03/2014 tarihli dilekçe ile de görev itirazında bulunmuştur.

Manisa 1. İdare Mahkemesi: 30.04.2015 gün ve E:2013/937 sayı ile “…2577 sayılı Yasanın 2. maddesinde; "İdari dava türleri, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı açılan iptal davaları; idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel haklan doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları; kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı açılan davalar olarak sayılmış; idari yargının idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimini yapmakla görevli olduğu kurala bağlanmıştır.

İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davalarının; idari dava türlerinden biri olduğu idare hukukunun bilinen ilkelerindendir.

İdare, idare hukuku alanında kamu gücüne dayalı olarak re-sen ve tek yanlı irade açıklaması sonucu tesis etmiş olduğu işlemlere, hukuk alanında yeni durumlar oluşturmasıyla idari işlem kimliği kazandırmakta ve kural olarak bu işlemler özel yasal düzenlemeler dışında, idari yargı denetimine tabi bulunmaktadır.

Dava dosyasının incelenmesinden; Türk Telekom'da çalışırken yasal düzenleme ile başka kuruma nakledilen davacının eksik bildirim nedeniyle ödenmeyen ikramiye tutarlarının yasal faizi ile birlikte tahsili istemiyle çıkarılan uyuşmazlıkta; evvelinde kamu kurumu iken özelleştirme yoluyla bu niteliğini yitiren davalı şirketin imtiyaz sözleşmesi ile bir kamu hizmetini yürütmekle görevli ve yetkili kılınması nedeniyle, diğer özel hukuk tüzel kişilerinden farklı olarak kimi kamusal ayrıcalıklara ve yükümlülüklere tabi tutulduğu bu bağlamda 406 sayılı Yasa hükümleri ile, kamu kurumlarına nakil hakkı bulunan personeli ile ilgili olarak bazı kamusal görevler yüklenen davalı şirketin, belirtilen görevleri kapsamında tesis ettiği işlemlerin idari işlem niteliğinde olduğu ve bu işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargının görevinde bulunduğu ve maaş nakil bildiriminin yanlış düzenlendiği iddiasıyla oluştuğu ileri sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davanın çözümünde idari yargı yeri olarak Mahkememizin görevli olduğu sonucuna varılmıştır…” şeklindeki gerekçe ile görev itirazının reddine karar vermiş,

11.09.2015 gün ve E:2013/937 K:2015/910 sayılı kararı ile de “…2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7. maddesinde, Danıştay'da ve idare mahkemelerinde idari dava açma süresinin, kural olarak yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren altmış gün olduğuna işaret edilmiş; 11. maddesinde, ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan idari dava açma süresi içinde istenebileceği, bu başvurmanın, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durduracağı, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, isteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresinin yeniden işlemeye başlayacağı ve başvurma tarihine kadar geçmiş sürenin de hesaba katılacağı hükmüne yer verilmiş; 12. maddesinde; İlgililerin, haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştay’a ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilecekleri, bu halde de ilgililerin 11. madde uyarınca idareye başvurma haklarının saklı olduğu belirlenmiş, aynı Yasanın 10. maddesinde ise, ilgililerin, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilecekleri, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, ilgililerin altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre Danıştay’a, idare ve vergi mahkemelerine dava açabilecekleri, altmış günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse ilgilinin bu cevabı, isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebileceği, bu takdirde dava açma süresinin işlemeyeceği, ancak, bekleme süresinin başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemeyeceği, dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açabilecekleri kuralına, 14. maddesinin 3. fıkrasının (e) bendinde; dava dilekçesinin süreaşımı yönünden inceleneceği, 15. maddenin 1. fıkrasının (b) bendinde ise; davanın süresinde açılmadığının belirlenmesi durumunda davanın reddedileceği kurallarına yer verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davalı idarede görev yapmakta iken, özelleştirme uygulamaları kapsamında 4046 sayılı Yasa'nın 22. maddesi uyarınca Salihli Kaymakamlığı, Tarım İlçe Müdürlüğü'ne atanarak 28.04.2010 tarihinde göreve başlayan davacının, 28.12.2012 tarihinde Ankara 11. İş Mahkemesi'nin E:2012/1251 sayılı dosyası üzerinden atanma tarihi olan 28.04.2010 tarihinden itibaren davalı idarece eksik hesaplanan ikramiye alacaklarının ödenmesi istemiyle alacak davası açtığı, bu davanın Mahkeme'nin 17.07.2013 tarih ve K:2013/954 sayılı ilamıyla idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle görev yönünden reddedildiği, kararın taraflarca temyiz edilmeyerek 06.11.2013 tarihinde kesinleştiği, 06.12.2013 tarihinde ise bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, davacı tarafından, 28.12.2012 tarihinde 28.04.2010 tarihli yanlış düzenlendiği ileri sürülen maaş nakil ilmühaberi nedeniyle oluştuğu sürülen ikramiye alacaklarına bağlı zararın tazmini istemiyle Türk Telekom A.Ş. husumetiyle iş mahkemesinde alacak davası açıldığı görülmekle, davacının eksik ödemeyi en geç yeni atandığı kurumda ilk maaşını aldığı 15.05.2010 tarihinde öğrendiği açık olduğundan, bu tarihten itibaren 60 gün içinde, idareye başvuruda bulunularak idarenin ret cevabı üzerine veya doğrudan dava açılması gerekirken, bu süre geçirildikten sonra adli yargı yerinde 28.12.2012 tarihinde açılan ilk davanın görev yönünden reddi üzerine 06.12.2013 tarihinde kayda giren dilekçeyle açılan bu davanın süre aşımı nedeniyle incelenme olanağı bulunmamaktadır…” şeklindeki gerekçe ile davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar vermiş, karara davacı vekilince itiraz edilmiştir.

Manisa Bölge İdare Mahkemesi: 09.03.2016 gün ve E:2016/302 K:2016/362 sayılı kararı ile “…işlemin tesis edildiği ve davanın açıldığı tarihte, davalı mevkiinde Türk Telekomünikasyon A.Ş.’ nin bulunduğu ve anılan kurumun telefon hizmetlerini tekel olarak yürütmekle görevli ve çoğunluk hisseleri kamuya ait iken, kuruluş yasasındaki son düzenlemeler ile % 55 hissesinin kamu kuruluşu niteliği taşımayan Ojer Telekomünikasyon A.Ş.’ne satılması karşısında, uyuşmazlığın özel hukuk hükümlerine göre, iş bu davanın görüm ve çözümünün de adli yargı yerine ait olması nedeniyle davanın süre aşımından reddi yolundaki idare mahkemesi kararında yasal isabet görülmemiştir.

Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesinin bu konuda verilmiş pek çok kararı bulunmaktadır…” şeklindeki gerekçe ile itirazın kabulüne, itiraza konu kararın bozulmasına, davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 15/1-a maddesi uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş, davalı vekilince karar düzeltme yoluna gidilmiş Manisa Bölge İdare Mahkemesi’nin 01.06.2016 gün ve E:2016/642 K:2016/642 sayılı kararı ile karar düzeltme isteminin reddine karar vermiştir.

Manisa Bölge İdare Mahkemesince verilen bozma kararı üzerine Manisa 1. İdare Mahkemesince dava yeni esasa kaydedilmeden davacı vekili olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’ nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ ın katılımlarıyla yapılan 28.11.2016 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, Manisa Bölge İdare Mahkemesince verilen bozma kararı üzerine davanın Manisa 1.İdare Mahkemesince yeni esasa kaydedilmesi gerektiği halde bu işlemin yapılmadığı belirlenmiş ise de adli ve idari yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’ nun, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davalı şirkette görev yapmakta iken, 4046 sayılı Yasa'nın 22. maddesine göre adı Devlet Personel Başkanlığına bildirilen, sonrasında Kamu Kurumu emrine atanan davacı tarafından; maaş nakil ilmühaberinin düzeltilmesi istemiyle açılmıştır.

Telekomünikasyon şebekeleri üzerinden sunulan ulusal ve uluslararası ses iletimini ihtiva eden telefon hizmetlerini 31.12.2003 tarihine kadar “tekel” olarak yürütmekle görevli kılınan ve çoğunluk hisseleri kamuya ait bulunan Türk Telekom’un, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, ancak kuruluş yasasındaki son düzenlemeler ile kendine özgü statüye sahip olan ve sermayesindeki kamu payı %50’nin altına düşünceye kadar kamu kuruluşu niteliğini taşıyan bir kuruluş olduğu tartışmasızdır.

Ancak, özelleştirme kapsamında bulunan Türk Telekomünikasyon A.Ş.’deki tamamı Hazineye ait bulunan hisselerden % 55’i, 14.11.2005 tarihli Hisse Satış Sözleşmesi ile Oger Telekomünikasyon Anonim Şirketine satılmıştır.

Olayda, davalının hisse devir (14.11.2005) tarihinde çalışmakta iken 406 sayılı Yasa'nın Ek-29. maddesi ile 4046 sayılı Yasa'nın 22. maddesine göre adı Devlet Personel Başkanlığına bildirilen ve sonrasında kamu kurumu emrine atanan davacı tarafından; maaş nakil ilmühaberinin düzeltilmesi istemiyle dava açılmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinin değişik 1 numaralı bendinde:

a) (Değişik : 8.6.2000-4577/5 md.) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları,

b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

c) (Değişik: 18.12.1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar” idari dava türleri olarak sayılmış olup; kural olarak, idari yargıda ancak Devlete ve kamu tüzel kişilerine karşı açılan davalara bakılabilir.

Buna göre,  iptal istemi tarihinde davalı mevkiinde kamu kuruluşu niteliği taşımayan Türk Telekomünikasyon A.Ş.' nin olması karşısında, idari yargı yetkisi kapsamında açılmış bir idari dava bulunduğundan söz etmek olanaksız olduğundan;  uyuşmazlığın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Belirtilen nedenlerle, Ankara 11. İş Mahkemesince verilen 17.07.2013 gün ve E:2012/1251, K:2013/954 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 11. İş Mahkemesi’nin 17.07.2013 gün ve E:2012/1251, K:2013/954 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 28.11.2016  gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN