T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

             

            ESAS NO      : 2018 / 415

            KARAR NO  : 2018 / 560

            KARAR TR   : 22.10.2018

 

ÖZET : Fazlaya dair hakları saklı tutularak adli yargı yerinde açılan ilk davadan sonra açılan ek davanın; imar mevzuatından kaynaklanan tazminat davası olması gözetilerek, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı             : K. D.

Vekili              : Av. A.F. D.

Davalı             : Milli Eğitim Bakanlığı

Vekili              : Av. G.U.

 

O L A Y         : Davacı vekili dilekçesinde; Bursa ili, Osmangazi İlçesi, Yunuseli Mahallesi, 5104 ada, 1 parsel sayılı, 6.189,27 m2’lik taşınmazın toplam 78480/618927 hissesinin müvekkiline ait olduğunu; bu taşınmaza Okul Alanı olarak davalı idarece el atılması sebebi ile fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile açmış oldukları 8.000,00 TL.’lik kamulaştırmasız el koymadan kaynaklanan tazminat davasının,  Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2011/591, K: 2012/417sayılı ilamı ile hüküm altına alındığını; davada fazlaya dair hakları saklı tutulmak kaydıyla toplam tazminat miktarının 274.680,00 TL olarak belirlendiğini; anılan kararın, Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin onayından geçerek kesinleştiğini; bu nedenle ek tazminat bedeli 266.680,00 TL’nin hüküm altına alınması için başvuru zorunluluğu doğduğunu ifade ederek;  ek tazminat miktarı olan 266.680,00 TL’nin ilk dava tarihi olan 29/09/2011 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsili istemiyle 17.7.2013 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

BURSA 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 3.12.2013 gün ve E:2013/128, K:2013/150 sayı ile, “(…) Mahkememiz dosyası değerlendirildiğinde; davacı … vekili tarafından Bursa ili Osmangazi ilçesi Yunuseli Mahallesi 5104 ada 1 parsel sayılı 6.189,27 m2 lik taşınmazın 14921/618927 hisse ve 63559/618927 hisse olmak üzere toplam 78480/618927 hissenin kamulaştırmasız el koyma nedeni ile ek dava talebi olarak 266.680 TL nin davalı idareden tahsili talep edilmiş ise de; davalı idarenin cevabı yazısından; Milli Eğitim Bakanlığı tarafından fiili el atmanın olmadığı anlaşılmıştır.

Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/591 Esas Sayılı dosyası incelendiğinde; davacı Kenan Demir vekili tarafından davalılar Osmangazi Belediye Başkanlığı, İl Özel idaresi ve Milli Eğitim Bakanlığı hakkında, kamulaştırmasız el koyma tazminatı talebi ile açılan dava nedeniyle 16/05/2012 tarih ve 2011/591 Esas 2012/417 Karar sayılı ilamı ile davalı Osmangazi Belediyesi ve II Özel idaresi hakkında açılan davanın husumet yönünden reddine, Milli Eğitim Bakanlığı ile ilgili açılan davanın kabulü ile 8.000 TL kamulaştırmasız el atma bedelinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verildiği, kararın Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 07/03/2013 tarih 2012/25874 Esas - 2013/3902 Karar sayılı ilamı onandığı, ve Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16/05/2012 tarih ve 2011/591 Esas 2012/417 Karar sayılı ilamının kesinleştiği anlaşılmış ise de;

2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun 24/05/2013 tarih 6487 sayılı kanunla değişik geçici 6 Maddesinin 10. fıkrasının 3. cümlesinde "uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında 03/05/1985 tarihli ve 3194 sayılı imar kanununda ön görülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır." amir hükmü karşısında, mahkememizdeki davanın konusu davacının mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamanın, taşınmazın genel ve düzenleyici bir işlem olan imar planı ile kamu hizmetine özgülenmesinden ve bu planda öngörülen kamulaştırma işlemlerinin zamanında yapılmamasından kaynaklandığı anlaşıldığından, davanın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğinden, dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelere göre;

1-2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun geçici 6/10 maddesi gereğince davanın idari yargı yolunda çözümlenmesi gerektiğinden USULDEN REDDİNE(…)”karar vermiş, temyiz edilen karar Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 24/6/2014 tarih ve E:2104/2162, K:2014/1254 sayılı ilamıyla onanarak kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı somut olaylardan bahisle; fiilen ve hukuken el konulan davaya konu taşınmazın bedeli olarak fazlaya ait hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000.00 TL’sinin, kesin hüküm ve kesin delil teşkil eden ilk dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline;  tapu kaydı ilk davadaki verilen ve kesinleşen mahkeme kararına istinaden davalı adına tescil edildiğinden, söz konusu taşınmazla ilgili davalı tarafından herhangi bir tasarruf yapılmaması açısından yürütmenin durdurulması kararı verilmesine karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmış;  daha sonra davacı vekili talep miktarını 392.400,00 TL olarak ıslah etmiştir.

Bursa 3. İdare Mahkemesi; 18.12.2015 gün ve E:2014/1030, K:2015/1444 sayı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyerek, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine Danıştay Altıncı Dairesi, 30.11.2016 gün ve E: 2016/2212, K:2016/7909 sayı ile, “(…)düzenlemeye göre; uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içerisinde imar programları veya imar uygulamaları yapılması ve bütçe imkânları dâhilinde bu taşınmazların ilgili idarelerce kamulaştırılması veya imar planı değişikliği yapılması/yaptırılması zorunluluğu getirilerek bu konuda vatandaşların karşılaştıkları mağduriyetlerin giderilmesi, bu kapsamda kalan taşınmazların bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç beş yıllık süre içerisinde bütçe imkanları dahilinde ilgili idarelerce kamulaştırılması veya taşınmazların mevcut imar planı bulunup bulunmadığı veya imar planı yapılabilecek yerlerden olup olmadığı durumuna göre imar planı/imar uygulaması/toplulaşma yapılmak/yaptırılmak suretiyle başka yerden mümkün ise müstakil, değilse hisseli parsel verilmesi veyahut taşınmazların tahliye edilerek kullanıma imkan verecek biçimde malikine iade edilmesi amaçlanmıştır.

Kanunda düzenlenen 5 yıllık sürenin ek 1. madde kapsamında kalan ve bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce tasarruf hakkı kısıtlanan taşınmazlar hakkında da bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlayacağı, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılan ancak henüz karara bağlanmayan veya kararı kesinleşmeyen davalara da bu madde hükümlerinin uygulanacağı sonucuna ulaşılmaktadır.

Bu durumda, yeni yasal düzenleme uyarınca bu aşamada hukuken uyuşmazlığın esası hakkında karar verme olanağı bulunmadığından, İdare Mahkemesince tüm bu hususlar göz önünde bulundurularak yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Bursa 3. İdare. .Mahkemesince verilen 18/12/2015 tarihli, E:2014/1030, K:2015/1444 sayılı kararın BOZULMASINA…” karar vermiş;  karar düzeltme istemi, aynı Dairece 29.5.2017 gün ve E:2017/1501, K:2017/4230 sayı ile reddedilmiştir.

Bursa 3.İdare Mahkemesi; 11.7.2017 gün ve E: 2017/956, K:2017/1258 sayı ile, bozmaya uyarak dava dosyasını yeniden incelemiş ve yeni yasal düzenleme uyarınca bu aşamada hukuken uyuşmazlığın esası hakkında karar verme olanağının bulunmadığı gerekçesiyle;  konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine Danıştay Altıncı Dairesi; 9.11.2017 gün ve E:2017/6861, K:2017/8691 sayı ile, “(…)"İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" başlıklı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesi, idari dava türlerini; İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları ile idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları olarak sınıflandırmıştır.

 (…)dava konusu taşınmazın imar planında "lise alanı" olarak belirlenmesi ve uzun süre herhangi bir uygulama işlemine alınmaması veya kamulaştırılmamasının hukuka uygunluğunun denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesine ilişkin uyuşmazlık idari yargının görev alanında bulunduğundan tazminat taleplerinin adli yargı yerlerinde açılacak davaya konu edilmesine hukuken olanak bulunmamakla birlikte, görülmekte olan davanın yukarıda tanımı yapılan idari dava türleri kapsamında bir dava olarak açılmadığı, daha önce adli yargı mercii tarafından karara bağlanmış tazminat talebinin saklı tutulan fazlaya ilişkin kısmına yönelik olduğu, dolayısıyla adli yargı mercii tarafından karara bağlanmış olan davanın devamı niteliğinde olması nedeniyle uyuşmazlığın adli yargıda görülmesi gerektiği sonucuna varıldığından davanın görev yönünden reddedilmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Bursa 3. İdare Mahkemesince verilen 11/07/2017 tarihli, E:2017/956, K:2017/1258 sayılı kararın BOZULMASINA…” karar vermiştir.

BURSA 3.İDARE MAHKEMESİ; 29.5.2018 gün ve E:2018/461 sayı ile, Mahkemelerinin 11/07/2017 tarih E:2017/956, K:2017/1258 sayılı kararının Danıştay Altıncı Dairesinin 19/11/2017 tarih E:2017/6861, K:2017/8691 sayılı kararı ile bozulması üzerine bozma kararına uyulduğunu belirterek;  bozma kararındaki gerekçelerle; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi uyarınca davada Mahkemelerinin görevsizliğine, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca olumsuz görev uyuşmazlığı çıkarılmak üzere Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına, iş bu davanın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin ertelenmesine, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası ile iş bu dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 22.10.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığın esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının hissedar olduğu taşınmazın uygulama imar planında “Lise Alanı” olarak belirlendiği, aradan uzunca bir süre geçmesine karşın kamulaştırma yapılmaksızın el atıldığından bahisle adli yargı yerinde; fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile açılan tazminat davasının,  kesinleşen Asliye Hukuk Mahkemesi kararıyla hüküm altına alındığından dolayı ek tazminat bedelinin tahsili; idari yargı yerinde de, el konulan taşınmazın bedelinin ilk dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinde;  “Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.

a) Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.

b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Yeniden düzenleme dördüncü cümle: 12/7/2013- 6495/73 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.

Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. (Yeniden düzenleme üçüncü cümle: 12/7/2013- 6495/73 md.) Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar.

Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir.

Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir.

İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir.

c) (Ek: 3/7/2005-5403/25 md.) Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere plânlanamaz…” hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan, taşınmazın imar planında “dere mutlak koruma alanı”nda kalması nedeniyle taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlanması nedenine dayalı olarak davacının Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açtığı tazminat davasında, bu Mahkemece 4.11.1983 günlü, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6 ncı maddesinin bazı fıkralarının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz başvurusunda; Anayasa Mahkemesi 25.9.2013 tarih ve E: 2013/93, K: 2013/101 sayılı kararında “… Davacının mülkü üzerinde tasarruf etme hakkının kısıtlanması, idarenin bir eyleminden değil, idari bir işlem niteliğinde olduğu tartışmasız olan imar planından kaynaklanmaktadır. Olayda, idarenin fiili el koyma niteliği taşıyan bir eylemi henüz bulunmamakta, aksine kanunen yapması gereken kamulaştırma işlemlerini yapmamak biçiminde tezahür eden bir eylemsizliği söz konusudur. Öte yandan kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerekmektedir. Oysa, mahkemede görülen davaya konu olayda olduğu gibi imar kısıtlamalarında taşınmaz zilyetliği malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kalması söz konusu olmaktadır. Sonuç olarak, davacının taşınmazının imar planlarında “dere mutlak koruma alanı” nda bırakılması nedeniyle, tasarruf hakkının kısıtlanmasının kamulaştırmasız el atma sonucu olduğu ve tasarruf hakkının kısıtlanması sebebiyle doğan zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla bakılmakta olan dava, itiraz başvurusunda bulunan mahkemenin görev alanına girmemektedir. Nitekim Anayasanın 158. maddesi ile adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesinin istikrar bulmuş içtihatları da bu yöndedir…” gerekçesiyle, Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvurusu, başvuran mahkemenin yetkisizliği nedeniyle oybirliğiyle reddedilmiştir.

Yine taşınmazı imar planında “spor alanı” olarak ayrılan davacının Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında, davalı idarelerin görev itirazları nedeniyle Danıştay Başsavcılığınca çıkartılan olumlu görev uyuşmazlığında, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce olumlu görev uyuşmazlığı talebinin kabulü ile ilgili Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılması yolunda verilen karar nedeniyle, anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünce 18.9.2013 tarihinde verilen kararda (Başvuru No: 2013/1586) “…Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibariyle yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama, Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından usul şartlarına ve hukuka uygun olarak gerçekleştirilmiş olup, başvurucu derece mahkemelerinde kendi delillerini ve iddialarını sunma fırsatını bulmuş ve bunlar Uyuşmazlık Mahkemesi’nce gereği gibi değerlendirilmiştir… Açıklanan nedenlerle, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesi kararının bariz bir şekilde keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin ‘açıkça dayanaktan yoksun olması’ nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir…” gerekçesiyle, davacının başvurusu oybirliğiyle reddedilmiştir. (Resmi Gazete, 30.10.2013, Sayı:28806)

Son olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.10.2013 tarih ve E.2013/603, K.2013/1503 sayılı kararıyla, imar planındaki kısıtlamalardan kaynaklanan ‘hukuki el atmalardan’ kaynaklanan tazminat istemli davaların idari yargının görevinde olduğu hüküm altına alınmıştır.

İdare Mahkemesinin, Danıştay 6.Dairesinin bozma kararına uymak suretiyle yaptığı başvuru gerekçesi ile ilgili olarak da; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Kısmi Dava’’ başlıklı 109.maddesinde; “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.'' hükmü yer almakta olup, bu düzenleme çerçevesinde, talep konusu niteliği itibariyle bölünebiliyor ise kısmi davanın varlığından bahsedilebilecektir.

Alacağın tamamı aynı hukuki ilişkiden doğup, şimdilik sadece bir kesimi dava ediliyorsa kısmi davadan söz etmek gerekecek olup, kısmi dava davacı lehine karara bağlandıktan sonra, alacağın geri kalan kısmı için ek dava açılması söz konusu olacaktır. Somut olayda da davacı tarafından Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2011/591,  K:2012/417 sayılı dosyasında görülen ilk davada aynı hukuki ilişki ve konudan doğduğu ifade edilen alacağın bir kısmı dava edilmiş, iş bu dava kabul ile neticelendikten sonra ise, Bursa 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2013/128, K:2013/150 sayılı dosyasında görülen ek dava açılmış olmakla;  davacı tarafından ilk etapta açılmış olan Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2011/591 sayılı dosyasında görülen davanın 6100 sayılı Yasa kapsamında kısmi dava mahiyetinde olduğu anlaşılmıştır.

Bursa 8. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2013/128 sayılı dosyasında görülen dava, yukarıda izahı yapıldığı üzere, daha önceden fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak suretiyle açılıp karara bağlanan alacak miktarının kalan kısmı bakımından bir ek dava mahiyetindedir. Her ne kadar, bu davaların konuları ve tarafları birbirleri ile aynı olsa da, bahse konu ek dava yeni bir dava olup, bu dava için yeniden dava harcı alınması, yeniden taraf teşkili sağlanarak yargılama yapılması, gerekirse yeniden bilirkişi incelemesi yapılıp delillerin yeniden toplanması gerekmekte, dolayısıyla ek davanın ilk aşamasından itibaren, ilk açılan kısmi davadan bağımsız olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

Tüm bu açıklamaların ışığında; davaya konu olayda, davacının hissedar olduğu Bursa ili, Osmangazi İlçesi, Yunuseli Mahallesi, 5104 ada, 1 parsel sayılı taşınmaza, imar planında “okul/lise alanı” olarak ayrılmak suretiyle, hukuken el atıldığı iddiası ile meydana geldiği belirtilen zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir. Mahkememizin emsal nitelikteki 29/12/2014 gün ve E:2014/1006, K:2014/1077; 29.01.2018 gün ve    E: 2017 / 796, K:2018/ 27 sayılı kararları da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle, Bursa 3. İdare Mahkemesince yapılan 29.5.2018 gün ve E:2018/461 sayılı başvurunun reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Bursa 3. İdare Mahkemesince yapılan 29.5.2018 gün ve E:2018/461 sayılı BAŞVURUNUN REDDİNE, 22.10.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                 Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                            Mehmet                             Birol        

    DURSUN                   BOZER                            AKSU                            SONER            

 

 

 

                                            Üye                                  Üye                                Üye                    

                                    Süleyman Hilmi                   Aydemir                         Nurdane           

                                         AYDIN                             TUNÇ                           TOPUZ