Hukuk Bölümü         1989/7 E.  ,  1989/8 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

            Davacı           : Y.T.

            Davalı            : T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü

             O L A Y         : 14.3.1975 tarihinden beri Kara Kuvvetleri Komutanlığı Ankara Basımevinde 657 sayılı Kanun kapsamında cilt ustası olarak çalışmakta olan davacı yaptığı işin gereği, iş yerinde zehirlenmeye yol açan gazların bulunduğunu ileri sürerek, bu zararları en aza indirmek amacı ile getirilmiş bulunan 5434 sayılı Kanunun 32. maddesinin d/II bendi hükümlerinden yararlanmak isteği ile 26/2/1986 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığına başvurmuştur. Davacı başvurunun reddine ilişkin 20/3/1986 tarihli yazıyla tesis edilen işlemin iptali isteği ile idari yargı yerinde dava açmıştır.

            ANKARA 1. İDARE MAHKEMESİ; 23.11.1988 gününde, E:1986/454,K:1988/1370 sayıyla: 1602 sayılı Kanunun 2568 sayılı Kanunla değişik 20. maddesine göre davacının asker kişi sayıldığı, aynı maddede askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlığın çözüm yerinin Askeri Yüksek İdare Mahkemesi olduğu gerekçesiyle davayı görev yönünden reddetmiştir. Karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

            Davacı vekilinin aynı istekle Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açtığı davada ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ BİRİNCİ DAİRESİ, 21/2/1989 gününde, E:1989/85, sayıyla, Anayasa’nın 157 maddesi ve 1602 sayılı Kanunun 2568 sayılı Kanunla değişik 20. maddesinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu belirtilerek olayda davaya konu edilen işlemin askerlik mesleğinin özellikleri açısından değerlendirilecek bir yanı bulunmadığı gerekçesiyle daha önce Ankara 1. İdare Mahkemesinde açılan davanın görev yönünden reddedilmiş olması karşısında yargı yerinin belirlenmesi için 2247 sayılı Kanunun 19. maddesi uyarınca Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurmuş,olumsuz görev uyuşmazlığı çıkartmıştır.

             İNCELEME VE GEREKÇE           : Türk Milleti adına karar veren Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü , Muammer TURAN'ın Başkanlığında: Hüseyin ÖRMECİ, Kamil KADIOĞLU, Rüştü ALTAY, Aysel PEKİNER, Abdullah DEMİR ve Ali HÜNER’in katılmaları ile yaptığı 10.4.1989 günlü toplantıda geçici raportör Hakim Ayten ANIL’ın raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan, toplantıya Cumhuriyet Başsavcısı yerine katılan Yardımcı Bekir MAVİOĞLU’nun; Davacı, 5434 sayılı Kanun’un 32. maddesine dayanarak hizmet müddetinin arttırılmasını istemektedir. 1602 sayılı Kanunun 20. maddesine göre asker kişi sayılmakta beraber, yaptığı iş askeri nitelikte olmadığından uyuşmazlığın çözümünün idare mahkemesine ait olduğu yolundaki açıklaması ile, Danıştay Başsavcısı yerine katılan Savcı M. İlhan DİNÇ’in:1602 Sayılı Kanuna göre davacının asker kişi olduğu, ancak hizmetin gereği askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özelliği gibi hususların gözönünde bulundurulması gerekmediğinden dava konusu işlemin askeri hizmete ilişkin bulunmadığı bu nedenle çözüm yerinin genel görevli idari yargı yeri olması gerektiği şeklindeki açıklaması ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcısı Turgut AKAN’ın:Yapılan işlem asker kişiyi ilgilendirmekte ise de askeri nitelikte olmadığı bu nedenle 1602 sayılı Kanun 20. maddesinde öngörülen “asker kişiyi ilgilendirme” ve “askeri hizmete ilişkin bulunma” şartları birlikte gerçekleşmediğinden davanın çözüm yerinin idari yargı yeri olduğu yolundaki açıklamaları dinledikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

            Anayasa’nın 157. maddesinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaksızın davaya bakacağı hükme bağlanmış; 20/7/1972 günlü, 1602 sayılı Kanunun 25/12/1981 günlü ve 2568 sayılı Kanunla değişik şeklinde de aynı hükme yer verilmiştir. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlemin “asker kişiyi” ilgilendirmesi ve “askeri hizmete ilişkin” bulunması şartlarının birlikte bulunması gerekmektedir.

            1602 sayılı Kanunun değişik 20. maddesinde: Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.

            Bu hükme göre Kara Kuvvetleri Komutanlığı basımevinde ciltçi olan davacının asker kişi sayıldığı tartışmasızdır.

            Bu durumda askeri olmayan makamlarca tesis edilen idari işlemlerle ilgili uyuşmazlıkların Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde çözümlenmesi yönünden askeri hizmete ilişkin idari işlem kavramının içine girip girmediğinin incelenmesi gerekmektedir.

            İdare, işlem tesis ederken kanunda sayılan bu asker kişilerden herhangi birini gözönünde tutmuş, bu kişinin askeri yeterlik ve yeteneklerini, tutum ve davranışlarını, askeri geçmişini, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve ödevlerini, askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri, askeri kural gerek ve geleneklerini gözönünde tutarak değerlendirmiş ise, bu idari işlem askeri nitelikli bir işlemdir.

            Yukarıda belirtildiği üzere, işlemi tesis eden makam askeri olmayan bir makam olsa bile durumu değişmez. Bu şartlarda böyle bir işlemde menfaati ihlal edilen kişi sivil de olsa açtığı dava Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde görülebilecektir.

            İdari işlemin yargısal denetiminde askerlik mesleğinin gereklerini yakından bilmenin önem taşımadığı hallerde işlem askeri makamlarca tesis edilmiş olsa bile dava sivil idare mahkemesinde çözümlenecektir.

 Bu durumda, bir davanın Askeri Yüksek Mahkemesinde çözümlenip çözümlen-meyeceği meselesinde ölçünün idari işlemi tesis eden makam yönünden ayrıma tabi tutulmayıp yapılan işlemin niteliğine,asker olma vasfının ağırlıklı olup olmadığına bakılması görevli mahkemenin tayininde en doğru yol olacaktır.

            Olayda davacının idare mahkemesinde ve Askeri Yüksek  İdare Mahkemesinde açtığı her iki davada istek, çalışma şartları bakımından 17/6/1949 günlü, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 32. maddesinin d/II bendiyle sağlanan fiili hizmet süresi zammından yararlanmaktadır. Davanın çözümünde davacının asker kişi sayılmasının bir önemi yoktur. Dava karara bağlanırken askerlik mesleğinin özelliklerinin yakından bilinmesi bir fayda sağlamayacaktır. Çözümlenecek mesele  herhangi kamu kurumunda ciltçilik yapan sivil vatandaşın aynı yöndeki isteğinden ve onun çözümünde varılacak sonuçtan farklı olmayacaktır. Mesele yapılan işlemin mevzuata uygun olup olmadığının denetimidir.

            Konu asker kişiyi ilgilendirmekle beraber askeri nitelikte bir işlem bahis konusu olmadığından 1602 sayılı Kanunun değişik 20. maddesinde öngörülen “asker kişiyi ilgilendirme” ve “askeri hizmete ilişkin bulunma” şartları birlikte gerçekleşmemiştir. Bu itibarla davanın çözüm yeri idari yargıdır.

           SONUÇ         : Anlaşmazlığın, niteliğine göre davanın İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiğine, bu nedenle Ankara 1. İdare Mahkemesi’nin 23.11.1988 günlü E:1986/454, K:1988/1370 sayılı görevsizlik kararının kaldırılmasına, 10.4.1989 gününde KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ  ile karar verildi.