Hukuk Bölümü         2009/77 E.  ,  2010/5 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : R-O Otomotiv San. Tic. Ltd. Şti.

Davalı            : Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (İstanbul Bölge Müdürlüğü)      

 O L A Y          :Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İstanbul Bölge Müdürlüğü’nün 26.10.2006 gün ve 49328 sayılı işlemi ile, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 3. ve 92. maddelerine muhalefet edildiğinden bahisle 108. maddesine dayanılarak aynı Kanunun 98. ve 107. maddelerine göre para cezası verilmiştir.

Davacı, para cezasına karşı adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi, 29.12.2006 gün ve  Değ.İş.E/K:2006/907 sayılı yetkisizlik kararı ile dosyayı Şişli  Sulh Ceza Mahkemesi'ne göndermiştir.

ŞİŞLİ 1. SULH CEZA MAHKEMESİ; 05.12.2007 gün ve Müt No: 2007/2240, Müt. K. No: 2007/2240 sayı  ile, muteriz tarafından idari para cezasına karşı Mahkemelerinde itiraz edilmiş ise de, 4857 Sayılı Yasa'nın 01.07.2005 tarih ve 5378 Sayılı Kanunun 30. md. ile değiştirilen 108/2 md. gereğince idari para cezalarına karşı yetkili idare mahkemesinde itiraz edilebileceğinin bildirildiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar kesinleşmiştir.

Davacı, bu kez, söz konusu idari para cezasının iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 1. İDARE MAHKEMESİ; 12.11.2008 gün ve E:2008/1826, K:2008/1748 sayı ile davanın, 4857 sayılı İş Kanununun 92. maddesine ve 3. maddesine muhalefet edildiğinden bahisle tesis edilen para cezasının iptali istemiyle açıldığı;  5326 sayılı Kabahatler Kanununun 3. maddesinde: Bu kanunun, a) İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde, b) Diğer genel hükümleri idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında uygulanır” hükmünün yer aldığı;  5728 sayılı kanunun 578.maddesiyle 4857 sayılı kanunun 108. maddesinde ikinci fıkrasında idari para cezalarına karşı idare mahkemelerinde dava açılacağını düzenleyen hükmünün kaldırdığının anlaşıldığı; yukarıda anılan yasa hükümleri uyarınca özel kanunlarda idari para cezalarına karşı idare mahkemelerinde dava açılacağını düzenleyen hükümlerin bulunmaması durumunda davanın 5326 sayılı kabahatler kanunu uyarınca sulh ceza mahkemesinde açılacağının açık olduğu; dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin 4857 sayılı İş Kanununun 92. maddesine ve 3. maddesine muhalefet ettiğinden bahisle tesis edilen para cezasının iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığının anlaşıldığı; bu durumda yukarıda anılan yasa hükmü uyarınca 4857 sayılı iş kanununun 92. ve 3. maddesine muhalefetten dolayı verilen para cezalarına karşı idare mahkemelerinde dava açılacağını düzenleyen 108. maddenin ikinci fıkrasının 5728 sayılı yasanın 578. maddesiyle mülga olması nedeniyle 5326 sayılı kabahatler kanunu uyarıca görevli mahkemenin sulh ceza mahkemesi olacağı gerekçesiyle;  davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine,  karar vermiş; bu karar kesinleşmiştir.

            İNCELEME VE GEREKÇE:

            Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU, Mahmut BİLGEN, Habibe ÜNAL, Nüket YOKLAMACIOĞLU Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK’ın katılımlarıyla yapılan 01.02.2010 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulunun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği…” açıkça belirtilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının; davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece 15. maddede belirtilen hükmün aksine, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası temin edilmeden  gönderildiği görülmekte ise de; Başkanlıkça adli yargı dosyasının Mahkemesinden getirtildiği, öte yandan davacı Şirket temsilcisi tarafından İdare mahkemesine verilen dilekçede, adli yargıdaki görevsizlik kararı olarak  Şişli  Sulh Ceza Mahkemesi'nin 2006/4168 sayılı kararını göstererek dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesini istediği görülmekte ise de; dosyalar üzerinde yapılan incelemede, bu sayının sehven yazıldığı, adli yargı yerindeki dosyanın Şişli 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 05.12.2007 gün ve Müt No: 2007/2240, Müt. K. No: 2007/2240 sayılı dosyası olduğunun anlaşıldığı;  bu şekildeki başvuruda her ne kadar Yasanın öngördüğü kurallara tam bir uyum söz konusu değil ise de; Mahkemenin önüne gelmiş bulunan uyuşmazlığı çözmek  gerek usul ekonomisine, gerekse de Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluş amacına uygun olacağından  ve sonuçta usule ilişkin başkaca bir noksanlık da bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

            II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör - Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 4857 sayılı Kanun’un 3, 92, 98, 107 ve 108. maddelerine göre verilen idari para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 3. maddesinde, işyerini bildirmeye ilişkin düzenlemeye yer verilmiş; 92. maddesinde, teftiş ve denetleme sırasında işverenlerin, işçilerin ve bu işle ilgili görülen başka kişilerin izleme, denetleme ve teftişle görevli iş müfettişleri tarafından çağrıldıkları zaman gelmek, ifade ve bilgi vermek, gerekli olan belge ve delilleri getirip göstermek ve vermek ve birinci fıkrada yazılı görevlerini yapmak için kendilerine her çeşit kolaylığı göstermek ve bu yoldaki emir ve isteklerini geciktirmeksizin yerine getirmekle yükümlü oldukları;  98. maddesinde, işyerini bildirme yükümlülüğüne aykırılık halinde verilecek idari para cezaları belirtilmiş; 107. maddesinde, bu Kanunun; 92 nci maddesinin ikinci fıkrasındaki yükümlülüklerini yerine getirmeyen işveren veya işveren vekiline para cezası verileceği belirtilmiş; “İdari para cezalarının uygulanmasına ilişkin hususlar” başlığını taşıyan 108. maddesinde ise, “(Değişik: 15/5/2008-5763/10 md.) Bu Kanunda öngörülen idari para cezaları, 101 ve 106 ncı maddelerdeki idari para cezaları hariç, gerekçesi belirtilmek suretiyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürünce verilir. 101 ve 106 ncı maddeler kapsamındaki idari para cezaları ise doğrudan Türkiye İş Kurumu İl Müdürü tarafından verilir ve genel esaslara göre tahsil edilir. 106 ncı maddeye göre verilecek idari para cezası için, 4904 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin (h) bendindeki tutar esas alınır.”  denilmiş,  madde hükmü  26.5.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

4857 sayılı İş Kanunu’nda idari para cezasına karşı kanun yoluna ilişkin bir düzenleme yer almamaktadır.         

1.6.2005 tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesi üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nce, sözü edilen Kanun’un diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımlar ile bunlara karşı yapılacak itirazlara ilişkin görev hükümleri üzerindeki etkisinin incelenmesi sonucunda: diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımın, dayanağı olan yasanın amacı dikkate alınarak; Kabahatler Kanunu’nun 1., 2., 16. ve 19. maddelerinde belirtilen koşulları taşıması,  27. maddenin (1) numaralı bendinde belirtilen idari yaptırımlardan olması halinde, idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin olanlarına karşı 1.6.2005 tarihinden sonra yapılacak itirazlarda sulh ceza mahkemelerinin genel görevli kılındığına ve bu nedenle doğan görev uyuşmazlıklarında adli yargı yerinin görevli bulunduğuna karar verilmiştir.

Daha sonra,  30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 3 üncü maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesinde        " (1) Bu Kanunun;

            a) İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

            b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

            uygulanır." denilmiştir.      

19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre,  Kabahatler Kanunu’nun; İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterildiği durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

            Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

            İncelenen uyuşmazlıkta, öngörülen idari para cezasının 5326 sayılı Kanun’un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 4857 sayılı İş Kanunu’nda da idari para cezasına itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediği anlaşılmıştır. Bu durumda, Kabahatler Kanunu’nun 3. maddesinde belirtildiği üzere, idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacak olması nedeniyle, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Yasa hükümleri dikkate alınacağından, idari para cezasına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, anılan Kanunun 27. maddesinin (1) numaralı bendi uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Sulh Ceza Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 SONUÇ    : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Şişli 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nce verilen 05.12.2007 gün ve Müt No: 2007/2240, Müt. K. No: 2007/2240 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 01.02.2010 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.