Ceza Bölümü         2004/49 E.  ,  2005/12 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : K.H.

Sanık            : E.S. 

            O L A Y          : Gölcük Tersanesi Komutanlığı 81 Döküm Fabrikasında Demir Esaslı  Metaller Kısmında Kısım Şefi olarak görevli 17496216 sigorta sicil numaralı sanık E.S.’ın, 7.1.2002 günü ve dört ay öncesi kadar bir zaman içinde çalıştığı dökümhanede külçe halinde bulunan bakır ve çinko madenlerini kendisine ait aracın arka koltuğuna koymak suretiyle Komutanlıktan dışarıya çıkardığı, anlaşmış olduğu ve hurdacılık yapan kişilere hurda fiyatına sattığı, böylece, hırsızlık suçunu işlediği ileri sürülerek,  eylemine  uyan Türk Ceza Kanunu’nun 491/3, 522, 80. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle Gölcük Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 14.1.2002 gün ve E:2002/15, K:2002/9 sayılı iddianamesi ile kamu davası açılmıştır. 

 GÖLCÜK SULH CEZA MAHKEMESİ: 6.6.2002  gün ve E:2002/221, K:2002/313 sayıyla; sanığın, 353 sayılı Yasa’nın  10/D. madde ve bendi uyarınca  asker kişi sayıldığı, asker kişinin, askeri mahalde işlediği ileri sürülen suç nedeniyle Askeri Ceza Kanunu’nun 131. maddesi uyarınca yargılanması gerektiği açıklanarak, yargılama görevinin askeri yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, sanık tarafından temyiz edilen karar  Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin onama kararı ile kesinleşmiştir. 

DONANMA KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ: 22.1.2004 gün ve E:2004/65, K:2004/9 sayıyla; sanığın 353 sayılı Yasa’nın 10/D. maddesi  uyarınca asker kişi olarak tanımlandığı, ancak 26.5.2000 tarihinde yürürlüğe giren 4551 sayılı Yasa ile Askeri Ceza Kanunu’nun 3. maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle Askeri Ceza Kanunu’nun askeri işçiler için uygulanamayacağı, bu nedenle yüklenen eylemin Askeri Ceza Kanunu’nun 131. maddesinde düzenlenen askeri eşyayı çalmak suçunu değil, Türk Ceza Kanunu’nun  491/3. maddesinde düzenlenen “hırsızlık” suçunu oluşturacağı, sanığın 8.1.2002 günü Tersane Komutanlığından ilişiğinin de kesildiği açıklanarak, yargılama görevinin adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, temyiz edilmeyen karar kesinleşerek, dava dosyası, Donanma  Komutanlığı Askeri Savcılığı’nca, Mahkememize gönderilmiştir.

 İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Cafer  ŞAT’ın Başkanlığında, Üyeler; Süleyman ÖZCAN, Hamdi Yaver AKTAN, Muvaffak TATAR, Recep SÖZEN, Hasan DENGİZ, M. Sadık LİMAN’ın  katılımlarıyla yapılan 7.3.2005 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME : Yapılan incelemede,usule ilişkin işlemlerde 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun’da belirtilen süre ve biçim yönünden bir eksiklik bulunmadığı, adli ve askeri yargı yerleri arasında Yasa'nın 14. maddesinde öngörüldüğü biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu anlaşıldığından, esasın incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ :Raportör-Hakim G.Fatma BÜYÜKEREN’in, davanın çözü-münde askeri yargı yerinin görevli olduğu yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Askeri Yargıtay  Başsavcı  Yardımcısı Haluk ZEYBEL’in, davanın çözümünün askeri yargı yerinin görev alanına girdiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: 

353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu Ve Yargılama Usulü Kanunu'nun "Askeri Mahkemelerin Görevleri" başlığı altında düzenlenen İkinci Bölümünde yer alan "Genel Görev" başlıklı 9. maddesinde; "Askeri Mahkemeler Kanunlarda aksi yazılı olmadıkça asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler" denilmektedir. 

"Askeri suç" ise, öğretide ve uygulamada;

            a) Unsurları ve cezalarının tamamı Askeri Ceza Kanunu'nda yazılı olan, başka bir anlatımla, Askeri Ceza Kanunu dışında hiçbir ceza yasası ile cezalandırılmayan suçlar,

            b) Unsurları kısmen Askeri Ceza Kanunu'nda, kısmen diğer ceza yasalarında gösterilen suçlar, 

            c) Türk Ceza Kanunu'na atıf suretiyle askeri suç haline dönüştürülen suçlar, olmak üzere üç grupta mütalâa edilmektedir. 

Aynı Yasa’nın “Asker kişiler” başlığı altında düzenlenen 10. maddesinde “ Bu Kanunun uygulanmasında aşağıda yazılı olanlar asker kişi sayılırlar” denilmekte ve D bendinde “Askeri işyerlerinde çalışan ve İş Kanununa tabi bulunan işçiler” hükmü yer almakta, 17. maddesinde, “Askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez. Ancak suçun, askeri bir suç olmaması, askeri bir suça bağlı bulunmaması halinde askeri mahkemenin görevi sona erer” denilmektedir. 

            Askeri Ceza Kanunu’nun 4551 sayılı Yasa  ile değişik 3. maddesinde; “Askeri şahıslar; Mareşalden asteğmene kadar subaylar, astsubaylar, Milli Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan sivil personel, uzman jandarma ve uzman erbaşlar, erbaş ve erler ile askeri öğrencilerdir. 

Milli Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan Devlet memurlarının asker kişi sıfatları, 4.1.1961 tarihli ve 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 115 nci maddesinde belirtilen yükümlülükleri ile sınırlıdır” hükmüne yer verilmektedir. 

211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun 115. maddesi (b) bendinde, “Bütün sivil personel emrinde çalıştıkları askeri âmirlere karşı ast durumunda olup bu kanunun 14 üncü maddesinin asta tahmil ettiği vazifeleri aynen yapmaya mecburdurlar. Hilafına hareket edenler askerlerin tabi olduğu cezai müeyyidelere tabi olurlar” hükmü yer almakta olup, aynı Kanun’un 14. maddesi ikinci bendinde “Ast muayyen olan vazifeleri, aldığı emri vaktinde yapar ve değiştiremez, haddini aşamaz. İcradan doğacak mesuliyetler emri verene aittir.” denilmektedir. Açıklanan madde hükümlerinden anlaşılacağı üzere, sırf askerlerin işleyecekleri suçlar hariç (firar, izin tecavüzü gibi), asker kişilerin işleyecekleri suçları işledikleri zaman, sivil personele de Askeri Ceza Kanunu’nun uygulanması gerekmektedir. 

            Askeri Ceza Kanunu’nun 131. maddesinde; “Askeri bir hizmet yaparken veya vazifeyi suiistimal ederek bir hizmet veya vazifeden ötürü tevdi veya emanet edilmiş olan para veya kıymeti ne olursa olsun bir eşyayı yahut kendisine tevdi veya emanet edilmiş olmasa bile her türlü askeri erzak, eşya ve hayvanları çalanlar veya zimmetine geçirenler, yahut ihtilâs edenler veya satanlar, yahut rehine verenler ve bunları bilerek satın alanlar veya rehin kabul edenler veya gizliyenler beş seneye kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılırlar.” hükmü düzenlenmiş bulunmaktadır.  

            Dosyanın incelenmesinden, sanığın 8.1.2002 günü Tersane Komutanlığından ilişiğinin kesildiği anlaşılmaktadır. 

            Olumsuz görev uyuşmazlığına konu kamu davasında, görevsizlik kararı veren askeri yargı yerince sivil personel olan sanık hakkında Askeri Ceza Kanunu hükümlerinin uygulanamayacağı gerekçesine yer verilmiş ise de; yukarıda açıklanan nedenlerle suç tarihinde “asker kişi” statüsünde bulunan sanık hakkında Askeri Ceza Kanunu hükümlerinin uygulanabileceği, böylece yüklenen eylemin “askeri suç” olduğunun kabulü gerekmektedir. Ancak, sanığa yüklenen eylemin Askeri Ceza Kanunu’nun 131. maddesinde yer alan suçlardan hangisine uygun olduğunun görevli mahkemece değerlendirileceği kuşkusuzdur. 

Bu durumda, 353 sayılı Yasa’nın 17. maddesi hükmü uyarınca, yüklenen suçun askeri suç olması nedeniyle askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesi askeri mahkemenin görevini değiştirmeyeceğinden, davanın askeri yargı yerinde görülmesi ve Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kaldırılması gerek-mektedir. 

SONUÇ         : Davanın çözümünde ASKERİ YARGI yerinin görevli olduğuna, bu nedenle Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nin 22.1.2004 günlü ve E:2004/65, K:2004/9 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 7.3.2005 günü OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.