Hukuk Bölümü         2011/15 E.  ,  2011/115 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

            Davacı            : G.Y.

            Vekili             : Av. A.K.Ç.

            Davalılar         : 1-İSKİ Genel Müdürlüğü

             Vekili              : Av. N.Ş.

                                      2- K.İnşaat San. ve Tic. A.Ş.

           O  L  A  Y       : Davacı vekili, dava dilekçesinde; Bahçelievler ilçesinden gelip Ataköy 11. Kısım Site sınırından geçerek, Bakırköy İlçesi sahiline dökülen ve genelde yağmur suları ile birlikte pis ve atık suları (kanalizasyon suları) taşıyan Tavukçu Deresi'nin, ıslah çalışmaları ve ana kolektör hattı inşaatı işinin, İSKİ Genel Müdürlüğü tarafından K.İnşaat San. ve Tic. A.Ş.'ye ihale edildiğini, İSKİ Genel Müdürlüğü’nün Tavukçu Deresi ıslah projesi çerçevesinde ve denetim ve kontrolü altında davalı müteahhit firma tarafından yürütülen, yağmur suları ile birlikte pis ve atık suları taşıyan Tavukçu Deresi'nin ıslah çalışmaları sırasında, Bakırköy Öğretmenevi bitişiğindeki köprü menfezinin kapatılması ve bu dereye bağlanan kanalizasyon rögarlarının bakımsız ve tıkalı olması sonucu 13.10.2007-14.10.2007 tarihlerinde İstanbul'da meydana gelen yağmur yağışıyla birlikte yağmur ve kanalizasyon sularının dere yatağından taştığı, Ataköy 11. Kısım Sitesi'ne ait 60 dönümlük alanın ve bu alanda bulunan 13 adet binanın bodrum katları ve zemin altında bulunan merkezi ısıtma sisteminin tamamının tavana kadar taşan sel ve kanalizasyon suları ile dolduğunu;  çalışmalar sırasında müteahhit firma tarafından dere yatağına bırakılan hafriyat ve molozların hem dere yatağının akışını hem de yol geçiş menfezlerini kapattığını, bunun sonucu meydana gelen sel neticesinde tüm sitenin ağır bir mağduriyet içerisine düşürüldüğünü; bu hususların Bakırköy 6. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2007/78 D.İş sayılı dosyası üzerinden yapılan keşifle bilirkişiler marifetiyle, ayrıca İstanbul Valiliği Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü mühendislerince hazırlanan hasar tespitine ilişkin 18.10.2007 tarihli raporla tespit edildiğini;  Ataköy 11. Kısım Kamelya Apt. A Kapısı Daire 2 Bakırköy adresinde ikamet eden müvekkilesi G.Y.’un bu adresteki taşınmaza ait depoda muhafaza ettiği muhtelif eşyaların, 13-14 Ekim 2007 tarihinde davalı Şirketin ihmal ve kusuru, davalı İSKİ Genel Müdürlüğü'nün ise dere ıslah projelerinin yetersizliği ile birlikte denetim ve kontrol eksikliği nedeniyle meydana gelen sel neticesinde kullanılamaz hale geldiğini; sel suyuna kanal sularının da karışmasıyla birlikte meydana gelen maddi zararın yanında, olayın insan sağlığını tehdit edici boyutlara ulaştığını; bu haksız fiil neticesinde depoda bulunan müvekkilesine  ait eşyaların sel suyuna maruz kalarak kullanılamaz hale geldiğini,  ayrıca deponun boya, badanasının zarar gördüğünü, depoya ait demir kapının menteşelerinin çürüyüp koptuğunu, davalıların üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmemeleri sonucu meydana gelen sel neticesinde müvekkilesinin maddi yönden olduğu kadar manevi yönden de yıprandığını, bu nedenle manevi tazminat taleplerinin de bulunduğunu; Tavukçu deresinin ıslah çalışmalarında yüklenici davalı K.İnşaat San. ve Tic. A.Ş. iken İş sahibinin davalı İSKİ Genel Müdürlüğü olduğunu, iş sahibinin yükleniciyi BK.55. maddesi anlamında denetleme ve kontrol yetkisinin bulunduğunu, bu durumda yüklenicinin 3. kişilere karşı vermiş olduğu zararlardan iş sahibinin de zincirleme sorumluluk ilkesi gereğince sorumlu bulunduğunu, İSKİ’nin kuruluşu hakkındaki 2560 sayılı Kanun hükümlerine göre, bu kuruluşun özel hukuk hükümlerine göre idare edilen bir kamu kuruluşu olduğunun kabulünün gerektiğini; Yargıtay kararlarıyla sabit olduğu üzere, Davalı K.İnşaat San. ve Tic. A.Ş. ile birlikte İSKİ Genel Müdürlüğü davaya konu haksız fiil nedeniyle meydana gelen zarardan zincirleme sorumluluk ilkesi gereğince sorumlu olduğunu, iş bu davada görevli yargı yerinin de Adli Yargı Yerleri olduğunu ifade ederek, sonuç itibariyle; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; davalıların, olay tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte 6.750- YTL maddi ve 4.000- YTL manevi olmak üzere toplam 10.750- YTL(davacı vekili 10.10.2008 tarihli dilekçesi ile tazminat miktarının 24.682 YTL olarak ıslah edilmesini istemiştir)  tazminat ödemeye mahkûm edilmesine karar verilmesi istemiyle 14.12.2007 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Bakırköy 10. Asliye Hukuk Mahkemesi, E:2007/615 sayılı, 26.12.2007 tarihli Tensip Tutanağı ile  yargılamanın 5.2.2008 gününe bırakılmasına karar vermiştir.

Davalılardan İSKİ Genel Müdürlüğü vekili, 16.1.2008 havale tarihli dilekçe ile cevap verme süresinin duruşma gününe kadar uzatılmasını talep etmiştir.

Davalı İdare vekilince, -üzerinde tarih ve Hakim havalesi olmayan, ancak evrak sıralaması itibariyle 1. Celseden önce verildiği anlaşılan- birinci cevap  dilekçesinde, yargı yoluna ilişkin her hangi bir itirazda bulunulmamış, yalnızca dere ıslah çalışmaları yapmanın İstanbul Büyükşehir Belediyesinin görevlerinden olduğu iddiasına yer  verilmiştir.

5.2.2008 gününde yapılan 1. celsede de davalı taraf görev itirazında bulunmamıştır.

Davalı İdare vekilince, 16.5.2008 havale tarihli dilekçede, görülen davaya bakmanın idari yargının görevinde olduğu, bu nedenle davanın  görev yönünden reddinin gerektiği iddia edilmiştir.

BAKIRKÖY 10. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 08.07.2009 günlü celsede ve  E:2007/615 sayı ile, Mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle, davalı vekilinin görevsizlik itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı İdare vekilince, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle 11.7.2009 tarihli dilekçe ile başvuruda bulunulması üzerine, dilekçe ve ekleri ilk önce sehven  Yargıtay’a gönderilmiş ise de, daha sonra  uyuşmazlık çıkarılmasını istemeye yetkili Makam olan Danıştay Başsavcılığına intikal ettirilmiştir..

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; 20.11.1981 tarih ve 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile, İstanbul Büyük Şehir Belediyesinin su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek ve bu amaçla gereken her türlü tesisi kurmak, kurulu olanları devralmak ve bir elden işletmek üzere, İstanbul Büyük Şehir Belediyesine bağlı müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini haiz bir kuruluş olarak, İstanbul Su ve Kanalizasyon idaresi Genel Müdürlüğü kurulmuş olup; anılan Kanun'un 2'nci maddesinin (b) bendinde, "Kullanılmış sular ile yağış sularının toplanması, yerleşim yerlerinden uzaklaştırılması ve zararsız bir biçimde boşaltma yerine ulaştırılması veya bu sulardan yeniden yararlanılması için abonelerden başlanarak bu suların toplanacakları veya bırakılacakları noktaya kadar her türlü tesisin etüt ve projesini yapmak veya yaptırmak; gerektiğinde bu projelere göre tesisleri kurmak ya da kurdurmak; kurulu olanları devralıp işletmek ve bunların bakım ve onarımını yapmak, yaptırmak ve gerekli yenilemelere girişmek," bu Genel Müdürlüğün görev ve yetkileri arasında sayılmış olduğu; tüzel kişiliğe sahip bir kamu kuruluşu olan anılan idarenin görev ve yetkisine verilen söz konusu hizmetlerden her birinin, genelin yararı için yürütülen birer kamu hizmeti olduğu, bu hizmetlerin hukuka uygun olarak yürütülmemesinin de, bu İdarenin Kamu Hukuku kurallarına göre sorumluluğunu gerektiren hizmet kusuru niteliğinde olduğu; Anayasanın 125'inci maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğunun kurala bağlandığı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davalarının, idari dava türleri arasında sayıldığı;  bu anayasal ve yasal durumlara göre, kamu idarelerinin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koydukları plan ve projeye uygun olarak yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi, bakım ve onarımı sırasında kişilere verilen zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerlerinin görevli bulunduğu, hizmetin, kamu idaresi tarafından bizzat veya yüklenici eliyle yürütülmesinin de, bu hukuki duruma etkili olmadığı,  dava dosyasında; davacının zararının, İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğünün kanunla kendisine görev olarak verilen hizmetleri gereği gibi yürütmemiş olmasından kaynaklandığı, bu nedenle, anılan İdarenin doğan zarardan sorumluluğu bulunduğunun ileri sürüldüğü, dolayısıyla; davadaki uyuşmazlığın çözümü, kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru ya da objektif sorumluluk esasına göre davalı idarenin sorumluluğunun bulunup bulunmadığının saptanmasını gerektirdiği,  bu saptamalar ise, idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden; 2577 sayılı Kanun'un 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendi kapsamında bulunan davanın görüm ve çözümünün, İdari Yargı'nın görevine girdiği gerekçesiyle;  2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi Mahkemesine uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık gönderilmesine  karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'un 1. maddesinde, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek ve bu amaçla gereken her türlü tesisi kurmak, kurulu olanları devralmak ve bir elden işletmek üzere İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğünün kurulduğu ve İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini haiz bir kuruluş olduğu; görev ve yetkilerinin düzenlendiği 2. maddesinin (b) bendinde: “Kullanılmış sular ile yağış sularının toplanması, yerleşim yerlerinden uzaklaştırılması ve zararsız bir biçimde boşaltma yerine ulaştırılması veya bu sulardan yeniden yararlanılması için abonelerden başlanarak bu suların toplanacakları veya bırakılacakları noktaya kadar her türlü tesisin etüt ve projesini yapmak veya yaptırmak; gerektiğinde bu projelere göre tesisleri kurmak ya da kurdurmak; kurulu olanları devralıp işletmek ve bunların bakım onarımını yapmak, yaptırmak ve gerekli yenilemelere girişmek olduğu” hükmünün yer aldığı; Anayasa'nın 125/son madde ve fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanun'un 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı davalarının, idari dava türleri arasında sayılmış bulunduğu;  dava konusu uyuşmazlığın, tüzel kişiliğe haiz bir kamu kuruluşu olan davalı idarenin ilgili mevzuat hükümleri gereğince kendisine tevdi edilen kamu hizmetini gereği gibi yerine getirmediği ileri sürülerek, dere ıslah projesinin yetersizliği ile denetim ve kontrol eksikliği nedeniyle meydana gelen söz konusu zararın tazmin edilmesi talebinden kaynaklandığından, kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında meydana gelen zararlardan dolayı, idarenin hizmet kusuru ya da objektif sorumluluk esasları çerçevesinde sorumlu olup olmadığının yargısal denetiminin, 2577 sayılı Kanun'un 2/1-b maddesinde yer alan idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan zarar görenler tarafından açılan tam yargı davaları kapsamında idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğinin düşünüldüğü, açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Yasanın 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Bakırköy 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/615 esas sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Erdoğan BUYURGAN, Sıddık YILDIZ, Nüket YOKLAMACIOĞLU, Muhittin KARATOPRAK ve Sedat ÇELENLİOĞLU’nun katılımlarıyla yapılan 06.06.2010 günlü toplantısında: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 10. maddesinde, “Görev uyuşmazlığı çıkarma; adli, idari ve askeri bir yargı merciinde açılmış olan davada ileri sürülen görev itirazının reddi üzerine ilgili Başsavcı veya Başkanunsözcüsü tarafından görev konusunun incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinden istenmesidir.

Yetkili Başsavcı veya Başkanunsözcüsünün Uyuşmazlık Mahkemesinden istekte bulunabilmesi için, görev itirazının, hukuk mahkemelerinde en geç birinci oturumda, ceza mahkemelerinde delillerin ikamesine başlamadan önce; idari yargı yerlerinde de dilekçe ve savunma evresi tamamlanmadan yapılmış olması ve yargı yerlerinin de kendilerinin görevli olduklarına karar vermiş bulunmaları şarttır.

Görev itirazının yargı merciince yerinde görülerek görevsizlik kararı verilmesi halinde, görev konusunun Uyuşmazlık Mahkemesince incelenebilmesi, temyizen bu kararın bozulmuş ve yargı merciince de bozmaya uyularak görevli olduğuna karar verilmiş bulunmasına bağlıdır.

Uyuşmazlık çıkarma isteminde bulunmaya yetkili makam; reddedilen görevsizlik itirazı adli yargı yararına ileri sürülmüş ise Cumhuriyet Başsavcısı, idari yargı yararına ileri sürülmüş ise Danıştay Başkanunsözcüsü, askeri ceza yargısı yararına ileri sürülmüş ise Askeri Yargıtay Başsavcısı, Askeri İdari Yargı yararına ileri sürülmüş ise bu mahkemenin Başkanunsözcüsüdür.

Görev itirazının reddine ilişkin karara karşı itiraz yolunun açık bulunduğu ceza davalarında ret kararı kesinleşmeden uyuşmazlık çıkarma istenemez” denilmiş; 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmiştir.

            Olayda, Bakırköy 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne tevzi edilen  dava dilekçesinin Mahkemenin E:2007/615  esas sırasına kaydının yapıldığı;   Mahkeme’ce, 26.12.2007 tarihli Tensip Tutanağı ile yargılamanın 5.2.2008 gününe bırakılmasına karar verildiği, dava dilekçesinin 10.1.2008 tarihinde tebliği üzerine davalı İSKİ Genel Müdürlüğü vekilince, 16.1.2008 havale tarihli dilekçe ile cevap verme süresinin duruşma gününe kadar uzatılmasının talep edildiği,  tarihsiz ve havalesiz birinci cevap  dilekçesinde ve  5.2.2008 gününde yapılan 1. duruşmada  görev itirazında bulunulmadığı ancak, 5. oturumdan sonr,a  16.5.2008 havale tarihli dilekçe ile, davada idari yargının görevli olduğu ileri sürülerek görev itirazında bulunulduğu anlaşılmıştır.

Bu durumda; davalı İdare vekili tarafından, Bakırköy 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki davada, en geç birinci oturumdan sonra yapılan görev itirazının süresinde olduğunun kabulü mümkün değildir.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, anılan Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerektiği gerekmiştir.

 S O N U Ç : 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan  BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 06.06.2011 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.