T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2019/766

KARAR NO  : 2019/894      

KARAR TR  : 23/12/2019

 

ÖZET: Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğünde usta öğretici olarak çalışırken emekliye ayrılan davacının, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla fiilen çalıştığı günler karşılığı ihbar, kıdem ve yıllık izin ücreti tazminatlarının ödenmesi istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

K A R A R

 

          Davacı                           : H.D.

          Vekili                              : Av. M.D.

          Davalı                           : Milli Eğitim Bakanlığı

          Vekilleri                         : Av. G.B.Ü. Av. Y.B.K.

 

O L A Y                        :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Milli Eğitim Bakanlığı, Pazarcık Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğünde 04/10/1988-19/04/2012 tarihleri usta öğretici olarak çalışmakta iken hizmet sözleşmesi feshedilen müvekkilinin hak ettiği iddia olunan iş sonu tazminatına karşılık fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL ihbar, kıdem ve yıllık izin ücreti tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili istemiyle 03/11/2016 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Pazarcık 1. Asliye Hukuk Mahkemesi: 23/11/2017 gün, E:2016/874, K:2017/619 sayılı dosyasında İş Mahkemesi sıfatıyla “Davanın Kabulüne" karar vermiş, karar aleyhine davalı idarece istinaf yoluna başvurulmuştur.

GAZİANTEP BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ: 27/09/2018 gün ve 2018/1387 esas, 2019/1700 sayılı kararıyla, "Davacı, davalı Bakanlığa bağlı Halk Eğitim Müdürlüğü'nde, usta öğretici sıfatıyla çalışmaktadır.

"...Görev konusu kamu düzenine ilişkin olup, Mahkemece kendiliğinden dikkate alınmalıdır.

İş mahkemelerinin görev alanını hâkim, tarafların iddia ve savunmalarına göre değil, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 1. maddesini esas alarak belirleyecektir.

5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca Iş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözüm yeri iş mahkemeleridir.

Davacının sosyal güvenlik hukuku yönünden Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamında gösterilmesi iş sözleşmesi ile çalıştığını göstermez.

Davacı 657 sayılı Kanun'un 89. maddesinde belirtilen statü içinde ve Kaymakamlık onayı ile görevlendirilmiştir. Davacı ile davalı arasında iş sözleşmesi bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki ilişki statü hukukundan kaynaklanmakta olup, 4857 sayılı Kanun kapsamına giren bir iş sözleşmesi bulunmadığından idari yargı görevlidir.

Mahkemece, yargı yolunun caiz olmaması nedeni ile dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilip hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir..." (Yargıtay 22. HD. 01.06.2017 Tarih, 2017/ 8470 E, 13059 K, sayılı ilamı)

Anılan Yargıtay İlamındaki açıklamalar da dikkate alındığında, statü hukukuna bağlı olarak çalıştığı sabit olan davacı ile davalı kurum arasındaki uyuşmazlığın çözüm yerinin idari yargı yolu olduğu açıktır.

İdari yargı ile adli yargı arasında görev değil yargı yolu ilişkisi vardır. Görevsizlik kararı ile gönderme aynı yargı yoluna tabi mahkemeler arasında geçerlidir. İdari yargının görevli olduğunun anlaşıldığı hallerde yargı yolunun caiz olmadığı kararı verilmekle yetinilmeli ve gönderme kararı verilmemelidir. 6100 sayılı HMK'nın 114/1-b Maddesi uyarınca yargı yolunun dava şartı olduğu, 115/2. Maddesinde ise; Mahkemenin dava şartı noksanlığım tespit etmesi durumunda, davanın usulden reddine karar verilebileceğinin düzenlendiği, dava şartları kamu düzenine ilişkin olup, davanın her aşamasında mahkemece re'sen dikkate alınacağı, ilgili Mahkemenin yanılgı değerlendirmesi sonucunda yargı yolunun caiz olmaması nedeni ile davanın usulen reddine karar verilmesi gerekirken, görevsizlik kararı vermesi usul ve yasaya aykırı olduğu" gerekçesiyle "HMK 353/1-a-6, 355 Maddeleri gereğince İlk Derece Mahkemesi Hükmünün Kaldırılmasına, HMK 114.madde, HMK'nun 353/l-a-4 ve 353/l-b-2 maddesi gereğince davanın yargı yolu caiz olmadığından Usulden Reddine" kesin olarak karar vermiştir.

Davacı vekili bu kez benzer istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

KAHRAMANMARAŞ İDARE MAHKEMESİ: 11.09.2019 gün ve E:2019/672 sayılı kararı ile “5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 3.maddesinde; kısa ve/veya uzun vadeli sigorta kolları bakımından adına prim ödenmesi gereken veya kendi adına prim ödemesi gereken kişi sigortalı olarak tanımlanmış; 79.madde ile başlayan Dördüncü Kısmında, primlere ilişkin hükümlere yer verilmiş; 101. Maddesinde de “Bu kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların İş Mahkemelerinde görüleceği kural bağlanmıştır.

Öte yandan, 4857 sayılı İş Kanununun 1 .maddesinde, Kanunun amacının, işverenler ile bir iş sözleşmesine dayanarak çalıştırılan işçilerin çalışma şartları ve çalışma ortamına ilişkin hak ve sorumluluklarını düzenlemek olduğu belirtilmiş; aynı zamanda, bakılan davanın da konusunu oluşturan "İş Sözleşmesi, Türleri ve Feshi" hususuna Kanunun 8.maddesi ve devamında; kıdem tazminatı, ücretli izin, bildirim süresinden kaynaklanan yükümlülük ve haklara ilişkin hususlara ise, Kanunun değişik maddelerinde yer verilmiştir.

Diğer taraftan; 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1. maddesinde. İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemelerinin kurulacağı, bu mahkemelerin. İşçi Sigortaları Kurumu ile sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan doğan itiraz ve davalara da bakacağı, iş mahkemesi kurulmamış olan yerlerdeki bu davalara o yerde görevlendirilecek mahkeme tarafından, temsilci üyeler alınmaksızın, bu kanundaki esas ve usullere göre bakılacağı, fiili ve hukuki imkânsızlıklar dolayısıyla iş mahkemesinin toplu olarak görevini yapamadığı hallerde de yukarıdaki fıkranın uygulanacağı hükmüne yer verilmiştir.

Dava doyasının incelenmesinden; davanın ilk olarak Pazarcık Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açıldığı, anılan Mahkeme'nin 23/11/2017 tarih ve E:2016/874 K:2017/619 sayılı kararında davacının, davalı işverene ait işyerinde 04/10/1988-19/04/2012 tarihleri arasında çalıştığının belirtildiği, toplamda 3966 gün hizmetinin bulunduğu, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haksız olarak feshedildiği, yapılan yargılama ile bilirkişi raporu, dosyada bulunan evraklar neticesinde davacının ihbar ve kıdem tazminatı yönünden talebinin kabulüne yıllık izin alacağı talebinin reddine karar verildiği, davalı idare tarafından ilgili Mahkeme kararı hakkında istinaf yoluna başvurulduğu, Gaziantep 7.Bölge Adliye Mahkemesi'nin 27/09/2018 tarih ve E:2018/1387. K:2018/1700 sayılı kararı ile davanın yargı yolu caiz olmadığından usulden reddine kesin olarak karar verildiği, bunun üzerine davacı tarafından Mahkememiz nezdinde bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin değerlendirilmesinden, 506 sayılı Kanun yürürlükte iken mahalli mülkü amirin tasarrufu ile idareyle arasında bir hizmet ilişkisi kurulmak suretiyle çalışan davacı tarafından talep edilen işçi alacaklarının. İş Kanunundan kaynaklanan haklardan olduğu, uyuşmazlığın özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 25/02/2019 tarih ve E:2019/84. K:2019/126 sayılı kararı da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle; davanın adli yargının görev alanına girdiği sonucuna varıldığından, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilinceye kadar ertelenmesine" karar vererek her iki dava dosyasını 30/10/2019 tarih ve 2019/99887 sayılı üst yazısı ile Mahkememize göndermiş, başvuru 06/11/2019 tarihi itibarıyla Mahkememiz kayıtlarına girmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 23.12.2019 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının davalı idarede 1988 yılından 2012 yılına kadar davalı idare nezdinde fiilen çalıştığı günler karşılığı ödenmediğini ileri sürdüğü kıdem, ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti alacağının tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 2. Maddesinde “Bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanlar bu kanuna göre sigortalı sayılırlar…” denilmiş, aynı Yasanın “Uyuşmazlıkların Çözüm Yeri” Başlıklı 134. maddesinde, “Bu kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar, yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görülür” hükmüne yer verilmiş; 506 sayılı yasa hükümleri 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 106. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. 5510 sayılıKanunun3.maddesinde;kısa ve/veya uzun vadeli sigorta kolları bakımından adına prim ödenmesi gereken veya kendi adına prim ödemesi gereken kişi sigortalı olarak tanımlanmış; 79. madde ile başlayanDördüncü Kısmında, primlere ilişkin hükümlere yer verilmiş; 101. maddesinde “Bu kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür” denilmiştir.

Öte yandan, 4857 sayılı İş Kanununun 1.maddesinde,Kanunun amacının,işverenler ile bir iş sözleşmesine dayanarak çalıştırılan işçilerin çalışma şartları ve çalışma ortamına ilişkin hak ve sorumluluklarını düzenlemek olduğu belirtilmiş; aynı zamanda, bakılan davanın da konusunu oluşturan“İş Sözleşmesi, Türleri ve Feshi” hususuna Kanunun 8.maddesi ve devamında, kıdem tazminatı,ücretli izin, bildirim süresinden kaynaklanan yükümlülük ve haklara ilişkin hususlara ise Kanunun değişik maddelerinde yer verilmiştir.

Diğer taraftan; 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1. maddesinde, “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur.

 

 

Bu mahkemeler:

B) İşçi Sigortaları Kurumu ile sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan doğan itiraz ve davalara da bakarlar.

İş mahkemesi kurulmamış olan yerlerdeki bu davalara o yerde görevlendirilecek mahkeme tarafından, temsilci üyeler alınmaksızın, bu kanundaki esas ve usullere göre bakılır.

Fiili ve hukuki imkânsızlıklar dolayısıyla iş mahkemesinin toplu olarak görevini yapamadığı hallerde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.

(Ek fıkra: 2/7/2012-6352/39 md.) Birden fazla iş mahkemesi bulunan yerlerde, sosyal güvenlik hukukundan kaynaklanan davaların görüleceği iş mahkemeleri, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenebilir.” denilmiştir.

Dosya kapsamında yapılan incelemede; davacının 1991-2010 yılları arasında Ödemiş Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğüne bağlı merkezlerde usta öğretici olarak çalıştığı; davanın, davacının fiilen çalıştığı günler için hak ettiğini iddia ettiği kıdem tazminatının ödenmesi istemiyle açıldığı anlaşılmıştır.

Davacının idareyle arasında bir hizmet ilişkisi kurulduğu, talep edilen kıdem tazminatının İş Kanunundan kaynaklanan haklardan olduğu dikkate alındığında, uyuşmazlığın özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Belirtilen nedenlerle, Kahramanmaraş İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 27.09.2018 gün, E:2018/1387, K:2018/1700 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenleKahramanmaraş İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 27.09.2018 gün, E:2018/1387, K:2018/1700 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 23.12.2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

      Başkan                        Üye                               Üye                              Üye                  

      Hicabi                       Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    DURSUN                  BOZER                         AKSU                          SONER          

 

 

 

 

 

                                    Üye                                Üye                              Üye                  

                                        Aydemir                        Nurdane                        Ahmet

                                          TUNÇ                           TOPUZ                      ARSLAN