T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2016 / 563

            KARAR NO  : 2016 / 569

            KARAR TR   : 28.11.2016

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazası nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın davalı idarece giderilmesi istemiyle açılan tazminat davasının, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

                       

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı             : A.G.

Vekili              : Av.A.A.

Adli Yargıda

Davalı lar        : 1-Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili              : Av.A.C.

                          2-H.Sigorta A.Ş.

Vekili              : Av.E.Ö.

İdari Yargıda

Davalı             : Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili              : Av.S.S.

 

O L A Y         : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; G.G.’ün sevk ve idaresindeki davacıya ait 71 DP 384 plakalı araç ile Z.C.’ın sevk ve idaresindeki 33 AAF 81 plakalı araç arasında 22,11.2012 tarihinde GMK Bulvarı ile PTT Eğitim Tesislerinin kesiştiği kavşakta maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kazada 33 AAF 81 plakalı araç sürücüsü ile sinyalizasyon sisteminin arızalı olması sebebiyle davalı belediyenin %50 oranında kusurlu olduğunu, yapılan incelemeler sonucunda davalı H.Sigortanın kaza sebebi ile davacının oğlu G.G.’ün banka hesabına 1.461,00 TL ödeme yaptığını, ayrıca başkaca ödeme yapmayacaklarını beyan ettiğini, Mersin 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/2 D.İş. sayılı tespit dosyasında bulunan 10.01.2013 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda; davalı Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığından kaza sebebi ile tamirat gideri olarak 1.799,00 TL ve mahkeme masraflarının kusur oranında ödemekle yükümlü olduğu 244,00 TL olmak üzere toplam 2.043,00 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesi: 11.11.2013 gün ve E:2013/342 K:2013/620 sayılı kararı ile mahkemenin görevsizliğine, görevsizlik kararı kesinleştiğinde talep halinde dosyanın görevli Mersin Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş olup, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi: 06.03.2014 gün ve E:2014/3808 K:2014/3112 sayılı kararında; “…Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davanın 6102 Sayılı Yeni TTK'nun yürürlüğünden sonra açılmasına, bu yasanın 4 ve 5. ve 1483 vd. maddeleri hükümlerine göre ZMSS şirketi aleyhine açılacak davalarda Ticaret Mahkemelerinin görevli olmasına göre davacı vekilinin davalı H.Sigorta A.Ş hakkında kurulan hükme yönelik temyiz itirazının reddine ve davalı sigortacı yönünden verilen hükmün onanmasına, davacı vekilinin davalı Mersin Büyükşehir Belediyesi hakkında verilen karara yönelik aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. Davalı Belediye hakkında trafik ışığı sinyalizasyon sisteminin arızalı olması sebebiyle %50 oranında kusurlu olduğundan bahisle hizmet kusuruna dayanılarak dava açılmıştır. Devletin kamu hizmetlerine ilişkin görevleri dolayısıyla yaptığı idari eylemleri sırasında trafik kazalarına neden olması mümkündür. 2918 sayılı KTK'nun 10.maddesi ile Trafik Yönetmeliğinin 16.maddesinde, trafik ışıklı işaretlerini koyma görevinin belediyelere ait olduğu düzenlenmiş olup, 3030 Sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında KHK'nın Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 6-A/c maddesi de buna paralel düzenleme getirmiştir.

11.2.1959 gün 17 E, 15 K sayılı içtihatı Birleştirme Kararına göre Devlet Karayolları veya Su İşleri Genel Müdürlükleri, Belediyeler veya özel İdareler gibi kamu kurumlarının verdikleri kararlar sonunda plan ve projelere uygun olmak üzere tesisler yaptırmış olmaları veya bu tesisleri kullanmış bulunmaları yahut onlara bakım nedeniyle kişilerin uğramış oldukları zararların tazminine ilişkin davalarda idari yargı görevlidir. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan davalı Mersin Büyükşehir Belediyesi hizmet kusuru nedeniyle verdiği zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildir.

Bu nedenle, hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar yönünden idare aleyhine açılacak tam yargı davasının idari yargıda görülmesi gerekir.

Bu durumda mahkemece, davalı Mersin Büyükşehir Belediyesi hakkında hizmet kusuruna dayanılarak açılan dava yönünden, idari yargı mahkemeleri görevli olduğundan yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir…” şeklindeki gerekçe ile yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin davalı H.Sigorta A.Ş hakkındaki temyiz talebinin reddi ile bu davalı yönünden kurulan hükmün ONANMASINA, davalı Belediye hakkındaki sair temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin davalı Mersin Büyükşehir Belediyesine yönelik temyiz itirazının kabulü ile hükmün bu davalı yönünden BOZULMASINA karar verilmiştir.

Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesi: 26.09.2014 gün ve E:2014/351 K:2014/445 sayılı kararı ile Yargıtay bozma ilamına uyarak, davacının davalı Mersin Büyükşehir Belediyesi hakkında açtığı davanın yargı yolu nedeniyle usulden reddine, davacının davalı H.Sigorta aleyhine açtığı davada mahkemenin görevsizliğine karar vermiş, verilen karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı taleplerle; idari yargı yerinde Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığı aleyhine dava açmıştır.

Mersin 2. İdare Mahkemesi: 31.12.2014 gün ve E:2014/1925 K:2014/1449 sayılı kararı ile; “…2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 14/3. maddesinde, dilekçelerin a) Görev ve yetki, b) İdari merci tecavüzü, c) Ehliyet, d) İdari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, e) Süre aşımı, f) Husumet, g) 3 ve 5. maddelere uygun olup olmadıkları, yönlerinden sırasıyla inceleneceği, 15/1-a maddesinde ise, adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği kuralı yer almıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile Diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yollan trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; Davacı tarafından, 71 DP 384 plakalı aracın 22.11.2012 tarihinde yaptığı trafik kazasında davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle 2043,00-TL maddi zararın 28.05.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “... Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır, idare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir...” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısiyle 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda; 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 01.04.2014 tarih ve E:2014/280, K2014/325 sayılı kararı da bu yöndedir…” şeklindeki gerekçe ile davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 15/1-a.maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş, karara davacı vekilince itiraz edilmiştir.

Adana Bölge İdare Mahkemesi:10.09.2015 gün ve E:2015/1237 K:2015/2328 sayılı kararı ile; “…2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanun'un 2. maddesinde, "idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel haklan doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" idari yargıda açılacak dava türleri arasında sayılmıştır.

Diğer yandan, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun "Görevli ve yetkili mahkeme" başlıklı 6099 sayılı Yasa ile değişik 110. maddesinde, "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanlar dahil, bu kanundan doğan sorumluluk davaları adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez, hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu kanun hükümleri uygulanır." hükmü yer almaktadır.     

Anılan Yasa hükmünde, kamuya ait araçların sebebiyet verdiği; trafik kazalarından doğan zararlara karşı açılacak davaların adli yargıda görülmesi öngörülmektedir.

İdare, kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup, idari eylem ve işlemlerden doğan zararları idare hukuku kuralları çerçevesinde, "hizmet kusuru" veya "kusursuz sorumluluk" ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.

İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.

İdarelerin hizmet kusuruna dayanılarak oluştuğu ileri sürülen zararların tazmini istemiyle açılan davaların 2918 sayılı Yasa'nın 110. maddesi ile bir ilgisi olmadığından bu davaların idari yargıda açılması ve görülmesi gerekmektedir.

Bakılan davada, yapım, onarım ve bakımından davalı idarenin sorumlu olduğu ileri sürülen yoldaki yapım çalışmaları sırasında gerekli önlemlerin alınmadığı ve işaretlemelerin yapılmadığından bahisle zararın doğduğu belirtilerek idarenin hizmet kusurundan kaynaklanan zararın tazmini istenilmektedir.

Bu durumda, davanın idarenin hizmet kusurundan kaynaklanan zararın tazmini istemiyle açılmış olması, 2918 sayılı Yasa'nın 110. maddesi kapsamında bulunmaması karşısında, davanın görüm ve çözümü idare mahkemesinin görevine girmektedir…” şeklindeki gerekçe ile itirazın kabulüne karar verilerek hükmün bozulmasına karar vermiştir.

Mersin 2. İdare Mahkemesi:17.05.2016 gün ve E:2015/1743 sayılı kararı ile; “…2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 01.04.2014 tarih ve E:2014/280, K:2014/325 sayılı kararı da bu yöndedir…” şeklindeki gerekçesi ile davanın adli yargının görev alanına girdiğini belirterek, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19.maddesi hükümleri uyarınca görevli yargı merciinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermiş, dosya Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 28.11.2016 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan sorumluluk davasında adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Kanunun 19.maddesinde öngörülen biçimde görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargı, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, trafik kazası nedeniyle uğranılan maddi zararın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.  

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1.maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davanın, 71 DP 384 plakalı aracın 22.11.2012 tarihinde yaptığı trafik kazasında davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle 2.043,00 TL maddi zararın işleyecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açıldığı anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısiyle 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

 

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden Mersin 2. İdare Mahkemesi’nin başvurusunun kabulü ile Mersin 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 26.09.2014 gün ve E:2014/351 K:2014/445 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Mersin 2. İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Mersin 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.09.2014 gün ve E:2014/351 K:2014/445 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 28.11.2016  gününde, Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

                                                   

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                           KARŞI OY

 

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/670 K:2015/671 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 28.11.2016

 

                

                                                                ÜYE

                                                  Süleyman Hilmi AYDIN