Ceza Bölümü         2003/49 E.  ,  2003/52 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : K.H.

Hükümlü       : G.E. 

            O L A Y          : Kiğı 17. İç Güv. A. 1. İç Güv. Tb. 1. P. Bl. Komutanlığı emrinde görevli, 17.8.2001 günü, 19.30-21.30 saatleri arasında bir numaralı mevzi nöbetçisi olup, nöbetine usulüne uygun olarak giden sanık P. Er G.E.'in, saat 20.30 sıralarında mevzinin yan tarafına oturduğu, aynı saatte aynı Komutanlık emrinde görevli nöbetçi onbaşısı P. Er E.T.'in nöbetçileri kontrol etmek için devriye gezerken sanığı otururken görmesi üzerine, nöbet yerine geçmesi için ikaz ettiği, sanığın "git başımdan zaten canım sıkılıyor" diyerek üzerinde bulunan G-3 piyade tüfeğinin emniyetini açıp, tek atış konumuna getirerek Nöbetçi Onb. P. Er E.T.'in ayaklarının ön tarafına ve yere doğru 3-4 metre mesafeden bir el ateş ettiği, daha sonra mevzinin dışına çıkarak bir el de havaya doğru ateş edip koşarak kışla içerisindeki çalılıkların içine girdiği, olay yerine gelen Tabur Komutanının ikna etmesiyle silahını teslim ettiği, eylemi sonucunda 1.765.346.TL. hazine zararına sebebiyet verdiği, böylece, sanığın amiri silahla tehdit suçunu işlediği ileri sürülerek, eylemine uyan Askeri Ceza Kanunu'nun 82/2. maddesi uyarınca cezalandırılması, meydana gelen hazine zararının ödettirilmesi istemiyle 8. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığı'nın 21.11.2001 gün ve E:2001/2610, K:2001/836 sayılı iddianamesiyle kamu davası açılmıştır. 

8. KOLORDU KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ : 17.12.2002 gün ve E:2002/545, K:2002/1171 sayıyla; olayda er rütbesindeki mağdurun, kendisiyle hem rütbe olan sanığın amiri sayılması için ifa ettiği nöbetin İç Hizmet Yönetmeliğinin 396/1, 397. maddelerinde düzenlenen bölük nöbetçi onbaşılığı veya koğuş nöbetçi onbaşılığı nöbeti olması gerektiği, oysa mağdurun ifa ettiği nöbet, devriye onbaşı nöbeti adı altında birliğin hizmet ihtiyacına göre birlik komutanlığı tarafından ihdas edilmiş nevi şahsına münhasır bir nöbet olup, İç Hizmet Yönetmeliğinin 396, 397 ve 412. maddelerinde belirtilmiş olan nöbet onbaşılıkla bir ilgisinin bulunmadığı, bu nedenle mağdurun amir statüsüne sahip olmadığı ve olayın iki er arasında meydana geldiğini kabul ederek, eylemin Türk Ceza Kanunu'nun 191/2. ya da 191/son. maddelerinde düzenlenen silahlı tehdit suçunu oluşturacağı, sanığın yargılama aşamasında terhis edildiği, böylece, eylemin askeri suç olmadığı, askeri bir suça bağlı bulunmadığı, terhis edilmesiyle sanığın askeri mahkemede yargılanmasını gerektiren ilginin de kesildiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, temyiz edilmeyen karar kesinleşerek, dava dosyası, Kiğı Asliye Ceza Mahkemesi'ne gönderilmiştir. 

KİĞI ASLİYE CEZA MAHKEMESİ : 13.5.2003 gün ve E:2003/10,K:2003/13 sayıyla olay sırasında nöbetçileri kontrol etmekle görevli olan mağdurun yaptığı görev nedeniyle amir durumunda olduğu, aksi düşüncenin askerliğin temel kurallarından olan hiyerarşiyi bozacağı, düzeni ortadan kaldıracağı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, kararın temyiz edilmeyerek kesinleşmesi üzerine, dava dosyası, Kiğı Cumhuriyet Başsavcılığı'nca, Mahkememize gönderilmiştir. 

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Yalçın ACARGÜN'ün Başkanlığında, Üyeler; Süleyman ÖZCAN, Hamdi Yaver AKTAN, Muvaffak TATAR, Recep SÖZEN, Erdoğan GENEL, Hasan DENGİZ'İn  katılımlarıyla yapılan 17.11.2003 günlü toplantısında, Raportör-Hakim G. Fatma BÜYÜKEREN’ in, davanın çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Askeri Yargıtay Başsavcı Yardımcısı Turgut SÖNMEZ'in, davanın çözümünün adli yargı yerinin görev alanına girdiğine  ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: 

USULE İLİŞKİN İNCELEME:

            Yapılan incelemede, usule ilişkin işlemlerde 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun’da belirtilen süre ve biçim yönünden bir eksiklik görülmemiştir. Askeri ve adli yargı yerleri arasında Yasa'nın 14. maddesinde öngörüldüğü biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuştur. Esasa ilişkin inceleme yapılmasına oybirliği ile karar verilmiştir.           

ESASA İLİŞKİN İNCELEME:

353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu Ve Yargılama Usulü Kanunu'nun "Askeri Mahkemelerin Görevleri" başlığı altında düzenlenen İkinci Bölümünde yer alan "Genel Görev" başlıklı 9. maddesinde; "Askeri Mahkemeler Kanunlarda aksi yazılı olmadıkça asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler" denilmektedir. 

"Askeri suç" ise, öğretide ve uygulamada;

            a) Unsurları ve cezalarının tamamı Askeri Ceza Kanunu'nda yazılı olan, başka bir anlatımla, Askeri Ceza Kanunu dışında hiçbir ceza yasası ile cezalandırılmayan suçlar,

            b) Unsurları kısmen Askeri Ceza Kanunu'nda kısmen diğer ceza yasalarında gösterilen suçlar, 

            c) Türk Ceza Kanunu'na atıf suretiyle askeri suç haline dönüştürülen suçlar, olmak üzere üç grupta mütalaa edilmektedir.    

 Aynı Yasa’nın 13.10.1996 gün ve 22786 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4191 sayılı Yasa’yla değişik 17. maddesinde; “askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez. Ancak suçun askeri bir suç olmaması askeri bir suça bağlı bulunmaması ve sanık hakkında kamu davası açılmamış olması halinde askeri mahkemenin görevi sona erer” denilmektedir. 

Ancak, Anayasa Mahkemesi'nin 11.3.2000 gün ve 23990 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 1.7.1998 gün ve E:1996/74, K:1998/45 sayılı kararı ile maddenin ikinci tümcesinde yer alan "... ve sanık hakkında kamu davası açılmamış olması ..." sözcükleri iptal edilmiştir. 

            Bu duruma göre, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesiyle birlikte sanığa yüklenen suçun askeri bir suç olmaması, askeri bir suça bağlı bulunmaması halinde, askeri mahkemenin görevinin sona ereceği açıktır. Artık, sanık hakkında kamu davasının açılmış olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır. 

Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun 76. maddesinde, "Nöbet; askerlikte müşterek hizmetlerin yapılmasını ve devamını sağlamak maksadı ile bu hizmetlerin belli bir sıra ve süre ile subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, erbaş ve erler ile Silahlı Kuvvetler Teşkilatı içinde vazifeli olan bilumum sivil şahıslar tarafından yapılmasıdır." şeklinde tarif edilmiş, 77. maddesinde, "Kıtalarda, karargahlarda ve askeri kurumlarda nöbet hizmetine tabi tutulacak personelin kimler olacağı, nöbet hizmetlerinin yapılış tarzı ile şekli ve nöbetçilere ait  vazifeler  talimatname  ile  tayin  ve  tesbit olunur."  hükmüne yer  verilmiştir. 

Askeri  Ceza  Kanunu'nun, "Nöbetçi, karakol, devriyenin  tarifi"  başlığı  altında  düzenlenen 15. maddesinde;

"1-Bu kanunun tatbikatında nöbetçi hazarda ve seferde emniyet, muhafaza, disiplin, tarassut maksatlariyle silahlı olarak bir yere konulan ve muayyen bir talimatı bulunan tek veya çift askerdir.

 2- Karakol hazarda ve  seferde aynı maksatlarla konulan ve bir  amir emrinde bulunan silahlı bir kısım askerdir.

 3-Devriye hazarda ve seferde aynı maksatlarla muayyen bir mıntakada seyyar olarak vazife yapan bir veya daha ziyade silahlı askerdir." denilmekte, benzer düzenleme İç Hizmet Kanunu'nun 78. maddesinde  de yer almaktadır. 

Aynı Kanun'un 106. maddesinde "Askeri karakola, nöbetçiye ve devriyeye hakaret eden veya bunları dinlemiyen veya bunlara mukavemette bulunan yahut fiilen taarruz eden bu suçları amire karşı yapmış sayılır ve öylece cezalandırılır."  denilmekte olup, her iki madde birlikte değerlendirildiğinde 15. maddede yazılı olan nöbetçilerin belli suçlar karşısında amir sayılacakları anlaşılmaktadır, daha açık bir anlatımla, maddede yazılı suçları işleyenler, bu suçları amire karşı yapmış sayılarak ast gibi cezalandırılacaklardır. 

             Ayrıca, İç Hizmet Kanunu'nun 76. maddesi 2. fıkrasında,  "Nöbetçi: Nöbet hizmetinin yapılması için görevlendirilen şahıstır." şeklinde Askeri Ceza Kanunu'nun 15. maddesinde tarif edilen nöbetçiler dışında daha geniş anlamda tarif edilmiş olup, bunların amirliği, Askeri Ceza Kanunu'nun 13/2. maddesinde yapılan tariflerden ve buna bağlı olarak İç Hizmet Kanunu ve Yönetmeliği gibi mevzuat hükümlerinden kaynaklanmaktadır. Askeri  Ceza  Kanunu'nun  13/2. maddesinde  "Amir, makam  ve memuriyet itibariyle emretmek salahiyetini haiz kimsedir." hükmü  düzenlenmektedir. Askeri  Yargıtay  kararlarına  göre,   Askeri  Ceza   Kanunu'nun 15. maddesi kapsamı dışında kalan bu nöbetçilerin amir sayılabilmeleri için, mevzuatta nöbetleriyle ilgili hüküm bulunmalı ve durumlarının bu hükümlerle uyumlu olması gerekmektedir. 

            İç  Hizmet  Yönetmeliği'nin "Askerlikte Nöbet Hizmetleri"  başlığı altında düzenlenen 382 ve devamı maddelerinde nöbet hizmetleriyle ilgili hükümler düzenlenmiştir. Yönetmeliğin 395.maddesinde, "Kıt'alarda her Kuvvetin özelliğine uygun olarak nöbet hizmetleri yürütülür. Bu yönetmeliğin dışında kalan veya ayrıca özellik arzeden nöbet hizmetleri ihtiyaca göre komutanlıklarca; bu yönetmelik esasları gözönünde tutularak hazırlanıp uygulanır." denilmekte, 396 ve 412/a. maddelerinde, bölük nöbetçi onbaşılığının, bölükte mevcut onbaşı olmadığı takdirde liyakatli erler arasında sıra ile tutulacağı hükme bağlanmıştır. 

            Dosyanın incelenmesinden, dosya içinde mevcut 1. P. Bölüğü 17-18.8.2001 tarihli nöbet çizelgesinden, 19.30-21.30 saatleri arasında mağdur E.T.'in "devriye onbaşısı", sanığın ise 1 nolu Mevzi nöbetçisi olarak nöbet görevi yapacakları anlaşılmaktadır.  Kiğı/Bingöl 17. İç Güvenlik Alayı 1. İç Güvenlik Tabur Komutanlığı'nın 22.11.2002 gün PER:7200-511-02/1848 sayılı yazısından, bölüğe ait sorumluluk sahasının çok tehlikeli bir bölgede bulunması nedeniyle, mevziler arasındaki kritik arazi noktalarının kontrolünü sağlamak ve nöbetçilerin hiçbir şekilde nöbete aykırı davranmamaları için P. Er E.T.'e "devriye onbaşı" nöbeti yazıldığı, ayrıca nöbet mevzileri arasında MG3 otomatik tüfek mevzisinin bulunuşu nedeniyle herhangi bir tehlike esnasında bu tüfeği kullanmakla görevlendirildiği, Komutanlığın 9 nolu Prensip Emri 3 nolu maddesinde yer alan "nöbetçilerden biri mutlaka kıdemli olacaktır." sözünden yola çıkılarak diğer nöbetçilere emir vermeye yetkili kılındığı görülmektedir. 

            Somut olayda, nöbetçi devriye onbaşısı olarak görevli P. Er E.T.’e karşı sanık P.Er G.E.’in işlediği ileri sürülen eylem, Askeri Ceza Kanunu’nun 106. maddesinde sayılan suçlardan olmadığından P.Er E.T.’in  bu maddede düzenlenen korumadan yararlanamayacağı açık olup, eylemin askeri suç kapsamında bulunmadığı, Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen silahlı tehdit suçunu oluşturabileceği anlaşılmaktadır.

                       Açıklanan nedenlerle yüklenen eylemin askeri bir suç olmaması, askeri bir suça bağlı bulunmaması, sanığın yargılama aşamasında terhis edilmesiyle askeri mahkemede yargılanmayı gerektiren ilginin de kesilmiş olması nedeniyle 353 sayılı Yasa'nın 4191 sayılı Yasa ile değişik 17. maddesi hükmü uyarınca davanın adli yargı yerinde görülmesi ve Kiğı Asliye Ceza Mahkemesi'nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir. 

            SONUÇ         : Davanın çözümünde ADLİ yargı yerinin görevli olduğuna, bu nedenle Kiğı Asliye Ceza Mahkemesi'nin 13.5.2003 günlü ve E:2003/10, K:2003/13 sayılı görevsizlik KARARININ kaldırılmasına, 17.11.2003 günü KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ ile karar verildi.