T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO     : 2014 / 62

          KARAR NO  : 2014 / 713

          KARAR TR   : 14.7.2014

 

ÖZET : Davacının, hakkında karşılıksız çek keşide etmek suçundan verilen ve hukuka aykırı olan cezanın infazı kapsamında haksız olarak 4 ay 7 gün cezaevinde tutuklu kalması nedeni ile uğradığı maddi ve manevi zararın davalıdan tazmin edilmesi istemiyle açtığı davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

            Davacı           :A.Y.

            Davalı            :Adalet Bakanlığı’na İzafeten Muhakemat Müdürlüğü

             

O  L  A  Y       :Davacı, Kadıköy  Ağır Ceza Mahkemesi’ne verdiği 06.08.2012 günlü dava dilekçesinde özetle; dava dışı sanık Şükrü Gündüz isimli kişinin kendisine ait nüfus cüzdanına resmini yapıştırmak sureti ile  sahte nüfus cüzdanı düzenlediğini ve İmamoğlu İnş. Nak. Harf. San. ve Tic. Şti. isimli sahte şirket kurduğunu, yine sahte nüfus cüzdanı ile çek hesabı açtığını ve bunları keşide ederek üçüncü kişilere dağıttığını, bu çeklerin karşılıksız çıkması nedeni ile pek çok mahkemece karşılıksız çek keşide etmek suçundan verilen cezaların İstanbul 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2005/66 Değişik İş Esas, 2005/84 Değişik İş Karar sayılı kararı ile içtima ettirildiğini ve kendisinin haksız olarak 14.07.2005 tarihinde Bayrampaşa Cezaevine alındığını, sonrasında yapılan araştırmalarla durumun anlaşılması üzerine 21.11.2005 tarihinde serbest bırakıldığını, ancak arada geçen 4 ay 7 günlük  tutukluluk süresince gerek maddi ve gerekse manevi yönden zarar gördüğünü belirterek;  20.000 TL maddi ve 30.000 TL manevi tazminatın 14.07.2005 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemi ile adli yargı yerinde dava açmıştır.

İstanbul Anadolu 3. Ağır Ceza Mahkemesi (HSYK Birinci Dairesi’nin 30 Kasım 2012 tarih ve 2890 sayılı kararnamesi ile birleştirilip  07/11/2012 gün ve 606 sayılı kararı ile yetki çevresi düzenlenen eski Kadıköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi): 28.03.2013 gün ve 2012/355 Esas, 2013/61 Karar sayılı kararı ile; “Mahkememizce yapılan yargılama, davacının dilekçesi, getirtilen incelenen İstanbul 5. Asliye Ceza Mahkemesi’ne ait 2003/854 Esas sayılı dosya içeriği, toplanan belgelere göre davacının CMK'nun 141.maddesinde ‘suç soruşturması ve kovuşturması sırasında gerçekleşen hukuka aykırılıklar yönünden tazminat taleplerinin Adli Mahkemelerde görüleceği ancak infaz aşamasında meydana gelen hukuka aykırılıkların bu kapsamda kalmadığı, idari yargı görevi alanına girdiği’, davacının maruz kaldığı hukuka aykırılığın infaz aşamasında olduğu, mahkememizin görevli ve yetkili olmadığı anlaşılmakla görevsizlik kararı verilmesi gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklindeki gerekçesi ile davanın görev yönünden reddine karar vermiş, verilen karar davacıya 28.03.2013 günü tefhim, davalıya 11.04.2013 günü tebliğ edilmiş, yasal süresi içinden temyiz edilmediğinden kesinleşmiştir.

Davacı bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

İstanbul 9. İdare Mahkemesi: 20.09.2013 gün ve 2013/1558 Esas, 2013/1443 Karar sayılı kararı ile; “Dosyanın incelenmesinden bakılan davaya ait dosyanın adli yargı merciinin görevsizlik kararı üzerine doğrudan mahkememize gönderildiği ve usulüne uygun açılmadığı gerekçesiyle, söz konusu dosyada mahkememizce dilekçenin reddine karar verildiği ve yenilenen davada davacının, kimlik bilgilerinin başkaları tarafından kullanılarak karşılıksız çek düzenlenmesi sonucu haksız yere tutuklandığından bahisle uğradığını öne sürdüğü zarara karşılık 30.000 TL maddi ve 20.000 TL manevi zarar olmak üzere toplam 50.000 TL zararın tazminini talep ettiği görülmüştür.

Bu durumda dava dilekçesinden de açıkça görüleceği üzere, davacının talebi, haksız tutuklandığı gerekçesiyle uğranıldığı öne sürülen zararların tazminine ilişkin olup, yenilenen dava dilekçesinde bu husus açıkça belirtildiğine göre ve mahkememizce de davacının isteminin başkaca bir şekilde yorumlanmasına ve değiştirilmesine imkân bulunmadığına göre, uyuşmazlığın görüm ve çözümünün adli yargı merciine ait olduğu sonucuna varılmıştır.” şeklindeki gerekçesi ile davanın görev yönünden reddine karar vermiş, karar davacıya 09.10.2013 tarihinde, davalıya 09.10.2013 tarihinde tebliğ edilmekle yasal süresi içinde temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili, adli ve idari yargı yerlerince verilen görevsizlik kararları nedeniyle oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.

Mahkememizce, 2247 sayılı Kanun ‘un 16. maddesi uyarınca davaya konu uyuşmazlık hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve Danıştay Başsavcılığı’ndan yazılı görüş istenmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı; 31.03.2014 gün ve 2014/70292 sayılı düşünce yazısında aynen; “Yapılan incelemede, davacının kaybettiği kimlik belgesinin ele geçirilerek çek hesabı açılması ve davacının kimliği kullanılarak kedide edilen çeklerin karşılıksız kalması sonucu suç tarihinde yürürlükte bulunan 3163 sayılı Yasanın 16/1 maddesi uyarınca çeşitli mahkemelerden verilen adli para cezalarının ödenmemesi nedeniyle hapis cezasına çevrilerek infazı sırasında, davacının suçsuz olduğunun ortaya çıkması sonucu, hakkında ceza hükmolunan mahkemelerde yargılamanın yenilenmesi suretiyle yeniden yapılan yargılamanın sonucu 5271 sayılı CMK'nun 323/1 vd. maddeleri uyarınca beraat kararları verildiği, infazın durdurulduğu ve davacının serbest bırakıldığı anlaşılmaktadır.

5271 sayılı CMK'nın 141. maddesinde "suç soruşturması ve kovuşturması sırasında" gerçekleşen koruma tedbirlerindeki hukuka aykırılıklar yönünden bu kanun hükümlerine göre tazminat istenebileceği ve madde metninde bu aykırılıkların tahdidi şekilde sıralandığı, infaz aşamasında meydana gelen hukuka aykırılıkların madde kapsamında bulunmadığı ve Yargıtay 12. CD dairesinin 2013/4566 E, 2013/10022 K sayılı emsal kararlarında da belirtildiği üzere, bu aşamadaki haksız hürriyeti tahdit eylemi nedeni ile doğan zararın idare mahkemelerinin görev alanında olduğu anlaşılmakta ise de, Yargılamanın yenilenmesini düzenleyen 5271 sayılı CMK’nun "Yeniden Duruşma Sonucu Verilecek Hüküm " başlıklı 323. Maddesinin 3. Fıkrası hükmü "Yargılamanın yenilenmesi sonucunda beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararının verilmesi halinde, önceki mahkûmiyet kararının tamamen veya kısmen infaz edilmesi dolayısıyla kişinin uğradığı maddî ve manevî zararlar bu Kanunun 141 ilâ 144 üncü Maddeleri hükümlerine göre tazmin edilir." şeklindeki düzenleme ile, yargılamanın yenilenmesi suretiyle beraat kurarı verilenler hakkında haksız yere infaz edilen süreler bakımından aynı yasanın 141 ve 142. Maddelerine atıfta bulunmaktadır. CMK.nun 142. maddesi 2. fıkrasında "İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır." şeklindeki düzenleme ile, yetkili ve görevli mahkemenin adli yargı yerinde ağır ceza mahkemeleri olduğunu açıkça göstermektedir.

Açıklanan nedenle, İstanbul 9. İdare Mahkemesi’nin 20/09/2013 gün ve 2013/1558 E, 2013/1443 K sayılı görevsizlik kararı ile, İstanbul Anadolu 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 28/03/2013 gün ve 2012/355 E, 2013/61 K. sayılı görevsizlik kararları arasında doğan olumsuz görev uyuşmazlığının, İstanbul Anadolu 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 28/03/2013 gün ve 2012/355 E, 2013/61 K sayılı görevsizlik kararı kaldırılmak suretiyle giderilmesi gerektiği düşünülmektedir.” denilmek sureti ile davaya adli yargıda bakılması gerektiği şeklinde görüş bildirilmiştir.

Danıştay Başsavcılığı 21.01.2014 gün ve 2014/29 Esas sayılı yazısında aynen; “5271 sayılı Ceza Mahkemesi Kanunun Tazminat İstemi Başlıklı 141. maddesinde; "Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında; kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen, kanunî gözaltı süresi içinde hakim önüne çıkarılmayan, kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan, kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen, kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen. Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan, Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hallerde sözle açıklanmayan, yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen, hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen, eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde el konulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen, yakalama veya tutuklama işlemine karşı Kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan kişilerin maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilecekleri" belirtilmiş olup, aynı Yasanın 142 nci maddesinde ise;

"1-Karar ve hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.

 2-İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karar bağlanır.

 3-Tazminat isteminde bulunan kişinin dilekçesine, açık kimlik ve adresini, zarara uğradığı işlemin ve zararın nitelik ve niceliğini kaydetmesi ve bunların belgelerini eklemesi gereklidir.

 4-Dilekçesindeki bilgi ve belgelerin yetersizliği durumunda mahkeme, eksikliğin bir ay içinde giderilmesini, aksi hâlde istemin reddedileceğini ilgiliye duyurur. Süresinde eksiği tamamlanmayan dilekçe, mahkemece, itiraz yolu açık olmak üzere reddolunur.

 5-Mahkeme, dosyayı inceledikten sonra yeterliliğini belirlediği dilekçe ve eki belgelerin bir örneğini Devlet Hazinesinin kendi yargı çevresindeki temsilcisine tebliğ ederek, varsa beyan ve itirazlarını onbeş gün içinde yazılı olarak bildirilmesini ister.

6-İstemin ve ispat belgelerinin değerlendirilmesinde ve tazminat hukukunun genel prensiplerine göre verilecek tazminat miktarının saptanmasında mahkeme gerekli gördüğü her türlü araştırmayı yapmaya veya hâkimlerinden birine yaptırmaya yetkilidir.

7-Mahkeme, kararını duruşmalı olarak verir. İstemde bulunan ile Hazine temsilcisi, açıklamalı çağrı kâğıdı tebliğine rağmen gelmezlerse, yokluklarında karar verilebilir.

8-Karara karşı, istemde bulunan, Cumhuriyet savcısı veya Hazine temsilcisi, istinaf yoluna başvurabilir; inceleme öncelikle ve ivedilikle yapılır." Hükmüne yer verilmiştir.

Aktarılan bu hükümlerin incelenmesinden, haksız tutuklama nedeniyle uğranıldığı öne sürülen maddi ve manevi(her türlü) zararın tazmini istemiyle açılan davaların adli yargı merciine karara bağlanacağı anlaşılmaktadır. Bunun dışında tutuklu olarak yargılanan kişinin tutuklanmasıyla ilgili olmayıp da, hükmün infazı sırasında haksız olarak cezaevine alındığına ya da tutukluluk sırasında infaz kurumlarında kendisine hukuka aykırı muamele edildiğine gibi hizmet kusuru nedeniyle açılan tazminat davalarının görüm ve çözümü ise idari yargı merciince çözümleneceği de açıktır.

Dosyanın incelenmesinden, davacının, kimlik bilgilerinin başkaları tarafından kullanılarak karşılıksız çek düzenlenmesi sonucu haksız yere tutuklandığından bahisle uğradığını öne sürdüğü zarara karşılık 30.000 TL maddi ve 20.000 TL manevi zarar olmak üzere toplam 50.000 TL zararın tazminini talep ettiği görülmüştür.

Bu durumda, dava dilekçesinden de açıkça görüleceği üzere, davacının talebi, haksız tutuklandığı gerekçesiyle uğranıldığı öne sürülen zararların tazminine ilişkin olması ve yukarıda belirtilen türde bir hizmet kusurundan bahsedilmemesi nedeniyle uyuşmazlığın görüm ve çözümünün adli yargı merciine ait olduğu sonucuna varılmıştır.”  denilmek sureti ile davaya adli yargıda bakılması gerektiği yönünde görüş bildirilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU, Mehmet AKBULUT ’un katılımlarıyla yapılan 14.7.2014 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Birgül Yiğit’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava,  davacının İstanbul 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2004/28 Esas, 2004/1806 Karar sayılı dosyasında karşılıksız çek keşide etmek suçundan aldığı ceza kapsamında haksız olarak 4 ay 7 gün cezaevinde kalması nedeni ile uğradığı maddi ve manevi zararın davalıdan tazmin edilmesi istemi ile açılmıştır.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun Koruma Tedbirleri nedeni ile Tazminat Bölümü’ başlıklı 7. Bölümünün ‘Tazminat İstemi’ başlıklı 141. maddesinde;

“Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,

b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan,

c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan,

d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,

e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,

f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan,

g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan,

h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen,

i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,

j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,

k) (Ek bent: 11/04/2013-6459 S.K./17. md) Yakalama veya tutuklama işlemine karşı Kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan,

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.

(2) Birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerinde belirtilen kararları veren merciler, ilgiliye tazminat hakları bulunduğunu bildirirler ve bu husus verilen karara geçirilir.”  şeklindeki düzenleme ile hangi hallerde haksız tutuklama nedeni ile tazminat talebinde bulunacağı belirtilmiş, tutuklama kararından sonra haklarında beraat kararı verilenlerin de bu madde kapsamında tazminat talep edebilecekleri açıkça düzenlenmiştir

Aynı Kanunun ‘Tazminat İsteminin Koşulları’ başlıklı 142. maddesinde; “Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.

 İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır.

Tazminat isteminde bulunan kişinin dilekçesine, açık kimlik ve adresini, zarara uğradığı işlemin ve zararın nitelik ve niceliğini kaydetmesi ve bunların belgelerini eklemesi gereklidir.

Dilekçesindeki bilgi ve belgelerin yetersizliği durumunda mahkeme, eksikliğin bir ay içinde giderilmesini, aksi hâlde istemin reddedileceğini ilgiliye duyurur. Süresinde eksiği tamamlanmayan dilekçe, mahkemece, itiraz yolu açık olmak üzere reddolunur.

Mahkeme, dosyayı inceledikten sonra yeterliliğini belirlediği dilekçe ve eki belgelerin bir örneğini Devlet Hazinesinin kendi yargı çevresindeki temsilcisine tebliğ ederek, varsa beyan ve itirazlarını onbeş gün içinde yazılı olarak bildirmesini ister.

İstemin ve ispat belgelerinin değerlendirilmesinde ve tazminat hukukunun genel prensiplerine göre verilecek tazminat miktarının saptanmasında mahkeme gerekli gördüğü her türlü araştırmayı yapmaya veya hâkimlerinden birine yaptırmaya yetkilidir.

Değişik fıkra: 25/05/2005-5353 S.K./20.mad) Mahkeme, kararını duruşmalı olarak verir. İstemde bulunan ile Hazine temsilcisi, açıklamalı çağrı kâğıdı tebliğine rağmen gelmezlerse, yokluklarında karar verilebilir.

Karara karşı, istemde bulunan, Cumhuriyet Savcısı veya Hazine Temsilcisi, istinaf yoluna başvurabilir; inceleme öncelikle ve ivedilikle yapılır.” denilmek sureti ile haksız tutuklama nedeni ile tazminat talebinde bulunmak isteyen kişinin, beraat kararının kesinleştiğinin kendisine bildirilmesinden itibaren 3 ay ve her halde kararın verilmesinden itibaren 1 yıl içinde, oturduğu yer ağır ceza mahkemesine, madde metninde öngörülen şartları taşıyan dilekçe ile müracaat ederek dava açabileceği düzenlenmiştir.

Aynı kanunun ‘Tazminat İsteyemeyecekler’ başlıklı 144. maddesinde; “Kanuna uygun olarak yakalanan veya tutuklanan kişilerden aşağıda belirtilenler tazminat isteyemezler:

a) (Mülga bent: 11/04/2013-6459 S.K./18. md)

b)Tazminata hak kazanmadığı hâlde, sonradan yürürlüğe giren ve lehte düzenlemeler getiren kanun gereği, durumları tazminat istemeye uygun hâle dönüşenler.

c)Genel veya özel af, şikâyetten vazgeçme, uzlaşma gibi nedenlerle hakkında kovuşturmaya yer olmadığına veya davanın düşmesine karar verilen veya kamu davası geçici olarak durdurulan veya kamu davası ertelenen veya düşürülenler.

d)Kusur yeteneğinin bulunmaması nedeniyle hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilenler.

e)Adlî makamlar huzurunda gerçek dışı beyanla suç işlediğini veya suça katıldığını bildirerek gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olanlar.” denilmek suret ile hakkında açılan davanın düşmesine karar verilenlerin haksız tutuklama nedeni ile tazminat talebinde bulunamayacakları belirtilmiştir.

Aynı Kanunun ‘Yargılamanın Yenilenmesi’ başlıklı 3. bölümünün ‘Yeniden Duruşma Sonucunda Verilen Hüküm” başlıklı 323. maddesinde; “Yeniden yapılacak duruşma sonucunda mahkeme, önceki hükmü onaylar veya hükmün iptali ile dava hakkında yeniden hüküm verir.

Yargılamanın yenilenmesi istemi hükümlünün lehine olarak yapılmışsa, yeniden verilecek hüküm önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır bir cezayı içeremez.

 Yargılamanın yenilenmesi sonucunda beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararının verilmesi halinde, önceki mahkûmiyet kararının tamamen veya kısmen infaz edilmesi dolayısıyla kişinin uğradığı maddî ve manevî zararlar bu Kanunun 141 ilâ 144 üncü Maddeleri hükümlerine göre tazmin edilir. “ şeklindeki düzenleme ile, hakkında yapılan yeniden yargılama neticesinde beraat kararı verilen kişinin cezanın kısmen de olsa infaz edilmesi durumunda 5271 sayılı CMK’nun 141 ile 144. Maddeleri arasında düzenlenen haksız tutuklama nedeni ile uğranılan zararın tazminine ilişkin hükümlerden yararlanabileceği açıkça kaleme alınmıştır

Dosyanın incelenmesinden; davacının nüfus cüzdanında tahrifat yapılmak sureti ile dava dışı Şükrü Gündüz isimli kişi tarafından hukuka aykırı şekilde İmamoğlu İnş. Nak. Harf.San.ve Tic. Sti. isimli sahte şirketin kurulduğu ve yine sahte nüfus cüzdanı ile çek hesabı açıldığı, bu çeklerin keşide edilerek üçüncü kişilere dağıtıldığı, bu çeklerin karşılıksız çıkması nedeni ile pek çok mahkemece karşılıksız çek keşide etmek suçundan davacı hakkında ağır para cezalarına hükmedildiği, verilen cezaların İstanbul 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2005/66 Değişik İş Esas, 2005/84 Değişik İş Karar sayılı ve aynı mahkemenin 2005/70 Değişik İş Esas, 2005/99 Değişik İş Karar sayılı kararları ile içtima ettirildiği ve neticede 171319,00 TL Ağır Para Cezasına hükmedildiği, bu cezanın karşılığı olarak 3 yıl hapis cezası öngörülerek Keşan Cumhuriyet Savcılığı’nın 2005/1078 ilamat numaralı müddet namesinin düzenlendiği, davacının 14.07.2005’nde Bayrampaşa Cezaevine alındığı, sonrasında yapılan araştırmalarla durumun anlaşılması üzerine 21.11.2005 tarihinde serbest bırakıldığı ve nihayetinde davacı hakkında dolandırıcılık suçundan yapılan yargılama sonucunda Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi’nin 19.06.2009 gün ve 2003/39 Esas, 2009/89 Karar sayılı kararı ile beraatine karar verildiği, UYAP ortamında yapılan sorgulama neticesinde verilen bu kararın 10.10.2013 tarihinde onanarak kesinleştiği, davacının 06.08.2013 tarihinde adli yargıda haksız tutuklama nedeni ile tazminat davası açtığı anlaşılmıştır.

Davacının haksız olarak tutuklu kaldığı iddiasına dayanak teşkil eden, İstanbul 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2005/66 Değişik İş Esas, 2005/84 Değişik İş Karar sayılı ve aynı mahkemenin 2005/70 Değişik İş Esas, 2005/99 Değişik İş Karar sayılı kararlarına konu infaz dosyası Keşan Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan istenmiş, Keşan Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 14.05.2014 gün ve 2014/730 sayılı yazı cevabında, dava konusu dosyanın 25.11.2005 tarihinde bila infaz İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildiğinin bildirilmiş, bunun üzerine, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na müzekkere yazılarak davaya konu dosya hakkında bilgi istenmiş, Mahkememize gönderilen 18.06.2014 gün ve 2014/19848 esas sayılı yazı cevabında, davacının İstanbul 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2004/28 Esas, 2004/1806 karar sayılı ilamı ile verilen 10500,00 TL adli para cezası ile cezalandırılması üzerine cezanın infazı için davacının 13.07.2005 tarihinde İstanbul H Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na alındığı, 10.08.2005 tarihinde de Keşan Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na sevk edildiği, Keşan Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2005/365 Değişik İş sayılı kararı ile 21.11.2005 tarihinde tahliye edildiği bildirilmiştir. Bunun üzerine Keşan Asliye Ceza Mahkemesi’nden bahse konu tahliye kararı istenmiş ve gelen 21.11.2005 gün 2005/365 Değişik İş numaralı kararında, karşılıksız çek keşide etmek suçundan davacı hakkında verilen cezanın infazı sırasında, davacının iyi hali nedeni ile şartlı tahliyesine karar verildiği tespit edilmiştir.

Ayrıca Uyap ortamında infaza konu İstanbul 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2004/28 Esas, 2004/1806 karar sayılı ilamı hakkında yapılan araştırma neticesinde, karar aleyhine davacı tarafından yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunulduğu, İstanbul 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2005/1000 Esas, 2006/1043 Karar sayılı kararı ile istemi kabul ettiği ve sanığın beraatine karar verdiği tespit edilmiştir.

            Dosya içinde bulunan mahkeme kararları ve İstanbul 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2005/66 Değişik İş Esas, 2005/84 Değişik İş Karar sayılı ve aynı mahkemenin 2005/70 Değişik İş Esas, 2005/99 Değişik İş Karar sayılı içtima kararları incelendiğinde; İstanbul 5.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 20.02.2005 tarih, 2004/162 Esas, 2005/94 Karar sayılı kararı; Ümraniye 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 23.3.2005 tarih, 2003/1517 Esas, 2005/533 Karar sayılı kararı; Kadıköy 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 12.5.2004 tarih, 2004/54 Esas, 2004/405 Karar sayılı kararı; İstanbul 12.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 21.06.2004 tarih, 2003/1075 Esas, 2004/1134 Karar sayılı kararı; İstanbul 12.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 17.6.2004 tarih, 2003/983 Esas, 2004/1128 Karar sayılı kararı; İstanbul 12.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 1.11.2004 tarih, 2004/18 Esas, 2004/1806 Karar sayılı kararı; İstanbul 8.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 26.5.2004 tarih, 2003/851 Esas, 2004/861 Karar sayılı kararı; İstanbul 2.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 4.5.2004 tarih, 2003/749 Esas, 2004/636 Karar sayılı kararı; İstanbul 9.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 24.9.2004 tarih, 2003/610 Esas, 2004/1112 Karar sayılı kararı; İstanbul 2.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 27.04.2004 tarih, 2003/959 Esas, 2004/593 Karar sayılı kararı; İstanbul 5.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 25.4.2004 tarih, 2003/793 Esas, 2003/1050 Karar sayılı kararı; İstanbul 8.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2.6.2004 tarih, 2003/1036 Esas, 2004/902 Karar sayılı kararı; İstanbul 8.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 3.11.2004 tarih, 2003/1076 Esas, 2004/1661 Karar sayılı kararı; İstanbul 13.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 4.11.2004 tarih, 2003/773 Esas, 2004/2114 Karar sayılı kararı; İstanbul 6.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 22.10.2004 tarih, 2003/1285 Esas, 2004/1689 Karar sayılı kararı; İstanbul 6.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 14.10.2004 tarih, 2004/182 Esas, 2004/1809 Karar sayılı kararı; İstanbul 8.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 22.4.2004 tarih, 2001/642 Esas, 2004/640 Karar sayılı kararı; İstanbul 12.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 31.5.2004 tarih, 2003/796 Esas, 2004/936 Karar sayılı kararı; İstanbul 2.Sulh Ceza Mahkemesi’nin 14.11.2003 tarih, 2003/781 Esas, 2003/882 Karar sayılı kararı; Elmalı Asliye Ceza Mahkemesi’nin 3.3.2005 tarih, 2003/122 Esas, 2005/45 Karar sayılı kararı; İzmir 14.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 21.10.2004 tarih, 2003/484 Esas, 2004/896 Karar sayılı kararı; Denizli 3.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 8.9.2004 tarih, 2004/267 Esas, 2004/485 Karar sayılı kararlarına karşı mahkemelerine yargılamanın iadesi istemi ile müracaat edildiği ve Mahkemelerince yapılan inceleme neticesinde, davacının isteminin haklı bulunması üzerine davacının esas ve karar numaraları verilen bütün dosyalardaki suçlar itibariyle beraatine karar verildiği tespit edilmiştir. Görüldüğü üzere içtima kararına konu ilamlardan birisi de 14.07.2005 tarihinden 21.11.2005 tarihine kadar davacının cezaevine alınması sureti ile infaz edilen İstanbul 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2004/18 Esas (İstanbul 12 Asliye Ceza Mahkemesi’nce karar üzerinde düzeltme yapılarak Esas numarasının 2004/28 olduğu belirtilmiş, Uyap ortamında yapılan araştırmada da dosyanın esas numarasının 2004/28 olduğu, 2004/18 Esas sayılı dosyanın yaralama suçuna ilişkin başka bir sanığa ilişkin olduğu tespit edilmiştir.) 2004/1806 Karar sayılı kararıdır.

            Sonuç olarak her ne kadar davacı tarafından dava dilekçesinde haksız tutuklama nedeni ile uğranılan zararın tazmini istenmiş ise de, bu bilgiler ışığında sanık hakkında üzerine atılı karşılıksız çek keşide etmek suçundan yukarıda esas ve karar numaralı dosyalarda verilen ağır para cezası hükümleri kesinleştiği ve içtima edilerek infaz aşamasına geçildiği anlaşılmakla; davanın, işlemediği suçun infazı nedeni ile cezaevinde kalan kişinin uğradığı zararın tazmini kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.

Bu itibarla, davacının Bayrampaşa Cezaevinde kaldığı süre zarfında tutuklu kalmadığı, hakkında karşılıksız çek keşide etmek suçundan verilen cezaların infazı amacı ile cezaevine alındığı, davacının gerek Adli Tıp ve Grafoloji Uzmanı S.Cahit Alkış’ın 18.01.2006 tarihli raporu ve gerekse de Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi’nin 19.06.2009 gün ve 2003/39 Esas, 2009/89 Karar sayılı kararına dayanarak karşılıksız çek keşide etmek suçundan hakkında yargılama yapılan mahkemelere yargılamanın iadesi talebinde bulunduğu ve bu başvuruların kabulü ile davacının beraatine karar verildiğine göre, davacının isteminin 5271 sayılı CMK’nın 323. maddesindeki “Yargılamanın yenilenmesi sonucunda beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararının verilmesi halinde, önceki mahkûmiyet kararının tamamen veya kısmen infaz edilmesi dolayısıyla kişinin uğradığı maddî ve manevî zararlar bu Kanunun 141 ilâ 144 üncü maddeleri hükümlerine göre tazmin edilir.”  şeklindeki açık hükmü gereğince aynı kanunun 141 ve 144 maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, 5271 sayılı Kanun’un 142. maddesinde de, tazminat talebinde bulunmak isteyen kişinin, beraat kararının kesinleştiğinin kendisine bildirilmesinden itibaren 3 ay ve her halde kararın verilmesinden itibaren 1 yıl içinde, oturduğu yer Ağır Ceza Mahkemesi’ne müracaat etmesi gerektiğinin düzenlendiği anlaşılmakla; davanın adli yargının görev alanına girdiği anlaşılmıştır.

Ayrıca her ne kadar İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi, görevsizlik kararı gerekçesinde Yargıtay 12. Ceza Dairesi içtihatlarında belirtildiği şekilde cezanın infazı sırasında oluştuğu ileri sürülen hukuka aykırılıklar nedeni ile açılan davaya idari yargıda bakılması gerektiği belirtilmiş ise de; Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin mahkeme kararına dayanak olarak gösterilen söz konusu içtihatları 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinin suçun soruşturulması ve kovuşturulması aşamasında gerçekleşen koruma tedbirlerindeki hukuka aykırılıkları yönünden istenecek tazminat taleplerine ilişkin olduğunu, bu sebeple cezanın infazı sırasında meydana gelen hukuka aykırılıkların madde kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığını,  bu nedenle cezanın infazı sırasında meydana gelene hukuka aykırılıklar nedeni ile açılacak davaların idari yargıda görülmesi gerektiğini belirtmişse de; dava dosyasının yukarıda ifade edildiği üzere 5271 sayılı CMK’nın 323. maddesinde düzenlenen özel hüküm kapsamında kaldığı anlaşılmakla, yerel mahkeme kararında belirtilen gerekçeye itibar edilmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, İstanbul Anadolu 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, İstanbul Anadolu 3.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 28.03.2013 gün ve 2012/355 Esas, 2013/61  Karar sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 14.7.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

            Serdar 

      ÖZGÜLDÜR

Üye

Eyüp Sabri 

BAYDAR

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

           ÖĞÜŞ

 

  Üye

                 Ali

             ÇOLAK

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU                     

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT