T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO      : 2013 / 526

            KARAR NO : 2013 / 619

            KARAR TR  : 8.4.2013

ÖZET : Vatani görevini yerine getirirken, nöbet değişimi esnasında düşerek ayak kaval kemiğinin kırılması sonucu yaralanan davacının maddi ve manevi tazminat istemiyle açtığı davanın, ASKERİ İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

 

            Davacı           : N.D.

            Vekili             : Av. S.T.

            Davalı            : Milli Savunma Bakanlığı

            Vekili            : Av. F.Y.

                                    

O L A Y          : Davacı vekili, dava dilekçesinde, davacının 2010 Şubat ayında askerlik vazifesini ifa etmek için Siirt 3. Komando Tugayındaki birliğine teslim olduğunu, askerlik vazifesini devriye çavuşu olarak ifa ettiği 24.10.2010 tarihinde nöbet değişimi esnasında düşme sonucu sağ ayak kaval kemiğinin üç ayrı yerden kırıldığını, kaza sonrasında davacının Siirt 3. Komando Tugayı Askeri Hastanesinde tedavi altına alındığını, Siirt 3. Komando Tugayı Askeri Hastanesinde geçirmiş olduğu 2 günlük tedavi sonrasında Diyarbakır Askeri Hastanesine sevk edildiğini, bir hafta sonrasında ise ameliyata alındığını ve kırılan ayağına platin takıldığını, ameliyattan sonra 5 Kasım 2010 tarihinde kendisine 3 Aylık hava değişimi izni verildiğini, üç aylık hava değişimi sonrası kırılan ayağının iyileşmediğini, kaynamanın yetersiz olmasından dolayı hava değişimi süresinin 2 ay daha uzatıldığını, 1111 sayılı Askerlik Kanunu 78.maddede: “Muvazzaflardan tebdilhavaya gidenlerin tebdilhava müddetleri üç ay veya daha ziyade olduğu veya temdit veya tekrar ile üç ayı geçtiği halde müddetin üç aya kadar (dâhil) olan kısmı veya izin alan erbaş ve erin izin müddetlerinden her sene yalnız bir ayı muvazzaf hizmetlerinden sayılır.” denildiğini, kanun maddesinde de açık olarak belirtildiği üzere, davacıya son iki ay verilen hava değişimi izninin askerlik hizmet süresi içinde sayılmadığından askerliğinin uzadığını ve davacının terhis olması gereken tarihten iki ay sonra 28.06.2011 tarihinde Siirt 3. Komando Tugayındaki birliğinden terhis olduğunu, davacının Siirt 3. Komando Tugayındaki birliğinden terhis olduktan sonra askerlik vazifesini ifa etmeden önce çalışmış olduğu matbaa atölyesine tekrar müracaat ettiğini, fakat, işyeri yetkililerinin matbaa işinin ağır olduğunu ve ayağında yer alan platinle bu işi yapamayacağını belirterek davacının iş başvurusunu reddettiğini, davacının halen kazadan sonraki haline uygun bir iş bulamamış olup 28 Haziran 2011 tarihinden bu yana işsiz olduğunu, davacının askere gitmeden önceki çalıştığı şartlarda iş bulamamakla birlikte çalışma kabiliyetini de önemli ölçüde yitirdiğini, dolayısıyla sağlıklı bir insanın çalışacağı şartlarda iş bulamayacağını, dava konusu kazadan ötürü davacının kazanç kaybına uğradığını, bu kazanç kaybının ne kadar süre ile devam edeceğinin belirsiz olduğunu, keza davacının ayağına takılmış olan platinin 2012 yılında çıkarılması gerektiğini, bu uzun tedavi ve ameliyat sürecinden sonra davacının ayağının eski fonksiyonlarını yerine getirip getirmeyeceğinin belirsiz olduğunu, tüm bunların yanında davacının söz konusu ameliyatı olmak için sosyal güvencesi olmadığı gibi, işsiz olduğundan bu ameliyatı karşılayacak maddi gücünün de olmadığını, davacının normal şartlarda askerlikten terhis olacağı dönemden bugüne kadar kazanmış olacağı gelirini kaybettiğini, yapmış olduğu tedavi giderleri, platinleri çıkarmak için geçireceği ameliyat giderleri, bu süreçte kendisine yapılan bakım giderleri, uğramış olduğu iş gücü ve kazanç kaybının kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince davalı idareden tazmini gerektiğini belirterek, davacının yaptığı tedavi masrafları ve yoksun kaldığı kazanç kaybı olmak üzere bilirkişi tarafından tespit edilecek şimdilik belirsiz maddi tazminatın kanuni faizi ile birlikte davalı idareden tahsiline ve dahi davacının uğradığı manevi zararlar nedeniyle 20.000 TL manevi tazminatın faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı Milli Savunma Bakanlığı vekili süresi içerisinde verdiği cevap dilekçesinde özetle; görev itirazında bulunmuştur.

Bakırköy 5.Asliye Hukuk Mahkemesi; 24.01.2013 gün ve E:2011/500 sayı ile, davalı Milli Savunma Bakanlığı vekilinin görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı Milli Savunma Bakanlığı vekilinin, askeri idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcısı: ‘’Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu düzenlenmiş olup, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılacak tam yargı davalarının görüm ve çözümünün idari yargı yerlerinin görevine girdiğinin tartışmasız olduğunu, Anayasa’nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek idare Mahkemesinin, askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartı aranmayacağı belirtilmiş; 20.7.1972 günlü ve 1602 Sayılı Yasanın 25.12.1981 günlü ve 2568 Sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinde de aynı hüküm yer aldığını, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlemin "asker kişiyi ilgilendirmesi" ve “askeri hizmete ilişkin bulunması" koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerektiğini,1602 Sayılı Yasa’nın 20.maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan, subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayıldığını, bu bağlamda, olay sırasında askerlik hizmetini yerine getirmekte olan davacının asker kişi sıfatını taşıdığı noktasında duraksama bulunmadığını, İdari eylemin “askeri hizmete ilişkin bulunması” eylemin kanun ve nizamlarının Türk Silahlı Kuvvetlerine tanıdığı yetki ve görevlerin yerine getirilmesi amacına yönelik olması anlamını taşıdığını, Askeri nitelikte idari eylemi de, askeri kural ve gerekler çerçevesinde yürütülen askeri hizmet sırasındaki bir hareket, tutum veya meydana gelen ya da getirilen bir olay olarak tanımlamanın olanaklı olduğunu, İdari eylemin "asker kişiyi ilgilendirmesi” için, eylemin bir asker kişiye yönelmesi, zarar verici etkilerini bir asker kişinin beden bütünlüğü veya malvarlığı sahasında meydana getirmiş olması gerektiğini, işbu davada, davalı idare tarafından askerlik hizmetinin ifası sırasında meydana gelen yaralanma dolayısıyla uğranılan zararların idare tarafından tazmin edilmesi istenildiği anlaşılmakla, zararın askeri bir görevin yürütülmesi sırasında doğması ve asker kişinin bedeninde oluşması karşısında davada idari eylemin “askeri hizmete ilişkin bulunması” ve “asker kişiyi ilgilendirmesi” koşullarının birlikte gerçekleştiği ve dolayısıyla AYİM’in görevli olduğu değerlendirilmektedir.’’ diyerek, 2247 sayılı Kanunun 10, 12 ve 13. maddeleri gereğince olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Metin ULUKANLIGİL’in katılımlarıyla yapılan 8.4.2013 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı Milli Savunma Bakanlığı vekilinin anılan Yasanın 10/2. maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve dahi 12/1.maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcılığınca, davalı Milli Savunma Bakanlığı açısından, 10.maddede öngörülen biçimde, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Selim Şamil KAYNAK’ın, davanın çözümünde askeri idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Savcısı Hakan Ali TURGUT’un davada Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevli olduğu yolundaki sözlü ve yazılı açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, askerlik görevini Siirt 3’üncü Komando Tugay Lojistik Destek Ulaştırma Oto Takım Komutanlığı’nda yapan davacının, devriye çavuşluğu yaptığı sırada, nöbet değişimi esnasında düşerek ayağının kırılması suretiyle meydana geldiği iddia edilen maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış olup, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlâl edilenler tarafından açılacak tam yargı davalarının görüm ve çözümünün idari yargı yerlerinin görevine girdiği tartışmasızdır.

Anayasa’nın 157.maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı belirtilmiş,20.7.1972 tarih ve 1602 sayılı Yasa’nın 25.12.1981 tarih ve 2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinde de aynı hüküm yer almıştır. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem ya da eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi“ ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

1602 sayılı Yasa’nın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.

Davanın, 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddesinde sayılan asker kişilerden olan davacıyı ilgilendirdiği ve bu nedenle dava konusu eylemin asker kişiyi ilgilendirdiği tartışmasızdır.

Dava konusu eylemin askeri hizmete ilişkin olup olmadığına gelince; idari eylemin “askeri hizmete ilişkin bulunması”, kanun ve nizamların Türk Silahlı Kuvvetlerine tanıdığı yetki ve görevlerin yerine getirilmesi amacına yönelik olması anlamını taşımaktadır. Askeri nitelikteki idari eylemi de, askeri kural ve gelenekler çerçevesinde yürütülen askeri hizmet sırasındaki bir hareket, tutum veya meydana gelen ya da getirilen bir eylem olarak tanımlamak olanaklıdır.

İdari eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” için, eylemin bir asker kişiye yönelmesi, zarar verici etkilerini bir asker kişinin beden veya mal varlığı sahasında meydana getirmiş olması gerekir.

Uyuşmazlığa konu olayda, asker kişi olan davacının, askerlik görevini ifa ettiği esnada ayağının kırılması sonucu maddi ve manevi tazminat talebiyle dava açıldığı anlaşılmakla, maddi ve manevi tazminata konu olayın askeri bir görevin yürütülmesi sırasında doğması ve sonucunda asker kişinin zarar görmüş olması karşısında davada idari eylemin “askeri hizmete ilişkin bulunması” ve “asker kişiyi ilgilendirmesi” koşullarının birlikte gerçekleştiği anlaşılmıştır.

Belirtilen duruma göre, olayda idari eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi“ ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleştiği anlaşılmakla, davanın görüm ve çözümünde askeri idari yargı yeri görevli bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcısı’nın, başvurusunun kabulü ile, davalı Milli Savunma Bakanlığı vekilinin görev itirazının Asliye Hukuk Mahkemesince reddine ilişkin kararın kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ASKERİ İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcısı’nın, BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, davalı Milli Savunma Bakanlığı vekilinin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE İLİŞKİN Bakırköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 24.01.2013 gün ve E:2011/500 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 8.4.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Mustafa

AYSAL

 

 

 

 

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

Eyüp Sabri 

BAYDAR

 

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Sıddık

YILDIZ

 

 

 

 

Üye

Metin

ULUKANLIGİL