T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

     

ESAS NO         : 2020/207

KARAR NO   : 2020/238

KARAR TR     : 27.04.2020              

 

ÖZET: 3213 sayılı Kanun’un 12. maddesinin  dördüncü ve beşinci  fıkraları uyarınca verilen idari para cezasının iptali istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

                                      

 

 

 

 

       

K  A  R  A  R

 

 

Davacı : A. İnş. Mad. Kimya Nak. Gıda San. ve Tic. A.Ş.

Vekili              : Av. A.İ.G.

Davalı             : Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (Maden ve Petrol İşleri Gn. Müdürlüğü)

Vekili              : Av. T.Y.M.

 

O  L  A  Y      : Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğünün 22.10.2015 gün ve ….100-E.59952 sayılı yazısı ile, Diyarbakır İli, Merkez İlçesi dahilinde ve davacı şirket uhdesinde bulunan 20062041 sayılı II(a) grubu maden (bazalt) işletme ruhsat sahasında  yapılan incelemeler sonucunda, üretimi yapılan 136.313,60 ton malzemenin beyan edilmediği, ayrıca ruhsat sınırları dışında 7.479,16 ton malzeme üretimi gerçekleştirildiğinin tespit edildiği;

Bu nedenle, davacı şirket adına, üretim ve sevkiyatı beyan edilmeyen miktar için, 3213 sayılı Maden Kanunu’nun 12. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca 203.788,80 TL, ruhsat sahası dışından  üretildiği tespit edilen miktar için, 3213 sayılı Kanun’un 12. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca 89.749,92 TL olmak üzere toplam olarak 293.538,72 TL idari para cezası verildiği davacıya bildirilmiştir.

Davacı vekili, idari para cezasının iptali istemiyle adli yargı yerine başvuruda bulunmuştur.

Diyarbakır 3. Sulh Ceza Hâkimliği, 22.03.2019 gün ve D.İş:2015/2501 sayılı kararı ile, başvurunun esasını inceleyerek, başvurunun kısmen kabulüne, idari para cezasının 89.749,92 TL’lik kısmının iptali ile idari para cezasının 203.788,80 TL olarak tespit ve tayinine şeklinde karar vermiş, 28.03.2019 havale tarihli davacı vekilince yapılan itiraz üzerine, Diyarbakır 4. Sulh Ceza Hâkimliği, 02.04.2019 gün ve D.İş:2019/1170 sayılı kararı ile itirazın reddine kesin olmak üzere karar vermiştir.

Davalı vekili 11.04.2019 havale tarihli dilekçesi ile itiraz etmiştir.

DİYARBAKIR 4. SULH CEZA HÂKİMLİĞİ: 24.04.2019 gün ve D.İş:2019/1291 sayılı kararı ile, itiraza konu idari para cezasına karşı yapılan başvurunun Maden Kanunu’nda yapılan değişiklik nedeniyle idari yargı yerinin görev alanına girdiği gerekçesiyle itirazın kabulüne, Diyarbakır 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 22.03.2019 gün ve D.İş:2015/2501 sayılı kararının kaldırılmasına, başvurunun görev nedeniyle reddine karar vermiş, davacı vekilinin 30.04.2019 tarihinde yargılamanın yenilenmesi talebinin Diyarbakır 3. Sulh Ceza Hâkimliğince reddedilmesi üzerine, bu karara yaptığı itirazın da Diyarbakır 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin 08.05.2019 gün ve D.İş:2019/1603 sayılı kararı ile reddine karar verilmesi üzerine, 24.05.2019 tarihinde, başvuruya ilişkin kararın verildiği tarihte 3213 sayılı Kanun’un değiştirildiği ve idari para cezasına karşı idari yargı yerinin görevli hale geldiği gerekçesiyle Diyarbakır 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin  22.03.2019 gün ve D.İş:2015/2501sayılı kararının bozulması için kanun yararına bozma talebinde bulunmuş, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün  04.09.2019 gün ve ….-12886-2019- Kyb sayılı yazısı ile kanun yararına bozma yoluna gidilmediği davacı vekiline bildirilmiştir.

Davacı vekili, bu kez, aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

DİYARBAKIR 3. İDARE MAHKEMESİ: 30.01.2020 gün ve E:2019/795 sayı ile, 3213 sayılı Maden Kanunu uyarınca verilen idari para cezasına ilişkin uyuşmazlığın çözümünde ilgili Kanun’da yargı yoluna ilişkin olarak açıkça idari yargı yerinde dava açılacağına dair bir düzenleme bulunmadığından 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerinin uygulanacağı, bu duruma göre de görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Kanunu hükümleri dikkate alınacağından, dava konusu idari para cezasına karşı açılan davanın görüm ve çözümünün, anılan Kanunun 27. maddesi uyarınca adli yargı  yerine ait olduğu gerekçesiyle 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına ve davanın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesinin Hicabi DURSUN’un başkanlığında, Üyeler Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Suat ARSLAN, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN’ın katılımlarıyla yapılan 27.04.2020 tarihli toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği; olayda,  Diyarbakır 3. Sulh Ceza Hâkimliğince  başvurunun esası incelenerek verilen karara, davacı vekilince yapılan itirazın, Diyarbakır 4. Sulh Ceza Hâkimliğince reddine kesin olmak üzere karar verildikten sonra, davalı vekilince yapılan itirazın  kabul edilerek, Diyarbakır 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 22.03.2019 gün ve D.İş:2015/2501 sayılı kararının kaldırıl-masına, başvurunun görev nedeniyle reddine karar verildiği, Diyarbakır 3. İdare Mahkemesince 2247 sayılı Kanun’un 19. maddesi uyarınca Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulduğu anlaşılmış, bu durumda idari yargı yerinin 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunabilmesi için, adli  yargı yerince aynı konuda verilmiş kesin veya kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunması, bunun üzerine kendisine açılan davada adli yargı yerinin görevli  olduğu kanısına varması ve görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurması gerektiğinden, adli yargı yerince davacı hakkında aynı konuya ilişkin olarak verilmiş bir görevsizlik kararının bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekmiştir.

 Dosyanın incelenmesinde, her iki kararın da kesin olduğu belirtilerek, Diyarbakır 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 22.03.2019 gün ve D.İş:2015/2501 sayılı kararına itiraz üzerine verilmiş birbiriyle çelişen iki ayrı kararın mevcut olduğu anlaşılmış, usul ve yasa hükümleri ile, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun E:2016/14-1448, K:2018/177 sayılı kararında, “ Temyiz etme ihtimali tüketilmeden temyiz incelemesi yapılamayacağı, inceleme yapılıp onama kararı verilmesi halinde temyiz edilme ihtimali bulunduğundan hükmün kesinleşmesinden söz edilemeyeceği, onama kararının kendisine bağlanan hukuki sonucu doğuramayacağı, bu haliyle de hukuki değer ifade etmeyeceği gözetilmelidir.” denildiği de dikkate alınarak, “Diyarbakır 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 22.03.2019 gün ve D.İş:2015/2501 sayılı kararına yapılan  itirazın reddine” şeklinde verilen, Diyarbakır 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin  02.04.2019 gün ve D.İş:2019/1170 sayılı kararının, davalı vekilinin itiraz etme ihtimalinin bulunması nedeniyle hukuki değer ifade etmeyeceğinin kabulü ile, adli  yargı yerince aynı konuda verilmiş kesin veya kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunduğu sonucuna varılmış olduğundan ve böylece usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Gülten Fatma BÜYÜKEREN’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 3213 sayılı Kanun’un 12. maddesinin  dördüncü ve beşinci  fıkraları uyarınca verilen idari para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır.

4.6.1985 gün ve 3213 sayılı Maden Kanunu’nun  “Amaç”  başlığını taşıyan 1. maddesinde, “Bu Kanun madenlerin milli menfaatlere uygun olarak aranması, işletilmesi, üzerinde hak sahibi olunması ve terk edilmesi ile ilgili esas ve usulleri düzenler.” denilmiş;

“Üretim ve sevkiyat” başlıklı 12. maddesinde, “(Değişik: 26/5/2004 – 5177/6 md.)

Üretilen madenin sevk fişi ile sevkiyatı zorunludur.

Konveyör ve boru hattı ile sevkiyat, ocak ve tesis mesafesi, nakil güzergahının durumu, cevherin tüvanan, konsantre, yarı mamul ve mamul olarak taşınması göz önüne alınarak sevk fişi kullanımı ile altın, gümüş, platin gibi kıymetli metallerin entegre tesislerinde ve zenginleştirme tesisleri ile bu tesislerden elde edilen ürünlerin sevk fişi kullanımı ve denetimi ile ilgili hususlar yönetmelikle belirlenir.

(Değişik fıkra:14/2/2019-7164/12 md.) Sevk fişi olmaksızın maden sevk edildiğinin mülki idare amirlikleri, il özel idareleri, yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıkları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşu tarafından tespit edilmesi hâlinde, ilgili mülki idare amiri tarafından sevk edilen madene el konulur ve ödenmesi gereken Devlet hakkına ilaveten sevk fişi olmaksızın sevk edilen miktar için söz konusu madenin ocak başı satış bedelinin beş katı tutarında idari para cezası verilir. Bu fıkranın ihlalinin tekrarı hâlinde sevk fişi olmaksızın sevk edilen miktar için sevk edilen madenin ocak başı satış bedelinin on katı tutarında idari para cezası uygulanır.

(Değişik fıkra:14/2/2019-7164/12 md.) Denetim ve inceleme sonucunda, yaptığı üretim ve sevkiyatı sevk fişi ile kayıt altına almadığı veya bildirmediği tespit edilen ruhsat sahiplerine, ödenmesi gereken Devlet hakkına ilaveten bildirilmeyen miktar için hesaplanacak Devlet hakkının beş katı tutarında idari para cezası verilir. Bu fıkranın ihlalinin tekrarı hâlinde bildirilmeyen miktar için madenin ocak başı satış bedelinin on katı tutarında idari para cezası uygulanır.

(Değişik fıkra:14/2/2019-7164/12 md.) Ruhsatı olmadan veya başkasına ait ruhsat alanı içerisinde üretim yapıldığının tespiti hâlinde faaliyetler durdurularak üretilen madene mülki idare tarafından el konulur. Bu fiili işleyenlere, ödenmesi gereken Devlet hakkına ilaveten bu fıkra kapsamında üretilmiş olup el konulan ve/veya el konulma imkânı ortadan kalkmış olan tüm madenin ocak başı satış bedelinin beş katı tutarında idari para cezası uygulanır. Üretim hakkı olmayan madenin üretiminin yapıldığının tespiti hâlinde faaliyetler durdurularak üretilen madene mülki idare amirliklerince el konulur. Bu fiili işleyen kişilere, ödenmesi gereken Devlet hakkına ilaveten bu fıkra kapsamında üretilmiş olup el konulan ve/veya el konulma imkânı ortadan kalkmış olan tüm madenin, ocak başı satış bedelinin beş katı tutarında idari para cezası uygulanır. El konulan madenler, mülki idare amirliklerince satılarak bedeli büyükşehir belediyesi olan illerde yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığı, diğer illerde il özel idaresi hesabına aktarılır. Bu fıkranın ihlalinin tekrarı hâlinde madenin ocak başı satış bedelinin on katı tutarında idari para cezası uygulanır.

(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/6 md.) (Değişik fıkra:14/2/2019-7164/12 md.)  Hammadde üretim izni olmadan ve/veya Genel Müdürlüğe bildirilen yüklenici dışında gerçek veya tüzel kişiler tarafından üretim yapıldığının tespit edilmesi durumunda faaliyetler durdurularak üretilen hammaddeye mülki idare tarafından el konulur. Bu fiili işleyen kişilere, bu fıkra kapsamında üretilmiş olup el konulan ve/veya el konulma imkânı ortadan kalkmış olan hammaddenin kamuya ait projelerde kullanıldığının tespit edilen kısmına ocak başı satış bedeli tutarında, hammaddenin kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan projeler dışında kullanılan, ticarete konu edilen ve/veya satışının yapıldığı tespit edilen  kısmına ise ocak başı satış bedelinin beş katı tutarında idari para cezası uygulanır. Herhangi bir işleme tabi tutulmadan kullanılan hammaddeler için ocak başı satış bedeli, tüvenan hammaddenin ocak başı fiyatına göre, herhangi bir işleme tabi tutularak kullanılan hammaddeler için ise ocak başı satış bedeli işlem görmüş hammaddenin ocak başı fiyatına göre hesaplanır. El konulan madenler, mülki idare amirliklerince satılarak bedeli büyükşehir belediyesi olan illerde yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığı, diğer illerde il özel idaresi hesabına aktarılır. Bu fıkranın ihlalinin tekrarı hâlinde madenin ocak başı satış bedelinin on katı tutarında idari para cezası uygulanır ve hammadde üretim izni iptal edilir. 

(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/6 md.) (Değişik fıkra:14/2/2019-7164/12 md.) Ruhsatlı, ancak işletme izni olmadan aynı grupta üretim yapıldığının tespiti hâlinde, faaliyetler durdurularak üretilen madene el konulur. Bu fiili işleyen kişilere, ödenmesi gereken Devlet hakkına ilaveten bu fıkra kapsamında üretilmiş olup el konulan ve/veya el konulma imkânı ortadan kalkmış olan tüm madenin, ocak başı satış bedelinin beş katı tutarında idari para cezası uygulanır. El konulan madenler, mülki idare amirliklerince satılarak bedeli büyükşehir belediyesi olan illerde yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığı, diğer illerde il özel idaresi hesabına aktarılır. Bu fıkranın ihlalinin tekrarı hâlinde madenin ocak başı satış bedelinin on katı tutarında idari para cezası uygulanır.

Ticarî amaç taşımayan ve köylülerin kendi zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak üzere köy muhtarının yazılı izni ile üretilip sevk edilen yapı hammaddeleri için bu madde hükmü uygulanmaz. Ruhsat bedeli ve Devlet hakkı alınmaz.

(Ek fıkra:14/2/2019-7164/12 md.) Genel Müdürlük veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından uygulanacak idari para cezasının hesaplanmasında esas alınacak ocak başı satış fiyatı, bir önceki yıl geçerli olan ocak başı satış fiyatının, ilgili yıla ilişkin olarak 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca belirlenen yeniden değerleme oranında artırılması sureti ile hesaplanır.”;

 “Ruhsat bedeli, cezalar ve diğer yaptırımlar” başlıklı 13. maddesinde, “(……..) (Değişik fıkra:14/2/2019-7164/13 md.) Bu Kanuna göre verilen idari para cezaları tebliğinden itibaren bir ay içinde Genel Müdürlüğün muhasebe birimi hesabına ödenir. İdari para cezalarına karşı otuz gün içinde idare mahkemelerinde dava açılabilir. Verilen idari para cezalarına karşı yargı yoluna başvurulması takip ve tahsilatı durdurmaz. Genel Müdürlük genel bütçeye gelir kaydedilmek üzere ilgili bedeli en geç on beş iş günü içerisinde Hazine hesabına aktarır. Tahakkuk eden ve ödenmeyen Devlet hakları 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil edilmek üzere ilgili tahsil dairesine bildirilir. İlgili tahsil dairesi idari para cezası tamamen tahsil edildikten itibaren en geç bir ay içerisinde durumu Genel Müdürlüğe bildirir. (……..)” hükmü yer almıştır.

30.3.2005 tarih ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun birinci maddesinde, “Bu Kanunda; toplum düzenini, genel ahlâkı, genel sağlığı, çevreyi ve ekonomik düzeni korumak amacıyla;

a) Kabahatlere ilişkin genel ilkeler,

b) Kabahatler karşılığında uygulanabilecek olan idari yaptırımların türleri ve sonuçları,

c) Kabahatler dolayısıyla karar alma süreci,

d) İdari yaptırıma ilişkin kararlara karşı kanun yolu,

e) İdari yaptırım kararlarının yerine getirilmesine ilişkin esaslar,

belirlenmiş ve çeşitli kabahatler tanımlanmıştır” denilerek Kanunun amaç ve kapsamı belirlenmiş;  ikinci kısmında yer alan 32 ila 43. maddelerinde, Türk Ceza Kanunu kapsamı dışında kalan çeşitli kabahatler sayılarak, bu eylemlere yaptırımlar öngörülmüştür.           

Anılan Kanun’un 2. maddesinde, “kabahat” deyiminden, kanunun karşılığında idari yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlığın anlaşılacağı; 16. maddesinde, kabahatler karşılığında uygula-nacak olan idari yaptırımların “idari para cezası” ve “idari tedbirler”den ibaret bulunduğu; “idari tedbirler”in de mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirler olduğu belirtilmiştir.

Olayda, davanın, 3213 sayılı Maden Kanunu’nun 12. maddesi uyarınca davacı adına verilen idari para cezasının iptaline ilişkin olarak açıldığı, 3213 sayılı Kanun’un 13. maddesinin üçüncü fıkrasında bu Kanun hükümlerine göre verilen idarî para cezalarına karşı idare mahkemelerinde dava açılabileceğinin düzenlendiği, bu durumda davaya konu idari para cezasına dayanak olan 3213 sayılı Kanun’da  bu Kanun uyarınca verilen idari para cezalarına karşı kanun yoluna ilişkin düzenlemenin yer aldığı anlaşılmıştır.           

Öte yandan; 30.3.2005 gün ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 6.12.2006 gün ve 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesiyle değiştirilen 3. maddesinde, “ (1) Bu Kanunun;

a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

 

b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında, uygulanır”; Kanunun “Başvuru yolu” başlıklı 27. maddesinin 1. fıkrasında ise, “İdari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına  karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç on beş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabilir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idari yaptırım kararı kesinleşir” düzenlemeleri yer almıştır.

Bu düzenlemelere göre; Kabahatler Kanunu’nun, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin  yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.  

İncelenen uyuşmazlıkta, öngörülen idari para cezasının 3213 sayılı Maden Kanunu uyarınca verildiği,  5326 sayılı Kanun’un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 3213 sayılı Kanun’da bu Kanun uyarınca verilen idarî para cezalarına karşı idare mahkemesine başvuru-labileceğinin düzenlenmiş olup, itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterildiği anlaşılmıştır. Bu durumda,  Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı Kanun’la değişik 3. maddesinde belirtildiği üzere, idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı nedeniyle, 3213 sayılı Kanun uyarınca verilen idari para cezasına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Diyarbakır 3. İdare Mahkemesinin  30.01.2020 gün ve E:2019/795 sayılı başvurusunun reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç: Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, Diyarbakır 3. İdare Mahkemesinin 30.01.2020 gün ve E:2019/795 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 27.04.2020 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

Başkan

Hicabi

DURSUN

Üye

Şükrü

BOZER

Üye

Mehmet

AKSU

Üye

Suat

ARSLAN

 

 

 

 

 

 

Üye

Aydemir

TUNÇ

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

Ahmet

ARSLAN